featured

HABOM- TEKNİK A.Ş-HAT BAKIM BİRLEŞMESİ ve ICAO LEVEL SEVİYE SINAV SİSTEM DEĞİŞİKLİĞİ

Geçen hafta yayımladığım yazımdan sonra, yazımda adı geçen kişi ve kişilerden gelen telefonlarla, konu üzerinde uzun uzun konuştuk. Geçen hafta yazdığım yazıda, kişileri hedef almadığımı ve yapılan bireysel yanlışlardan THY yönetiminin haberi yoksa haberi olmasını istedim. İlerleyen zamanlarda; bu konudaki gelişmeler olumlu olursa sevinir, olumsuz olursa; yeniden gündeme taşır, uygarca tartışırız.
“ICAO Level sınavlarına” artık SHGM’ de olduğu gibi, THY tesislerinde de girilebilecek. SHGM; İTÜ’den dört profesöre yetki vermiş. THY kendi tesislerinde kameralı sistem üzerinden yapılacak olan ” ICAO Level sınavları” için sadece lojistik destek sağlayacak. Yetkili olan; THY değil, İTÜ’nün dört akademisyeni.
THY yine SHGM kurallarına göre sınav yapacak ve Level-4-5-6 seviyelerini, belirledikleri pilotların sınav görüntü ve ses kayıtlarını SHGM’ye yollayacak. SHGM, İTÜ’lü akademisyenlerin vermiş olduğu seviye bilgisini, Avustralya’daki anlaşmalı firmasına yollayacak. İTÜ’deki SHGM tarafından yetkilendirilmiş akademisyenlerin verdikleri seviye ile Avustralya’daki anlaşmalı yerin verdiği seviye karşılaştırıldığında, aynı sonuçlar oluşmuşsa, SHGM, pilotun lisansına bu seviyeyi işleyecek. ITÜ lü profların verdiği seviye notu ile SHGM’nin Avustralya’ya yollayarak aldığı netice birbirini tutmazsa sınav yenilenecek. Bu sınavlara THY tesislerinde girilebileceği gibi Ankara’daki SHGM tesislerinde de girmek mümkün.
Umarım, bu çifte kontrolle alınan Level seviyeleri, THY’nin kaptanlığa terfi, öğretmenliğe terfi, bir üst tipe terfi gibi atamalarında esas alınarak bir kez daha seviye tespit sınavına gerek kalmayarak şaibeler ortadan kalkar.
***
THY’de sorun bitmez ki… Sorunun birini yazıyorum, diğeri; “bizim konulara yer vermiyorsun” diye sitem ediyor. Bildiğiniz üzere, her hafta bir tek yazı yazabiliyorum. Bu yazıma birkaç konuyu sıkıştırdığımda ise; bu kez de okurların; “çok uzun yazıyorsunuz Sefa bey!” diyerek, sitem dolu yorumları ile karşılaşıyorum. Bir tür sanal sendikacılık yapar oldum :) Emekli işi ne de olsa. Siz okurlarım sayesinde, ben vakit geçirirken, sizlere de yararım dokunuyorsa ne mutlu bana…
Günümüzde sapla saman iyice birbirine karışmış durumda. İnsan olmanın olmazsa- olmazı olan dürüstlük, neredeyse ,”o ne ya” tarzında şaşkınlık yaratır olmuş. Yurttaşlar olarak, kazanmak için her yolun normal kabul edildiği günlerden geçiyoruz. Bu yapı, iş hayatımızda aynen yansımış durumda. İşçiler birlikte hareket edemez ve sendikalarını bile seçemeyecek kadar duyarsızca hareket ettikçe, işverenin gereksiz baskılarından kurtulmak olanaklı değildir. THY ve HABOM’da var olan sendikal yapıyı, ben bile hala benimseyemiyorum.
Türkiye’nin en gözde şirketlerinden biri olan ve çalışanlarının eğitim dereceleri ortalamanın üstünde olan THY çalışanları, nasıl olur da, işveren destekli olduklarını söylemekten çekinmeyen sendika yöneticilerini kendi elleri ile seçebilirler?
Bunun yanı sıra; HABOM’da çalışan arkadaşlarımız, nasıl olur da otobüslere minibüslere doluşarak sendika merkezine götürülür, kendilerini temsil edebilmesi olanaksız bir sektör dışı bir sendikaya üye olurlar?
Bu sorularıma; ” Baskı var, baskı…” diyerek yanıt verseniz bile, ben yine de kabul edemem.
İşveren bu tezgâhları hazırlarken, bir plan içerisinde hareket etti ve hala da ediyor. Siz çalışanlar olarak; ya bu planlara uyacaksınız, ya robotlaşacaksınız, ya da birlikte mücadele edebilmeyi öğrenecek ve yapılan haksızlıklara birlikte karşı çıkacaksınız.
Şimdi de gelelim HABOM-Teknik A.Ş ve Hat Bakım çalışanlarının ilgiyle okuyacaklarından emin olduğum konuya:
THY, Sabiha Gökçen’de yaptığı HABOM adlı bu yeni hangarı; TEKNİK A.Ş olarak işletmeyi düşünüyordu. HABOM için istihdamı düşünülen teknisyen gereksinimi o günlerde 5 bin olarak anılıyordu. Bu büyük tesis ve planlanan hizmetler için, binlerce eleman alınıp burası dev bir bakım üssü olarak hizmete sunulacaktı. Bu plan çerçevesinde; THY’nin Atatürk Havalimanı’ndaki hangarları; sadece THY uçaklarına hizmet sunacak, THY uçaklarının hat ve arıza hizmetlerinin yanı sıra, A-B gibi daha küçük bakımlarda kullanılacaktı. Müşteri uçaklarının ve THY’nin büyük bakım uçakları, HABOM’a yönlendirilecekti.
Ne oldu da Teknik A.Ş diye alınan ve alınması düşünülen çalışanlar, bir anda HABOM ismi ile çalışacak olan yeni bir şirketin altında çalışmak zorunda kaldılar?
Bildiğiniz üzere; Habom henüz şirketleşmeden önce, Teknik A.Ş özellikle lisanssız teknisyenleri alabilmesi için Hava-İş in eski yönetimi ile görüşmüş ve ilk girişlerdeki iş tazminatlarını, mevcut skaladaki rakamın altında oluşmasını istemiş ve Hava-İş in eski yönetimi bunu kabul etmemişti. ( Bu rakam, Teknik A.Ş’nin mevcut ücret skalasının %70’i civarında idi diye hatırlıyorum.)
O zaman ben her ne kadar sendikanın bu dik duruşunu onaylasam da, olası bir yeni bir şirketin (Habom)’un yapılanmasına mani olamayacaksanız (ki-olamadılar!) keşke imzalasaydınız demiştim. Çünkü, sendika bu konuda 2007 yılında da esnemiş ve teknisyen alımları için taban ücretinin altında, yani mevcut ücret skalasının %80’ine imza atıp onaylamıştı. Kısaca, bu yol olmuştu ve işveren; bu yoldan bir kez daha gidebilir ve rakamı daha aşağılara çekebilirim diye düşünmüştü.
Kısaca; HABOM’ un şirket haline dönüştürülmesi ile amaçlanan; hem sendikal baskılardan arınmak ve hem de düşük ücretli bir ücret skalası ile ucuz iş gücü sağlamaktı.
Buraya kadar yazdıklarımı zaten biliyorsunuz. Ancak, HABOM’un kuruluş mantığı; gelecekte de birileri tarafından sorgulandığında, onlara bu kısa bilgiler yardımcı olabilmek amacıyla özet geçtim.
