featured

HARİKASIN THY…

2008 yılının bu ilk günlerinde sektörde yaşanan olumsuzlukların, geçen yılları aratacak düzeyde olduğunu, şimdiden görüyoruz. Bana, 2008 grafiğinde aşağıya doğru bir ivmelenme söz konusu olacak gibi geliyor.
Maliye Bakanlığı’nın leasing uygulamalarına getirdiği %18’lik yeni KDV oranı, özellikle özel havayollarımızı son derece sarsacak gibi görünüyor.
Şirketlerimizin, kullandıkları uçakları doğrudan mülkiyetlerine almadıkları ve leasing uygulamaları ile kiralayıp uçurdukları bilinmektedir. Şimdiye kadar %1’lik dilimde değerlendirilen KDV oranı, bir anda %18 gibi yüksek bir rakama eriştiğinde, 300.000 USD aylık kirayla alınan uçak için yapılan ödeme bir anda; 354.000 USD’ye yükselecek. (Bu uygulamanın bilet fiyatlarına nasıl yansıyacağını, hep birlikte göreceğiz.)
İkinci önemli konu; THY’nin charter mantıklı, Ankara merkezli başka bir şirket kurmak için adımlar atmasıdır. Sun Ekspresle ortaklığı varken bu yeni şirketin neler yapacağını hep beraber göreceğiz.Fakat daha önce şöyle geçmişe bir yolculuk yapıp, bu projenin ne getirip ne götüreceğine bir göz atalım isterseniz…
Hafızam beni yanıltmıyorsa; 1986’lılı yıllarda ilk kez denenen bu uygulama, THY’deki ilk özelleştirme adımlarıydı.
THY ana şirket olmak üzere; BHT-HAVAŞ-USAŞ ortaklı charter şirketi, handling, ikram ekseni etrafında birkaç şirket şeklinde yapılanmıştı.
BHT(Boğaziçi Hava Taşımacılığı) adını taşıyordu ve THY’nin filosundaki DC-10, F-28 ve kargo uçağı olarak kullanılan B-707’leri bünyesine alarak işe başlayan şirketin niyeti, yurt dışı charter ve kargo taşımacılığı yapmaktı.
1987’ye gelindiğinde ise, THY, Havaş’a verdiği eleman ve ekipmanını geri alarak, HAVAŞ’tan ayrılıp kendi yer hizmetini, kendi yapmaya başladı. 1989 yılında ise; USAS özelleşti. İki bacağını kaybeden birlik, yine 1989’da BHT’yi de kapatmak zorunda kaldı.
Daha sonraları, THT isimli bir iç hat uçak şirketi Türk Hava Kurumu liderliğinde birkaç ortakla kurulmuş, filosunda önce Rus uçakları ile seferlere başlayan bu şirket sonra ATP’lerle güçlendirilmişti. Bu şirketin %65’ini daha sonra THY almıştı.
İç hat eksenli uçuşlar düşünülen bu sistemde de başarılı olunamamış ve sonunda Genel müdür Tezcan Yaramancı’nın döneminde THY ile birleşmişti.. Hatta, meşhur RJ uçakları, aslında, THT için alınmış sonra da THY’nin başına dert olmuştur.

