HAVA İŞ VE THY’NİN İNSAFINA KALMAK…
Değerli okurlar, coronavirüste vaka sayısı bin civarında seyrederken 1 Haziran’dan itibaren açılma kararı alındı. En erken kapanan yerler en geç açılacak denilmesine rağmen lokantalar, cafeler, oteller açılmaya başlandı. Şehirlerarası seyahat kısıtlaması da kaldırıldı. Turizm sezonu açıldı. Uçak seferleri de 4 Haziran’dan öne alınarak bugün başlatıldı. Dua edelim de, bu erken açılma virüsü yine zıplatmasın…
KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİNDE SONA GELİNDİ.
Bu kararlar aslında “herşey normal, işinize gücünüze dönün, paranızı kazanın.” anlamına geliyor. Yüzbinlerce işyeri tekrar açılacak. Böylece devlet de bu insanlara yardım yükünden kurtulacak. 3 ay süreyle getirilen ücretsiz izin uygulaması, işsiz sayısı artmasın diye belki 1-2 ay daha uzatılabilir. Sonuçta devlete yükü adam başı 1.177 TL… Ancak ben Kısa Çalışma Ödeneği uygulamasının Haziran sonu itibarı ile sonlandırılacağını düşünüyorum. Yani Sayın Cumhurbaşkanına verilen bir defaya mahsus 3 ay daha uzatılma opsiyonu kullanılmayacak gibi görünüyor. Baksanıza, neredeyse tüm işyerleri açıldı. Hatta, ev, araç ve tatil kredi paketleri açıklandı. Bunun Türkçesi, “artık yardım mardım yok herkes ayaklarının üstünde dursun…” Peki bunun havacılık işletmelerine yansıması nasıl olacak? Anlaşıldığı kadarı ile, havayollarına verilen Kısa Çalışma Ödeneği desteği 30 Haziran itibarı ile kesilecek. Bu durumda, THY’nin öyle ya da böyle personel başına ortalama 3000-3500 TL devlet katkısından mahrum kalmasını ne şekilde telafi edeceği önem kazanıyor. Bu nedenledir ki, Eylül gibi başlayabileceği öngörülen havayolu taşımacılığının 1 Haziran’a çekilmesi ile havayolları ve özellikle de THY karar noktasına gelecek.
AYCI’NIN “İŞÇİNİN HAKLARINI VERECEĞİNE” İNANAN SENDİKA !
Bu açıdan bakıldığında, ücretlendirme ve istihdam politikasının önümüzdeki haftalarda masaya konulacağı anlaşılıyor. Tabii ki, THY yönetimi süreci yetkili sendika Hava İş ile götürmek zorunda. Aslına bakarsanız, HAVASEN’in bundan bir süre önce dile getirdiği gibi ücretlerde % 90’a varan indirim yapmasının, çalışanların bir bölümünü ücretsiz izne çıkarmasının da Hava İş’in onayı ile gerçekleşmesi gerekiyordu. Böyle bir protokol varsa niye açıklanmaz, anlaşılır gibi değil. Şimdi ise daha ciddi bir durum sözkonusu. Çünkü ücretlerde belli bir dönemle sınırlı olsa da indirime gidileceği konuşuluyor. Bunun için de Toplu Sözleşmesinde değişiklik yapılması gerekiyor. Bu değişiklik ancak Hava İş’in çalışanların onayını alarak imzalaması ile mümkün. Şimdi Hava İş üyelerine soralım: Sendikanızın haklarınızı yeterince koruyabileceğine inanıyor musunuz? Evet diyenlere, Hava İş Başkanı Ali Kemal Tatlıbal’ın 2016 yılında TİS görüşmeleri başlarken sarfettiği şu sözleri hatırlatayım: ““Biz THY Yönetim Kurulu Başkanı İlker Aycı’nın samimiyetine inanıyoruz. Onun işçilerin haklarını vereceğine ve koruyacağına inanıyoruz.”
İlker beyin insafa gelip haklarını vermesini dileyen, “hak verilmez alınır” sözünden habersiz bir anlayışla nereye kadar gidebilirsiniz ki? Yılların Hava İş sendikasını, işverene müzahir bir gruba teslim ederek bugün yaşanan sıkıntılara yol açan bay Hamdi’den ne farkı var Aycı’nın? Daha önce de yazdım: Hamdi Topçu Coca Cola ise, İlker Aycı da Pepsi Cola’dır.
Şunu da unutmayalım. Bakın Toplu İş Sözleşmelerinin 2 yıldan 3 yıla çıkartılması bay Hamdi’nin isteği sonucu Tatlıballa birlikte hayatımıza girdi. Şimdi Toplu iş Sözleşmesinin bitimine tam 1.5 yıl var. Oysa, 2 yılda bir TİS geleneği sürse idi, bugün 2 yıllık Toplu İş Sözleşmesinin bitimine 7 ay kalmış olacak tüm pazarlıklar bu süre ile sınırlı kalacaktı. Şimdi ise kaybedilecekleri geri almak için yeni TİS’i tam 19 ay bekleyeceğiz.
İŞTE YAŞANACAKLARIN SENARYOSU
Şimdi şu senaryo ile karşılaşacağımızı öngörmek kehanet olmaz. “Önce operasyonların normale dönüşünün uzun zaman alacağı dillendirilir. Şirketin yaşaması, bekası ve ayakta kalmasının önemine ve gereğine vurgu yapılır. Sonrasında büyük çapta işten çıkartmalar yaşanacağı kulaklara fısıldanır. Ardından da sendika devreye girer, şirketin yaşaması ve çalışanlarının istihdamının korunması için ücretlerde indirim yapılması gerektiğine ilişkin algı çeşitli kanallarla beyinlere sokulur. Böylece işini kaybetmekten kurtulan çalışanlar düşük ücretlerle çalışmaya ikna(!) edilir.” Bu durumu özetleyen güzel bir sözümüz vardır: Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek… Çoğu kimse aldığı düşük ücret sonrası, kirası daha düşük bir eve geçmeyi, çocuğunu özel okuldan alıp devlet okuluna vermeyi sorun etmeyebilir. Belki de, kendisini işten atmayan işverenine minnet bile duyar. Peki, bu aşağılanmaya, yok sayılmaya, adam yerine konulmamaya karşı bunun alternatifi yok mu? Elbette var… Şirketi yaşatmak öncelik olmalı. Ama bunu yaparken de şirketin başka alanlarda tasarruf etmesini istemek niçin kabahat olsun? Yurtdışındaki müdürlerin maaşlarına bakın. Altlarında şirketin son model arabaları, kirasını şirketin ödediği evler, 8-10 bin dolar seviyesinde maaşlar… Şefler bile dünyanın parasını alıyor. Bunları daha önce de yazdık… Olsun, Et Tekraru Ahsen, Velev Kane Yüzseksen (Yüzseksen kere de olsa tekrar iyidir.)…
BİRLİK OLMAYAN SONUCA RAZI OLUR….
Tasarruf edilecek o kadar çok kalem var ki… Tabii ki bu olağanüstü şartlarda herkes fedakarlık yapacak. Ancak bu tasarruf zorunluluğunu ağırlıklı olarak işçinin sırtından karşılamak adil değil. 600-700 müdür ve üstü yönetici var bu şirkette. Tamam devlet yardımı kesecek de, DHMİ ile İGA ve TAV ile görüşerek tarifelerin salgın döneminde revizesi mümkün değil mi? İşçi ile yaptığın sözleşmeyi onların aleyhine olacak şekilde değiştirmeyi düşünüyorsun da, hizmet aldığın kuruluşlarla yaptığın sözleşmeleri neden gözden geçirmiyorsun? Geçtim, Sayın Cumhurbaşkanı 6 ay süreyle iç hat taşımacılığında KDV’yi % 1’e indirmişti. Vergileri de öteletmeyi başarırsanız ciddi kaynak yaratırsınız. Teslimi gereken uçakların ertelenmesi, iptali gibi seçenekleri de düşünürseniz çalışanın cebine belki de daha az el atarsınız ! Sonuç olarak, zurnanın zırt dediği yere yaklaşıyoruz. Birlik olmazsanız, birlikte hareket etmezseniz, Hava İş ve THY yönetiminin allayıp pullayıp size sunduğu pandemi paketine razı olursunuz. Bireysel olarak sesinizi çıkardığınızda da kendinizi kapı dışında bulursunuz. Sorun sadece sizi değil, ailenizi ve çocuklarınızın geleceğini de ilgilendiriyor. Korkulacak olan diğer bir konu ise, kazanılmış hakların kaybedilmesi… Bakın Pazar mesaileri uçtu gitti… Sendikanız Hava İş artık hakkınızı Toplu Sözleşme masasında değil adliye koridorlarında arıyor. Kaybedileni geri kazanmak çok zordur. Güçsüz, üyesinin bile güvenmediği sendikalar masada isteklerini kabul ettiremediği zaman mahkemelere koşarlar. Zamanınız bol ise bekleyin, 2-3 sene sonra sonuç alırsınız belki !
TÜRK PİLOTU İŞSİZKEN YABANCIYA İŞ VERİLİR Mİ?
