Mayıs ayı, baharın artık yerini yaza bırakmasıyla havada ve yerde hareketliliğini nihayet artırmaya başladı. Yaz aylarında ki bu hareketlilik, bilhassa bayram aylarında artış kaydetti. Bayramda 3 milyonu aşkın yolcunun havadan taşınması operasyonun ne kadar yoğunlaştığının en büyük göstergesi oldu…
Döviz kurlarındaki yükselişe ve çevre ülkelerdeki tüm olumsuzluklara rağmen, yaz aylarının yoğun geçeceğini düşünüyorum. Bir yandan pandeminin stresini üzerinden atmaya çalışanlar, öte yandan dövizin yükselmesiyle ülkemizde daha uygun fiyatlara tatil imkânı bulanların yanı sıra, diğer ulaşım araçlarında ki fiyatlarında yükselmesi ile yolcuların havayolu tercihi arttı.
Bu yoğunluğun en fazla yükünü, şüphesiz kabin ve kokpit ekiplerinin yanı sıra teknisyenler ve yer hizmetleri taşıyor. Ekonominin bıçak sırtında yürüdüğü bu dönemlerde operasyonların her zamankinden daha dikkatli yürütülmesi gerekir. En ufak bir emniyet ihlali ya da planlama hatası hava yolu firmalarının varlığını ve ülkemizin uluslararası imajını ve güvenirliliğini tartışma konusu haline getirir. Tabii ki bunun bedeli çok ağır olur.
Bu yüzden uçucu ekiplerin ve bilhassa pilotların, havadaki çalışma ve dinlenme aralıklarına çok dikkat edilmeli. Yolcuların ve uçağın güvenliği kesinlikle tehlikeye atılmamalı. Son dönemler de bu konularda ekip planlamadan çok şikâyetler alıyorum. Bilhassa belli tiplerde uçan kaptan pilotlara çok yüklenildiği ve büyük özverileri ile sağlıklarını hiçe sayarak uçuşların gerçekleştirildiği duyumları gittikçe artıyor. Bu konuda, çalışanların bu sorunlarının çözümüne ilişkin çalışmaların sendikalarca yapılması gerekirken sessiz kalınması, sorunların çözümünü gidermek dernek yönetimlerine düşüyor. Dernek yönetimleri, yaşanan bu sıkıntıları geniş bir çerçevede ele alıp yönetime sunmaları gerekiyor.
Havacılığın bir nevi takım oyunu olması nedeniyle, uçuş ekipleri gibi yer hizmetleri ve bakım operasyonlarını yürüten arkadaşlarımızın da görevlerini en sağlıklı biçimde gerçekleştirmesi için gerekli önlemlerin alınması gerekir.
Aksi takdirde;
Çalışanların zaman baskısı ve stres altında işlerini doğru ve dikkatli yapmaları güçleşir. Üstüne insan faktörlerini ve özel durumları da eklediğinizde bu konuda verilen eğitim ve yapılan uyarılarla yetinmeyip çalışanlara insan odaklı bir yaklaşımla gerekli ortamın hazırlanması gerekir. Dinlenme odaları çalışma ve dinlenme aralıkları yeterli olmalı. Özelikle ara kademelerdeki yöneticilerin eşit iş yükünü doğru planlaması gerekir. Üst yönetimin, dernek ve sendikaların bu konulardaki şikâyet ya da ihmallerin takipçisi olması gerekir. Altındaki personelini motive etmek yerine pestilini çıkaran egosunu tatmin etmeye çalışan çaylak yöneticilere teslim edilmemeli.
Değerli Okurlarımız;
Bakıyoruz da, sendikalar şimdiden genel kurul kaygısı ve iktidar savaşına kapılmış durumdalar. Şubeler, pankartlarını sosyal medyada taşıdıkları abilerinin koltuğunu sağlamlaştırma derdinde… Artı bir araba, artı biraz daha şube ödeneği dışında bir dertleri yok. Sağı solu suçlamak, işverenle ayrı, üst yönetimle ayrı özel ilişikler geliştirme çabasından bu işlere kafa yormaları pek mümkün görünmüyor. Varsa yoksa dertleri oturdukları koltuklar ve sahip oldukları imkanları korumak.
UTED diye gençlere ömrümüzü verip miras bıraktığımız derneğe bakınca daha da içim acıyor. Bir dernek olarak, sendikanın %25’lik sözleşme imzalamasına rağmen, % 25 toplu sözleşme zammını yeterli bulmayıp ,%25’in üstüne ekstradan % 148 zam alan UTED’den ve Başbakanların, Bakanların karşısında söz sahibi olduğumuz günlerden ne günlere kaldık…
Bazı derneklerin ne mali nede idari bir ağırlığı kalmamış gibi görünüyor. Gücünü ve işlevini tamamen kaybetmiş ruhsuz bir vaziyetteler. Yıllardır yerinde sayan ve hatta gittikçe gerileyen bir durumda. Her zaman dediğim üzere, işyerlerinizi oturduğunuz klimalı ofislerden beyaz yakalıların oturduğu koltuklardan yönetemez ve sorunlarını anlayamazsınız! Tabii ki niyetiniz sorun çözmekse!
Şimdi THY’den emekli edilen dernek başkanı başka bir hava yolu firmasında işe başlamış. En fazla üyesinin olduğu kitleye eskiden ofis uzaklığından bakarken, şimdi birde şirket uzaklığını ekleyince ne kadar faydalı olabilir demekten alıkoyamıyorum kendimi. THY ile ilişkisi kalmayan birinin, emekli olduğu şirkete girebilmesi için özel izin alması gerekir. (tabi ki verirlerse) Hangarın içinde olmadan, sorunları yerinden takip etmeden düne ne kadar ne yapıldı ki şimdi yapılabilsin… Üye neden aidat versin ki?
Tabii ki yıllardır söylerim diğer havayolu şirketlerindeki teknisyenleri de ön arka demeden hatta ucuz iş gücü kurnazlığı ile türetilen teknik destek işçi vs diye ayırmadan uçağa teknik hizmet sağlayan herkesi kucaklayacak bir anlayışla yönetmelisiniz.
Bu mesleğin dertlerini ve sorunlarını çözmek için herkesi bir araya getirmeniz ve gücünüzü arttırmanız gerekir. Lakin duyuyorum ki yönetime evvelden talip olan rakip adayların üst üste yaptıkları üyelik başvurularına rağmen üyelik durumları henüz muammaymış. Üye artırmakla yükümlü yöneticiler kendi gelecek hesaplarıyla karar alamaz, kafalarına göre adam seçerek üyelik başvurularını kabul ya da ret edemezler. Bu konuda resmi kurumlara zamanında üyelik bildirimi yapılmamasının cezası da çok ağırdır haberiniz ola…
Bugüne kadar hiçbir doğru dürüst faaliyetinizi görmediğimiz teknisyenler günü yaklaşıyor. Bakalım yine hangi bahane ile geçiştireceksiniz… Sendikasıyla derneğiyle hepinizi yakından takip ediyorum.