Tamı tamına 30 sene 6 ay sendikalı olarak çalışmanın yanı sıra UTED başkanı olduğumdan dolayı sendikal gelişmelerin hep içindeydim. Çünkü dernek veya sendika çalışanların kurduğu, işçinin hak ve menfaatleri çerçevesinde çalışması gereken birliktelikler olup her zaman için birbirlerine karşı değil, taraf konumundadırlar. Sendikalar, çalışanların genelini kapsamakta olduğundan, yine kendi üyesi olan herhangi bir meslek grubuna yönelik imtiyazlı istekler yapamaz. Geneli kapsayan istekler ile, üyeleri arasında ayrıcalık yapmadan toplu iş sözleşmesini imzalarlar.
Tabii ki, ayrımcılık yapmamak için mesleki grupların (pilot, teknisyen, dispeç, memur, mühendis, doktor, vasıfsız işçi, kabin memuru vb…) üretime katkısı, yetiştirilmesi ve bulunmasındaki zorluklar göz önüne alınarak, adil bir iş değerlendirmesinin öncelikle yapılması şarttır. Tüm toplumu ilgilendiren toplu iş sözleşmelerine girmeden önce bu mesleki grupların, yukarıdaki yazdığım kriterler eşliğinde sıralamaya sokulması ve sıralamadaki her gruba belirli bir başlangıç ücreti konularak, sendikanın, toplu iş sözleşmesinde aldığı yüzdelik getirilerin, iş değerlendirmesi gereği, baştan belirlenen rakamların üstüne aynen uygulanması gerekir. Bu uygulama 1/7 olarak ilk defa Zihni Barın Kaptanın sendika başkanlığı yaptığı 7.Toplu iş sözleşmesinde yapılmış ve hala THY’de yapılan en iyi toplu iş sözleşmesi olarak anılmaktadır.
1/7 nedir diye sizler sormadan konuyu daha anlaşılır hale getirmek için bir örnek vereyim. En düşük çalışan ücreti 1 Lira iken en yüksek çalışan ücreti 7 Lira olmak koşulu demek oluyor. İşte bu oranı bozmamak asıl olmalıydı. Bugün için, skalanın en düşüğündeki iş grubundaki işçilerin, ayda 2000 TL eline geçiyorsa en yüksek grupta yer alan işçilerin ayda eline 14.000 TL geçmeliydi diye örnekleyebiliriz. THY’de şimdiki taban-tavan arası sizce kaçtır?
Peki, şimdi durum böyle mi? Tabii ki HAYIR. Taban-tavan arası o kadar çok açılmış ki artık yama tutmaz hale gelmiş. İş değerlendirilmesinde çalışan gruplar yine aynı iken bugün neden 1/7 oranı tutturulamaz? İşte konu burada kilitleniyor.
Rahmetli Zihni Barın’dan sonra gelen sendika yönetimleri, ideal olarak adlandırdığım 1/7 oranlı iş değerlendirmesini, aman şu grup küsmesin, bu grup bize en çok delege sunan grup, üye olmayanları da üye yapabilmemiz için X gruba ayrıcalıklar vermeliyiz gibi düşüncelerle iş değerlendirmesini bozup Arap saçına benzettiler. Artık ellerindeki ücret skalasının hiçbir bilimsel değeri olmadığı gibi yurt içi veya yurt dışındaki havayolları baz alınırsa örneği bile yok.
Cem Kozlu THY genel müdürü olduğunda ilk görüşmemizde dile getirdiğim konu,1/7 nin uygulanması idi. Cem Kozlu Bey (hala telefonla görüşürüm) yurt dışından getirttiği iş değerlendirme şirketine yeni bir değerlendirmesi yaptırttı ama her nedense uygulanmadı. Kim takoz koydu, kapalı kapılar ardında ne döndü hala bilemiyorum. Sanırım birilerinin işine gelmedi.
Bugün ki THY de üstünde çalışılmış bir iş değerlendirmesi yoktur. Yamalarla idare edile, edile bugüne gelen ve altta kalanın canı çıksın misali uygulanan sistemde yara alan, bilhassa alt kesimlerde çalışanlar olmaktadır. Mevcut Hava İş sendikası yönetimi, bu konularda deneyim ve bilgi eksikliği içindedir. Tabii ki bazı özel becerileri(!) vardır ama bu becerileri sizler tarafından da bilindiği için, yazıyı uzatmanın bir anlamı yok.
THY ve Teknik A.Ş her ne kadar gereksiz yere birbirinden ayrılmış olsalar da, işvereni aynıdır. Biri Öz biri Üvey Evlat değildir. (her ne kadar böyle olsa da, THY yönetimin bazı gereksiz ve sevimsiz uygulamaları nedeniyle Teknik A.Ş çalışanları kendilerini üvey evlat olarak görmektedir. (Pass Bilet uygulaması)
Geçmişten günümüze kısa bir geçiş yaptıktan sonra günümüze geliyorum.
Teknik A.Ş’nin metal iş kolunda olmasına hala gülüyorum. Teknik A.Ş nin ana işi uçakların bakım ve arızalarını gidermek iken bu lisansiye grubun, metal iş kolunda değerlendirilmesi kabul edilemez bir yanlış olmuştur. Her yanlışın geri dönüşü mümkündür. Ancak bu yanlışın üstüne Çelik İş sendikası gidecek değil ya… Bu yanlışı çözmek UTED, Müh Der ve TALTA isimli derneklerimizin ana işi olmalıdır.
Günümüzde dernekleştirilmiş sendikalar olduğuna göre sendika gibi davranan dernekler neden olmasın ki… Nede olsa, dernekler de sendikalar gibi işverenden bağımsız kuruluşlardır. (daha doğrusu öyle olmak zorundalar)
Değerli okurlarım;
Yazı başlığımda belirttiğim konu, bugün HAVA-İŞ in yaptığı kamyoncu delege konusuna açıklık getirecek kadar önemli.
Çelik İş sendikasının ana tüzüğü gereği, tencereci, tavacı, uçak bakımcısı gibi iş kollarındaki çalışanları üye yapmak mümkün. Aynı Hava İş gibi… Ancak, Çelik İş delege yaparken, faaliyet alanları içinde olmayanları üye yapabiliyor ama onlardan delege yazamıyor. (Mesela Onur Air ve TEC)
Hava İş sendikasının, seçimi kazanmak için taşımacılık iş kolunda üye yapıp arkadan tek üyeli işyerinden de delege çıkartmasının önüne Çelik İş sendikası bu şekilde önlem alarak faaliyet alanı içinde olmalarını şart koymuş. Biri Türk İş diğeri Hak-İş konfederasyona bağlı sendikalar. Bu tüzük yapısı, Hava İş te’de olsa, mevcut sendikanın seçimi kazanma ihtimali sıfır olurdu.
Ne insan aklına nede mantığına uygun olmayan bu tüzük yapısından medet uman Hava-İş, toplu iş sözleşme hakkı bulunmayan yani faaliyet yapmadıkları ve yapamayacakları yerlerde örgütlenmeden, bir işçi buluyor, üyeliğe razı ediyor ve onu kalkıp 45-50 sendika üyesinin bir delege çıkartabildiği THY’ye delege olarak getiriyor. (Adalete bakın)
Bu nasıl bir saçmalıksa oluyor işte… Ancak bu saçma tüzük yapısı ile seçim bile kazansan sadece tabela sendikası olursun. Niyet, THY çalışanının arkana almak ise bu mümkün değil.
Geçenlerde TEKNİK A.Ş’nin delege seçimi yapıldı ve biz hem seçim öncesi haberi hem de delege listesini yayınladık. Beni şaşırtan, mevcut Çelik İş sendikasının çıkarttığı delege listesi dışında bir başka listenin var olmaması oldu. Mevcut Çelik İş sendikasının havacılık bölümünün başındaki atanmış şube başkanına karşı, koskoca Teknik A.Ş çalışanları neden muhalif bir liste çıkartmaz veya çıkartamaz anlayan beri gele… Bilhassa Teknikte bu manzara ile pek karşılaşılmazdı. En az iki liste yarışırdı.
Muhalefetin olmadığı yerde iktidar rahatlıkla at koşturur. Tek liste ile seçime gidilmesi, ya o sendikanın başarısını veya muhalefetin örgütlenme sıkıntısı yaşadığını gösterir. Toplumu örgütleyen sadece sendika değildir. Derneklerin de örgütlenmiş güçleri olmalıdır. Örgütlenme gücünüz yüksekse sendika yönetiminde daha etkin olunup, gerektiğinde örgütlenmiş gücünüzle onu zora sokarsınız. Aksi takdirde önünüze ne konarsa yemek durumunda kalırsınız.
