FIRTINA ÖNCESİ SESSİZLİK…

Değerli okurlar, bayram öncesi önce anlaşıldığı açıklanan sonra anlaşılmadığı anlaşılan THY-Hava İş görüşmesinden sonra ortalık sessizliğe gömüldü. Anlaşılan sendikamız, “nasılsa Ağustos ayı çalışma programı çıktı, bu ay da böyle geçsin önümüzdeki aylara bakalım” diye düşünüyor. THY de “Kısa çalışma bir ay daha uzadı, devlete yıkılıp 1 ay daha çalışanın üzerinden tasarruf edelim.” yaklaşımında… Arada yanan yine çalışanlar oluyor.

BIÇAĞIN KEMİĞE DAYANMASI MI BEKLENİYOR?

Yükün tamamı çalışanların üzerinde. İşveren çalışanlar üzerinden bir baskı oluşturma planını uyguluyor. Çalışanı açlığa mahkum et, belirsizliği devam ettir, dayanacak gücü kalmasın, en sonunda sendikaya gidip aklına yatmasa da bir şekilde protokol imzalamasını istesin. Herkesin evi-barkı , kenarda köşede parası yok ki… THY personelinin çoğunluğu aylık yaşayan insanlar. Aldığı parayı kiraya, zorunlu giderlere, çocuğun okul parasına verdiğinde sıfıra sıfır elde sıfır… Her ay bir kısım parayı özellikle ikramiyeleri ayırıp  bir araba aldıysa ne mutlu… Dolayısı ile, 5 aydır devam eden bu kıskaca daha fazla dayanması artık mümkün değil. İşte o dayanma sınırına gelmesini bekliyor THY. Öyle bir noktaya gelecek ki, çalışanlar “yeter artık, gidin bir protokol imzalayın, ne olacağımızı bilelim.” diyerek sendikaya baskı yapacak, sendika da “Peki siz istediniz, içime sinmiyor ama daha fazla mağdur olmamanız için imzalıyorum.” deyip işin içinden sıyrılacak. Bakın bunun örnekleri daha önce de yaşanmıştır THY’de. TİS görüşmelerinin haddinden fazla uzaması sonucu mağdur olan üyelerin sendikayı faks yağmuruna (o zamanlar mail falan yoktu.) tutarak anlaşmaya zorladığı dönemleri gördük. Ne olacak sonunda? İşçinin haklarını aslanlar gibi savunan sendika, işçiden gelen baskıyla sözleşmeyi imzalamış, sütten çıkmış ak kaşık olacak. İşveren, dediğine gelindiği için mutlu…. “Bu insan onuruna yakışmayan protokolü biz imzalamazdık ama siz istediniz.” diyen sendika daha da mutlu… Suçlu kim? Çalışanlar…

Baksanıza sendikanın söylemlerine…”Toplu Sözleşme vazgeçilmezimizdir. Toplu sözleşmedeki haklarımızdan feragat etmeyeceğiz.” Eee, madem TİS’ten feragat etmeyeceksin, iki satır aşağıda yazan “% 25- % 40 arasında indirime razı oluruz.” şartı ne oluyor ? Onu geçtim. Bu oranların başına koyduğunuz “üyelerimizin onaylaması halinde” ifadesini, geceyarısı İlker Aycı ile buluşup işi kotarmanızı nasıl bağdaştıracağız? Ne zaman soracaktınız üyelerinize? Gece anlaş, ertesi gün öğlene imza için randevulaş ! Nasıl olacak(tı), anlamadım… İşin özeti, işveren çalışanların sabrını test ediyor. Bir noktaya gelip pes edeceklerini düşünüyor.

HER GECİKİLEN GÜN PROTOKOL ŞARTLARI KÖTÜLEŞECEK.

Bu noktada sendikanın ciddi hatasını(!) atlamayalım. HAVASEN’in bildirilerinde belirttiği gibi, bu iş Pandeminin başında protokole bağlansaydı, süreç daha az mağduriyetle atlatılırdı. En azından geçen 5 aylık dönemde işin adı konulur, herkes ne alacağını bilirdi. Maalesef 5 ayda ciddi kaybı var her çalışanın. Şu anda bile bir protokol yapılıp süreç açıklığa kavuşturulabilir. Gecikilen her gün, her hafta, her ay işçinin kaybı katmerleniyor. Yarın turizm mevsimi bitip salgın artmaya başlarsa işveren teklifini daha da kötüye gidecek şekilde revize ettiğinde Hava iş bunun hesabını nasıl verecek? Ki, işaretler gelmeye başladı. 900’lerde dolaşan vaka sayıları % 50 artarak 1300’lere oturdu. Bilim insanları, Eylül-Ekim aylarında başlayacak grip mevsimi ile birleşirse vakalarda çok ciddi artışlar yaşanacağını söylüyor. Tüm dünyada sınırlar tekrar kapatılmaya başladığında işler daha da sarpa saracak. Hava İş’in bir gün dahi kaybetmeden THY ile masaya oturması artık bir zorunluluk.

THY ise yukarıda değindiğimiz gibi, sürecin belirsizlik içinde gitmesinden memnun. Bıraksanız, Aralık sonuna kadar Kısa Çalışma Ödeneği ile süreci götürecek. Bu noktada bir inek metaforu ile işi renklendirelim.

KOMÜNİZM:

İki ineğin vardır. Devlet ikisini de alır ve sana bir miktar süt verir

SOSYALİZM:

İki ineğin vardır. Bir tanesini komşuna verirsin.

FAŞİZM:

İki ineğin vardır. Devlet ikisini de alır ve sana biraz süt satar.

BÜROKRATİZM

İki ineğin vardır. Devlet ikisini de alır. Birini öldürür. Diğerini sağar ve ardından kovayı devirip sütü ziyan eder.

KAPİTALİZM

İki ineğin vardır. Bir tanesini satarsın ve bir boğa alırsın. Sürün zamanla büyür ve ekonomi gelişir.

Hepsini satarsın ve sonra emekli aylığınla geçinirsin

İLKERİZM

THY’nin 362 ineği (uçağı) vardır. İnek başına düşen personel bakımından dünyanın en verimli(!) istihdam politikasını izler. Az işçiyle çok uçak uçurur. Maaş verir, ikramiye verir hatta çok süt aldığı için prim verir, ineklere iyi bakıyorsun diye yeri gelir ekstra zam verir. Virüs çıkınca önce ikramiyeni, sonra harcırahını, en sonunda da maaşını keser, aç kalma diye de devletten alıp sana Kısa Çalışma Ödeneği verir.

PERSONELDEN % 80, YÖNETİCİDEN % 25 İNDİRİM…

Gidişat belli, kapsamdışı ile yapılan bireysel protokoller aslında THY’nin ne yapmak istediği konusunda da yeterli ipucu veriyor. Kapsam dışı personele, “işten çıkartmama taahhüdü” verilmeksizin imzalatılan belgeler sendikalı personelin de aynı muameleye tabi tutulacağını gösteriyor. Bu noktada, kapsam dışı yönetici personelin maaşlarında ne kadar bir indirim yapıldığı sorumuz hala cevap bulabilmiş değil. Bakın şirket kayıtlarına göre, Yönetim Kurulu, Genel Müdür, Genel Koordinatör ve Genel Müdür Yardımcılarına sağlanan parasal menfaatlerin toplamı 2019 Ocak- Haziran devresinde 6 aylık olarak 13 milyon TL seviyesinde gerçekleşmiş. Aylık ortalama 2,1 milyon TL…

Bu rakama 2019 yılının 1 Temmuz günü yapılan % 6.5 ve 1 Ocak 2020 tarihinde uygulanan % 8.5 oranındaki zamları kümülatif olarak yansıttığımızda Ocak –Mart 2020 döneminde ödenen menfaatlerin 6 aylık olarak 15 milyon TL’ye ulaşması gerekiyor. Bu dönemde, sayılan zevata 6 ayda ödenen para 12 milyon TL olduğu dikkate alındığında sayın üst düzey yöneticilerin pandemide yaptığı özveri  % 25’de kalmış. Aynı dönemde personelden yapılan tasarruf ne kadar? % 80 ! Dikkat buyrun, sayılanlar taş çatlasa 20 kişi… Buna 600 kadar Müdürü, 46 Başkanı da ilave edin. Başkan Yardımcılarını da üstüne koyduğunuzda yaklaşık 700 yöneticinin % 25 özveride bulunduğu bir şirkette kalanlardan % 80 indirim yapmak olmuş mu sizce? Bu arada sayın yöneticilerin altlarındaki makam arabalarını, benzin ve otoyol-köprü paralarını, temsil-ikram harcamalarını da es geçmeyelim. Pandemi var diye işe yürüyerek gelecek değiller ya !

AİDAT VERİYORSAN HESAP SOR !

Manzara ortada… Eşitlik ve adalet anlayışından uzak, şeffaf olmayan bir biçimde yönetilen sürecin sonunda yine çalışanlar çırak çıkacak. Safiyane bir şekilde hala Hava İş sendikasının sorunları çözeceğine kendi geleceklerini kurtaracağına inanan azımsanmayacak sayıda personel var THY’de… Kaç hafta veya ay sonra imzalanacak protokolle önce üç-otuz paraya razı edilip arkasından ücretsiz izin aşamasına geçildiğini, hakların tek tek elden gittiğini, bu hakların tekrar geri alınması için uzun yıllar gerekeceğini anlayacaklar da iş işten geçmiş olacak. Çareyi yazdık, yine yazalım. Öncelikle yapılması gereken Hava İş’ten istifa ederek dayanışma aidatı ödemek suretiyle tepkinizi gösterin. Bunu ne kadar çok çalışan yaparsa, sendika o kadar çabuk oturur masaya… Belki daha az kayıpla da çıkarsınız bu hengameden… 1 Ocak 2020’den bugüne yaklaşık 7.5 ayda dolar karşısında TL’nin değer kaybı % 23, euroda ise yaklaşık % 30… Zaten para pula dönmüş, bir de üstüne kallavi indirim gelirse mendilini kapan caminin önüne koşar !

Unutmadan hatırlatayım. Sendikaya 29 Temmuz gecesi neler olduğunu, pazarlığa hangi rakamlarla oturulduğunu, gece hangi rakamlarda anlaşma sağlandığını, THY’nin sabah hangi konularda maraza çıkardığını da sorun. O zaman sendikanın rolünü daha iyi anlarsınız. Sessizlik iyi değildir, fırtınaya işaret eder. Fırtına çıktığında kimin ayakta veya hayatta kalacağı belli olmaz. Ayda 5 milyon TL’ye yakın aidat toplayan sendikaya bu paraların nerelere harcandığını sormayanların hala sendikanın peşinden gitmeleri yeteri kadar hüzün verici ama biz yazmaya devam edeceğiz.

Rüzgarsız havada dönen fırıldağın mutlaka bir üfleyeni vardır. (Eskimo atasözü)

Exit mobile version