Değerli Okurlar,
Ösym’nin sınav sonuçlarını açıklamasının ardından sınava katılan tüm ailelerde bir tercih maratonu başladı. Çalıştığım üniversitem dahil havacılıkla ilgili eğitim veren tüm kurumlar havacılık bölümleri için stantlar kurarak tanıtım ve bilgilendirmeler yapıyor. Gençlerin kariyer ve iş bulma imkanlarının yüksek olmasının yanı sıra sektörün gelişimi ve ücret imkanları da düşünüldüğünde havacılıktaki bölümler öncelikli tercihler arasına giriyor.
Artan enflasyon ve yükselen maliyetler eğitim ücretlerine ve masraflarına da yansıdığı için gerçekten tablo hayli vahim durumda. Bu kadar maliyet ve emeğe katlanılan yolun sonunda ise mezunları yine her açıdan zor bir süreç bekliyor. Okulu bitirmek daha sonra iş arayışı ve varsa lisans ya da yetkilendirme süreçleri gibi mesleki yeterliliklerini de sağlamak zorundalar. Tüm bunları yaparken yaşamın iş ve geçim zorluklarıyla da baş etmek, bir ev bir düzen kurmak hayli zorlaştı. Havacılık alanında çalışanlar bile mutsuz hem de gelecekle ilgili karamsarlar.
Bugün sektörün en önemli ve en büyük havacılık şirketlerine bile baktığınızda ya yönetsel açıdan ya da ücret ve sosyal imkanları nedeniyle büyük sorunlar yaşandığını görürsünüz. Bir de insanların üzerinde bir mobbing ya da kasıtlı bir baskı varsa, değersizlik ve huzursuzluk hissine kapılanlar sürekli başka arayışlara giriyorlar. Bunu fırsat bilen firmalar nitelikli ve yetkin çalışanları çekerek hazır elemanları istihdam etmeye çalışıyorlar. Üzücü olan ise bu kadar hızlı gelişen ve güçlenen bir sektörde bu kadar basit sorunların güya profesyonel girişimlerle yaratılması.
Misal yıllarca THY kabin ve kokpitin uçuş planlamadan dolayı yaşadıkları sorunlar. Üzerinden yıllar geçmesine rağmen halen bundan mustarip binlerce mağdur görürsünüz. Bu ve ücret gibi en temel konular yüzünden az mı tecrübeli kaptan kaçırdık. Yer işletme ve operasyon çalışanlarının ise diğer iştirak firmalara kıyasla uğradıkları hak kayıpları yüzünden isyanlara bakın bugün yaşanan jump seat krizinin bile arkasında bu hınç yok mu? Teknisyeni mühendisi hep dertli hep sitemkâr. Sürekli değişen uygulamalarla adamların en son jump seat hakkını bile gümbürtüye getirip sessiz ve sedasızca yediler.
Şimdi bir aile düşünün ki yıllık belki 500-700 bin arası eğitim masrafı belki bir o kadar daha ulaşım, barınma ve beslenme için harcadığını sayın. Daha eğitim materyalleri ile sosyal gelişimi için gerekli bütçeden bahsetmiyoruz bile. Onca insanın katlandığı bu ağır maliyetin ve zor zahmetin maalesef karşılığını hayatları boyunca asla alamadıkları ya da ücret skalasına göre çok zor alacakları bir dönemdeyiz. Belki o yüzden bu kadar zamanı ve sermayeyi kendi girişimci ruhuna harcayarak kendi işini kurma cesaretini gösterenler bazen daha karlı çıkıyor. Eğitimin ve nitelikli insan kaynağının bu kadar değersizleşmesi ve ucuzlaşması yeni dünya düzeninin en acımasız sorunlarından biri değil mi?
Sayısı artan, niteliği azalan üniversitelerle ailelerin ve gençlerin umudunu ve bütçesini esir alan sonrası hezeyan bir düzen kurduk. Bunun belki de en büyük suçlusu bu arza talep gösteren bizleriz. Çünkü hiçbir aşamasına itiraz etmeden sadece önümüze koyulanlar arasından bir tercihte bulunuyoruz. Yani mağduru olacağımız sistemi sadece tercih edebiliyoruz bir bakıma.
Buna rağmen tercihlerimizi yaparken hem okulların yeterliliklerinin hem verdikleri eğitim ile kadroların çok iyi sorgulanması ve detaylıca bilgi alınması gerekiyor. Ayrıca eğitim verdikleri alanla ilgili üniversitelerin iş birliklerinin, kalitesinin ve müfredatlarının iyice araştırılması lazım. Çünkü ileride staj, uygulamalı eğitimler ve istihdam gibi aşamalarda bu ilişkiler çok etkili olabiliyor. Zaten onları çok zor bir çalışma hayatı ve çok zor geçim koşulları bekliyor, bari yönelecekleri mesleği ve eğitim alacakları yerleri doğru seçsinler. Havacılık gelişen ve istihdam alanı artan bir sektör, lakin bugün içinde bulunduğumuz koşulları gerçekten birçok kalemde dert ve sorun küpüne dönmüş vaziyette. Umarız bu sorunların çözüldüğü siyasette ve iş hayatındaki yumuşamayla, normalleşmenin hızlıca yayıldığı, ekonominin ateşinin hızlıca düştüğü bir dönem başlar.
Toplumdaki huzursuzluğu ve genel anlamda mutsuzluğunu gelecekle ilgili kaygıları sokaktaki insanların yüzlerinden bile çok rahat okuyabilirsiniz. Ama tam 50 yıl önce Kıbrıs’ta, 109 yıl önce Çanakkale de başardığımız gibi küllerinden doğabilen ortak acıların ve düşmanlıkların üstesinden birlik ve beraberlik ile gelebilen o ortak ruha ihtiyacımız var.
Önce adalete sonra fırsat eşitliğine ve şeffaflığa ihtiyacımız var. Yoksa ne kadar çok para harcasak harcayalım, isterse dünyanın en iyi üniversitelerinde çocuklarımızı okutalım ne onların geleceğini ne de memleketi yaşadığımız gafletten asla kurtaramayız. Yoksa inanın adam gibi koşullarda geçinebilecekleri, kendilerini idame ederek geliştirebilecekleri sanayi siteleri kurmayı becersek bu bile memleketi kurtarmaya yeter.
1974’te yavru vatanımız Kıbrıs işgalinde kahramanca mücadele eden tüm şehit ve gazilerimize saygı, rahmet ve minnetle…
Hepinize sağlıklı ve huzurlu bir hafta diliyorum…