Havacılık Sektöründeki Rant ve Hayalleri Çalınan Gençlerimiz…

Merhaba,

Daha önceki bir yazımda, havacılık sektöründeki hataları en aza indirmek için işe okullardan ve SHGM’den başlanması gerektiğini ifade etmiştim. Dilerseniz bu hafta bu konuyu derinlemesine irdeleyelim.

Türkiyede havacılık, 90 lı yıllara kadar belli bir ivme ile büyümüş ve bu büyümede elbette THY lokomotif görevi üstlenmiştir. 90 lı yıllar ve nihayetinde milenyum ile birlikte, özel hava yollarının da katkısı ile -tabiri caizse- take-off pozisyonuna geçilmiş, elbetteki bu memnuniyet verici büyüme, yetişmiş personel ihtiyacınıda beraberinde getirmiştir. Bu bağlamda, yıllar boyunca sektörün okulu THY olmuş, sonrasında ise Eskişehir’de bir lise ve MYO açılarak önceleri “bakım” (MYO’da + pilotaj) konusunda sonraları ise havacılığın diğer alanları ile alakalı personel adayları yetiştirmeye başlamıştır.

Bu okullardan mezun gençler, tam da THY nin büyüme trendine girdiği dönemde iş başı yapmaları ile birlikte, bu branşlar önceleri devlet ve nihayetinde özel okulların dikkatini çekmiştir.

Şimdi bütün bunları neden anlattım?

An itibari ile sayılarını net olarak bilmemekle birlikte, yaklaşık 40’ın üzerinde havacılıkla ilgili okul olduğunu varsayıyorum. Ve bu okullar uçak bakımdan kabin hizmetlerine, yer hizmetleri yönetiminden pilotaja kadar havacılığın bir çok alanında öğrenci yetiştiriyorlar. (Bu sayıya özel kurslar dahil değil)

“İyide ne var bunda, ne güzel işte, daha ne istiyorsun?” dediğinizi duyar gibiyim.

Evet bu kadar okul ve bölüm var, var olmasına da, tüm bu okul ve bölümlerde eğitim verecek akademik kadro nerede Allah aşkına? Belki dersler boş geçmiyor olabilir ancak derslere gerçekten işinin ehli, sektör tecrübesine haiz “dolu” kadrolar mı giriyor, yoksa okulda zaten olan, “kültür” derslerine giren hocalar mı? Dolayısı ile söz konusu okullardan mezun personel adaylarının aldığı eğitime firmalarımızın güvendiğini düşünmek hayalcilik olmaz mı? (burada işinin hakkını vererek eğitim/öğretim yapan okulları elbette tenzih ediyorum)

Bakın, THY’nin henüz daha dün açıkladığı “Kabin Memurluğu Alımı” ile ilgili ilana göz atalım. (böylelikle duyurusunu da yapmış olalım)

Genel Koşullar:

  • T.C. vatandaşı olmak
  • 01/01/1986 ile 31/12/1994 tarihleri arasında doğmuş olmak
  • En az lise mezunu olmak (Yurtdışındaki okullardan alınan lise ve üniversite diplomaları için denklik belgesi ibrazı gerekmektedir.)
  • İyi derecede İngilizce bilmek
  • Adli Sicil Kaydı ve Adli Sicil Arşiv Kaydı bulunmamak

Ve bunun haricinde sağlık ve fizikle ilgili şartlar…

Dikkat ederseniz “Havacılık Okullarından Mezun” diye bir şart yok. Yani THY de kabin memuru olmak için, (diğer şartlara haizseniz) Lise Mezunu olmak yeterli. Ee, bakıyorum ilanda “Havacılık Okullarından Mezun” olup kazananlar, eğitimden geçmeden direkt işbaşı yaparlar diye bir madde de yok… Bu durum sizce de biraz tuhaf değil mi?

Gelin bir kaba hesap yapalım. Bir üniversitenin yıllık ücreti 10-25 bin arası değişmekte. Hadi ortalamanın altını baz alıp 15 bin diyelim. En az 2 yıllık bir eğitim söz konusu, ettimi size 30 bin. Buna kırtasiye, yeme-içme, icabında barınma dahil değil. Yani 2 yıllık süreçte ortalama 50 bin TL (dikkatinizi çekiyorum, en az 50 bin, fazla da olabilir). Avantaj ne? Düz lise mezunu diğer adaylardan farkı belki biraz sektörle ilgili kulak dolgunluğu. Zaten iş başı yapılan kurum gerekli tüm eğitimleri tekrardan verecek. (çünkü eğitimlerin bir çoğu tekrarlı eğitim, yani belli sürede tekrarlanması gereken eğitimler) O halde neden çocuğumuzu böyle bir okula gönderelim ki, di mi ama?

Gel gelelim kazın ayağı öyle değil işte…

Günümüzdeki ekonomik koşullar ve işsizlik oranları, ebeveynleri çocukları için iş sıkıntısı yaşamayacakları sektörlere yönlendirmekte. Ve elbette gelişmekte ve ülkemizde hala gözde olan sektör ise Havacılık. Buna okullarımızın (özellikle özel okulların) “marketing” faaliyetleri de eklenince, aileler belki bir çok sıkıntı altına girerek, belki kredi çekerek çocuklarını bu okullara göndermekte. Aksi halde böyle pıtrak gibi çoğalırlar mıydı?

Yukarıda sadece kabin memurluğu için verdiğim örnek, havacılığın hemen-her branşında geçerli ve önümüzdeki haftalarda tekrar derinlemesine değinmeyi planlıyorum.

Şimdiye kadar yazdıklarımdan mektepli personele ve mesleki okullara karşı olduğum anlamı çıkmasın lütfen. Benim savunduğum konu şu: mesleki okullar ama özel ama devlet olsun elbette olmalı ancak içi dolu olmalı. Ve gerek Milli Eğitim Bakanlığı, gerek YÖK ve gerekse SHGM işi en başından sıkı tutmalı ve gerekli kadroları sağlayamayan okullara açılış ruhsatı vermemeli. Böylelikle mezun gençlerimizin daha bilinçli ve daha kalifiye mezun olmalarını sağlamalı. Zaten bu bahsettiklerim olduğunda, şirketlerin iş ilanları da elbette değişecektir. Yatırım yapılmış kalifiye ve kaliteli bir aday dururken hiç bir şirketin İK birimi bilinçsiz ve sıfır bir adayı işe kabul etmez diye düşünüyorum.

Görüşmek üzere, esen kalın…

Ata

Exit mobile version