Geçtiğimiz pandemiden yeterli dersler çıkarıldı mı? Acının ve ölümün rengi var mı?

Geçtiğimiz pandemiden yeterli dersler çıkarıldı mı? Acının ve ölümün rengi var mı?

 

Değerli Okurlar,

Geçtiğimiz son 5 yılda dünyada yaşanan pandemi nedeniyle bütün ezberler bozuldu. O dönemin yarattığı sosyal ve ekonomik travmaları toplum olarak halen aştığımızı düşünmüyorum. Ekonominin kötü gidişatını yalnızca siyasi ya da bürokratik gerekçelerle izah edemeyiz. Pandemiden sonra zamlardaki rekabet yarışı ve serbest piyasa ekonomisinin vahşi acımasız yüzü ile ortaya çıkan ahlaksız düzen, toplumun üzerine karabasan gibi çöktü. Birbiri ile yarışırcasına yükselen kira ve konut fiyatları, fırsatçıların piyasaya sürdüğü sanal karaborsalarla gıda ve temel ihtiyaç sektörlerindeki kuyruklar, henüz asgari ve emekli ücretlerine zam yapılmadan, tüm etiketlerdeki 2-3 misli zamlarla, ahlaksızlığının ahlaksıza kar kaldığı acayip bir dönem yaşadık.

Enerji piyasalarındaki en ufak hareketlenmede bile yahut en rutin doğalgaz ve elektrik zammı bile henüz faturalara yansımadan acımasızca her sektöre bu zamlar yansıtılmadı mı? Pandemi refleksi ile herkes tutturabildiğine tutturabildiği kadar zam yansıttı. Açıkçası bilinç altlarındaki tüm ahlaksızlığın ve fırsatçılığın her yüzünü dibine kadar yaşadık ama arlanmadık. Artık kontrolsüz bir mağduriyet zincirine birbirimizi ekleyerek durumu kabullenmeye çalışıyoruz. Artık kiracısına zam yapmayanı enayi, aynı anda çok yüksek kira ödeyeni mağdur görecek kadar da iki yüzlü bir vicdanı kanıksamaya başladık.

En basit hali ile maske ve dezenfektan furyasından voleyi vuramamış her tüccarın, kendini büyük ikramiyeyi son bir iki rakamla kaybetmiş gibi hissetmesine ne diyeceğiz. Özetle toplumun fırsatçılıktan fırsat devşiremediği, sömürüldüğü kadar sömüremediği için mutsuz ve depresif olduğu bir garip zamanlardayız. Kapanan işyerlerini, işsiz kalan milyonlarca insanı ve çöken birçok sektörü, artık konuşan düşünen eksikleri ile yüzleşen bile yok. Kripto para ile herkesi sosyal denek gibi bir yandan evinde ölüm ve virüs korkusuyla tehdit ederken, öte yandan sanal bir zenginlik hayali ile çifte kavrulmuş halde yolmadılar mı?

Depremde yardım amaçlı verilen çadırları çalanların, savaştan kaçanları göçmen borsasında pazarlayanların, hak hukuk adalet derken en babasını ilk fırsatta yapanların olduğu ahlaksız düzeni bir kez dahi sorgulayamamışken… Kendi iğrençliklerimizle yüzleşemeden, vazgeçtim bedelini ödemekten bari her yaptığımızın kendimize geri dönen trafiğini fark edememişken, Allah bu topluma bir de maymun çiçeği pandemisi yaşatmasın. Yoksa hakikaten maymundan gelip maymuna gittiğimize bende inanmaya başlayacağım.

Evinde aylarca kısa çalışma ödeneği ile geçim kaygısıyla kıvrananlar, işyerine kilit vurup iflas ağıtı yakanlar… Teşviklerle, depremlerle devletin kasasından eksilenlerin bugün yüksek vergilerle, fahiş zamlarla ödemeye mahkûm edilen zavallı insanımız, umarım dersini yeterince almıştır. Şimdi kendi ülkemizde kendi havayolu şirketlerimizde siyasi yahut kişisel hesaplarla çıkaracağınız yaygaraların bence bedelini ne kadar ağır ödeyeceğimizi bir kez daha düşünün. Yeniden aynı kâbusları yaşamaya ve ülkece kendimizi batırmaya hazırsanız elinizden geleni ardınıza koymayın.

Bu öyle üç beş yöneticiden ya da döviz kur krizinden şikayetlere benzemez. Zaten bıçak sırtı bir ekonomiyi hem de bu kadar büyük savaş ve krizlerin eşiğinde hiç kimse ayakta tutamaz. O zaman ne oy verdiğiniz partilerin ne de eleştirdiklerinizle destek verdiklerinizin bir anlamı kalmaz. Bakın Gazze’ye akan kanın dinmeyen acının rengi var mı? Bakın Ukrayna’ya savaşın kirli oyunların sınırlardaki öksüz çocukların dininin önemi var mı? Doğu Türkistan’daki soydaşlarımızın uğradığı işkence ve zulmün, Afrika’da açlıktan ve siyasi istikrarsızlıklardan dolayı ölenlerden ne farkı var.

Bu çağda herkesin tüm dinlerden, tüm dillerden ve tüm farklıklardan soyutlanmış ve arınmış halde ahlaksızlığı ve adaletsizliği sorgulaması gerekmiyor mu? İşimizde, soframızda, yaşadığımız coğrafyada en büyük sorunumuz bu değil mi? Bizi yönetenlerden adımıza karar verenlerden en çok şikâyet ettiğimiz en çok da bundan değil mi? Bunun için dinler, bunun için siyasi rejimler, bunun için kanunlar ve yönetmelikler birbiri ile savaşıp çelişmiyor mu?  Ölümlerin, sınırların ve birbiri ile acımasızca savaşan küresel aktörlerin en büyük meselesi bu değil mi? Daha ahlaklı ve daha adil bir dünya için önce kendimize haksızlık etmeyelim. Ülkemize ve sektörümüze ahlaksızca dedikodularla zarar vermeyelim. Hali hazırdaki sorunlarımız bence ziyadesiyle bize yetiyor.

Emekliliği gelenlerin, taşerondan kadroya geçenlerin, haksız ve adaletsiz uygulamalarla işinden mesleğinden soğuyanların, vahşi egoların altında mobbingle, baskıyla çalışanların, ağır geçim ve yaşam koşullarının altında kıvrananların dertleri hepimize yetmez mi?

Hepinize sağlık ve huzur ile daha adil ve ahlaklı bir hafta diliyorum…

Exit mobile version