Değerli okurlar,
3. Havalmanına taşınma 3. kez ertelendi. Yeni tarih ise 5-7 Nisan olarak belirlendi. Yetişir mi bilinmez. Hafta içi bir gazetenin internet sitesinde yayınlanan fotoğraflara bakınca bu tarih de pek gerçekleşeceğe benzemiyor. Mesela THY Operasyon Binası şeklinde bir tabelanın arkasındaki 4 katlı bir inşaata bakıyorsunuz. Bildiğiniz kaba inşaat ! Ne zaman bitecek, ne zaman ince işçiliği yapılacak, ne zaman elektrik, internet altyapıları sağlanacak, içinin tefrişi-dekorasyonu tamamlanacak?. Diğer fotoğraflara bakıyorsunuz, her yer şantiye… Teknik üniteler, hangarlar nerede?
Ama dert etmemek lazım. Baksanıza THY’miz CIP salonunu büyütmeye karar vermiş 8000 metrekareden 18.000 metrekareye yükseltmiş. Neredeyse 4 futbol sahası…E, siz de haklısınız, önüne gelen torpilliyi upgrade ederseniz, Ekonomide uçsa bile eline CIP kart verirseniz yetmez tabii…Adam uçağa binecek, zaten uçakta THY ne verdiyse yiyecek. Bafra pidesinden kebaba ne varsa beleş önüne koyuyorsunuz. Görgüsüzlük desem ağır kaçacak da, hiç mi maliyet hesabı bilmiyorsunuz birader? Verirsin atıştırmalık, aperatif birşeyler anlarım. Bu nedir Allah aşkına? 1 saat, bilemedin 2 saat sonra uçağa binecek yolcuya 5 yıldızlı lokanta hizmeti vermek nasıl bir mantıktır?
BU KEZ TÜM DÜNYAYA DUYURDULAR.
Neyse dönelin big bang’e… Daha önce 2 kez ertelenen taşınma bu kez diğerlerinden farklı olarak “dünyaya duyurulmuş.” ! Eee önceki duyurular niye bu kadar ayrıntılı değildi? Aslında 31 Aralık ve 3 Mart’ta taşınılmayacağını biliyorlardı da onun için mi sıradan açıklamalar yapılmıştı? Neyse anlaşılan bu sefer iş ciddi ! İnce ince ayrıntılar yazılmış. Yeni ve eski havalimanının kodlarının kullanımı, kullanılacak kapasite rakamları da belirtilmiş. Bu kez işin şakası yok ! Ya taşınılacak, ya taşınılacak… Valla hafta içi yayınlanan fotoğraflara, yeni meydana gidip gelenlerin anlattıklarına bakılırsa, benim yine pek ümidim yok ama bekleyelim görelim.
16.000 İŞSİZE İŞ !
Bu arada İGA’nın yaptığı açıklamaları da ilgi ile izliyorum. İnşaatı falan bırakmışlar, gariban işsizlere umit pompalıyorlar. İlk etapta 16.000 kişiye istihdam sağlanacakmış. Okuyunca 16.000 işsize iş bulunacak diye seviniyorsunuz. Ama açıklamanın devamında kazın ayağının öyle olmadığını anlıyorsunuz.
Bakın ne deniliyor açıklamada :
“Halihazırda havalimanı işletmesinde 2 bin 700, güvenliğinde 3 bin 522, Unifree Duty Free İşletmeciliğinin gümrüksüz satış ve perakende alanlarında 2 bin, yer hizmetlerinden Havaş bin 178, Çelebi ise 2 bin, temizlik, vale ve otopark hizmetlerinde 2 bin 532, yeme içme alanındaki servis hizmetlerinde bin 300 kişi ve diğer perakende alanlarında yaklaşık bin kişi istihdam edecek. Böylelikle İstanbul Havalimanı’nın ilk aşamasında, 16 bin kişiyi aşkın istihdam sağlaması planlanıyor.”
Havaş, Çelebi. Ve diğer bazı şirketler Atatürk Havalimanındaki ekiplerini IGA’ya kaydıracağı için aslında yeni bir istihdam yok. ATÜ Duty Free’de çalışan yüzlerce personel UniFree’ye geçecek. Aynı tespiti, güvenlik içinde yapmak mümkün. Şirketler, ellerindeki yetişmiş elemanları atıp yerine sıfır eleman almayacaklarına göre yaratılan istihdam falan sınırlı kalacak. Peki kullanılacak kapasite ne kadar? Atatürk Havalimanının kapasitesi olan 60 milyon yolcu… Bu rakamı % 50 artırarak 90 milyona 1 yıl içinde çıkarmak mümkün mü?
Zor hem de çok zor… Bu konuda bir araştırma da yapılmış. Yeni havalimanının yaratacağı istihdam 2025 yılında 225.000 kişiye ulaşacakmış. Yok artık, demeyin… Cümlede geçen bir ifadeyle durum kurtarılıyor. Doğrudan ve dolaylı olarak… ”Dolaylı” denilince akan sular duruyor. Yani havalimanında fiilen çalışmasa da üretime katkıda bulunanlar da 225.000’in içinde sayılıyor… Havalimanında görev yapmasan da sen de ucundan kıyısından bulaştığın için istihdamın içinde sayılıyorsun. Arnavutköy’e taşınan bir havacılık çalışanının evindeki elektrik arızasını onaran da dolaylı istihdama katkıda bulunacak mı mesela? Ya da meydandaki bir lokantaya kıvırcık salata veren köylü veya manav da istihdamın içinde sayılacak mı?
ONU BANA SORMA…
Haksız da sayılmazlar. Bakın inşaat için 7.650 hektar alan planlandı. Bunun sadece 3500 hektarı havaalanı için kullanılırken 1100 hektarı ise ticari alanlara, AVM’lere ayrıldı. Yolcu başı garanti verilirken, hem bu alanlardan hem de havaalanı içindeki ticari alanlardan şirketin elde edeceği gelir dikkate alınmadı. İşin çevre boyutuna gelirsek, Havalimanı için tahsis edilen 7500 hektarın, yaklaşık 6000 hektarı ormanlıktı. Artık yok… İçinde onlarca yıllık ağaçların olduğu ormanlar kesildi. Ama olsun, naylon poşet kullanmayarak çevreyi korumaya(!) başladık ya, sorun yok…
3. Havalimanı bu PR işini şöyle böyle beceriyor. 16.000 kişiye istihdam bombasından sonra bir güzellik daha yapmışlar. Bir grup gence mavi eşofmanlar giydirip yolculara hizmet için görevlendirmişler. Bu arkadaşlar Ask Me (Bana Sor) diyecek, yolcuların sorularını cevaplayacaklarmış. Bana kalırsa bu uygulamanın istisnasını da açıklamalılar. Mesela, “Havalimanı tam olarak ne zaman açılacak?” sorusuna Don’t ask me (Bana sorma) diye cevap vermeliler. İşin garibi, “peki kime soralım?” diye karşı bir soru gelse, bu genç kardeşlerimizin işaret edeceği bir kişi veya kurum da görünmüyor ortada.
Öyle ya, 29 Ekim’de resmi açılışı yapılan bir meydanın tam olarak açılması 3 kez ertelenirse bu durumun bir sorumlusu veya sorumluları olmaz mı? Kim veya kimlerdir bunlar? Müteahhitler mi, taşeronlar mı, mimarlar mı, mühendisler mi, DHMİ mi? Yoksa doğa koşulları mı? Birileri çıkıp açıklasa da biz de bilsek… Bir daha erteleme olup olmayacağını da o veya onlara sorsak… Eee, ne demişler, kabahat samur kürk olsa kimse sırtına almaz…