Douglas Commercial-3 (DC-3) havacılık tarihinde en seri üretilen, çok iyi tasarlanmış uçaklardan biridir. Dayanıklık, asfalt, beton, toprak ve çim pistlere inip kalkabilme nitelikleri üzerine inşa edilen DC-3, İkinci Dünya Savaşı öncesinde ve sırasında, 1930 ve 1940’larda, 16.079 adet üretildi, yolcu/taşımaclık (airliner/transport) kategorisinde en fala sayıda üretilen uçak tipidir. Bunun sadece 4.853 adedi savaş içinde 1944 yılında üretilmiştir. Boyu 20m, Kanat açıklığı 29m ve seyahat hızı 333km/saat olan bu 80 küsur yıllık uçaklardan bugün acaba kaç tanesi halâ uçuyor?
Asla ölmeyen 80 yaşındaki uçak
İkinci Dünya Savaşı’ndan önce tasarlanarak üretimine başlanmış bir uçak için, şimdiye kadar çoktan hepsinin emekli olduğunu varsayabiliriz ama, öyle değil. Ağustos 2020’de Kolombiya’da Aliansa Havayollarına ait bir DC-3’ün pist dışına çıktığında halâ uçtuklarını öğrenip şaşırmıştık.
Coert Munk tarafından DC-3 Appreciation Society için derlenip Michael Prophet tarafından duyurulan bilgilere göre, değişik varyantlarda halen uçuş yapan 164 adet DC-3 var. Bu sayıya C-47 ve Dakota gibi askeri varyantları ve ticari operasyon yapanlar dahil.
Michael, bazılarının zaman zaman charter ve meraklı uçuşları için kullanılmasına rağmen, hiçbirinin normal/tarifeli yolcu operasyonunda olmadığını belirtiyor. Pistten çıkan Aliansa uçağının 13 yolcusu olduğuna bakılırsa, bazılarının gelişmekte olan ülkelerde özel kiralamalar için kullanıldığı görülüyor.
Faal olarak operasyon yapan DC-3 filosunun büyük kısmı Kuzey Amerika’da. ABD’de 89 uçağın aktif olduğu ve Kanada’da 19 adet olduğu biliniyor. Avustralya, 6 adedine ev sahipliği yaparken, Güney Afrika’da yaklaşık 16 adet aktif olarak kayıtlı. İngiltere’de ise sadece 3 adet var.
Büyük filolardan bazıları gelişmekte olan ülkelerde bulunuyor. Kolombiya’da Aliansa’nın 17 adet kayıtlı DC-3’ü var, bunun 16’sı faal. Tayland’da 7 adedinin varlığı biliniyor. Bolivya, Çin, Fransa, Hindistan, Moritanya ve Yeni Zelanda’da 1 ila 3 uçak var.
DC-3’ün sağlamlığı, güvenilirliği sayesinde 80 yılı aşkın yaşına rağmen günümüzde uygun görevleri yerine getiriyor. Çim ve toprak pistlere kolaylıkla inebiliyor, uzun pistlere ihtiyaç duymuyor, bu da onu gelişmekte olan ülkelerde popüler hale getiriyor.
DC-3’lerden bazıları Fokker F-27 ve Viscount uçaklarında kullanılan ‘Rolls-Royce Dart’ motoru veya Pratt & Whitney PT6A motoru kullanılarak turboproplara dönüştürülmüş. Munk’un araştırması, Mevcut DC-3’lerin yaklaşık %33’ünün turboprop motorlara sahip olduğunu gösteriyor. P&W R1830 14 pistonlu motorlu olan diğerleri kâl’e ayrılan uçaklardan kurtarılmış yedek parçalar ve mevcut eski stokların kullanımı ile uçmaya devam ediyor. DC-3’ün mükemmel tasarlanmış yapısı, 1930-40’larda üretilen yedek parçaların çoğunun halâ hiç kullanılmadığı anlamına geliyor, bu nedenle hala şaşırtıcı bir yedek parça stoku var. Munk ayrıca son zamanlarda bir dizi DC-3’e yenileme yapıldığın da belirtiyor.
En popüler savaş öncesi uçak
En parlak döneminde, Douglas Commercial-3 (DC-3) bir çok büyük havayolu tarafından uçuruldu. Bunların bazıları Air France, Swissair, Aer Lingus ve THY gibi Avrupalı havayolları idi, ancak DC-3’ün asıl evi Amerika Birleşik Devletleri idi.
ABD’deki önemli operatörler arasında American Airlines, TWA, Delta Air Lines, Braniff Airways, Hawaiian Air Lines, Eastern Air Lines, Pan Am ve tabii ki United Airlines vardı.
American, TWA, Delta ve United Airlines gibi büyük havayolları 400’ün üzerinde sipariş verdiler. Uçak, güvenilirlik, konfor ve performansı bir araya getirdiği için, kısa sürede uzun mesafeli uçuşlar için tercih edilen model haline geldi.
