- 23 Nisan’ı çocuklarımız havacılık bayramı gibi yaşamalı…
- Hangarlar ve pistler minik misafirlerini bekliyor…
- Gecikmiş Toplu yıllık izin ilanı.
- Her gün 15-16 saat mesai iş kazasına davetiye çıkarır.
- İş kazalarının önlenmesi için herkesin kendini ihbar edebileceği güvenli ve adil bir sisteme ihtiyaç var…
- Sektöre yabancı yeni İK başkanını sektörün çok önemli sorunları bekliyor…
- Pass biletlerde yıllarca yapılan ağır haksızlığa geri dönüş mü yapılıyor!!!
Değerli Okurlar,
23 Nisan’ın Milli Bayram Addine Dair Kanun, Birinci Büyük Millet Meclisinin açılışından bir yıl sonra 23 Nisan 1921’de kabul edildi, 2 Mayıs 1921’de ise yürürlüğe girdi. Büyük devlet adamı ve ülkemizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk bugünü tüm Türk çocuklarına bayram olarak armağan etti. Bu nedenle her yıl tüm ülkede 23 Nisan’ı milli egemenliğimizin geleceği ve teminatı olan çocuklarımızın Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kutluyoruz. Bu vesile ile tüm çocuklarımızın 23 Nisan bayramını şimdiden kutluyorum.
Bu yılda hem tüm havacılık kulüp ve dernekleri ile neredeyse tüm hava taşımacılık firmaları, çocuklara yönelik çeşitli etkinlikler düzenleyerek 23 Nisan hazırlıklarını tamamlamış görünüyor. Ülkemizde havacılığın gençlerimize ve çocuklarımıza doğru empoze edilerek sevdirilmesi sektörümüzün geleceği açısından çok önemli. Her firmanın başta kendi personel çocukları ve bazı okullarla sosyal sorumluluk projeleri vasıtasıyla minik misafirler hangarlarda ve pistlerde ağırlanacak. Açıkçası 23 Nisan’ın istikbali göklerde olan bir millet için tüm çocuklarımıza havacılık bayramı coşkusunda geçirilmesini canı gönülden diliyorum.
Öte yandan ülkemizdeki mevcut ekonomik koşulların yarattığı huzursuzluk ve belirsizlik hemen hemen her sektörü derinden etkilemeye devam ediyor. Havacılık bundan çok fazla etkilenmemiş gibi görünüp büyümeye devam etse de sektörün içinde olanlar, riskleri ve artan maliyetleri çok iyi biliyor. Bu bakımdan her firma çok ciddi anlamda mali önlemler alarak, gelecekle ilgili doğru planlamalar yapmak zorunda. Bu süreçleri doğru okuyabilen ve yönetebilen aktörlerin önemi artık çok fazla. Hele hele THY gibi sektörün amiral gemisinde işlerin çok doğru ve sağlıklı yöntemlerle yürütülmesi gerekiyor. Popülist kararlardan, süreçleri ve verimi olumsuz etkileyen tüm anlayışlardan artık hızlıca arınılması lazım. Geçtiğimiz hafta aldığımız duyumlara göre THY’de toplu bir izin kullanımı kararı alınmış. Bu karar özellikle bakım ve operasyonların aksamayacağı birimlerde uygulanacakmış.
Özellikle pilot, kabin memuru, hava trafik kontrolörleri dışında bakım operasyonlarının yavaşladığı Temmuz ve Ağustos aylarında hat operasyonu ve gerekli sayıdaki planlama ekipleri dışındaki tüm bölümlerde iş yoğunluğu azaldığı için bu aylarda böyle bir uygulamaya gidildiği belirtiliyor. Kanunlar işverenlerin yılın başında ilan ettikleri belirli dönemlerde yıllık izinlerin işletmelerin işleyişlerini aksamadan devam edebileceği şekilde kullandırılmasına imkân veriyor. Kararın biraz geç duyurulması her ne kadar bazı kesimlerde tepki doğursa da genel anlamda en çok izin talebi olan aylarda olduğu için çok da olumsuz karşılanmamış. Çalışanların yıllık izin ile dinlenmelerinin önemi Uluslararası Çalışma Örgütleri ve yasalarımızla da belirtiği üzere uygulamaların yıllık izinlerde olduğu kadar haftalık veya günlük çalışma saatlerinde de aynı hassasiyetin gösterilmesi gerekiyor.
THY’de bazı bölümlerde neredeyse düzenli olarak günlük çalışma sürelerinin 15-16 saatlere kadar ulaştığı iddiaları var. Personel yetersizliği nedeniyle günlük dinlenme aralıklarının çok kısaldığı ve bu departmanlarda iş sağlığı ve güvenliği açısından büyük riskler oluştuğu belirtiliyor. Buralarda iş yoğunluğunu ve personel planlamasının yasalara ve insani normlara uygun biçimde yapılması lazım. Özellikle depo, lojistik ve bazı bakım alanlarında çalışan okurlarımızdan bu durumdan dolayı bize çok fazla şikayetler ulaşıyor. Umarız yetkililer bu suça ortak olmaz, kaza ve felaketlere davetiye çıkaran durumlara gereken müdahaleleri bir an evvel yaparlar. Aksi durumda olası yaşanacak iş kazaları ve risklerin bedeli herkes için çok ağır olabilir.
Geçtiğimiz günlerde İGA Havalimanında motor takat testleri yapılırken uçağın hareket etmesiyle büyük bir kazaya ramak kala durumu yaşanmış. Muhakkak teknik detayların iyice incelenip, gerekli değerlendirme ve önlemlerin alınması lazım. Ama bu benzeri hatalar nasıl ki pilotlarda; kendini ihbar edip yapılan hataları daha sonradan fark edilmesi durumunda yaşanacak daha ağır ceza ve yaptırımlarla karşılaşmamak için önden bildiriliyorsa, bunun bir benzerinin bakım yapan teknisyenler içinde hazırlanması gerekir. İşten atılma korkusu veya çok adaletsiz yaptırımlara maruz kalma kaygısıyla saklanan durumlar daha sonraları çok daha büyük felaketlere neden olabilir. Bu bakımdan bu tarz hata veya ihmallerin çok yönlü bağımsız komisyonlarla veya alanında bilir kişi raporlarıyla tüm gerekçeleri ile açıkça ve bağımsız bir biçimde ortaya konarak değerlendirilmesi gerekir. Bir daha tekrarının yaşanmaması için gerekli tedbirlerin alınıp, uyarıların yapılarak eğitimlerin verilmesi ve güncellenen tüm talimatların herkesin erişebileceği biçimde yayınlanması gerekir. Bu havacılık mesleğinin taşıdığı risk ve önem açısından çok çok önemli bir akıştır.
Yani personel yaptığı hatayı saklamaktan korkmamalı. Bunun için güven duyduğu bir ortamda ve adil bir yaptırım düzeninde bunların konuşabileceği bir zemin sağlanmalı diye düşünüyorum. Aksi halde tekrarlı işlerde özellikle insan faktörünün söz konusu olduğu her durumda bu tarz olayların sonucunda çok daha ağır bedeller ödenebilir. Nasıl ki bir pilotun uçağı hatalı bir açıyla piste indirmesi durumunda kendini ihbar ederse eğitim tekrarı ya da kısa süreli uçuş kısıtlamaları gibi uyarılar ile süreç iyileştirilebiliyorsa, bunun bir benzerinin teknik bakım yapanlar içinde sağlanması lazım.
Pilotun kendini ihbar ettiği bir hata ya da kusurun cezası ile ne yaptığını sakladığı sonradan yapılan incelemelerle ortaya çıkan olumsuzlukların cezası aynı olmadığı için kendisini rahatlıkla açıklayabiliyor. Ama siz yıllarca emek vermiş, size özveri ile hizmet etmiş insanları bir ömür boyu yetki meni ya da iş akdi feshi gibi çok ağır yaptırımlarla cezalandırırsanız bence sorunun çözümüne hizmet etmemiş olursunuz. Özellikle teknisyenlerin yetkilerinin düşürülmesi bence çok ayrı ve uzun bir yazı konusu. Bu konuda dinlediğimiz dile getirilemeyen dar koridorlara ya da belirli yönetim baskıları altına sıkışmış birçok haksızlık ve haykırışların olduğunu biliyorum.
Ayrıca Teknik A.Ş. de çocuk bakım ve tekstil ürünlerinin satışının yapıldığı, daha öncesinde iletişim sektöründeki büyük firmalardan deneyimli bir direktörün İK başına getirileceği konuşuluyor. İnsan kaynaklarında hali hazırda masada bekleyen birçok sorun ve sıkıntı çözüm bekliyor. İş sağlığı ve güvenliğinin riske düştüğü bu durumlar ile kalite ve yetki süreçleri gibi teknik konularda hızlıca çözüm bekleyen birçok süreç var. Sektörün ve çalışanların farklı olması, haliyle sorunların ve çözümlerinin de spesifik olmasını gerektiriyor. Bu nedenle havacılık sektöründe deneyimsiz bir yöneticinin adaptasyon süreci, hızlı aksiyon söz konusu olduğunda dezavantaj oluşturacağı düşünülüyor.
Ahmet Bolat yeni dönemde pass bilet sisteminde THY ve Teknik A.Ş. ayrımına son veren bir düzenleme ile uçuş sıralamasındaki sıkıntıların aşılması için bir hayli destek olmuştu. Hatta yılda bir kez garantili pass uçuş hakları ile ilgili beklentilerinde oluştuğu bir dönemde, bazı THY Teknik çalışanlarının eski düzen yaptırımlara maruz kaldığını duyuyoruz. Umarım bu hata tekrarlanmıyor, eskiden olduğu gibi 1 yıllık THY çalışanı yine 30 yıllık THY Teknik personelinin önüne koyulmuyordur. Bu konuda henüz yapılan resmi bir açıklama ve yayınlanmış bir prosedür olmadığı için konuyu sadece yakından takip ediyoruz. Umarım yıllarca yapılan ağır haksızlığa tekrar geri dönüş olmamıştır…
Hepinize sağlıklı ve mutlu bir hafta dilerim…