Değerli okurlarımız;
Havacılık sektöründe hepsi belirli ihtisas dallarından oluşan lisansiye bir çok birim vardır. Pilot-Uçak Teknisyeni, Dispeç ve Hava trafik kontrollerinden oluşmuş bu lisansiye gruplar,havacılığımızın olmazsa olmazlardır diyebiliriz. İmza yetkili kişilerden müteşekkil bu birimlerde yaşananları,sorunları,iyileştirmeleri sizlere aktarabilmem mümkün olmasına rağmen, ilgili birimlerin kendi sorunlarını,kendilerinin bizzat anlatmalarının çok daha önemli olduğunu düşünerek bu uygulamayı başlatmıştık.
Uzun zamandır uyguladığımız ve bir çok okur mektubunun bulunduğu “Okuyucu Mektupları” adı altında ki uygulamamıza her geçen gün ilgi artmaktadır. Ancak,bu mektubu yazanların isimlerinin KESİNLİKLE deşifre edilmeyeceğini söylememe gerek yok sanırım.
İşte yine bizlere güvenilerek yollanmış bir mektup daha…
Öncelikle bu fırsatı bize verdiğiniz için çok teşekkür ederiz. Sesimizi bir nebze olsun duyurabilmemiz bizim için
çok önemli. Kimliğimin ortaya çıkmaması için kendi yaşadıklarımdan ziyade genel olarak mağdur olduğumuz süreci anlatmak istiyorum.
Lisans verme yetkisinin SHGM’de olduğu ve eğitim verme kısmını aracı kuruluş olarak DHMI’nin üstlendiği
Hava Trafik Kontrolörlüğü Eğitimi hakkındaki mağduriyetimizi duyurmak için bu yazıyı yazıyorum. Anlatacaklarımdan sonra sizler de kendi aklınız ve vicdanınızla bunu sorgulayabilirsiniz ben sadece yaşanılan olayları aktarmak istiyorum.
Hava Trafik Kontrolörü olma amacıyla çeşitli sınav ve mülakatlardan geçerek eğitime başlayan ve sonrasında başarısız olduğu gerekçesiyle Düz Memur kadrosuna atanan maddi ve manevi kaybı çok büyük olan belki de 100 kişiden biriyim.
Bu sayı çok daha fazla olabilir ancak 2010 senesine kadar başarısız sayılanlar AİM Memurluğu kadrosuna alındıkları için onları katmak istemedim. Çünkü haksızlık olsa bile bir şekilde arada çok fazla maaş farkı olmadığı ve de seyrüsefere bağlı bir birim olduğu için göz ardı edilebilir bir durumdu.
Zaten mücadelemizde bu dönemden sonra başladı diyebilirim.
Hava trafik Kontrolörlüğü mesleğine baktığımızda, temel olarak Saha,Yaklaşma,Kule alanlarında verilen hizmetleri kapsıyor.
Bunları ehliyet olarak da düşünebilirsiniz. Bir kişi aynı anda nasıl motosiklet ve otomobil kullanamıyorsa aynı anda yaklaşma ve sahada çalışması da mümkün değildir. Bunların hepsi ayrı birer ihtisas birimidir. Zaten lisansları da ayrıdır.
Bahsetmek istediğim haksızlıkların anlaşılması için bu konuyu açıklığa kavuşturmak istedim.
2010 senesinden sonra başarısız sayılan arkadaşlarımız, uluslararası mevzuatları Eurocontrol gibi dokümanları araştırarak eğitimlerden sadece birinden başarılı olmanın lisans için yeteceğini bu eğitimlerinin tanınması durumunda kendilerinin de bu mesleği icra edebileceğini yönetime anlatmak istediler. Ancak kurumumuz,buna karşın, tayin olma durumlarını düşünerek, eğitimlerin tümünden başarılı olunması gerektiğini, eğitimin bir bütün olduğunu ve bölünemeyeceğini ileri sürmüştü.
Bu dönemde çok fazla itiraz olmazken arkadaşlarımızın büyük bir bölümü durumu kabullenmeye çalışıyordu. Ancak 2016 senesinde İstanbul’da eğitime alınan 2 grubun sadece çalışacakları birimleri ilgilendiren ve tek modül olarak düzenlenen eğitimlerden sonra sertifikalarını alıp sürece devam etmeleri bizler için bardağı taşıran son nokta oldu.
Bu iki modülü de geçmesine, belki de kendi limanındaki ilgili modülü de geçmesine rağmen eğitimin bütün olduğu ileri sürülüp sonradan tayin olma durumu gözetilerek memur yapılan arkadaşlar bile varken yalnızca bir modül geçerek sürece devam eden kişilerin olması haklı olarak bizlerinde geçtiğimiz modüllerin sertifikalarını istememize neden oldu.