Geçtiğimiz hafta HAVASEN’in yabancı pilotlarla ilgili SHGM’ye yaptığı çağrı çok konuşuldu. Krizden çıkış için önerilen seçeneklerden biriydi. Büyük bir çoğunluk, talebin doğru olduğunda birleşti. Yazıyı okuyunca hak vermemek mümkün değil. 100 yılda bir yaşanan küresel bir salgınla karşıyayız. İlk ve en büyük darbeyi havacılık sektörü yemiş. Toparlanma ise zaman alacak gibi görünüyor. Zaten çok sayıda işsiz pilotumuz varken yılbaşında AtlasGlobal’ın iflası ile 100 civarında pilot da bu gruba eklenmişti. Şimdi ise tüm sektör risk altında… Böyle bir süreçte, bir ülkenin kendi pilotlarına öncelik vermesinin neresi garip? Bakın devlet bile bugün açıkladığı taşıt kredisinde Türkiye ‘de üretilen araçların satın alınmasını şart koşuyor. Bu ülkenin yatırım yaptığı Türk pilotların işsiz kaldığı bir süreçte Patagonyalı pilota iş vermek ne kadar akılcı?
Bence de, ülkemize vergisiz para kazanmak için gelip sürekli “kapıya bakan” tek dertleri para biriktirmek olan yabancı pilotları ivedilikle göndermeli. Kokpiti, bu ülkede yaşayan, kazandığını burada harcayan, bu ülke sivil havacılığına sadakatle bağlı Türk pilotlarına teslim etmeli. Uçuş Okullarını borç-harç bitirip ülkemiz havayollarında iş bulamayan Türk gençlerine ve pandemi nedeniyle -dileriz olmaz ama- işsiz kalacak pilotlarımıza yer vermeli, hem yurtdışına giden dövizi engellemeli hem de kokpit millileşmeli. Peki devletimiz ne düşünüyor bu konuda? Bakın 2012 yılında, kokpitimizin yabancılarla dolması üzerine SHGM bir yazı ile havayollarımızı uyarmış ve istihdam edilecek yabancı ikinci pilot sayısını her şirketin toplam ikinci pilot sayısının % 25’i ile sınırlamıştı. Bununla da yetinmemiş, 31 Aralık 2013 tarihine kadar bu oranın % 10’a düşürülmesini istemişti. O yazıdaki şu ifade dikkat çekiciydi: “Bakanlığımız tarafından ruhsatlandırılmış işletmelerde Türk Vatandaşı pilotların istihdam edilmesi esas olup, yabancı uyruklu pilot temini ancak zorunlu ve istisnai şartlarda kullanılmalıdır.”
“GAYEMİZ KOKPİTİ MİLLİLEŞTİRMEK”
Bitti mi? Bitmedi… O tarihte SHGM Genel Müdürü olan Bilal Ekşi, yıllar sonra döndüğü THY’de Genel Müdür sıfatıyla bakın ne demişti: ““Gayretimiz bütün pilotların Türk olması. 2023’e doğru THY bütün pilotlarını yerli pilotlardan temin edebilir noktaya gelecek.” Tarih 4 Mart 2018, yani 2 yıl önce… İşte size fırsat… Pilot ihtiyacının nisbeten azalacağı bu zor dönemde önceliği Türk pilotlarına vermek en akılcı çözüm. İşsizliğin hızla arttığı bir dönemde, insanları aşsız, işsiz, çocuklarını geleceksiz bırakmak doğru değil… Bunun aksini düşünen ve olaya hümanist bakanlar da olabilir. Bu arkadaşları da empati yapmaya davet ediyorum. 2 ay sonra işsiz kaldığınızı, Türkiye’de ve salgının küresel niteliği nedeniyle diğer ülkelerde de pilot fazlasının oluşması nedeniyle iş bulamadığınızı düşünün… Ne hissedersiniz?
Bu nedenlerle, HAVASEN’in başvurusunu SHGM’nin bir an önce değerlendirmesinde ve sadece 2. Pilotlar için değil kaptanlar için de karar alarak süreci, önce sayıyı minimuma indirecek sonra da sıfırlayacak şekilde yönetmesinde fayda var. Birkaç yıl sonra işler tekrar açıldığında piyasa dengesini bulur, ihtiyaç yeniden yurtdışından sağlanır. Haa o zaman yabancı pilotlar geri döner mi, derseniz? Dönerler, dönerler merak etmeyin. İşsizse, dönerler… Zaten bize gelenler de çoğunlukla kalburun altında kalanlardı. Üstelik bu pandemi sürecini yeni pilot yetiştirme için bir fırsat olarak görür, uçuş eğitimine sağlanacak teşviklerle cazip hale getirirsek belki uzun yıllar yabancı pilota da ihtiyaç kalmaz… SHGM demişken ekleyeyim. Uçuş personelinin iş derdine düştüğü şu günlerde transferi yasaklayan EKİP GEÇİŞLERİ HAKKINDAKİ UOD-2015/13 sayılı talimatı iptal edin de, insanları güldürmeyin !