Havacılık Personeli Akran Destek Programı Sadece Kaptanlar İçin Mi? MRO Şirketlerinin ve DHMİ’nin de Objektif 3. Bir Göze İhtiyacı Var.

Havacılık Personeli Akran Destek Programı Sadece Kaptanlar İçin Mi? MRO Şirketlerinin ve DHMİ’nin de Objektif 3. Bir Göze İhtiyacı Var.

Değerli Okurlar, 

Bu hafta Bahçeşehir Üniversitesinin ev sahipliğinde düzenlenen 6. Havacılık, Uzay ve Psikoloji (HUP) Kongresi yapıldı. Benim de son kapanış oturumuna başkanlık ettiğim bu muhteşem kongre, havacılığın insan psikolojisi açısından her yönüyle tartışıldığı, çalışma psikolojisi üzerindeki etkilerin ortaya konduğu ve kalite süreçlerine ilişkin eleştirilerin, bilimsel önerilerle birlikte sunulduğu çok değerli bir etkinlikti. Geleceğe ufuk açan bu kongrede büyük bir keyifle görev aldım.

Benim de eksikliğini hissettiğim bazı hususları bir öz eleştiri olarak paylaşma ihtiyacı duyuyorum. Özellikle konular içerisinde uçuş emniyetini sadece uçak havadayken pilota bağlayarak ve elimizde bir tek Germanwings kazasındaki vaka varken ısrarla bu işin ana sorumluluğunu ve sorunlularını pilotlara addetmenin kesinlikle yeterli bir bakış açısı olmadığını düşünüyorum. Uçuş, uçağın yerden havalanmasından önce başlar. Uçak teknisyeni uçağın kalkışına onay verene, bir başka değişle CRS vermeden pilotun hareket etmesi mümkün değil. Hal böyleyken uçuşun en önemli faktörlerinden birinin teknisyenler olduğu gerçeği de göz ardı edilmemeli. 

Akademik çevrelerin, bu kesimi yok sayarak, işin kolay tarafı olan pilotlara odaklanması, bence bu değerli çalıştaylara haksızlık olur. Çünkü uçuş emniyetinin sadece pilotlar ve kabin memurlarının çalışma psikolojisi açısından değerlendirilmesi akademik varsayıma göre eksiktir. Asıl önemli olan uçuş ekiplerinin önemini ayrı bir parametrede değerlendirirken, uçuşun teknik bakımını yapan kişilerin üstlendiği risklerle çalışma ortamları ve psikolojik koşullarının neden olabileceği felaketlerin de konuşulması gerektiğidir.

Mesela en çok gündeme gelen konular içinde SHGM’nin Havacılık Personeli Akran Destek programının sadece pilotlara yönelik çalışmalarla yapılması, diğer sektör çalışanlarının eleştirilerine neden oldu. Yerde çalışan uçak bakım teknisyenleri, dispeçerler ve hava trafik kontrolörlerinin de bu tür programlara dahil edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu alanlarda çalışanların, çalışma saatleri, koşulları ve şirket ile personel ilişkilerinin yaratacağı psikolojik etkiler bağımsız kuruluşlarla gözlemlenip desteklenmeli, bilimsel olarak incelenmelidir.

Önceliğimiz uçuş emniyeti ise A dan Z ye tüm paydaşlar için değerlendirme yapılması gerekmektedir. Türk Hava Yolları Pilot Akran destek programı için bağımsızlığından şüphe duyulmayan ve pilotların çoğunluğunun objektif açıdan temsil edildiği kabul edilen Talpa ile yönetilmesi oldukça yerinde bir yaklaşım. Çünkü uçuş emniyetini riske eden ve bu konuda yaşanan aksaklıkların uzmanlar tarafından değerlendirilerek kimsenin kimliğinin deşifre edilmeden ve kendini güvende hissettiği bir zeminde paydaşlarıyla paylaşılabilmesi süreç gelişimi için çok önemli bir bilgi kaynağı oluşturur.

Her ne kadar bakım şirketlerinden bireysel bildirimlerle sorunların iletilebildiği iletişim kanalları olsa bile bunun yeterli olduğunu düşünmüyorum.  Netice itibari ile kendini yönetenler hakkında bir değerlendirmenin işverence yapılabildiği bir ortamda kaygı ve psikolojik korkunun hâkim olduğu bir iletişim zemini oluşabilir. Bunun dışarıdan bağımsız bir iş birliği ile yapılması, MRO şirketlerine ve diğer havacılık alanındaki tüm kurumlara, çok daha objektif veriler sunmaya yardımcı olabilir.  Bunu asla bir görev veya yetki paylaşımı olarak görmemek, yalnızca sorunların objektif bir biçimde tespiti için bir üçüncü bir göz olarak değerlendirilmek gerekir.

Mesela son zamanlarda birçok konuda objektif yaklaşımları ve samimi çabaları ile üyelerine hizmet eden UTED ve TATCA ile de iş birliği yapılarak bu havacılık, uzay ve psikoloji temalı kongrelerde pilotların yanı sıra bakım personelleri ve hava trafik kontrolörlerinin de dahil edilmesi yerinde olurdu. Onlarla tüm risklerin ve etkilerin gözden geçirilerek Akran destek programına dahil edilmesi sektör için daha da kucaklayıcı olurdu. Pilotların vakfı gibi sektördeki diğer paydaşların da dernek ve vakıflarının sürece dahil edilmesi, daha geniş bir çerçevede güvenlik çemberi oluşturabilirdi. Her biri sektördeki mensuplarına piskodestek sunarak, akran destek programıyla daha sağlıklı değerlendirmelere vesile olabilirler. Ellerindeki veri ve sonuç raporlarının ilgili kuruluşların insan kaynakları departmanlarıyla paylaşılması sektöre büyük bir katkı sunabilir.

İnsan kaynakları yöneticilerinin, hangarlara ya da sahaya inerek çalışanlarının sesine kulak vermesi tabii ki çok kıymetli bir adım. Onlarla bire bir iletişim kurarak yaşadıkları sorunlara yerinde şahit olmaları ve aracıları kaldırarak, muhataplarından bire bir dinlemeleri, tabii ki daha hızlı aksiyon alınmasına vesile olabilir. Lakin çalışan yönetici ilişkisinin gölgesi her şeyin tüm çıplaklığı ile ortaya konması tamamen mümkün olmayabilir. Bireyin kendi yaklaşımı dışında psikolojik boyutunun, uzmanların görüş ve önerilerin yer aldığı bir bakış açısıyla, belki bireyi kendinden de korumak gerekebilir. Farkında olmadığı ve üzerindeki olumsuz etkilerin neden olabileceği tüm risklerin yerinde tespiti uçuş güvenliği açısından çok önemli bir alan yaratacaktır.

Türkiye Hava Trafik Kontrolörleri Derneğinin de bu sürece dahil edilmesi, mesleki ve insani sorunların irdelenirken, hava trafiğini yönetirken ki çalışma ortamının neden olabileceği risklerin ve taşıdıkları sorumlulukların geniş bir çerçevede ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Şimdi Loadmaster ve Dispeçer görevini icra eden arkadaşların ruh hallerinin veya çalışma psikolojisinin neden olacağı bir hata ya da yanlışın davetiye çıkaracağı felaketler yok mu? diye sormazlar mı insana. 

Özetle havacılığı tüm hizmet alanlarıyla bir bütün olarak ele alan ve çalışma psikolojisini taşıdıkları riskler ve etkilerle derinden irdeleyen bir anlayışa ihtiyaç var. Pilotlar her ne kadar sorumlukları açısından frontline personel sınıflandırması altında yer alsa da hava trafik kontrolörlerini de unutmayalım sadece pilotlar üzerinden havacılığın taşıdığı psikolojik riskler tamamen önlenemez. Bence bu alandaki dernek vakıflarla beraber, sendikaların ve diğer sivil toplum kuruluşlarının da mutlaka bu sürece dahil edilmesi gerekir. Sonuçta her kesime düşen ayrı ayrı ödev ve sorumluluklar var. Mensubu olduğunuz her camia sizin haklarınızı korurken, mesleki gelişiminiz kadar ruh sağlığınıza ve çalışma yaşamınıza etki eden olumsuz koşullara karşı da politikalar üretmeli ve gerekirse sizi kendinizden bile korumalı. 

Çünkü kötü bir ruh halinin ve olumsuz düşüncelerin neden olacağı her türlü yanlış eylemlere karşı hep beraber önlemler almamız lazım. Karar mekanizmalarımızı sağlıklı besleyen çalışma ortamları ve güçlü iletişim kanalları inşa etmeliyiz. Bilinçli veya bilinçsiz yaşanan tüm olumsuz etkilerin bu anlayışla ve hareketle büyük felaketlere neden olmadan tespiti mümkün. 

Unutulmaması gereken en basit kural. Mutlu çalışan, mutlu işyerine; mutlu işyeri ise başarılı ve karlı işletmelere dönüşür. İnsan faktörünün sadece dilde bir kelam olmaktan çıkarılması lazım. İnsanlara samimi bir zeminde, işini severek yapabileceği ortamın yaratılması için hep beraber güçlü bir iş birliğine ve sağlıklı iletişime ihtiyacımız var…

Hepinize ruh ve beden sağlığı ile huzurlu bir hafta diliyorum…

Exit mobile version