Tabii ki, o zamanlarda başarılı olunamamasının nedeni olarak; şimdiki kadar havayolu müşterisinin yoğun olmadığı, faal meydan sayısının bugüne göre azlığı ve tabii ki, bilet fiyatlarının o günlerde, bugüne göre pahalı olmasından kaynaklandığını öne sürebiliriz.
Bugün yeni kuracağı şirketi ile, B-737-400 ve A-319’larla iç hatlarda her meydana sefer düzenlemeyi planlayan THY, zaman içinde yine kısa pistlere inebilecek yeni uçaklar alarak iç hatları bir ağ gibi örebilir ve buralardan topladığı yolcuyu Ankara ve İstanbul’dan tüm dünyaya ulaştırabilir.
THY’nin yapacağı bu deneme için; bu kez -günün koşulları düşünüldüğünde- iyi bir ticari faaliyet ortamının olduğunu söylememiz sanırım yanlış olmayacaktır.
Benim bu aşamada üzerinde duracağım konu, bu uygulamanın özel havayolu şirketlerimizi nasıl etkileyeceğinin sorgulanması olacaktır. THY, her ne kadar özelleştim diyorsa da, buna hiç birimizin inanmadığı bir gerçektir. Arkasına hükümeti alan bir şirketin, uçak bulması hiç de zor görünmezken,özel havayollarının bu yüksek KDV oranlarıyla bu işi nasıl kotaracakları merak ediyorum.
THY için; “Ne ilgisi var?, Burası da özel şirket!” diyeceklere sorulacak soru: THY’nin uçak alımlarında neden hala Başbakan, Maliye Bakanı, Devlet Bakanı gibi etkili görevlerde bulunanların devrede olmalarının açıklanabilmesi olmalıdır.
Uçak alımlarında Başbakanın devrede olduğu bir şirket, kesinlikle özelleşmiş kabul edilemez.Ayrıca; THY Yönetim Kurulu’nun nerdeyse tümü hükümetçe atanmış kişilerden oluşmuş iken (Mark Mobius tarafından yönetime göstermelik olarak konulan 2 kişi de bunun içinde…) bu, halka arzlı sistemde at koşturmak, işine gelince özel şirket, başka konular gündeme gelince; ben bayrak taşıyıcıyım demek, bir şirket yönetimine tabii ki büyük avantaj sağlar.
Liberal ekonomi koşullarına göre; THY’nin bu çıkışı normal görülebilir. Ancak yurt içinde olduğu gibi, yurt dışında da aynı koşulların yerine getirilmesi koşuluyla.
Şöyle ki; sen, yurt içinde özel havayolu şirketleriyle Low-Cost mantığında rekabet edeceksin, yurtdışında ikili anlaşmalar sayesinde, sadece kendin tarifeli seferler düzenleme hakkına sahip olacaksın ve Atatürk Havalimanında slot sorunu yaşanırken, alacağın 16 adet uçağı da genelde İstanbul’da konuşlandıracaksın. Bununla da kalmayıp, kendi pilot okulun, SHYO ve Türk Hava Kuvvetleriyle anlaşman varken, bir de sıkışınca elindeki gücü özel sektörün pilotlarını ve teknik ekibini ayartarak kullanacaksın. HARİKA!

Ulaştırma Bakanımız Binali Yıldırım tarafından özel havayollarına destek verilerek, herkesin uçmasının ön plana alındığı o günlerden sonra, THY’nin bu atağı, bence sektördeki özel havayollarının yukarıya çıkışını tersine döndürecek gibi görünüyor.
Her geçen gün, çeşitli nedenler dolayısıyla uçuşları askıya alınan, kapanan, maddi zorluklar yüzünden satılmak zorunda kalan havayollarımızın üzücü haberleri üzerine düşündüğümüzde; THY’nin bu projesinin Onur-Pegasus-Atlas Jet şirketlerini bile son derece zorlayacağını kestirmek için, müneccim olmaya hiç gerek yok sanırım.

2008‘de yaşanacak gibi görünen bu krizde, şirket kapanmalar yaşanırsa; sadece şirketleri değil, tüm sektörde çalışan kesimleri de olumsuz etkileyecektir. Ayrıca, şirketlerin zor durumda kalıp personel çıkartması arz/talep dengelerini personel aleyhine çevirecek ve özellikle lisans iye personel ücret politikasını alt üst edecektir. Bakanlığın; gerek KDV oranlarını, gerekse THY’nin bu yeni projesini dikkatle incelemesi ve bu uygulamaların sonucunun nerelere varacağını şimdiden kestirmesi zorunlu gibi görünüyor.
İyi haftalar..

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir