Sevgili okurlarım;
Öncelikle geçen hafta yazdığım “ Pilotların TSK’ya dönmesi” başlıklı yazımdan sonra beni arayarak tebrik eden TALPA yönetimine ve birçok pilot kardeşime teşekkür ediyorum.
Bu hassas konuyu yazarken çok zorlanmıştım. Ülkemizin içinden geçtiği sancılı süreç, beka sorunu ve siyasi istikrarsızlıkların hüküm sürdüğü bir zamanda, kullanacağınız her kelime veya kurduğunuz herhangi bir cümle yanlış anlamalara sebep olabilirdi. Bu nedenle gerçekten çok zorlandım.
TALPA organizasyonunda 20-21 Haziran 2019 tarihlerinde yapılan çalıştayın başarılı geçtiği bilgisini aldık. Aldığımız bilgi doğrultusunda, çalıştaya katılımın yüksek olduğu SHGM başta olmak üzere havayollarımızın üst yöneticilerinin ve baş pilot seviyesindeki uçucuların hemen hemen hepsinin katılımın sağlanması önemliydi.
Ülkemizin en büyük havayolu olan THY’nin yönetim kurulu başkanı İlker Aycı’nın, pilot sıkıntısının kendi şirketinde bile had safhada olduğu bir dönemde pilotlarının TSK da görev yapmasını desteklemesine çok şaşırdım diyebilirim. Bu desteği, iyi niyetli bir yaklaşım olarak değerlendirdiğinizde kayda değer bulacaksınız.
TALPA bu çalıştay sonrası, pilotlarımıza mutlaka daha detaylı bir sunum yapacaktır diye düşünerek konuyu fazla uzatmadan yeni konuma geçmek istiyorum.
Tabii ki konumuz yine çalışanları kapsıyor. Benim gözümde havacılık sektörümüzde maaşlı çalışan her kişi işçidir. Bu nedenle yazı konum hemen hemen tüm çalışan kesimi ilgilendirmekte.
Geçen hafta köşe yazarımız Ali Gülçiçek’in yazısında Türk sendikacılığı masaya yatırılmış ve birbirinden farklı üç ayrı konfederasyon çatısı altında (Türk-İş, Hak-İş ve DİSK) faaliyet gösteren sendikaların durumu anlatılmıştı. Bilhassa en sessiz sendika olarak gözlemlediğim HAK-İŞ’in, işten atılmalara başkaldırması benim için büyük sürpriz oldu.
Hak-İş gibi ılımlı ve işveren ile sıcak ilişkiler kurabilen bir sendikanın bir anda başkaldırarak işten çıkartmaları protesto etmesi umarım aidat kaybı nedenli değildir. TGS’de neden sendikal yapılanma olmadığını daha önce yazdığım makalelerde belirtmiş ve bir an önce sendika üyesi olmaları gerektiğini yazmanın yanı sıra hatırlayacağınız üzere, sendikaların yaptığı toplu iş sözleşmelerindeki başarısızlığı görüp kapatın bu sendikaları diye yine çok sert bir makale daha yazmıştım.
Bu iki farklı görüşün altında yatan gerçek, sendikasızlığı önermek değil, sendikacılığın içine düştüğü veya düşürüldüğü duruma isyan eden serzenişimdi. Hala da aynı düşüncedeyim. Mevcut sendikacılık bu şekilde etliye sütlüye dokunmadan, “al gülüm ver gülüm” mantığında seyredecekse bence kapatılmalıdır. Çalışanların aracı kuruma değil gerçek sendikaya ihtiyacı var.
Bir zamanların en saygın kurumu sendikalar şimdi sevilmeyen ve istenmeyen duruma getirildiler. Her ne kadar TGS’de neden sendika yok demiş olsam da şimdi düşünüyorum da ha sendika olmuş ha olmamış fark etmeyecekti. Nasıl olsa işveren ne veriyorsa sendika ancak o kadar alabiliyor.
Hak-İş konfederasyona bağlı Çelik İş’in imzaladığı toplu iş sözleşmesindeki rezilliği tekrar anlatacak değilim. Enflasyon farkı+ senelik 1,1 zam:) Hem de toplu sözleşme 3 senelik yapılmış iken:) Bu sözleşme, Türk sendikacılık tarihinin yüz karasıdır. Tabii ki o aldıkları %1,1 lik zammı da sendika aidatı olarak geriye verdiklerinde, üç senelik toplu iş sözleşmesi neticesi sıfır zam olarak karsımıza çıkacaktır.
İnanın ki aklıma geldikçe gülüyorum. Bu rezillik iyi ki benim çalışma yıllarıma rastlamadı. Çok ama çok çekerlerdi benden… İmza atamazlardı inanın ki attırtmazdım…
Yavaş yavaş konuma giriyorum.
Hani bu Çelik İş henüz Teknik A.Ş ye atanmadan önce, bir toplu iş sözleşmesi yapılmıştı. Bu sözleşmeden hemen sonra yani gerek işveren ve gerekse sendika yetkilileri tarafından imzalandıktan sonra Bay Ahmet Karaman bir genelge ile toplu iş sözleşmesinde düşünüp te yapamadığı uygulamayı devreye soktu. Ancak, genelge ile yayınlanan bu uygulama YASAL değildi.
Bay Ahmet Karaman imzalı bu genelge yasal olmayınca itirazlar oluştu. Malumunuz olduğu üzere, Toplu iş sözleşmesi yapılan işyerlerinde tek taraflı uygulama yapılamaz. İşveren ve sendika tarafları karşılıklı masaya oturur ve her maddeyi tek tek değerlendirdikten sonra imzayı basarlar.
Kısaca sen tek taraflı, ben yaptım oldu mantığında sendikaya bile danışmadan çalışanların kadroları ile oynayamazsın. Bay Ahmet bunları bilmiyor muydu? Tabii ki biliyordu ama ya tutarsa diye genelgeye bastı imzayı.
Bu genelgeyi görür görmez uygulanamayacağını yazmış ve sendikanın mutlaka buna itiraz edeceğini yazmıştım. Öyle de oldu. Sendika yönetimi, tek taraflı imza ile yazılan ve uygulanmaya başlayan genelgeyi mahkemeye taşıdı.
Bu aşamadan sonra olanları zaten hatırlıyorsunuzdur.
Bildiğiniz gibi genelge mahkemeye verildi ve anında kazanıldı. Dava kazanılınca, Teknik A.Ş yönetimi aynı saçma genelgesini bu sefer Yargıtay’a taşıdı. Tabii ki baştan itibaren kanunsuz yapılan ve uygulamaya konan genelgeye Yargıtay da “Hayır, yapamazsın” diye cevapladı.
Sendikanın açtığı dava tespit davasıydı diye biliyorum. Tabii ki Yargıtay bu tek taraflı imzalanmış ve toplu iş sözleşmesi maddesine aykırı olan genelgeye uygulayamazsınız diye cevap verdi.
Şu anda bu konu henüz ortada. Bu konunun tekrar mahkemeye gidecek bir durumu yok. İşveren Yargıtay kararına yorum yapamaz. Genelge ile mağdur edilen kişilerin eski kadrolarına dönmesi ve şimdiye kadar bu saçma sapan uygulama ile kaybedilmiş haklarını derhal almaları gerekiyor.
Teknik A.Ş’ nin sendikası Çelik İş Yargıtay kararından sonra konuyu mutlaka işverenle münazarasını yapmış olmalı. Bu münazara sonrasında, yanlış ve yasal olmayan bir uygulama ile kadroları değişenler hemen eski kadrolarına alınmalı ve şimdiye kadar olan tüm mağduriyetleri giderilmeli.
Ancak her nedense Çelik İş, genelge mağdurlarından imza toplamaya başlamış. İşverenin Yargıtay kararı da ne oluyormuş, istersem uygularım istemezsem uygulamam demeye hakkı yok. O halde ne yapmalı? Öncelikle tüm mağdurları eski kadrolarına aynen koymalı ve ilgili kadronun maaşını vermeli.
Bana ulaşan mağdur teknisyen arkadaşlar sendikanın bu imzaları neden topladığını soruyor. Bende bilmiyorum, cevap veremiyorum. Çelik İş işverenle görüşüp te hayır cevabı da almış olamaz. Anlayamadım gitti… İmzalayalım mı diyen teknisyen kardeşlerime cevap veremedim. Avukata imza verip şirketi mahkemeye mi verecekler bilemiyorum. Teknik A.Ş genelgeyi Yargıtay’a rağmen uygulamaya nasıl devam edebilir ki? Muz Cumhuriyetimi burası?
Hadi diyelim ki Teknik A.Ş işvereni Yargıtay kararını uygulamayacağım dedi. Bu sefer THY’nin yönetim kurulu başkanı var. O makama kadar konuyu taşıyabilirler. Sendikanın silsile yolunu takip etmesine gerek yok ki… Bay Ahmet hayır diyorsa, İlker Aycı beye giderler anlatırlar. İlker Beyin hayır diyerek Yargıtay kararına karşı çıkacağını hiç ama hiç sanmıyorum. Aklın yolu bir nede olsa.
Bu yolların hepsi denendi mi? Yargıtay’ın Gerekçeli kararının sendikaya ulaştığını biliyorum. Alın mahkeme kararını ve çıkın doğru Yönetim Kurulu başkanına… Yönetim kurulu başkanı Hayır mı diyor? Yargıtay kararını kabul edipte, saçma genelgenin uygulanma tarihi ile bugün arasında ki farkları da vermesi gerektiğini anlatmaya gerek bile yok. O karar her ne kadar tespit davası ise de madem Yargıtay bu uygulamayı yapmamalıydın demiş o halde maddi mağduriyetlerinde çözümünü istemiş oluyor.
Çelik İş’i anlamak çok zor. Ketum bir tutum sergiliyorlar. THY yönetim kurulu başkanına çıkmadan Bay Ahmet’in sözü ile hareket etmek olmaz ki… Ahmet Beye çıktınız da ben Yargıtay kararını uygulamam mı dedi? Mümkün mü bu…
Bir mahkeme konusu duydum. Çelik İş mağdurlardan imza topluyormuş. Neden ki… Bu imza ile ne yapacaksınız… Oldu ya benim anlayamadığım bir konu var ve mahkemeye açtınız. Tüzel kişiliğinizle mahkeme olmayabilir o halde mağdur olanlardan imza toplayalım mı diye düşündünüz.
Kişiler olarak mahkemeye gidilmek zorunluluğu varsa herkesten imza toplamaya gerek yok ki… Bir kişi dava açar kazanınca diğerleri o davanın sonucunu emsal gösterip alacağını alır. THY %100 kaybedeceği bu davaya girip te boşu boşuna vekâlet ve mahkeme parası ödeyecek değil ya
Hatırlar mısınız bilmem. THY Teknikte çalışırken, yanlış uygulama yapıyorsunuz diyerek maliye bakanlığına dava açmıştım. Tazminatlardan vergi alınmaması için açılan bu davayı ben kazandıktan ve Danıştay dan geçirdikten sonra arkadaşlardan vekalet toplamıştık. Kısaca kobay ben olmuştum.
Maliye bakanlığı aleyhine şahsi olarak açtığım ve kazandığım davadan sonra emsal dava açılarak binlerce kişi dava açtı ve hepsi de kazanarak paraları aldı. Ancak ellerinde kazanılmış emsal karar vardı.
Sendika eğer THY aleyhine dava açacaksa bir kişi ile açsın bir kişi kazanırsa diğerlerine de aynı karar,emsali olduğundan uygulanacaktır. Ayrıca bu genelge uygulamasından sonra emekli olanlar olmuştur. Emekli edilen arkadaşlardan bir tanesinin davası takip edilsin yine yeter.
İşverenin önüne yüzlerce imza koymada neyin nesi oluyor yahu… Fişletmeyin çalışanları…