Havaalanlarının ve Uçakların Çevre Kirliliğine Etkileri
Günümüzün en önemli sorunlarından biri, belki de en önemlisi olmayı sürdüren çevre kirliliği, dünyanın geleceğini ilgilendiren, tehdit eden en önemli sorun olarak gündemimizde duruyor.
Şimdilik; artan sıcaklar, değişen iklimler olarak değinip geçtiğimiz bu olguya, bir de havacılık açısından bakalım istedim. Amacım felaket tellallığı yapmak değil, bu acil ve önemli soruna dikkatleri biraz olsun çekebilmek, farkındalık yaratabilmektir.
***
İnsanlığın yaşamını sürdürebilmek ve yaşam kalitesini artırabilmek için sürekli yeni arayışlar içinde ve doğa koşullarına karşı galip gelme savaşı sonucunda geliştirdiği modern yaşam araçları; bugün bize daha iyi konutlar, kara, hava, deniz ulaşımı, daha konforlu bir yaşam olanakları sağlıyor. Ancak, bugün sürdürdüğümüz yaşamın, ne yazık ki sürdürülebilirliği tehlikede ve bunun başlıca nedenlerinden en önemlisi, piyasacı kapitalist ekonomi. Çünkü piyasacı ekonomi şirketleri; pazarda talep edilen her türlü mal ve hizmeti üretmek ve satmak ve sonucu ne olursa olsun kar elde etmek üzerine kurulu ve doymak bilmez bir iştah ile tüm doğal varlıkları, ardını sonunu düşünmeden tüketiyor. Bu üretimler sırasında çevre dengelerine dikkat edilmiyor, bozuluyor ya da kirletiliyor. Bu anlayışdan bir an önce vazgeçmek, sürdürülebilir bir yaşam için ortaya sürülen bilimsel, ekolojik programlara bir an önce sarılmak gerekiyor.
Yukarıda da değindiğim gibi, havacılık sektörü olarak milyonlarca yolcunun ve kargonun dünyanın bir ucundan öteki ucuna ulaşımı sağlanıyor. Bunun için havaalanları ve hava araçları kullanılıyor. Bu hizmetler verilirken milyonlarca yolcunun geçtiği havaalanları ister istemez çevreyi kirleterek etkiliyor, hava araçları da; yaktıkları tonlarca yakıtın atıklarını atmosfere salıyorlar. (Bu alanların yapımı için seçilen doğal arazilerdeki yıkımları, kayıpları hiç dile getirmiyorum.)
Bugün havacılıkta; 40 yıl öncesine göre, hava taşıma işlemleri % 75 daha sessiz ve % 70 daha fazla yakıt verimlidir. Ancak halen dünyanın yakıt tüketiminin % 5-6’sı yolcu uçakları tarafından yapılmaktadır. Hava taşımacılığı, küresel ekonominin ayrılmaz bir parçası ve dünyanın en hızlı büyüyen sanayilerinden biridir. Dünyada tarifeli havayolu seferleri ile toplam olarak 531 milyar km havayolu üzerinde, yaklaşık 2,3 milyar yolcu ve 38 milyon ton yük taşınmaktadır.
Yolcu trafiğinin 2036 yılına kadar yılda ortalama % 4,8’lik bir hızla büyümesi bekleniyor.
Havaalanlarının çevresindeki doğal ortamlara ve bölgede yaşayan insanların üzerinde çok büyük etkisi vardır. Bu nedenle; havaalanları için sosyal ve çevresel sorumluluk önem taşımaktadır: daha çevreci, daha modern ve daha kapasiteli havaalanları yapılması ve işletilmesi konsepti benimsenmek durumundadır. (Yeni yapılmakta olan IGA’nın bu kriterleri gözönünde bulunduracağını umuyoruz.) Bu anlayışa gelinmesi, yitirdiklerimizi (doğal çevre vb,) geri getirmese de, gelecek için umutlandırıcıdır. Çünkü insan, doğal çevre ile birlikte varolabilir. İnsanın varlığı ile (tüm canlı ekosistemin) yokoluşun, tüketilmenin arasındaki çelişkinin çözümü; doğaya uyumlu teknoloji kullanımıdır. Bu açıdan baktığımızda, havaalanlarının ve hava araçlarının başlıca çevresel etkileri; küresel iklim değişikliği, hava kirliliği, salımlar, ekoloji ve doğal yaşam, gürültü, arazi ve malzeme kullanımı, enerji tüketimi, su tüketimi, su kirliliği ve atıklar olarak sıralanmaktadır. Bu sorunların çözümü için çabalar sürmektedir, ancak, ne yazık ki yetersiz kalmaktadır. Yapılan araştırmalara göre; atmosfere salınan CO2’nin %2’si havacılıktan kaynaklanmaktadır ve 2050 yılında bu oranın %5’yi bulacağı öngörülmektedir.
