'Hava Olaylarındaki Anormali Doğrudan İnsan Kaynaklı'

Bilim insanları, aşırı hava olaylarındaki artışın doğrudan insan kaynaklı küresel ısınmaya bağlı olduğunu ilk kez ifade etti: Fosil yakıt kullanımından kaynaklı sera gazları olmaksızın, 2016 yılındaki aşırı sıcaklıklarını açıklamak mümkün değil.

Sadece geçtiğimiz yıl içinde onlarca aşırı hava olayına tanık olduk: Avrupa’daki aşırı sıcaklar, Amerika’nın doğusunu peşpeşe vuran şiddetli kasırgalar, Amerika’nın Kaliforniya eyaletini etkisi altına alan binlerce insanı evinden eden büyük yangınlar ve son olarak bu hafta Tüm Avrupayı, Pasifik bölgesini ve ABD’yi etkisi altına alan aşırı soğuklar, hatta ülkemizde bir türlü gelmeyen kış…
Araştırmalar küresel ısınmanın aşırı hava olaylarına katkısını daha iyi karakterize etmeye başladıkça ortaya çıkan tablonun hiç de iç açıcı olmadığı gösteriyor. Bulletin of the American Meteorological Society (Amerikan Meteoroloji Topluluğu Bülteni) dergisinde yayınlanan üç yeni bilimsel çalışma, yakın geçmişte yaşanan bazı aşırı hava olaylarının insan kaynaklı sera gazı salımlarının etkisi olmadan gerçekleşmiş olmasının imkansız olduğunu açıklıyor.
İklim, bir bölgede uzun süre boyunca gözlemlenen hava olaylarının bütünü olarak düşünülebilir. Diğer bir deyişle, kaydedilen sıcaklık, nem, yağış, rüzgar, basınç gibi hava olaylarının uzun yıllara göre dağılımına iklim deniyor. Buradan yola çıkarsak, iklim değişimi tanım gereği bahsi geçen hava olaylarının dağılımında değişim anlamına geliyor. Dolayısıyla önceden alışık olduğumuz iklim koşulları altında “aşırı” olarak adlandırdığımız, dağılımın ucunda kalan hava olayları, değişen iklim koşulları altında “yeni normal” olmaya başlıyor (Şekil 1). Yayınlanan çalışmaların dayandığı verilere göre, insanlık olarak küresel hava olaylarının yeni bir dağılıma göre meydana geldiği bir dünyada yaşamaya başladık bile.

Şekil 1:  Değişen iklim ile aşırı hava olaylarının sıklığının ilişkisi. Yukarıdaki şematik anlatım iklim değişimiyle birlikte neden daha fazla aşırı hava olayları gördüğümüzü açıklıyor. Önceki iklim dağılımına kıyasla sadece ortalama sıcaklıkta bir artış olduğu durumda (a-paneli), yeni dağılımın uçlarında öncesine kıyasla daha az soğuk hava ile daha çok sıcak hava ve daha çok rekor sıcaklıklar karşımıza çıkıyor. Ortalama sıcaklığın aynı kaldığı, sadece değişkenin (değişke = varyans) arttığı durumda (b-paneli), her iki uçtaki hava olaylarında da artış görmeyi bekleyebiliriz. Hem ortalamanın hem de değişkenin artması durumundaysa (c-paneli), aşırı soğuk olaylarında azalma veya çok az değişim görmeyi beklerken, daha sıcak ve aşırı sıcak hava olaylarının çok daha fazla yaşanmasını bekleriz. Boyutları henüz netlik kazanmış olmasa da, gerçekleşen iklim değişiminin üçüncü şablona uyduğu yönünde bulgular ağırlık kazanıyor.
Bu çalışmalardan birisi ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer Araştırmaları Dairesi ekiplerince gerçekleştirildi ve günümüze kadar kaydedilmiş en sıcak yıl olan 2016’ya odaklandı.
Ekibin insan kaynaklı sera gazı salımlarını hesaba katmaksızın yedi farklı iklim modeli kullanarak gerçekleştirdiği 24.000 yıllık iklim simülasyonlarından hiçbiri 2016 sıcaklıklarının yakınından bile geçemedi. Araştırmanın sonucuna göre 2016 gibi sıcak bir yılı simüle edebilmenin tek yolu, başta fosil yakıt kullanımından kaynaklı sera gazları olmak üzere insan etkisini hesaba katmak. Dahası, çalışmaya göre sera gazlarının iklimi doğal değişkenliğinin ötesine itelemesi 1980’lerden itibaren görülmeye başlıyor.

İkinci bir çalışma ise 2016’da Güneydoğu Asya’da yaşanan sıcaklık dalgalarının da arkasında insan kaynaklı iklim değişiminin yattığını ortaya koyuyor.

Araştırmaya göre 2016 Mart ila Mayıs ayları arasında sadece Hindistan’da en az 580 kişinin ölümüne yol açan sıcaklıkların insan etkisi hesaba katılmadan açıklanması mümkün değil. Alaska Körfezi ve Bering Boğazı’ndaki ısınmaya odaklanan diğer bir çalışma da insan kaynaklı küresel ısınma nedeniyle nehirlerdeki buzların olması gerekenden çok daha önce kırıldığını, bunun tüm akıntı ve dolayısıyla besin döngüsünü değiştirdiğini gösteriyor.
Aşırı hava olayları küresel ısınma olsun olmasın iklimin bir parçası. Ancak  yeni çalışmalar iklimin artık başka bir uzay fazına çekildiğini ve tarihsel olarak kaydedilmiş hava olayları baz alındığında, normun dışında kalan aşırı hava olaylarını daha sık yaşayacağımızı gösteriyor. Bilim insanları yirmi yıldan fazla bir süredir, bunun olmaması için sera gazı salımlarının büyük oranda azaltılması gerektiğini  dile getiriyorlar.
Günümüze dek bu çağrıya kulak verilmekte geç kalınmış olsa da değişimin etkilerinin günümüzde hissedilir oluşu insanlığın harekete geçmesini hızlandırabilir.
 

Exit mobile version