Sevgili okurlarım;
Bu haftaki köşe yazıma başlamadan önce bir çeviri habere atılan yorumlarda yapılan suçlamalara cevap verme gereği duydum. Havacılıkta yaşanan kriz sonrası editör arkadaşlar yerli haber bulamayınca yabancı haberlerden çevirilere başladılar. Bu haberlerde de her zaman olduğu gibi pilot ve kabin memurları haberleri sıklıkla yer alıyor. Çünkü kamuoyu havacılık dendiğinde ilk iki mesleği say dediğinizde, pilot ve kabin memuru der. Hal böyle olunca, yerli veya yabancı medyanın gözü hep uçucularda oluyor. Bazı kendini bilmez yorumcular, okudukları cevri haberi yayınlamamızı bile pilot düşmanlığı ile özdeşleştirme gafletinde bulunmakta.
Airlinehaber’de yazdığım köşe yazılarımda hiçbir zaman çalışan kesime laf atmam. “Çalışanlardan yana tarafız” diye lanse ettiğimiz bir sitenin genel yayın yönetmeni bu hataya düşmez. Ben yazılarımda mesleki grupların adilane bir şekilde ücretlendirilmesini talep etmiş ve bu adil dağıtımda kaptanları bir numaraya yerleştirmiş iken bizim paramızda gözünüz var söylemi ne kadar çelişiyor değil mi?
Objektif habercilik adına her haberi içeriği ile oynamadan aynen yayınlıyor ve yorum hanesinde, ahlak dışı olmadıkça her yoruma yer veriyoruz. İstenen ve arzu edilen de bu olmalı…
Bu aralar,tüm dünya korona tehlikesinin ne zaman biteceğine ve ikinci dalganın gelip gelmeyeceğine, aşısının ne zaman bulunabileceğine odaklanmış durumda iken bizler, şimdiye kadar eşi benzeri görülmemiş bu krizin havacılık sektörümüze ve tabii ki havacılık sektörü ile birlikte anılan iç ve dış turizmin ne kadar etkileneceğine yöneldik ve bilinmeyenlerle dolu bir sürece girdik.
Mevcut durumda ne TV’lerde nede yazılı medyada başka konu yok. Varsa yoksa Covid-19 konuşulup yazılıyor.
Havacılığı etkileyen kriz global olunca, ICAO-IATA ve Havalimanları birlikte çözüm arayışındalar. Bu krizden etkilenin havayollarının durumlarını, Airlinehaber olarak sizlere yabancı medya ile aynı gün vermeye çalışıyoruz.
Bu hafta ben de sadece kendi havayollarımızın ve havalimanlarımızın kriz dönemi bitene kadar neler yapabileceğine odaklandım.
Tabii ki önceliği THY’ye vermek gerekiyor. Çünkü THY ortaklıkları ile birlikte 69.000 çalışanı ve 340 uçağı olan, Ortadoğu ve Avrupa’nın en büyüklerinden biri. 124 ülkeye ve 311 noktaya uçuş yapan dev bir havayolu şirketimiz. “Büyük başın derdi de büyük olurmuş” mantığı çerçevesinde baktığımızda ilk plana THY’yi almak gerekiyordu.
Malum, THY ‘de çok hızlı büyüdü. Bu hızlı büyümenin birçok avantajı olduğu gibi dezavantajları da var. İşte şimdi o hızlı büyümenin sancıları çekiliyor.
THY ve ortaklıklarında çalışanlar huzursuz. Aslına bakacak olursak, yarının ne getireceğini ne onlar bilebilir nede bizler…
Bir virüsün bu kadar etkili olabileceğini, insanların yanı sıra koskoca dev firmaları batma noktasına getireceğini birileri önceden söylese idi, hadi canım sende abartma derdik.
Ancak abartabileceğimizin daha fazlası ile karşılaştık. Hani bazı futbol maçlarında kaleciler için kontrpiyede kaldı denir ya… Bunun Türkçesi ise kalecinin gelen topa ters tarafta kalması oluyor. İşte havayolları ve havalimanları da bu beklenmedik krizde kontrpiyede kaldılar diyebiliriz. Hiç beklemediği anda tüm dünya korona virüsü ile baş başa kaldı.
Aldığım duyumlara göre, THY Mayıs sonunda iç hatlara başlamayı planlıyor. 2020 yılının sonuna kadar ancak %50 kapasiteye ulaşılabilir deniyor. Tabii ki bu bir tahmin… Evdeki hesap çarşıya uymaz misali o güne kadar neler değişir ve ne kararlar alınır bilinmez…
Bu tahminler iç hatlar için geçerli. Dış hatlarda uçabilmek için iki tarafın da onay vermesi gerekecek. Geçen hafta yazdığım gibi İspanya ve İtalya sınırlarını kapatmış. Bu oralara uçamazsın demek oluyor. Bazı ülkeler ise yolculardan “Covid-19 Sertifikası” isteyecek deniyor. Bu sertifikanın uluslararası kabul edilmiş bir formatta ve kabul edilir bir kurumdan onaylı olması aranacaktır sanıyorum.
Kısaca zor bir süreç havacılık sektörümüzü bekliyor. Havalimanı ve havayolları yönetimlerinin rahat uyuduğunu sanmıyorum. Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık misali ne yaparlarsa yapsınlar mutlaka tenkit edileceklerdir. Birçok defa yazdığım üzere havacılık sektörünün en şanssız dönemi ile karşı karşıyayız
Umar ve Dilerim ki, Türk sivil havacılığının bütün şirketleri bu süreci en az zararla kapatabilsinler.
***
Tüm okurlarımın en merak ettiği konu olan istihdam ve maaş konusuna geldiğimizde ise;
Mevcut şartlar nedeniyle, THY’nin 2020 yılında eleman alımı yapmayacağı söyleniyor.
Hükümetin işten çıkartma yapmayacaksınız söylemi olmasa şirketler en kolay yolu seçer ve çoktan işten çıkartmalar başlardı, diye düşünüyorum. Ancak, mevcut durumdaki kısa çalışma dönemi belki bir 3 ay daha uzatılabilir görünüyor. Sonrası ise Allah Kerim
Bu arada THY yönetiminin maaşlarda indirime gidilmesini isteyebileceği mümkün görünüyor. Tabii ki bu durumda sendika ile anlaşmak zorundalar. THY, geçen hafta yazdığım köşe yazımdaki gibi yeni bir değerlendirme sürecine girecek gibi görünüyor.
Ayrıca; Şu anki zararlar için devletin direk olarak devreye gireceğini hiç sanmıyorum. Devlet, kredi isteyen havayollarına finans desteği için bankaları işaret edecektir.
Tabii ki bu kredi yardımını özel bankalardan ziyade devlet bankaları yapacaktır. (Tabii ki yeterli fonları varsa) Devlet direk yardımda bulunmaz veya bulunamazsa banka kredilerinin tüm sektöre yeterli olacağını sanmıyorum. Devlet belki de THY hisseleri alarak katkı sağlayabilir.
Bu kriz dönemi, THY’nin yanı sıra LowCost taşımacılık yapan şirketleri daha çok zorlayacak gibi görünüyor. Her sefer dönüşünde uçakların dezenfekte edilebileceği söyleniyor. Belki yolcu bagajları da dezenfekte edilip uçağa konacak. İşte bu işlemler, hızlı hareket ederek çok sefer yapıp çok yolcu taşımaya odaklanmış LowCost firmaları zorlayabilecektir.
Örneğin; Uçaklarını şimdiye kadar yarım saat civarında (turnaround) sefere hazırlayan Pegasus, her sefer sonrası uçaklarını dezenfekte etme şartı getirilirse yerde kalma süreleri en az bir saate çıkacaktır.
Bunun yanı sıra, havayollarına her sırada bir koltuk boş bırakma mecburiyeti gelirse, zaten kar marjı düşük olan lowcost firmalar zorda kalacaklarından bilet fiyatlarını artıracaklardır. Kısaca çok iyi incelenip, bu tür ekstra işlemlerin o havayoluna, ne getirir ne götürür hesaplarının iyi yapılması gerekir.
Havacılık sektörü dediğimde, konuyu sadece havayolları ile geçiştirecek değilim. Sivil havacılığın birde havalimanı bacağı var ki buda çok önemli.
Şüphesiz Havalimanlarımızda krizden etkileniyor. Korona krizi henüz kuzey yarım küresinde etkisini sürdürüyor ve yavaş yavaş güney yarım küreye doğru yol alıyor.
Havacılık sektöründe bu krizin kontrolü ICAO-IATA- ACİ gibi otoriteler eşliğinde İşbirliğinde sürdürülüyor. Bunlardan en önemlisi ICAO… Çünkü ICAO Uluslararası sivil havacılık örgütü olup, ana işlevi sivil havacılığının güvenli bir şekilde büyümesini sağlamak, uçuşlardaki emniyeti, havalimanlarında ve uçuşlarda güvenliğin sağlanmasından sorumlu. ICAO ve IATA ve ACİ’nın aynı şehirde yani Montreal’de olması bir avantaj. Birlikte çalışıyorlar.
Ülke bazında baktığımızda ise her ülkenin kendi standart çalışmaları var. Türkiye’nin kendi içinde aldığı kararlar gereği yurt içi seferleri açıp açmaması Türkiye’nin bileceği iştir. Ancak, uluslararası uçarak yolcu taşımacılığı yapacağım dediğinizde ICAO standartları geçerli olacaktır. Çünkü konu finansal değil sağlık konusu.
Ancak; ICAO standartları gelene kadar ülkeler kendi aralarında karşılıklı anlaşmalar ile uçuşları başlatabilirler. Türkiye’nin bu ikili anlaşmaları zorlayacağını düşünüyorum
Mesela İtalya’nın kuzeyi koronadan çok etkilendi. İtalya’nın güneyinde kontrol sağlanmış görünmekte. İstanbul’a uçuş sağlanabilir. Ancak, uçağa yolcu alınırken neye bakılacak? Asıl konu bu.
Bu konuda önemli olan uçmanın emniyetli olduğunun yolculara aktarılması
Aslına bakacak olursanız THY tüm dünya ülkelerine kargo taşıyabiliyor. Bu konuda herhangi bir kısıtlama yok. Sorun yolcu uçakları ile ilgili. Bu konunun çözümü için çalışmalar sürdürülüyor. Uluslararası yolcu taşıyacaksan ICAO standartlarına uygun hareket edeceksin. ICAO Covid-19 ile ilgili belgeyi şart koştuğunda onu uygulamak zorundasınız. Artık antikorlar mı sayılacak veya sağlık belgesi şartı mı konacak bu onların işi.
Türkiye’nin bu konularda diplomatik çalışmalara başladığını görüyoruz. Yardım isteyen yabancı ülkelere sağlık ile ilgili malzemeler hibe etmenin nedeninin diplomatik temaslarda Türkiye’ye sempati duyulması amaçlı olduğunu düşünüyorum. Bu yardımlar ikili anlaşmalar için çok faydalı olacaktır
Havalimanı ve havayolları birbirinden ayrılamaz ikili olarak da görmekte mümkün.
Havalimanlarımızın en önemli gideri operasyonel giderler olmakta. Tabii ki havalimanının kira ve banka borçları da var. Mevcut kriz nedeni ile havalimanlarımızı zaten operasyonel giderlerini minimize etmiş görülmekte.
Amerikan Hükümeti, havalimanlarına 10 Milyar dolarlık finansal destek sağladı. Ancak, ABD’deki tüm havalimanları zaten devletin.
Belçika’da havalimanı imtiyaz ücreti ödenmesi Avrupa komisyonu tarafından kabul edildi.
Bakalım bizde ne gibi kurtarma operasyonları olacak?