Yapılan araştırmalar uçakların karbon salımı bakımından çok ciddi kirlilik yarattıklarını göstermektedir. Hatta uçaklar, küresel ısınmanın en büyük nedenlerinden biri olarak gösterilmektedir. AB ülkelerinde karbon salami, 1990 yılından bu yana yüzde 87 artış göstermiştir. Bu oranın 2020 yılına kadar iki katına çıkacağı öngörülüyor. AB havayolu şirketlerine bundan böyle, uçakların karbon salımlarıyla ilgili kotalar belirlenecek ve bu sınırlar içerisinde çalışma izni verileceği söyleniyor. Havayolu taşımacılığı Avrupa’da toplam sera etkisi yapan gaz salımının % 3 ila % 8’ini oluşturmaktadır.
Havayolu taşımacılığına olan talep artıkça küresel hava taşımacılığı sektörü de gelişimini sürdürecektir. Bugün, havayolu taşımacılığı küresel ekonomiye, bölgelerin sosyal ve kültürel açıdan gelişimine katkıda bulunmasına karşın, havaalanları bu gelişimi gölgeleyebilecek bazı baskılar ile karşı karşıya kalmaktadır. Giderek artan çevresel kısıtlamalar havaalanlarının gelişiminde olumsuz etkilere neden olabilmektedir. Çeşitli çevresel etkenler olmasına karşın, uçak gürültüsü havacılığın ve havaalanı yapısının gelişiminde en büyük sorun olarak gösterilmektedir. Bu nedenle, artan hava taşımacılığı gereksiniminin karşılanması ile gelişen sağlık ve refah talebi arasında bir denge kurulması gerekmektedir.
Havaalanlarında, içinde bulundukları çevreye karşı sosyal sorumluluk anlayışı içinde çevreyi koruma ve faaliyetleri sonucu bozulan çevresel dengenin yeniden sağlanabilmesi için gerekli çalışmaların sürdürülmesinde çevre yönetim sisteminin yeri önem kazanmaktadır,
1996 yılında Vancouver’da (OECD)’nin “Sürdürülebilir Ulaşıma Doğru” konferansı’nda, havacılık sektörünün sürdürülebilir bir şekilde geliştirilmesi yönelimi ile sürdürülebilir havacılık kavramının belirginleştiği bir konferans oldu.. Bu yönelimler ve gereksinimler doğrultusunda havaalanlarını hedefleyen uluslararası çevre programları geliştirilmeye başlandı.
Buna göre; sürdürülebilir havaalanı uygulamaları; “Başta doğal kaynakların korunmasını de içermek üzere; çevrenin korunması, tüm paydaşların gereksinimlerini tanıyan sosyal ilerleme, yüksek ve istikrarlı düzeyde ekonomik büyüme ve istihdam” olarak belirlendi.
Bu ilkeler; bir hava alanının ekonomik canlılığını, işletme etkinliklerinin verimliliğini, doğal kaynaklarının korunması ve sosyal sorumluluğunun bütünlüğünü sağlamak için, havaalanı yönetimlerine bütünsel bir yaklaşım sorumluluğu getirmektedir.
Havaalanı yaşam döngüsü (yer seçimi, planlama, tasarım, yapım, işletme, bakım, söküm ve geri dönüşüm) sırasında, kaynakları verimli kullanan, çevreyi minimal etkileyen, en güvenli, en sağlıklı, en düşük çevre yükü altında verimli ve rahat faaliyet alanı sunan ve “insan ve doğa” uyumunun sağlanabilecek bir havaalanı sistemi olarak belirlenmektedir.
Sonuç olarak; günümüzde hava taşımacılığının bağlantı noktaları olarak kabul edilen havaalanları, çağdaş toplumun gelişiminde önemli katkıları bulunmakla birlikte, faaliyetleri sonucu bölgesel ve küresel kirliliğe de yol açmaktadırlar. Başta gürültü, hava ve su kirliliği ile doğal yaşama olan etkilerini azaltmak ve kontrol altına alabilmek için uluslararası çevre standartlarını sağlayabilecek önlemler alınmalıdır.
Bu yazımda, havaalanlarının varlığı ve faaliyetleri sonucu ortaya çıkan çevre kirliliği etkisinin kontrol altına alınabilmesi ve sürdürülebilir yaşamın sağlanabilmesi için gerekli “çevre yönetim sisteminin” havacılık açısından önemi üzerinde durmaya çalıştım.
İlhan Özdemir
ilhanozdemir52@yahoo.com
2 Yorum
- Yorumların Sıralanışı
- Yeniden Eskiye
- Eskiden Yeniye
DEĞİNDİĞİNİZ ÜZRE, ÇOCUKLARIMIZDAN EMANET ALDIĞIMIZ BU GÜZELİM DÜNYAYIMIZI ANCAK SÜRDÜRÜLEBİLİRLİKLE YAŞATIP/YAŞAYIP TESLİM EDEBİLİRİZ.
TEBRİKLER!!! Çok doğru bir konuya değinmişsiniz. Keşke herkes bu bakış açısına sahip olabilse!