Güzel ülkemizin denizlerinde bulunan deniz ürünleri zenginliklerini, başka hiç bir ülkede bulabilmek olanaklı değil. Lezzetli balıklarımızın benzerlerini, yurt dışına çıktığım başka yerlerde, kesinlikle bulamıyorum. Ancak, denizlerimizdeki bu bereketli deniz ürünlerimizin, her zaman büyük bir tehlike altında olduğu da bir gerçek. Bu tehlikenin adı Trol.
Balıklarla birlikte, denizde yaşayan tüm deniz canlılarının yaşamının sona erdirilmesine yol açan bu avlanma yöntemi ile; deniz tabanını acımasızca tarayarak, yavru ya da yumurta demeden avlayanlar, ilginçtir ki yaşamını balıkçılıkla kazanan balıkçılar yapmaktadır.
Balık cenneti ülkemizin 2009-2010 yılı üretim verileri %50 düşüş göstermektedir. Özellikle Marmara’da 4 mevsimde yasak olan bu çağdışı avcılık yöntemi trolcülüğün engellenmesi için Sahil Koruma ve balıkçılar arasında köşe kapmaca oynanıyor. Yüksek cezalar uygulanmasına karşın, deniz canlılarının geleceğini tehdit ettiği biline, biline bu avlanma biçimi nedense bir türlü önlenemez, balıkçı emekçilerin değil, bir avuç gözü dönmüş balıkçı patronunun para kazanması uğruna, geleceğimiz yok edilir ve bu oyun sürer gider…
Bu satırları okuyan okurlarımın; “ Sefa İnan, havacılığı bırakıp, şimdi de deniz sorunlarını mı irdelemeye başladı acaba?” diye sorduğunu duyar gibiyim.
Evet, denizlerimizdeki deniz ürünlerini yok eden bu trol uygulamasının benzerini, ne yazık ki, son zamanlarda havacılık sektörümüzde de görmekte ve havacılığımızın dibinin tarandığını sadece seyretmekle yetinmekteyiz.
Kazançları uğruna denizlerimizdeki hayatı yok eden trolcülerimiz gibi, yine günü kurtarma ve kendi çıkarları uğruna havacılığımızın geleceğini hiçe sayan uygulamalar sürmektedir. Denizlerimizdeki trolle avcılığa engel olmaya çalışan Sahil Koruma ile Havacılığımızın otoritesi SHGM’nin sektörü denetlemesi ve yanlış yapanları cezalandırmaya gitmesi arasında fazla fark yok.
Peki; Sahil Koruma, gerçekten trolcülerin korkulu rüyası olmaya devam ederken, SHGM, geleceğimizi doğrudan ilgilendiren yanlış uygulamaların ne kadarına engel olabiliyor. Havacılığımızdaki trol tehlikesi, şüphesiz kuşlarımıza bir tehlike arz etmiyor. (Bazı kamikaze kuşlarımız hariç…) Bu tehlike havacılığımızın geleceği olan en önemli kaynağı, insan faktörüne trol vuruyor. Havayolu şirketlerimizin, sektördeki dengesiz büyümesi ve alt yapı yetersizliği, kendini yaz ayları başlarında öylesine yoğun gösterdi ki, daha yoğun sezon başlamadan, rötarlara çözüm aranmaya başlandı. Bence, bu tablo ve bu kafalarla rötar sorunu yine pansumani önlemlerle ele alınacağından, her an yoğun rötarlara hazırlıklı olalım.
Geçen haftanın rekor sayıda okuyucu ve yorumcu bulan konusu, SAS Havacılık konusu, Airport TV’deki Fikir Fırtınası isimli programda değerlendirildi. Bu konuyu detaylı bir şekilde saatlerce tartıştığımızdan, konunun teknik boyutunu bir kez daha anlatmaya gerek duymuyorum. Ancak; SAS Havacılığın sahibi Salih Zeki Öztürk’ün telefon bağlantısında söylediği resmi bir yazıyı tartışmak gerekiyor sanırım.
SAS Havacılık SHGM’ye tüm yasal işlemleri ve formaliteleri yerine getirip başvurduğunda, SHGM Genel Müdür Yardımcısı Oktay Erdağı 28 Ağustos 2007 tarihinde yazdığı cevapta kısaca, ülkemizin JAR 145 onaylı bakım merkezleri olduğundan komponent bakım merkezine gerek yoktur tarzı bir cevapla reddedildiğini duyduğumda,TV de ister istemez dudaklarımdan “Sana ne be kardeşim…” sözcükleri dökülüverdi. Bu yazıdan sonra, yılmayarak yapmış olduğu tesise yetki alabilmek için uğraşan Salih bey, müracaatlarına 3 yıl boyunca yanıt alamadığını anlattı. DHMİ ve SHGM’ye müracaatları tamam olan bu girişimciye, en azından, olur ya da olmaz diyemeyecek kadar ilgisizliğin yanıtını kim vermeli acaba?
Düşündüm de; SHGM Genel Müdürü Ali Arıduru, ülkemizin bakım ve eğitim merkezi olacağını söylüyorve bu arada havacılığın bakım sektöründe en çok para getiren işi olan komponent bakım merkeziaçmak isteyen bir girişimci önemsenmiyor. Bu bir çelişki değilmidir?
Bu arkadaş dükkanının açmış komponent tamiri yapmak için mevzuatı okumuş ve müracaatını yapmış:Ayrıca gerekli test cihazlarını ve yetkili elemanlarını bulmuş. Gel beni denetle ve bana yetki ver diyor. Devletin işi, yatırımcıya köstek değil destek olmalı. Kurulan şirket kurallara uygun ise bırakın çalışsın.İş bulamazsa o batacak SHGM değil ki. Ticari uyarma yapmak SHGM nin işi değil ki.
Yazımın başlığına koyduğum Trol sözcüğü, geçen hafta yazdığım köşe yazımda belirttiğim üzere, ülkemizin gelecekteki pilot sorunu eğer acil bir müdahalede bulunulmaz ve bir kota konmazsa,yabancı pilotların cirit atıp kaçtığı bir ülke olmakla kalmayıp, ileride Türk kaptanı bulmakta zorlanır duruma gelebiliriz. Çünkü, ikinci pilotlar yabancı olunca, tabiidir ki süreleri geldiğinde kaptan olup kendi ülkelerine dönecek ve bu kez ikinci pilot sorunu, kendini yabancı kaptan arayışlarına itecektir.
Bu ilgisizlik, sizce havacılığımıza yönelik Trol saldırısı değil midir? Sahil Koruma, görevini yaparak trol saldırılarına karşı çıkarken, SHGM’miz neden bu konuda sessizliğini sürdürmektedir?
Masaya yumruğunu vurarak; “Hopppp, hopppp bunun da bir sınırı var arkadaşlar, yabancıya evet dedik, ama abartmayın. Kaç tane işsiz pilot varsa bunları aranızda paylaşacaksınız” neden dememektedir.
Uçak teknisyenlerimiz, bu trol tehlikesinden bir şekilde kurtarıldı, ama, ya pilotlarımız? Onlar da bu ülkenin insanları değil midir?
Bu yabancı ikinci pilot uygulamalarına karşı çıkarak; avuçlarını yalarlar diyerek bence bu trol kaygısındaki rahatsızlığı dile getiren sayın bakanımızın bu doğru düşüncesini ne değiştirmiş olabilir?
Sektörde kendilerine sahip çıkılmadığını iddia eden bazı işsiz pilotlar, kendi aralarında örgütlenerek, bana 12 adet CV yollamışlar ve bu CV’lerin sayın bakan ve genel müdüre iletilmesini istemişler. Ben de onlara verdiğim söz üzerine 12 Nisan Pazartesi günü, CV’leri Bakanımıza ve SHGM Genel Müdürümüze ileteceğim. Bu 12 arkadaşın her biri, bir şirkete yerleştirilse ve eğitilse, kim ne yitirir acaba? En kötü olasılıkla, bu issiz pilotlara; “Tamam, sizi simülatör eğitimine alacağız ve eğiteceğiz, ancak, sizler de işe girdikten sonra şirketlerinize yapılan bu masrafı aylık ücretlerinizden kısım, kısım ödeyeceksiniz” dense, hangisi hayır der ve hangi şirket ne kaybeder? Bu arkadaşlar işe alındığında, en azından gelecekte 12 yeni Türk kaptana sahip olunacaktır. Buna torpil diyecek okuyucum varsa, desin. Evet ben torpil yapmaya çalışıyorum! Çünkü trol tehlikesini görüyor ve geleceğe sahip çıkma adına bana gelen tüm CV’leri, aynen yetkililere aktararak, önemli bir görev yaptığıma inanıyorum.
*NOT: Tarafıma yollanan 12 adet issiz pilot CV si, sayın bakana ve SHGM genel müdürüne konuyu kısaca açıklayan bir bilgi eşliğinde sunulmuştur.