Günümüze dönelim;
Daha önce Teknik A.Ş’den ayrılıp, THY’ye geçen Hat Bakım, şimdi tekrar baba ocağı olan Teknik A.Ş’ ye döndü. Döndü dönmesine de, 30 lisanslı teknisyenini kaybetti. Bu 30 kişilik grubun 10 kişisi eski, 20 kişisi ise genç lisanslı arkadaşlardan oluşuyor. Bu arkadaşların eski olanları, yani 10 kişilik grup, emekliliği dolduğu halde normal emekliliğini istememiş ve ihbar ve kıdem tazminatlarını alıp gitmeyi uygun görmüşler. Ancak bu arkadaşların, işe geri dönüş davası açması bence olanaksız. Çünkü, işveren, onların aynı koşullarda Teknik A.Ş’ ye geçmesini istemiş ve onlar kabul etmediğinden mahkemeye işe geri dönüş davası bile açsalar ve kazansalar bile, işveren; ” buyurun Teknik A.Ş’ ye diyebilir. Bu dava bence kazanılamaz. Aslına bakacak olursanız Hava-İş’ in eski yönetimin imzaladığı ve üzerinde hepimizin tartıştığı bir İkale maddesi vardı. İkale kısaca; işveren ve işçinin karşılıklı anlaşmalarıyla iş sözleşmesini sona erdirmelerine “ikale” (bozma sözleşmesi) deniyor.
Yanılmıyorsam Toplu iş sözleşmesinin 8B maddesi olacak. Bu maddeye göre işten ayrılanların, 6 maaş tutarında bir tazminat alması gerekiyor. Bu maddeye istinaden dava açmak isteyenler varmış. Bu maddeye göre dava açılabilir, ama sonucu ne olur bilemiyorum. Biliyorsunuz; ülkemizde mahkemeler ve Yargıtay daireleri bile, farklı sonuçlara gidebiliyor.
Bu arkadaşlara önerim; önüne konan her yazıya; “Toplu iş sözleşmesinden ve yasalardan doğan haklarım saklı kalmak kaydıyla” diyerek imza atmaları olacak.
Gelelim HABOM’un Teknik A.Ş adı altında yeni yapılanma isteğine;
Bu konu, daha çok yeni ve henüz tartışılıyor. Görülen odur ki; THY’nin üst yönetimi de aynı işi yapan farklı şirketlerden rahatsız. Benim daha önce yazdıklarım gibi, aynı iş kolunda aynı şirketin çatısı altında farklı ücret ve sosyal haklarla iş barışı sağlanamayacağını görmüş olmalılar, diye düşünüyorum.
Ayrıca; bildiğiniz gibi, Teknik A.Ş HABOM’dan fatura karşılığında teknisyen kiralıyor. Kiralanan bu teknisyenler, yasa gereği 18 aydan fazla kiralandıkları yerde çalışamıyorlar. THY, kiraladıkları personeli değişik sistemlerle bir orada bir burada göstererek, günü kurtarmaya çalışıyor. Bu birleşme isteğinin bir nedeni de bu olmalı.
Ancak, konu bayağı çetrefilli.
Öncelikle HABOM, şu anda işyeri olarak metal iş kolunda gösterilmiş ve orada Çelik İş Sendikası toplu iş sözleşmesi yapmış durumda. Teknik A.Ş’de ise; toplu iş sözleşmesi yürürlüğü sona ermesine 120 gün kala, yeni bir sendikal mücadele de orada başlayabilir.
Neden mi?
TC Çalışma Bakanlığı, 2013’ün Temmuz ayında uçak bakım işyerlerini, metal iş koluna sokmuştu. Hava-İş’ in eski yönetimi, bu maddeye hemen Danıştay nezdinde karşı dava açmıştı. Şu anda bu dava Hava-İş’ in yeni yönetimi tarafından takip ediliyor mu, edilmiyor mu, bilemiyorum. Ancak, ettiklerini düşünüyorum.
Bu dava kaybedilirse, Teknik A.Ş’de resmen HAK-İŞ’e bağlı Çelik İş veya onu beğenmiyorlarsa, Türk-İş’e bağlı Türk Metal örgütlenmek isteyecektir. Tabii bir de DİSK’e bağlı, işçiden yana sendikacılık yapan Birleşik Metal İş Sendikası da var. Hava-iş, Teknik A.Ş’de sözleşmeye giremeyecektir. Bu davanın sonucu nasıl biter? Birlikte yaşadığımız bu günkü yasal zeminde; neyin haklı, neyin haksız olduğunu kestirmek güç.
Teknik A.Ş ile HABOM un birleşmesi için işveren bence Danıştay’ın bu davayı sonuçlandırmasını bekleniyor.
HABOM’da üç senelik bir sözleşme yapılmış ve imza altına alınmış. Şu anda HABOM çalışanları; Hava-İş’e bile üye olsalar, toplu iş sözleşmelerinin bitişine kadar, haklarında hiçbir artış olmaz. Bu, ancak HABOM şirketinin tamamen ticari faaliyetlerinin son ermesi, yani şirketin tamamen kapanması ile belki mümkün olabilir. Ancak THY’nin ek bir protokol eşliğinde bir iyileştirme yapma olanağını yok saymıyorum.
Bu konu, henüz oluşum durumunda. Sizlerin bireysel olarak, yapacağınız bir şey yok. Ancak, gönül ister ki; uçak bakım, metal iş kolundan çıkıp, asıl olması gereken taşımacılık iş koluna dönsün. İşin doğrusu budur. Ancak, ülkemizde “doğrular” değişken oluyor.
HABOM çalışanları adına, tüm bu sayılan nedenlerle başarısız bir toplu iş sözleşmesi yapıldığı bir gerçek. Olur, da Danıştay uçak bakımın taşımacılık iş kolunda olmasını kabul eder ve uygulama değişir ve HABOM resmen kapatılıp Teknik A.Ş’ye geçiş başladığında, ikinci bir tuzağa dikkat edin…
Nedir bu tuzak;
THY, ucuz iş gücü istiyor! Ucuz iş gücü mantığında bu birleşmeye baktığımızda; olası bir HABOM-Teknik A.Ş birleşmesinde, Habom’dan gelen çalışanlarına farklı bir skalada ücret ödemek isteyeceklerdir. İşte tehlike budur. Hava-İş in imzalamayıp HABOM un şirket olmasına neden olan bu konuda, Hava-İş in yeni yönetimi ne yapacak? Birlikte göreceğiz.
Bu tehlike ancak birlik ve beraberlikle aşılabilir. Olası bir birleşmede ve iş kolunun değişmesi durumunda size gelip,” üye yapalım” diyen Hava-İş temsilci veya yöneticilerinin, üye ol teklifinden önce, onlara, Teknik A.Ş’nin mevcut ücret skalasının altında oluşturulan bir skala istemediğinizi net bir şekilde açıklayın. Teknik A.Ş deki mevcut ücret skalası ve tabii ki sosyal haklar aynen geçerli olduğunda iş barışı sağlanır. Pantolon uyduramadık bari gömlek verelim tarzı Mahmutpaşa oyunlarına gelmemeniz lazım.
THY neden mi ucuz iş gücü istiyor?
Ülkemizin havacılığı, sadece yolcu ve kiralık uçak sayısına göre tanımlanıp belirli işi bilmeyen çevrelerce başarılı olarak gösterilirken, uçak bakımlarında istenilen düzeyde maddi kazanç yakalanamadığı bir gerçek.
Türkiye’deki uçak bakım tesislerinin, rekabet ettikleri ülkeler Ortadoğu ve Uzakdoğu gibi ucuz bakım yapan ülkelerdir.
Bir başka örnek vermek gerekirse, bizim yöneticilerin anlayacağı bir dille THY’nin altı kaval üstü şişhane.