Kurumumuz ise bu sefer başka bir açıklama yoluna giderek İstanbul’da verilen eğitimin oraya özgü
olduğunu ve bu personelin İstanbul Havalimanı’nda çalışacağını öne sürerek sertifika talebimizi tekrar reddetti.
Bu süreçte kuruma dava açan arkadaşlarımızın sayısı artarken genel savunma İstanbul’da verilen eğitimin oraya özgü olduğuydu; aslında ders içeriklerimiz bile aynıydı ve bizlere göre daha kolay ve kısa süren bir eğitim alarak sertifikalandırılıyorlardı.
Ankara’da verilen eğitimde her sene %15 gibi bir oranda kişi başarısız sayılıp elenirken 2016 da eğitim alıp tek modül eğitimi alarak iş başı eğitimine devam eden arkadaşlarda 63 kişiden yalnızca 1 kişi başarısız sayılmıştı.
Bu süreçler devam ederken 2017 senesindeki eğitimde bambaşka bir olayla karşılaştık. Aynı sınavla eğitime alınan 3 gruptan ilanda herhangi bir bilgi verilmemesine rağmen 2 grup 3 dereceden sorumlu tutulurken İstanbul’da görev yapacak diğer grup 2 dereceden sorumlu tutulmuştu.
Bir sene önce İstanbul’da verilen eğitimde tek modülü yeterli bulan Seyrüsefer Dairesi bu sefer iki modülü birden geçmesini istemişti.İstanbul’daki arkadaşlardan biri bir sene önceki İstanbul gruplarıyla aynı başarıyı göstermiş olmasına, İstanbul’da oraya özgü verildiği iddia edilen ve bir sene önce yeterli görülen derecelerden birini geçmesine rağmen başarısız sayılmıştı.
Ankara’daki eğitimdeki arkadaşlardan birini de İstanbul’a zorunlu dahi tutulmayan o dereceyi almadan mezun oldukları Saha modülünden elendiğini öğrendik.
Ankara’da eğitim gören arkadaşların da tercih yapmaları durumunda İstanbul’a gitme şansları vardı ancak ilanda eğitimdeki farklılıkla ilgili bilgi verilmemişti.
Saha’da eledikleri arkadaşın çalışacağı yer ise Isparta’da Kule derecesiydi ve Saha derecesi Ankara’da Hava Trafik Kontrol Merkezinde görev yapması durumunda gerekliydi.
2018 senesine gelindiğinde ise tüm eğitimler Ankara’da 3 modül olarak planlanmıştı.Aynı ilana başvurup aynı süreçlerden geçmiş 100 Stajyerden İstanbul Havalimanına atanmış 30 Stajyer mevcuttu ama bu personelin İstanbul’a özgü eğitim almasına her nasıl olmuşsa gerek görülmemişti.
2016 senesinde tek modül, 2017 senesinde iki modül şart konulan İstanbul gruplarına bu sefer 3 modül şart koşulmuştu ve eğitimleri de tüm diğer limanlarla karışık gruplar olarak planlanmıştı.
Ancak her ne olduysa Ankara’da Esenboğa Havalimanındaki Havacılık Tesislerinde eğitimleri planlanan 100 kursiyerden İstanbul grubundakilerin programı yeni bir makam onayıyla değiştirilerek eğitimleri İstanbul’a alındı ve başlangıçta saha modülünü de alacak olmalarına rağmen bu modül programdan çıkartılarak 16 ay sürecek eğitimleri de 8 aya indirildi.
Aslında bu değişiklikler planlamaların tamamen keyfi olduğunun da göstergesi gibiydi.Ankara’da eğitim gören 70 kişiden 11 kişi başarısız sayılırken İstanbul’a alınan 30 personelden yalnızca 1 kişi elendi. İstanbul’a zorunlu tutulmayan makam onayıyla programlarından çıkarılan saha modülünden ise 4 arkadaşımızın kursla ilişiği
kesilerek memur kadrosuna alındılar. İlginç olanı ise bu 4 kişinin hiçbirinin Saha modülünde görev yapmayacağı idi.
Bizler daha ne olabilir haklı olduğumuzun ortaya çıkması için derken İstanbul grubunda sözde oraya özgü eğitim alan personelin başka limanlara atandığını arkadaşlardan öğrendik. Kule eğitimi alanlar diğer limanlardaki kule birimlerine, yaklaşma alanlar diğer yaklaşma hizmeti verilebilen limanlara atanabiliyorlardı. Hatta eğitimini almadığı limanlara atanıyorlar bu sefer eğitimleri Ankara’da görev yapacakları birime göre tekrardan modüler olarak planlanıyordu.
Eğitimi bütün olarak planlanan diğer stajyerlerle beraber Ankara’daki eğitime gönderiliyorlar modüllerini geçip ilgili modülün sertifikasını alıp eğitimden ayrılıyorlardı. İlginç olan konu, onlarla beraber aynı sınava girmiş çalışacağı limandaki dereceden başarılı olmuş bazı personellerin sonraki süreçte elenip memur yapılmasıydı.
Düşünebiliyor musunuz, iki personelde aynı birimde örneğin kulede çalışacaklar. Aynı yerde aynı sınavına giriyorlar ve başarılı oluyorlar. Birine tamam bu yeterli senin için denilirken diğerine seni sonradan başka birime tayin edebiliriz senin hepsini geçmen gerek deniliyor.
Biz 2010 dan beri bu iş başı eğitimine geçmek yani atandığımız limanlara gidip görevimize başlayabilmek için tek derece yeterli dememize rağmen ulusal mevzuata da bunları dayandırmamıza rağmen sorunu kurum içinde kırmadan dökmeden halletmeye çalışmamıza rağmen kurumumuz her defasında başka bir yalanla haklı taleplerimizi reddetti ve bu yalanları da kendisi her defasında çürüttü.
Son olarak eğitim denetleme ve düzenleme yetkisi bulunan lisans veren kurum olan SHGM Hava Trafik Kontrolörlüğü eğitimi ile ilgili talimat yayınlayıp bu talimatında da en az bir derece eğitimi yeterlidir dedikten sonra; hem bu talimatı örnek gösterip hem de kurumun bu şekilde iş başı eğitimine devam ettirdiği yüzlerce örneği emsal göstererek geçmiş olduğumuz modüllerin yok sayılmamasını almış olduğumuz resmi yazılı notlarla beraber tekrar istedik.
Bu sefer aldığımız cevap ise eğitimlerin ileriye dönük ihtiyaca göre planlandığı oldu. Aynı sınav süreçlerinden geçerek aynı unvanla eğitime başlamış kişilerden tek modül yeterli olmasına rağmen birine 1 diğerinden
2 bir diğerinden 3 modül zorunlu tutulmasının ve bu denli büyük bir mağduriyet yaratmanın ne gibi bir sebebi veya planlaması olabilir?
Böyle bir planlama hadi oldu diyelim, madem tek derece yeterli oluyor geçtiğiniz modül veya modüllerin sertifikasını verip bu mağduriyeti gidermek varken bu inat bu kin neden?
Bizler de bu kurumun evladı değilmiyiz? Ortada böyle bir haksızlık varken nasıl hayatımıza hiç bir şey olmamış gibi devam edebiliriz? Yaşadığımız mağduriyete gelince bu mağduriyet hem şahıslarımıza hem de devletimize olmaktadır. Şahıs olarak bakıldığında yalnızca 2019 Ocak ayı kaybımız 5000 TL’dir. Devlete olan zararına gelirsek ise Hava Trafik Kontrolörü yetiştirme maliyeti 250.000 tl olması yanı sıra maaşlarımızda ki 5000 TL lik farkın devlete herhangi bir yükü olmamaktadır.
Havacılık tazminatı adı altında Avrupa’daki Eurocontrol teşkilatından alınan bu para bilakis devletimize gelir vergisi olarak geri dönmektedir.
100 personelden bu vergi kaybının hesaplanması durumunda Devletimizin ekonomik olarak büyük zarara uğratıldığı da anlaşılacaktır. Kurum içinde yaptığımız görüşmelerde bile başta eğitim dairesi olmak üzere çoğu kesim tarafından haklı olduğumuz bizim de geçtiğimiz modüllere ait sertifikaları hakkettiğimiz resmi olarak yapılamasa da dile getirilmektedir.
Tüm bu olanlar yetmezmiş gibi kurumun bölüneceği seyrüseferin ayrılacağı ve almakta olduğumuz tazminatında seyrüsefer tarafına geçip bizim de havuza aktarılıp başka kurumlara gönderileceğimiz iddiaları ciddi olarak her kesimde konuşulmaktadır.Bu süreç başta bizler olmak üzere de tüm kurum çalışanlarını yıpratmaktadır.Tek isteğimiz geçmiş olduğumuz derece veya derecelerin yok sayılmaması bu mağduriyetin artık son bulmasıdır.