20 Ocak 2014 Pazartesi
Haftalardır; gerek gündem yoğunluğu, gerekse sitenin yayın politikası gereği, (köşe yazarlarının haftada bir kez yazı yazabilme zorunluluğu nedeniyle) gündem kaybolmasın diyerek birkaç konuyu bir araya getirip yazmaya çalışıyorum. Hatta bununla da yetinmeyip, bazı konuları kişisel bloğuma kadar taşıyorum.
 
Örneğin; THY-Bank Asya ilişkisi ve medyada rüşvet konusu için en az üç dört sayfa yazı yazmak olanaklı iken, kısaca geçmek zorunda kaldım.
Öncelikle, geçen haftaki yazıya ilgi gösteriolumlu veya olumsuz yorumları ile konuya ışık tutmaya çalışan tüm okurlarıma, teşekkür ederim. Konuyla ilgili olması koşuluyla, tarafıma yöneltilen eleştiri tüm yorumlarınızı yayınladığımı biliyorsunuz. Ancak, sizlerden ricam büyük harflerle yorum atmamanızı, yanı sıra yazı içinde adı geçen bazı isimleri, eleştirmeye gitmemenizdir. (Yazımla iliştirdiğim ve örnek olarak verdiğim isimler, kendilerine hakaret edilsin diye oraya konulmamıştır… Konu ile ilgili bilinen ek bir şey varsa, kanıtları ile birlikte somut olarak yazıya değer katacak görüşleriniz doğal olarak yayınlanır…)  Unutmayın ki, bir yazar olarak sadece yazdığım konudaki her harfin arkasında olmakla birlikte, karşılıklı bir konuşma/sohbet ortamı sağlandığında, davete icabet ederim.  Arkadan konuşmam, yazdığım gibi de konuşurum.
Bu nedenle; yazıma atılan, benim de onaylamadığım, sürtüşme içeren bazı yorumlarla yazımın içeriğini karıştırmamak gerekir. Çünkü; hem yazıyı, hem de yorumları okuyan bir okur, algı hatasına düşebilir. Ben, THY Teknik’te yaşanan yeni değil, senelerin sorununu dile getirdim. Bazı mühendis arkadaşların yazıyı doğru anlayıp, bu bir sistem sorunudur demelerine, sonuna kadar katılıyorum. Yazıda; zaten sistem eleştirilmiş olup, hiç kimsenin mesleğine ve yaptığı işe saygısızlık yapılmamıştır. Hele hele, aldıkları düşük ücrete hiç değil… Aşağıda yurtdışı ücret değerlendirmelerine dikkat ediniz.
Çok sevdiğim eleştiri  ve yorumlarınızın, bazılarını yapıcı bulduğumdan, yanıtlıyorum, diğerlerini okurlara havale ediyorum. Sağ olsunlar, okurların bir çoğu bu konularda çok duyarlı ve görüldüğü gibi, anında o kişilere benim yerime yanıt veriyorlar veya yorumların yanındaki kırmızı beğenmeme şıkkını işaretliyorlar.  Okurla bütünleşme bu olsa gerek.

***

THY’de torpil, her zaman olmuştur. Ancak, son 11 yıl içeresindeki kadar abartılmamıştır.
Makamlarına, siyaset veya cemaat gücüyle gelenler, kendilerini oraya getirenlerin isteklerini göz ardı edemezler. 
Günümüzde THY’nin satılması veya gerçek özel şirket olup, yönetiminin siyasetten uzak olması olanaksızdır.Çünkü; THY gibi büyük ve olanakları yüksek bir şirket, her dönemde siyasilerin vazgeçemediği arka bahçe olmuştur.
Mevcut durumu ile THY; şuanda bir çok siyasinin eş, dost, kardeş, hemşeri, sponsor ve partilinin kendileri veya eş, dost, akraba, hemşeri ve yandaşlara iş sahası sağlanması açısından kullanılıyor. Siyasi partiler kendilerine destek veren kişilerin hepsine milletvekilliği veya belediye başkanlıkları veremeyeceklerine göre bu tür büyük şirketleri arka bahçe yapıp yandaşlarının istekleri için, meşhur Kapalıçarşı repliği olan “pantolon uyduramadık gömlek verelim abi” dercesine kullanırlar. Tabii ki bu iddiam; THY’ye giren herkes torpillidir anlamına gelmez. Ancak torpilsiz girenler, siz okurlarımın da takip ettiği kadarıyla çok azınlıktadır. Eskiden işe girsinler diye, ellerine kartvizit sıkıştırılarak “Hamili-kart, yakınımdır” notuyla yollanılan kişiler, günümüz teknolojisinde yerini E-postalara veya cep telefonlarına bıraktı.
Hal böyle olunca, torpilin gücüyle orantılı kadro bulmak zorunda kalınıyor. Kadro yoksa, yeni kadro açılıyor.Kalkıp ta, Bakanın torpil olduğu kişiyi, HABOM’a alacak değiller ya.
THY’nin AKP’li yönetimi gelir gelmez,  %51 lik devlet hissesini %49 a çekmesinin nedenini bilmeyeniniz yoktur, ama yine de anımsatmakta fayda var.
THY’nin mevcut yönetimi başa geldiğinde ilk yapılan iş, THY’nin hisse miktarını tersine çevirerek oranlar;  %51  özel, %49 devlet olmuştu.
 THY bunu neden yaptı?
THY bu uygulamayı, TBMM denetiminden ve ihale kanunundan kaçınmak için ihalelerde istediği gibi hareket özgürlüğü sağlayarak, muhalefet partilerinin TBMM adına gelip şirketi denetlemelerinden kurtulmak için yaptı. Nasıl cin fikirlilik değil mi?. %51’i özel olan THY’nin genel kurullarında blok olarak kullanılan %49’a karşı, dağınık %51 oyun sahiplerinin bir araya gelerek yönetimi değiştirebilmesi veya önerilerde bulunması, seçilecek kurullara aday olabilmesi ve kazanabilmesi  olanaklı mıdır? Tabii ki HAYIR.
Artık, oyun oynanmaya hazır hale gelmişti.  THY’de şu anda icra kurulu ve yönetim kurulu dışında bir kurul bulunmamaktadır. THY, kendi denetleme kurulunu bile, son genel kurulunda kaldırdı. Artık ne iç ne de dış denetleme yok. (İlginçtir ki; hükümet de Danıştay ve Sayıştay denetimlerinden muaf, Yargıdan da muaflar son günlerde… Ne güzel yönetim ama!!!) Aslına bakacak olursanız yönetim kuruluna bile gerek yok. Mevzuatta olma zorunlu olmasa, onu bile kaldırırlardı. Tek adam yeter.
Birileri şimdi; “THY sermaye piyasası kuruluna (SPK) bağlı, onu unutuyorsunuz…” demeden, hemen yanıtlayayım.  THY, 2009 yılında SPK Başkanlığından ayrılan Doç. Dr. Turan Erol’u, SPK’dan ayrılmasından bir sene sonra, 2531 sayılı yasadaki maddeye rağmen, THY yönetimine sokmuştu. Düşünsenize, bir kişi yasanın yasaklamasına karşın, denetleyici kuruldan denetlediği kuruma geçirildi. Burası Türkiye, “olmaz” diye bir sözcüğün olmadığı bir ülkedir.  THY sanırım kendi kendini çok iyi denetlediği(!) için olsa gerek, SPK eski başkanı Turan Erol’u yönetimine almıştı.:)
Bu arada, SPK eski başkanı,  Doç.Dr. Turan Erol’un THY yönetimine seçildiği genel kurulda ben de vardım. Bir hissedar olarak, bu atamayı yanlış bulduğumu,  hem divan başkanlığına, hem de Turan beyin yüzüne karşı  söylediğimi THY Yönetim Kurulu ve ortaklar iyi anımsar.
Kısaca; THY yıllardır tek kale oynuyor. Her zaman söylediğim gibi, yönetimde olan kurumların denetlenmesi ve varsa yanlışlarının çıkması, ancak farklı yapıda bir yönetim geldiğinde belli oluyor.           (Sendika örneğini unutmayalım. Sendika yönetimi değişmeseydi, ibra konusu gündeme gelir miydi? ) Bakalım bu yönetim gidip bir başka yönetim geldiğinde ortaya neler çıkacak, birlikte göreceğiz.
Onu bunu bilmem. Bizler buradayız. Yani, hancıyız. Onlar, yolcu. Çok yönetim kurulu başkanı gördük, hepsi zamanı geldiğinde gittiler, ama, biz yine buradayız.  Bir gün, “ Güle Güle Candan Karlıtekin. ”Güle Güle Atilay Ayçin” diyerek yazı yazdığım gibi;  “Güle Güle Hamdi Topçu” başlıklı yazımı da mutlaka yazacağım. Tabii ki, bana yakışan üslupla. Umarım THY’de çok önemli yanlışlar yapılmamıştır.
Balık baştan kokuyor
Yukarıda anlattığım gibi Torpille havadan paraşütle gelenler, tabii ki, kendileri gibi paraşütle gelmek isteyen torpillere sıcak bakmak zorundadırlar…  Hal böyle olunca, “o bunun adamı”, “bu şunun adamı” derken, şirket bir dolu internet havacısı ile doluyorBu kadrolaşma; şirketin, daha doğrusu THY’nin %100 veya ortak olduğu tüm şirketlere de yayılıyor. Tam bir “altta kalanın canı çıksın” oyunu oynanıyor. Kısaca, Liyakat esaslı başa gelmeyenler liyakat esaslı seçim yapamıyorlar.
Örneğin; Teknikte sorunlar mı var? THY yönetimi ne anlar teknisyenden, mühendisten. ( Bu işlere genel müdür, genel müdür yardımcıları ve başkanlar bakar) Sorun varsa, hiyerarşik düzen içerisinde THY yönetimi veya icra kuruluna bilgi ve çözüm önerisi aktarılması gerekir. Peki, aktarılıyor mu? Hiç sanmam.
Hadi bir mizansen yapayım.
Hamdi Topçu soruyor; “Nasıl gidiyor işler?”  Yanıt; “Her şey normal efendim, sorunumuz yok”, derken, araya kendini ilgilendiren kişisel konuyu sıkıştırıveriyor; “Hamdi Bey, hani benim bir işim vardı ne olacak o iş efendim?”.“Hımmm o iş kolay, halledeceğim.” “Sağ olun efendim, Allah sizi başımızdan eksik etmesin.”
Hal böyle olunca tek adam Hamdi Bey, ne yapsın? Her taraf günlük güneşlik zannediyor. Ama geçen haftaki yazımın rekor yorumlarına bakıldığında; hava durumunun her geçen gün daha kötüye gittiğinin görülmüş olması gerekir. Tabii ki bakan göz varsa…
Sevgili ara yöneticiler;  yani genel müdür yardımcısı ve başkanlar. Lütfen, “Allaha şükür”leri başka yerde kullanın da, arada sırada dünyevi işinize odaklanın. HABOM isimli üvey evladınızın ve THY çalışanlarının tümünün sorunları var. Ben sadece bir konuyu kaşıdım, bakın çalışanlar nasıl yorumlar eşliğinde döküldü. Bu uygulamayı her branşta çalışanlar için yapsam, yine en az bu kadar sorun iletilir.
Geçen hafta bazı yorumcular şirketin tüm çalışanlarının zaten birbirine düştüğünü bir tek Teknik’te bu olayın yaşanmadığını ve benim bu yazımla başladığını belirterek, beni suçlamışlar.  Doğrudur. THY’de iş barışını ben bozdum..!  Yerli pilotlarla yabancı pilotlar, Hava Kuvvetleri kökenlilerle Kara Kuvvetleri kökenliler,  TSK çıkışlı pilotlarla, sivil kökenli pilotlar, pilotlar ile kabin, grevcilerle grev yapmayanlar, grev öncesi eylem yapanlarla, eyleme katılmayanlar, yabancı pilotlarla yerli pilotlar vb… Evet, evet hatırladım; bunların arasını hep ben bozmuştum. Şimdi de; teknisyenlerle mühendislerin aralarını bozayım dedim…(!!??)
Asıl iş barışını bozan, THY yönetimi değil de ben miyim?  Bana laf atanlar, THY yönetimine neden atmazlar ki?
Teknisyen sorunlarını ve özellikle HABOM konusunu yazan, tabii ki benim de, peki bu 330 adet uzun, uzun yorum yazanlar kimler? Bunlar nerede çalışıyorlar?
Bu bağıranlar, bana bağırmıyor. Sorunları var ki 330 adet yorum atmışlar. Teknisyen ile mühendisin arasını neden açayım? Benim sektörde yüzden çok mühendis arkadaşım var. Onlarla görüşmüyor muyum sanıyorsunuz?  Özel şirketlerin teknik bölümlerini de çok iyi biliyorum. Oralarda neden bu tür sorunlar yok?
Yusuf Bolayırlı mühendis değil miydi? Mühendisken atölyede iş tulumuyla çalışmaz mıydı? Merdiven basamaklarını tek tek çıkıp, şirketin tepe noktasına nasıl geldi sanıyorsunuz?
Ne demişim ben; Mühendislerle teknisyenlerin birlikte çalışmaları gerektiğini söylemişim.  Mühendis çok para alıyor mu dedim? Yooooo, peki derdiniz ne? Yabancı ve özel havayolu şirketlerinde mühendis-teknisyen yok mu? Onlar nasıl birlikte çalışıyor. Oralardan örneklerim yok mu zannediyorsunuz?  Ne zaman içi boş ve belgesiz yazdığımı gördünüz?  Bazıları teknikte arkamdan konuşuyormuş.  Tamam anladık. Hamdi beyden korkup onun yüzüne konuşamıyorsunuz. Peki, benden neden korkup arkadan konuşuyorsunuz?  Benim işim gücüm yok.  Davet edin, hemen geleyim tartışalım. Siz söyleyin, ben söyleyeyim. Karşılıklı konuşmayı yazmaya tercih eden biriyim. Eteğimizdeki taşları birlikte dökelim.
Büyüklerimiz,  “Her doğru, her yerde söylenmez” derler. Bu sözcüğe ben hep karşı çıkarım ve “her zaman ve her yerde doğruları söylemek gerekir” diye savunurum. Maalesef, dilimin kemiği yok.  Yine bu sayfada pilotlarımızla ilgili bir yasa değişikliğini aynen aktarmıştım ve sanki o yasa değişikliğini ben yapmışım gibi, eleştiri yorumları almıştım. Pilot arkadaşların bazıları attıkları yorumlarda “bir gün senle havalimanında görüşürüz”demişti. En azından arkadan konuşmayıp benimle direk konuşmayı istemişlerdi. Ben de tamam dedim, ama, her nedense bir türlü görüş daveti almadım.
Sonuç olarak işi tatlıya bağlamayı bir parodi eşliğinde yapayım. 
Bir zamanlar Levent Kırca ile Oya Başar ikilisi ortalığı güldürmekten kasıp geçirirlerdi.. Adeta İnsanları ekrana yapıştırırlardı. Her parodinin, her taşlamanın sonunu Grup Gündoğan’la bitirirlerdi…
Niyetimiz kimseyi kırmak değildir
Şuradakini buraya koymak değildir
Arada bir zülfüyare dokunduk
Tam yerine rast geldi, manzara koyduk.
Olacak o kadar…
Neyse… yine koptum gidiyorum. Bu hafta bu kadar serzeniş yeter.
Şimdi gelelim işin farklı bir boyutuna.
Almanya’da havacılık eğitim sistemi ve hak edilen ücretler:
Pilotluk Eğitimi;
Genelde Lufthansa ve Air Berlin gibi büyük şirketler, pilotlarını kendileri yetiştiriyorlar. Bunların dışında pilotluk eğitimi veren özel okullar da var. Sıfırdan başlayıp bir B737 / A320 tipi uçakların kokpitine girmek, 70 bin Euro tutuyor. Almanya’da Fachhochschule olarak adlandırılan yüksek okullardan da bazıları, pilotluk eğitimi veriyor, fakat genelde tip eğitimi havayolu şirketlerine kalıyor.
Pilot maaşları brüt olarak yıllık; 36 bin ile 110 bin Euro arası değişiyor. (Sanırım, bu nedenle Türkiye yabancılar için cazip. Hemen hemen rakamlar aynı iken, bizde uçucular için vergi çok daha az) Yabancı pilot kendi ülkesinde, hele hele bekârsa yandı. Bekâr ve evli arasında çok vergi farkı var.
Kabin Memuru Eğitimi;
–  Örneğin; Lufthansa’da toplam 1240 Euro tutuyor, fakat 4 taksitte ödeme şansı veriyor.- Eğitim 8 ile 12 hafta arası sürüyor( Atlas Jet bu eğitime 5000TL alıyor)
Kabin memuru maaşları yıllık olarak brüt 20 bin Euro civarından başlayıp 40 bin Euro ya kadar çıkıyor.  
Uçak Teknisyenliği / Uçak Bakım Mühendisliği Eğitimi
Uçak teknisyenliği eğitimlerini Almanya’da genelde Lufthansa Technik , Air Berlin Technik gibi şirketler veriyor. Bunların dışında yüksek meslek okullarında da eğitim veriliyor. Eğitim 3,5 yıl sürüyor.
Örneğin ABD kökenli Embry Riddle Üniversitesi’nin Berlin kampüsünde ise, Uçak Teknisyeni değil, uçak bakımına yoğunlaştırılmış mühendis yetiştiriyorlar. Hatta okula başlayacakların EASA Part-147 B1 ya da B2 lisanslı uçak teknisyeni olmaları avantaj sayılıyor. (Bizim havayolları için biçilmiş kaftan) SHYO’lar buraya uyar mı? Uymaz ve müfredatta farklılık olursa bir iki ders ilavesi yapılabilir mi? YÖK e başvursunlar bakalım.
Tecrübeli EASA Part-66 B1 lisanslı teknisyen yıllık brüt olarak 25 bin Euro’dan başlayıp maksimum 77 bin Euro’ya çıkıyor.
Aslında ülkemiz için Embry Riddle Üniversitesi’nin eğitim modeli uygun olabilir. Biz henüz üretim yapan bir ülke değiliz, dolayısı ile  ‘’Uçak Bakımı’’nı baz alan bir mühendislik eğitimi, klasikleşmiş tasarıma yönelik teorik eğitime dayalı uçak mühendisliğinden daha uygun olabilir.
Uçak Mühendisliği eğitimi;
Mühendislik eğitimini yüksekokullar veriyor. Yüksekokullar ikiye ayrılıyor;
– Fachhochschule (University of Applied Sciences) dedikleri, daha çok meslek liselerinden ya da meslek eğitiminden gelenlere yönelik.
Normal lise bitirmiş olanların da girme hakkı var, fakat onlardan en az bir yıllık sektörde staj yapmış olmaları, ya da çalışmış olmaları koşulu aranıyor.
Eğitim, içerik olarak uygulamalı eğitime yakın. Var olan bilgileri pratik anlamda kullanmaya yatkın.
– Bir de bildiğimiz İTÜ, ya da ODTÜ gibi üniversiteler var. Daha çok düz/normal liseyi bitirip abitur (bitirme sınavı)vererek (olgunluk) gelenlere hitap ediyor, meslekten gelenlere; genelde ek bir sınav karşılığı okuma hakkı veriliyor. Son yıllarda bazı üniversitelerde meslek lisesinden gelip, Fachhochschule’de okuma hakkı olanlara sınavsız okuma hakkı sunulmaya başlandı. Eğitim, daha çok teorik ve araştırmaya dayalı. Formülleri kullanmayı bilmekle kalmayıp, nereden geldiğine kadar inip araştırılıyor.
Bir çok üniversitede; öğretim üyesi, başkanı, olacağı bölümde doktora yapmış olmakla kalmayıp, o sektörde çalışmış olmak gerekiyor. ( Bizde ise bir iki kişi hariç sektör el deneyimli doktoralı öğretim üyesi bulmanın yanı sıra “havacılık doktorasına” bile rastlamak büyük şans. Bizde binalar harika içi ise hoca açısından boş. Sorulunca 179 Üniversitemiz var deniyor. Peki, eğitim dalına göre akademisyen var mı? İlerde oda olacak İnşallah deniyor. İşimiz İnşallah ile Maşallahlara kaldı.
 Almanya’da uçak mühendislerinin başlangıç maaşları yıllık brüt olarak; 39 bin Euro’dan başlıyor ve kıdeme göre yükseliyor.(En üst seviye rakamı alamadım) Alınca yazarım.
Bu skalada maaşlardan çok mesleki grupların birbirileri ile orantılarına yoğunlaşmak gerekir. (Sendikaya daha detaylı bilgi verebilirim) Konuyu anlamak ve adil bir ücret dağılımı isterlerse(!) faydalı olabilir.
THY Avrupa standartlarında pilotuna maaş veriyor da neden diğer branşlarda çalışanlara Türk standartlarını uygun görüyor. Bu arada şimdi de pilotlar çıkıp bizim aldığımız parada gözünüzmü var demesin de:) Gözümün olması mevzubahis bile olamaz. Sorun tavan/taban ücret uygulamasının orantısal adaletsizliğidir.   
NOT/ Yabancı pilot-teknisyen-mühendis ve kabin memuru ücretleri ile ilgili bilgiler, sendikalardan alındı.

Haberi Paylaş
Exit mobile version