Türk sivil havacılığının bir dönemine damgasını vuran ve özel sektöre ait en büyük havayolu şirketi olan Onur Air’in (Onur Air Taşımacılık A.Ş) çok talihsiz bir şekilde faaliyetlerine son vermesi gerçekten çok üzücüydü.
Şirketin uçuşlarını durdurması elbette en çok da bu şirketin kurucularından olan Hamit Cankut Bagana’yı üzmüş, üzmeye de devam ediyor diyebiliriz. Fakat, şirketin iç hatlarda da uçuşlara başladığı, altın yıllarını ve de en şaşalı dönemini yaşadığı yükselişte büyük katkısı olan bir isim daha vardı böyle bir son için üzülen. O ismi, takvim 24 Aralık 2024’ü gösterirken kaybettik.
Şahabettin Bolukçu’dan söz ediyorum. Bolukçu, 1951’de Erzurum’da dünyaya geldi. 1974 yılında İstanbul İktisadi Ticari İlimler Akademisi’nden mezun oldu ve 1970-1989 yılları arasında özel sektörde üst yöneticilik yaptı.
Şahabettin Bolukçu’nun turizm ve havacılık sektörüne geçişi 1989’da Ten Tur’da Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Koordinatör olarak göreve başlamadıyla gerçekleşti.
Hamit Cankut Bagana, Ünsal Tülbentçi ve Hayri İçli’nin ortaklığıyla kurulan ve Türkiye’nin en büyük turizm gurubu olan Ten-Tur, 1992 yılında Onur Air’i kurdu. İlerleyen yıllarda Tülbentçi ve İçli ortaklıktan ayrılınca Onur Air, duayen turizmci Bagana’ya geçti ve Bolukçu da 1996 yılında Onur Air’de Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Üyesi olarak havacılığa adım attı. Kendisiyle tanışmam bu yıllara rastlar.
Bolukçu göreve geldikten sonra Onur Air Avrupa uçuşlarının yanı sıra iç hat yolcu taşımacılığına başladı, uçakları 36’ya, personel sayısı da 2 bine çıktı.
Görev döneminde ilk olarak Türkiye Özel Sektör Havacılık İşletmeleri Derneği’nde (TÖSHİD) iki dönem Başkanlık yapan Bolukçu ile Genel Sekreter ve TOBB bünyesindeki Sivil Havacılık Meclisi’ndeki başkanlığında da Başkan Yardımcısı olarak birlikte çalışmanın onuruna eriştim, doğrusu ondan çok değerli bilgiler öğrendim.
Çalışanlara ve haklarına çok saygılı,
kibirden uzak, alçak gönüllü bir halk adamı olan Şahabettin Bey kamusal haklara riayet konusunda idolümdü.
Ağabey diye hitap ettiğim abi kardeş olarak çok iyi anlaştığım Şahabettin Bey 2012 yılının başında Onur Air’deki görevinden ayrılıp, çalışma hayatını sonlandırarak Bodrum’a yerleşti.
Zaman zaman telefonla görüştüğüm Şahabettin Abi, ‘Geldiğimde mutlaka görüşelim’ dese de ne yazık ki, onu göremeden kaybettik. Karacaahmet Mezarlığı’ndaki Şakirin Camii’nde Salı günü öğle namazından sonra kılınan cenaze namazında muhterem eşi Ulviye Hanım’ı ve oğlu Serdar kardeşimize taziye dileklerimizi iletirken, bir süre önce kaybettiğimiz eski bir Onur Air’li havacılık sevdalısı Mehmet Pekpak ağabeyimizin eşi Lütfiye Hanım’a ve oğlu Mert’e de başsağlığı dileme fırsatını buldum.
Şahabettin Bolukçu’nun cenazesine Onur Air’de kader birliği yaptığı patron Cankut Bagana rahatsızlığı nedeniyle katılamazken, Türkiye’nin ilk özel havayolu şirketi İstanbul Havayolları sahibi duayen havacı Özcan Toplar,
TÖSHİD ve Pegasus Yönetim Kurulları adına Y. K Başkanı Mehmet Nane, MNG Genel Müdürü Sedat Özkazanç, Gözen (Free Bird) Y.K.Ü Cem Bozyiğit, TÖSHİD önceki Başkanları Abdulkadir Kolot (Saga Y.K.B) Sertaç Haybat (Pegasus G.M) ve Teoman Tosun (Onur Air G.M) katıldılar.
Onur Air’de Şahabettin Bey ile mesai arkadaşlığı yapan Southwind Y.K Başkanı Hayrettin Hasançebi, Nasuh Çetin, Mustafa Çebi, Nedim Gürbüz, Kemal Kişmir, Ercan Peksatıcı ve Dündar Kumbasar ile bir çok çalışan, ona karşı son görevlerini yaptılar.
Air Anka Genel Müdürü Ercüment Filiz SOCAR’dan Alp Karahan ve Ahmet Sayın ve bir çok arkadaşı oradaydı.
Turizm camiasıyla da iyi ilişkileri olan Bolukçu’nun cenaze namazı TÜRSAB eski Başkanı Başaran Ulusoy, Nebil Çelebi, Çetin Gürcün, Ayhan Gedikli, Orhan Sancar ve Mustafa Kutluoğlu gibi acente yöneticileri de katıldı.
Bolukçu’nun cenazesine bir çok kişi ve kurum çelenk gönderirken, bazıları da vakıf ve derneklere bağışta bulunup üzüntülerini dile getiriyorlardı.
Mecbur değiller ama diğer şirketlerin, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün havacılık sektöre yıllarca emek veren bir değerli yöneticinin cenazesini fark etmemesi katılanların dikkatinden hiç kaçmadı. Gönderilecek çelenkler, tabii ki gideni asla geri getirmeyecek bunu biliyoruz, ama vefa diye bir şey var. Doğayı çok seven Şahabettin Abi’yi Beykoz’un Dereseki Köyü’nde ebedi istirahatgahına defnettik. Havacılık sektörümüz onu hiç unutmayacak!
Ruhu şad, mekanı cennet olsun.
———————————————————
Zorluklara rağmen tercih Yunanistan!
Türkiye ile Yunanistan arasındaki iyi ilişkiler ve yumuşama süreci 2020 yılında başladı diyebiliriz. 2023’de Erdoğan ile Yunanistan Başbakanı Mitçotakis arasındaki diyalogla tam dört kez bir araya gelmeleri ve 90 yıl gibi uzun bir süreden sonra “Dostane İlişkiler ve İyi Komşuluk Hakkında Atina Bildirgesi” açıklanması her iki devlet için büyük önem arzediyordu.
Her ne kadar Yunan Ta Nea Gazetesi bu anlaşma ve Erdoğan-Miçotakis görüşmesini manşetine Türkçe olarak “Kazan-Kazan” diye taşısa da burada kimin kazançlı çıktığını iyi biliyoruz.
Yunan Başbakanı’nın çok büyük bir iyiniyet göstergesi olarak açıkladığı “Türk vatandaşlarına kapı vizesi” uygulamasından bizim çok kazançlı çıkmadığımız çok açık bir gerçektir.
Yunanistan turizmle beslenen bir ülke. 2023 yılı turizm gelirleri 20 milyar Euro’ya aşan Yunanistan’ın 2024 sonunda bu rakamı 25 milyar Euro seviyesine çıkarması bekleniyor.
2024 yılının Ocak-Ekim döneminde Yunanistan’a yurt dışından giden turist sayısı bir önceki senenin aynı dönemine göre yüzde 10 artarak 35,7 milyon oldu. Ülkeye karayolu ile girişlerde en büyük artışı yüzde 29 ile Türkiye gösterdi. Bu dönemde Türkiye’den Yunanistan’a gidenlerin sayısı 1,3 milyonu aşarak rekor kırdı. Bu sayı yıl sonunda belki de 1,5 milyon kişiyi bulabilir. Türklerin Yunanistan’da toplam harcaması ise yıl bitmeden 810 milyon Euro’yu buldu. Bu rakam da yıl sonunda 1 milyar Euro’yu zorlar.
‘Kapıda vize’ uygulamasıyla Türkler’i harekete geçiren Yunanistan’ın saçma uygulamalarla turistleri ve turizmcileri canından bezdiriyor. Duruma bakalım.
Genç Turizmciler adına bir açıklama yapan Onur Sabırlıoğlu’nun kaleme aldığı görüşlere bakarsak neyin, ne olduğunu çok rahatlıkla anlayabiliriz.
‘Böyle olacaksa kapı vizesi kalksın!”
Yunanistan ile yapılan kapı vizesi uygulaması, başlangıçta iki ülke arasındaki turizm ilişkilerini geliştirmek ve vatandaşlara kolaylık sağlamak amacıyla hayata geçirilmişti. Ancak mevcut haliyle bu sistem, Türk vatandaşları için hem kısıtlayıcı, hem de adil olmayan bir yapıya büründü. Eğer bu sorunlar çözülmeyecekse, kapı vizesinin tamamen kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz.
Kapı vizesindeki temel sorunlarımıza değinecek olursak örneğin, popüler adaların uygulamadan hariç tutulması konusu önemli.
Mikonos, Santorini gibi dünyaca ünlü turistik destinasyonların kapı vizesi kapsamı dışında bırakılması, Türk vatandaşlarını ikinci plana iten bir uygulamadır. Az turist çeken adaları cazip hale getirme çabasıyla bu uygulamanın sınırlandırılmasını kabul etmiyoruz. Kapı vizesiyle yedi günden fazla kalmaya izin verilmemesi de seyahat planlarını kısıtlıyor.
Üstelik Türkiye’ye dönen vatandaşların vizelerinin geçersiz sayılması, adalara tekrar gitmek isteyenlere hem maddi kayıp yaratıyor hem de insanları seyahat etmekten caydırıyor.
Ulaşım seçeneklerinin sınırlı oluşu:
Kapı vizesi sadece deniz yoluyla geçişlerde uygulanıyor. Havayoluyla seyahat etmek isteyenler için hiç bir kolaylık sağlanmıyor. Bu durum, bir çok kişinin Yunan adalarına ulaşımını zorlaştırıyor.
Kapılardaki yetersiz hizmet:
Kapılarda çalışan personel sayısının azlığı nedeniyle uzun bekleme süreleri yaşanıyor. Türk turistlerin yoğun ilgisi karşısında altyapı yetersiz kalıyor.
Genç Turizmciler olarak bu konudaki önerilerimiz şunlardır ;
1)Mikonos, Santorini gibi turistlerin yoğun ilgi gösterdiği bölgeler de kapı vizesi uygulamasına dahil edilmeli.
2)Ayrımcılık yaratacak sınırlamalar sona erdirilmeli.
3)Kapı vizesi, 15 günlük çoklu giriş-çıkış hakkı tanıyacak şekilde düzenlenmeli.
Aynı süre içinde tekrar giriş yapanlardan vize ücreti alınmamalı.
4)Deniz yolunun yanı sıra havayolu taşımacılığı da kapı vizesi kapsamına alınmalı.
5)Türk turistler için direkt uçuşlar artırılarak adalara ulaşım kolaylaştırılmalı.
Kapılarda polis ve vize işlemleri için çalışan personel sayısı artırılmalıdır.
Yoğun sezonlar için özel ekip ve teknolojik çözümler devreye sokulmalı.
Türkiye’nin proaktif diplomasisi:
Yunanistan ile yapılan ikili anlaşmalar, Türk vatandaşlarının haklarını ve çıkarlarını gözeterek yeniden düzenlenmeli. Türkiye, turizm ilişkilerinde daha güçlü bir pazarlık pozisyonu alarak bu sorunları masaya yatırmalı. Türk turistlerin seyahatlerini kolaylaştırmak yerine yeni kısıtlamalarla onlar mağdur ediliyor. Eğer bu uygulama adil ve erişilebilir bir hale getirilmeyecekse, kapı vizesi tamamen kaldırılmalıdır. Türk vatandaşları, dünya standartlarında bir hizmeti hak ediyor. Devletimizden beklentimiz, bu konuda daha etkili ve vatandaş odaklı bir diplomasi yürütmesidir.” Durumun özeti budur.
Bunun adına, ‘paramızla rezil oluyoruz ‘ demeyelim de ne diyelim acaba?
Ayrıca Yunanistan Aegean Havayolları dört ayrı adadan İstanbul’a direkt uçak seferi koydu. Bunlardan biri de Rodos Adası. Uçakla Rodos’a gitmek isteyen yolculara nasıl bir prosedür uygulanacak? Kapı vizesi işlemleri nasıl olacak? bu konu merak ediliyor.
Gül gibi Kuzey Kıbrıs orada Türkiyeli turistleri beklerken, insanlarımızın Yunanistan’a döviz bırakmak için çileye katlanmasını nasıl açıklarız?
Mutlu yarınlar Türkiyem.