Çünkü işveren muhatap olarak toplum tarafından, başka muhalif liste bile çıkartılamayan seçilmiş sendikayı alır.
Çelik İş’in delege listeye baktığımda hepsinin Teknik A.Ş çalışanı olduğunu gözlemledim. Çelik İş sendikası havacılık şubesinin, Metal İş kolunda görülen diğer uçak bakım şirketlerinden üyesi yok muydu? Tabii ki hemen inceledim ve TEC (Turkish Engine Center) ve Onur Air de üyeleri olduğunu gördüm. Peki, Çelik İş neden TEC ve Onur Air den delege yazmadı diye sorduğumda, oralarda faaliyet yapmadıklarını ve bu nedenle delege alamayacaklarını ifade ettiler. Bence de işin doğrusu böyle olmalı.
İnsanlar menfaatleri gereği, nasılda yanlışı bile, bile uygulamaya geçiyor değil mi? Nasıl bir menfaat yapılanmasıdır bu? Akıl var, İzan var. İsmi xxx olan taşımacılık şirketinden de üye yap be kardeşim. Bunu eleştiren yok. Madem tüzüğünüz böyle, yap üyeni sonra oralarda da faaliyet de bulunacak duruma gelmeye çalış. İşte ondan sonra faaliyet içinde olduğun o şirketi toplu iş sözleşmesi hakkı olan bir durumuna getir. Sonra da al onlardan birkaç delege getir genel kurula. Hava İş faaliyeti kapsamına girmemiş işyerlerinden aidat mecburiyeti olmadan üye yapıyor ve her ay milyonlarca lira aidat ödeyen üye ile bir tutuyor. Sonra da onları delege ilan edip, hoooop genel kurula getiriyor.
Böyle saçmalık olur mu yahu… THY’de 45-50 kişiye bir delege, diğer taraftan bir kişilik şirket kurup o bir kişiyi üye yapıp, delege getirtmek mümkün. Nerde kaldı hakkaniyet kriterleri… Böyle bir yapılanma ile siz mi THY’nin karşısına geçip çalışanın hakkını savunacaksınız? Kim takar sizi yahu… THY işvereni ile oldu ya anlaşmazlık yaşadınız (pek olmaz ya) Kalkıp ona tavır aldığınızda “Sısssst ses çıkartmayın biz ne verirsek alıp gidin o kadar” demezler mi? Saygınlığınız, yaptırım gücünüz olabilir mi? Mümkün mü bu…
Bu nedenle Hava İş in yaklaşan genel kurulu öncesi çok amatör olarak gözlemlediğim Tüzük yapısını Çelik İş’inkini örnek alarak yeniden düzenleyin ki, kamyoncuyu üye yapıp hemen genel kurula delege sıfatı ile getirilmesin. Çelik İş havacılık şubesi, Onur Air ve TEC deki üyelerini delege yapamıyorken, Hava İş in taşımacılık iş kolunda diye yoldan geçen kamyoncuyu delege yapması kadar saçma sapan bir uygulama olur mu?
Genel Kuruldaki ikinci işlem ise aidat meselesi olmalı. Para bazılarını şaşırtmış olmalı ki saçma sapan bir dolu şaibe içeren ödemeler yapılmış görünüyor (Banka kayıtları her tarafa dağılmış vaziyette) Bunlar tabii ki mahkemelik konular. İthal delegelerle ibra bile olunca mahkeme devam ediyor. Genel kurulda hesap tetkik komisyonu kurdurun ve genel kurul devam ederken bu kurul bu faturaları yönetime sorsun. Bakalım şimdiye kadar cevap veremeyen sendika yönetimi ne diyecek merak ediyorum.
Ayrıca, Genel kurulda yönetimin ibra edilip edilmemesi, mahkemeyi etkileyecek bir durum değil. Mahkeme aynen devam eder. Benden üyelere tavsiye ne yapıp edip aidatları genel kurulda düşürmeye çalışın. Baksanıza para çok olunca harcamalar da artmış.