5 yıldıza aday olan THY; Business Class uygulamaları, Kobi ve Messi’li reklam kampanyaları, menüsündeki hamsili pilavı ile öne geçemez. Bu uygulamaları ben; çok şık bir takım elbise altına giyilen, eski-püskü boyasız ayakkabılı görüntüye benzetiyorum. O ayakkabı, o elbisenin altında resmen bağırır… Ya, elbisenle ayakkabın iddiasız olacak, ya da, elbisene verdiğin önem kadar ayakkabına da önem vereceksin. Başka yolu yok…
Lufthansa gibi, bakımınla da övünsenize! Lufthansa bakım tesisleri, bizim verdiğimiz bakım fiyatlarından en az %20 fazla teklif sunup, iş alabiliyorsa, oturup biz nerede yanlış yapıyoruz demeniz gerek. Kusura bakmayın ama, bakım kalitesinde hala Avrupa’nın çok gerisindeyiz. Onu bunu bırakın, Lisans bile verebilmeyi beceremeyen bir ülkeyiz. EASA kurallarını yazmış, yollamış ve size sadece bu şartları yerine getirin diyor. Bizler ise o şartları bile uygulayamıyoruz.
Kaliteli bakım, aslında ucuz olan bakımdır. Kaliteli bir bakım; o uçağı bakım sonrası kolay, kolay yere indirmez ve tasarruf sağlar. Lufthansa’ya pahalı bakım yaptıran şirketler enayi mi sizce? Bence o şirketler akıllı yöneticilere sahip şirketlerdir. Ucuz etin yahnisinin yenmeyeceğini bilen kimselerdir. Bakın şimdi, Hangarlarımız gerçekten muhteşem. Yurt dışında HABOM gibi modern bir hangar görmediği söyleyebilirim. HABOM hangarını ziyaret ettiğimde, gerçekten iftihar etmiş ve bizim zamanımızda da bu tür hangarlar olsa ve bir buralarda çalışabilseydik diye içimden geçirmiştim.
Keşke bu bakım konusu sadece hangara endeksli olsaydı. Bizler bu inşaat ve yatırım işlerini gerçekten iyi yapmaya başladık ama, insana yatırım sıfır. Bu dev, modern tesisleri yönetebilecek seviyede yöneticimizin olduğunu sanmıyorum. Bu gerçekten mükemmel tesisleri, hemşeri, arkadaş, partili, yandaş, dindaş, vb… Kriterler içeren kişilerle doldurup yönetmeye kalkarsanız, bugün görüldüğü üzere kar edemez ve kaliteli iş üretemediğinizden ucuzcu bakım tesisleri arasında yer alırsınız.
Çalışanlara; “kar edemiyoruz, piyasa kötü. Tasarruf önlemleri almamız gerek” derken, bu tasarruf önlemlerini, sadece alttaki mavi yakalılardan çıkartmamalısınız. 2013-2014 senelerinde yaptığınız gibi yöneticilere özel olarak verdiğiniz iki net maaş tutarındaki KIRBAÇ (*) primini vermemelisiniz. Makam arabaları ile işe gidip geleceğinize evinizin otoparkında yatan araçlarınızı kullanmalısınız. THY’nin üst düzey yöneticileri de arada sırada yemekhane rezaletini görmek için oralarda yemek yemeli. Yemeli ki, çalışanlara verilen yemeğin kalitesini görebilsinler. Oturduğunuz Sırça köşkünüzden bunları görmeniz mümkün değil.
Kısaca; çalışanlar sizin gerçekten şirketi düşündüğünüze yürekten inanacak? Aidiyet duygusu yaratamadığınız takdirde inanın ki ne yapsanız boş.
(*) Kırbaç sistemi: Çalışma hayatında az ücretle çok iş üretilebilmesinin sağlanması için gerekli olan Mobbing ve ceza uygulamaları ile çalışanların bezdirilmesi.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir