Değerli okurlar, 2024-2026 dönemini kapsayan Orta Vadeli Plan açıklanınca, vatandaşa yine yüksek enflasyon, zamlar, yeni vergiler ve yüksek döviz kurları düşeceği anlaşıldı.. Ekonomistler, seçime kadar durumun bir şekilde idare edilmeye çalışılacağını ama seçimin hemen ertesi günü bugünlerimizi bile arayacağımızı söylüyorlar.
Barınma krizi giderek büyüyor. Üflesen yıkılacak binaların bodrum katları bile 10-15.000 liradan kiraya veriliyor. Zengin Ortadoğulular, savaştan kaçan Ukraynalı ve Ruslar 400.000 doları bastırıp ailece vatandaşlık alıyor. İşin cılkı öylesine çıkmış ki, sistemi çözen yabancı uyruklular mal sahibi ile anlaşarak taş çatlasa 200.000 dolarlık evin 400.000 dolara satılmış gibi gösterilmesini sağlıyor ve vatandaşlığı ucuza (!)getiriyor. Tabii bu süreçte rol oynayan eksperlerin, emlak komisyoncularının katkılarını da unutmayalım.
Parası olmayanla sığınmacılar ise iki-üç aile birleşip bir eve doluşuyor. Bizim uyanık, namuslu ve ahlaklı ev sahipleri de bu fırsatı gole çevirip 5.000 liralık evi 10.000 liraya çakıyor. Enerji fakiri bir ülke olmamıza ve bu doğal kaynakları borçla almamıza rağmen sayıları 10 milyondan fazla olduğu çeşitli partiler ve Sivil Toplum Kuruluşlarınca iddia edilen sığınmacılarla paylaşıyoruz.
İşin özü, insanlar önünü göremiyor. Yıl sonunda resmi TÜFE’nin % 70’I aşacağı konuşuluyor. Daha önce de yazdım. 2024 TİS görüşmeleri Ocak ayında başlayacak. Bakalım yetkili sendika Hava iş üyesinin hakkını koruyabilecek mi? Yoksa yan yattı, çamura battı deyip işin uzadıkça uzatılmasına göz mü yumacak? Ya da Nisan 2024’den itibaren başlayacak zam ve vergi yağmurundan korumaktan uzak bir sözleşmeye mi imza atacak ?
BAŞARIYA TARİFELİ UÇAK…
Kadın Voleybol Milli Takımımız Milletler Ligi şampiyonluğundan sonra Avrupa şampiyonluğunu da kazandı. Ülkemizi sevince boğan ve gururlandıran bu muhteşem başarıyı çekemeyen bir güruhun çatlak sesleri bu zaferi gölgelemeye yetmedi. Öyle ki, “keşke Sırbistan kazansaydı” demeye kadar vardırdılar işi. Bu güruhun yazdıklarını okuyunca aklıma efsane futbol adamı Mustafa Denizli’nin “içimizdeki İrlandalılar” sözü geldi. O günkü Milli takım Teknik Direktörü Denizli, bu sözü EURO 2000 e katılmak için İrlanda ile yaptığımız maç sonrası, gazeteci Hıncal Uluç’u kast ederek söylemişti. Aradan 20 yıl geçmiş ama anlayış hala devam ediyor. Bu kez de “İçimizdeki Sırplar” kafa kaldırdı maalesef. Ortaokulda millet tanımı “tasada ve kıvançta bir olmak” şeklinde öğretilmişti bizlere. Kıvançta ve sevinçte bir olamıyorsak yazıklar olsun bize…
Bir “yazıklar olsun” da şampiyon kızlarımızı tarifeli uçağın ekonomi bölümünde ülkeye getirtenlere. Düşünün 2.5 saat süren bir maçtan sonra seremoni falan derken gece yarısı odalarına çekilebilen şampiyonlarımızı sabahın köründe kaldırıp iki saat öncesinden Brüksel meydanına getirtip bir de ekonomi sınıfında seyahat ettirmek nasıl bir anlayışın ürünüdür?
Maçın sonucu belli olduktan sonra ertesi gün öğle saatlerinde bir özel uçak gönderebilecek bir akıl yok muydu bu ülkede? Pandemide İsveç’ten corona hastasını ambulans uçakla getirten bir ülkenin bunu rahatlıkla yapabilecek gücü ve imkanı vardır mutlaka. Geçtim devleti, THY bile bunu tek başına yapabilirdi.
THYnin sponsorlukları demişken aklıma geldi. THY, Yunanistan 2. liginde oynayan basket takımından tutun Amerikan futboluna sponsor olmadığı alan kalmamıştı. Rugby takımına da destek vermişti, Chio Aachen Equestrian Festivaline de…Neydi bu festival? Almanya’da düzenlenen etkinlik, “atlı zıplama, at terbiyesi, binicilik yarışması, four-in-hand driving ve atlı jimnastik” gibi farklı spor disiplinlerini barındırıyormuş.. ABD’deki Super Bowl finaline milyon dolarlar akıtırken “170 milyon kişi izliyor.” diye savuruyordunuz da, IFK Helsinki Buz Hokeyi takımına sponsor olmanızı nasıl açıklıyordunuz acaba? Finlandiya’nın nüfusu sadece 5.5 milyon kişi çünkü…Ya şu İngiltere’de, ABD’de, Danimarka’da organizasyonlara verilen destekler? Peki bay Hamdi’nin döneminde sponsor olunan Kırkpınar kitabı? Kitabın adı Er Meydanı idi. Kırkpınar Güreşlerinin tarihçesini anlatıyordu. Kitabın yazarı Mücahit Demir diye bir arkadaştı… Eeee ne alaka, diyeceksiniz. Alaka şu; Mücahit bey bir siyasetçi… Hatta Çanakkale’de 2015 seçimlerinde AKP’den Milletvekili aday adayı olmuştu. Kitabın tanıtım töreninde konuşan dönemin Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu “‘Er Meydanı kitabı THY için bu herhalde bir sadaka pozisyonundadır, biz bu işin zekatına talibiz.” Demişti.
Tekrar Milli Takımlara dönelim. THY, A Milli Futbol Takımına 2008 yılından bu yana sponsor. Bay Candan ve Bay Hamdi’nin gururla şişinerek törenlerde boy gösterdiği bu sponsorluk çerçevesinde, bir uçak özel olarak giydirilmiş ve yurtdışı maçlara bu özel uçakla gidip gelmişti millilerimiz. Peki bu süreçte A milli futbol takımı ne yaptı? 4 Dünya kupası finallerine gidemedi.4 Avrupa şampiyonası finallerinden 3’üne gitti ama bir yarı final dışında başarı gösteremedi. Hele 2020 finallerinde sıfır çekerek turnuvanın en başarısız takımı oldu. Ama maaşallah her seferinde özel uçakla geri döndü. Bunu yazarken aklıma Ali Koç geldi. 2018 yılında Fenerbahçe, Akhisarspor’a 3-0 yenildikten sonra takımı İstanbul’a uçakla değil otobüsle göndermişti.
İşin özeti şu: Bir yanda saman alevi gibi parlayan bir futbol milli takımını her yere özel uçakla göndereceksin, Milletler Ligi ve Avrupa Şampiyonu olan voleybolcü kızlarımızı tarifeli uçakla seyahat ettireceksin. Barcelona’ya ordan oraya özel uçak tahsis edeceksin, yerli ve milli voleybol takımına ekonomi sınıfını layık göreceksin. Vallahi bravo…