Hiç aklıma gelmezdi! Bir havayoluna gireceğim, yıllarca günlerimi gecelerimi havada geçireceğim, diyar diyar gezip dostlar edineceğim, sonra da onların özlemi ile hasret çekeceğim aklımın ucundan geçmezdi.
Yaşadıklarımızın çoğu aslında hiç aklımıza gelmeyenler.Tiril tiril üniforma içindeyken, herkes gıpta ile dönüp bakarken, gülümserken, şimdi Facebook’da gördüğüm iğrenç görüntüler kabustan beter.
Nasıl bir havacılık anlayışı, ya da hangi amaçla havayolunda çalışmayı seçmişler anlaşılır gibi değil.
İngiltere, Amerika, Malezya, Yeni Zelanda uç noktalarda seyrediyor. Polis eşliğinde uçaktan indirilen alkollü kokpit üyeleri, kucağında şişme bebekle resim çektiren veya porno yıldızını davet edip dizine oturtan pilotlar, ağzındaki suları yolculara fışkırtan kabin memurları, yolcu yemeklerini gizliden aşıranlar, başüstü dolaplarına tırmanıp tweetter’dan paylaşanlar, daha neler ve neler….
Batı dünyası da kendi özgeçmişini özlüyor olmalı. Sık sık eski yıllara ait kabin memuru resimleri İngiliz ve Amerikan medyasında yer alıyor. San Francisco Havalimanı’nda eski üniformaları sergileyen bir müze bile açtılar “Fashion in Flight- Vintage Attandent Uniforms”.
***
En konforlu seyahat aracı uçak. Uçakla yolculuk büyük bir ayrıcalık. İkinci Dünya Savaşı bitmiş bitmesine ama soğuk savaş başlamış. Kokpit üyeleri şık üniformaları ve şapkaları içinde birer kahraman. Şık gözlükleri ile ortalığı yakıyorlar. Hostesler still sahibi. Bir havaalanından topluca geçerken hangi havayolu olduğunu herkes biliyor ve hayranlıkla izliyor. Air France, KLM, British Airways ve 60’lı-70’li yıllara damgasını vuran nostalji havayolu Pan Am.
Uçaklarını ‘clipper’ olarak adlandıran, mavi küre şeklinde amblemi ile en görkemli havayolu. Üniforma ve aksesuarlar çok şık. Kabin ekipleri; yüksek okul, üniversite mezunu ve emergency durumlar için temel eğitim almış kişiler.Vuslat o kadar arttı ki, 60’lı yıllarda geçen bir drama yaratmaya karar veren yapımcılar yeni bir senaryoya imza attılar. Eski Pan Am çalışanlarının ve yolcuların yardımı ile hostes ve kaptanların yaşam öyküleri, dönemin olayları ile harmanlanarak bir dizi oluşturuldu ve 2011-2012 yıllarında o dizi çok tuttu.
Pan Am 1991’de battı. Pek çok teşebbüs durumu kurtaramadı ama hiç de unutulmadı. Her fırsatta eski çalışanlar ve yolcular ile yapılan söyleşiler, Pan Am logolu çantalar, aksesuarlar hala revaçta.
***
Türk Hava Yolları’nın Pan Am ile ortak noktaları çoktu. Eğitim kitapları dönemin Amerikan koleji mezunları olan kontrol kabin memuru camiası tarafından Türkçe’ye çevrilerek basıldı. Eğitim Müdürlüklerinde, teksir edilerek çoğaltılan kitaplarla; sivil havacılık ve ikramlarla ilgili her tür bilgi kabin memuru adaylarına dağıtıldı.
Filoya katılan kiralık B.707 uçaklarından mavi küre şeklindeki Pan Am amblemleri sökülmedi. 707’ler hangar gibi büyük, karanlık ve soğuk uçaklardı. Ön ve arka kapılar açıldığında kabin içi rüzgarla dolar, yolcu tir tir titreyerek karşılanır, Pan Am’cıların ayaklarına kadar battaniyelere sarılarak “hoşgeldiniz” karşılaması yaptığı anlatılırdı.
Battaniyeli karşılama THY için olacak şey değildi elbet ama ayakkabıların arka galley fırınlarında ısıtıldığını da yöneticiler bilmezdi.Pan Am’ı kafamızda çok fazla büyüttüğümüzü Frankfurt’da keşfettik. ABD’den gelen ve dönen ekiplerle aynı oteldeyken; gelenlerin ayakkabıları fora edip, bar sandalyelerine yalınayak nasıl tünediklerini ve üniformalı şarap içtiklerini hayretle seyrettik. Frankfurt Am Main’deki uçağa yetişecek kokpit personeli de kelepir Alman deterjanlarını devasa boyutlardaki kutularla sürükleyerek Amerika’ya taşıyorlardı.Pilotlar çok yaşlıydı veya çok kırışmıştı yüzleri. Ray Ban Aviator gözlükler havalıydı ama yorgun yüz ifadesini kapayamıyordu.
Kısacası hiç bir şey filimlerdeki gibi büyülü ve muhteşem değildi.
***
70’lerde Türk Hava Yolları uçaklarına aranıp taranmadan binilir, uğurlayanlar aprona kadar gelir, mendil sallar, ağlar, balkondan veya restorandan uçakları seyredenler Oleyis’in menülerini tadarlardı ama o sahneler eski flimlerde kaldı.
Türkiye’deki önemli VIP uçuşlardan birisi; Papa 6. Paul’ün devlet başkanı sıfatıyla dönemin cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın konuğu olarak 25 Temmuz 1967’de İstanbul’a gelmesi.
İlk defa bir Papa, Türk topraklarını ziyaret ediyor. Türk basını birinci sayfalardan haber yapıyor:
“Papa kırmızı pelerini, başlığı ve ayakkabıları ile uçaktan inip Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın elini sıktı. Merasim kıtasını selamlayarak milli marşları dinlerken, başlığı rüzgardan uçtu. Törenin ardından Harbiye’deki Vatikan temsilciliğine geçti ve ilk duasını burada, St.Esprit Kilisesinde yaptı”.
Aynı gün Papa 6. Paul’ İstanbul’dan İzmir-Efes’e uçakla seyahat ederken kendisine ve ekibine Viscoint uçağının First bölümünde şarap ikram edilir. 1967’nin en konforlu uçağı Viscoint’ın VIP yolcular için arkada kuyruk kısmında, galley’e bitişik bir bölümü vardı. İki taraflı perde ile, uçağın orta ve ön kısımlarından ayrılmıştı.
Uçakta çekilen fotograflar gazetelerin ön sayfalarındaydı. Resimlerde stewart beyaz ceket ve beyaz eldivenlerle servis yapıyor.
Fotograflar uzun yıllar siyah-beyaz yayımlandı reklamlarda. Genel Müdürlük ve Uçuş İşletme binalarının duvarlarını süsledi. Sonra da arşive kaldırılmış, çoğu yok olmuş. Biz böyleyiz işte!
Türk Hava Yolları inişli çıkışlı yollardan geçti, büyüme ile rekora doymadı. Kıtalar arası yeni sosyal ve siyasi açılımlar sağladı. Büyüme ortalamalarını ve kapasitesini katladı, Avrupa’nın en iyisi seçildi. Eski günleri anlatarak, izleyerek geçmişi özlemle anmak da biz emeklilere kaldı.
Meral Döşemeciler