Yeni teknoloji sayesinde havaalanlarında güvenlik kontrolleri çok daha hızlı ve etkili hale gelecek.
Düşünün ki uçağınıza binmek için havaalanına gitmişsiniz. Bavulunuzu teslim ettikten sonra güvenlik kontrolü için sıra beklemeden ileri teknoloji yüz okuma cihazlarından geçiyorsunuz. Burada el çantanız da taranıyor. Daha fazla işlem yapılması gereken şüpheli yolcular için yetkililer uyarılıyor. Fakat yolcuların çoğu kısa sürede güvenlik kontrolünden geçmiş oluyor.
Böyle bir gelecek uzak görünmüyor. Havaalanı güvenlik önlemleri 1980’lerden bu yana pek değişime uğramadı. Fakat ABD İç Güvenlik Bakanlığı yüz tanıma ve biyometrik tarama teknolojisi ile şüpheli yolcuların ülkeye girmesini engellemeye çalışıyor.
Güvenlik kontrollerini kısa sürede aşıp doğrudan uçak biniş noktasına ulaşmak önümüzdeki 5-10 yıl içinde mümkün olabilir.
Havaalanı güvenlik noktalarında güvenlik tedbirleri ile hızlı akış arasında iyi bir denge kurmak gerekir. Buradaki cihazların gerçek tehdit ile yanlış alarmı birbirinden net bir şekilde ayırması da önemli. Örneğin balın moleküler yapısı sıvı patlayıcılara benzeyebilir. Bunları ayıracak cihazların yapımı konusunda üreticiler önemli değişikliklere gidiyor.
Ufukta görülen değişikliklerden biri şu: Çantaları tarayan eski röntgen aygıtlarının yerine çok daha ileri teknoloji kullanan bilgisayarlı tomografi tarayıcıları gelebilir. Böylece bagajlar kesintisiz olarak taranabilir.
Bu teknoloji büyük bagajlar için zaten kullanılıyor. Birçok firma bu cihazları küçülterek yaygınlaştırmaya çalışıyor.
Böylece yolcuların diz üstü bilgisayarları veya şeffaf poşetlere koymaları gereken sıvı içeren malzemeleri güvenlik kontrolü için çantalarından çıkarmaları gerekmeyecek.
ABD Ulaşım Güvenlik İdaresi (TSA) bu yeni teknolojinin hızla resmi onay alıp ortak uygulamaya sokulması için diğer ülkelerle temaslarını sürdürüyor.
Avrupa ve İsrail diğer bölgelere göre yeni teknolojiyi daha çabuk geliştirip kabul ediyor.
TSA ayrıca imalatçılar ve havayolları gibi özel şirketlerle çalışıp güvenlik teknolojisine “girişimci” bir yaklaşım getirmek üzere özel bir birim oluşturdu.
TSA, havayolu şirketleri ile ortaklık halinde çeşitli havaalanlarında yeni teknolojileri parça parça deniyor. Örneğin bir bölgede yolcuların bekleme süresinin bu şekilde üçte bir oranında azaldığı görüldü.
TSA ABD’de 440 havaalanı ve bagajları tarama amaçlı 13 bin güvenlik cihazı işletiyor. Bu cihazların ömrü 10-15 yıl oluyor. Ömrünü tamamlayan cihazların yerini daha ileri teknolojiye sahip olanlar alıyor.
Bu teknolojinin denetim ve onayı TSA tarafından yapılıyor. Başlangıçta pilot havaalanlarında yeni cihazlar deneniyor. Performans ve maliyete bağlı olarak tam onay verilmesi ortalama beş yılı bulabiliyor.
Yeni bir cihazın icadından uygulama aşamasına bu kadar uzun zamanda geçilmesi, havaalanlarının son teknoloji ürünü cihazlarla doldurulmasının birkaç yıl alabileceğini gösteriyor.
Bugün bagaj taramasında hala iki boyutlu röntgen cihazlarının kullanılması, ki bu yolla ancak sınırlı sayıda patlayıcı madde tespit edilebiliyor, yolcuların vücudunu milimetrelik dalga teknolojisi ile taramak yerine içinden geçilen basit metal detektörlerinin kullanılması buna dayanıyor. Kısacası 1980’lerden bu yana havaalanı güvenliğinde büyük kuantum sıçrayışları yerine sadece ufak tefek değişiklikler yaşandı.
TSA’nın herhangi bir yeni teknolojiye onay vermesi diğer ülkeler açısından da yeşil ışık anlamına geliyor. Başta Asya’da olmak üzere birçok ülke TSA’nın testlerine ve standartlarına dayanıyor.
Dünyanın neresinde olursanız olun güvenlik kontrolünden kısa sürede ve kolayca geçmek yakında mümkün olacak görünüyor.