ABD Ordusu ve Hava Kuvvetlerinde C-47 olarak uçarken, en yaygın kullanılan askeri nakliye uçağı olarak II. Dünya Savaşı sırasında gerçek değerini kanıtladı. Ayrıca ‘R4D’ olarak, ABD Donanmasında ‘Dakota’ olarak Deniz Piyadelerinde ve İngiltere Kraliyet Hava Kuvvetlerinde yer buldu. DC-3 o kadar değerli ki, Müttefik Kuvvetler Başkomutanı ve sonradan ABD Başkanı olan Dwight Ike Eisenhower onu, “II. Dünya Savaşını kazandıran en önemli dört şeyden biri” olarak adlandırdı.
2019’da D-Day‘in 75. yıldönümünü kutlamak için Birleşik Krallık’taki Duxford Aerodrome’dan Normandiya’ya dünyanın muhtelif ülkelerinden gelen 35 adet DC-3 ile toplu bir kalkış/uçuş düzenlendi. Bu kutlama uçuşuna dünyanın muhtelif yerlerinden gelmiş DC-3’ler katılmıştı. Bu, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Douglas DC-3 uçaklarının en görkemli gösterisiydi ve görülmesi nefes kesici bir manzaraydı. (Yazının sonundaki linklerden videoları izlemenizi öneririm)
D-Day, General Eisenhower kumandasındaki Müttefik kuvvetlerin 6 Haziran 1944 günü Normandiya Çıkarması ile giriştiği saldırı harekâtının ilk günü için kullanılan bir deyimdir. Müttefiklerin Normandiya Çıkarması Alman cephesinin yarılmasına ve hemen hemen Fransa’nın ortasına kadar geriletilmesine yol açtı.
THY-Türk Hava Yolları, II. Dünya Savaşı bitiminde Mısır çöllerinde kalan ABD Hava Kuvvetlerine ait ikisi kargo (TC-YOL ve TC-YUK) olmak üzere 28 adet DC-3 uçağı oldukça düşük bir fiyata satın alınmış, uçurularak Türkiye’ye getirilmiş, Ankara Güvercinlik havaalanında bakım ve yenileme işlemleri yapılmış, kabine deri yolcu koltukları takılmış ve yolcu uçağı olarak hizmete verilmişlerdi. Uçaklarda VHF telsiz olmadığı için ilk yıllarda kokpitte maniple telgraf ile haberleşme sağlayan bir telsizci bulunuyordu. Daha sonraki yıllarda alıcı-verici VHF cihazları monte edilerek pilotların yer istasyonları ile doğrudan konuşma imkânı oluştu. İstanbul Yeşilköy Atatürk Havalimanındaki THY Teknik Müdürlüğü Uçak Bakım hangarında bu uçakların ve P&W R1830 pistonlu yıldız motorların ve diğer komponentlerin her türlü bakım ve onarım hizmetleri kendi teknik personelimizle yapılabiliyordu. THY’nın DC-3’lerinden 7 adedi muhtelif tarihlerde kaza yaparak kâl oldular. (TC-ACA, EFE, EGE, ETI, BAL, ARK ve BAG) DC-3 uçaklarının tescil isimlerinin son 3 harfi Türkçemizde manası olan kelimelerden yapılmıştı.
1974 Kıbrıs Barış Harekâtında komando birliklerimizin Beşparmak dağlarının arkasına paraşütle indirilmesinde Hava Kuvvetlerimizin 30 yaşın üzerindeki C-47’leri kullanılmıştı.
Bir anı : 1962 yılında askerlik görevimi Kayseri Hava İkmal Merkezinde (Kayseri Tayyare Fabrikası 6 Ekim 1926 tarihinde açılmış, 1950 yılında adı Hava İkmal Merkezi olarak değiştirilmiş) Yd. Sb. olarak yaparken yıllık izinli olarak İstanbul’da idim. İznimin ortasında acilen kıtaya intikal etmemi emreden bir telgraf almış ve bu emir ile Yeşilyurt’daki Hv.Kvv. 223’üncü Filo komutanlığından kalkan bir C-47 kurye uçağı ile İstanbul-Ankara Etimesgut ve Merzifon üzerinden görev yerim olan Kayseri’ye uçmuştum. Bu uçaklarda yolcu koltukları yerine kabinin sol ve sağında karşılıklı 10’ar kişilik “strapente” denilen, gerektiğinde açılır-kapanır branda bez koltukları vardı. Bu uçaklar kargo hizmeti yanında komandolara paraşütle atlama hizmeti de veriyorlardı. THY’nın DC-3 yolcu uçaklarının da inip kalktığı o zamanki toprak pistli Kayseri Havaalanı, Ali Dağı’nın kuzey eteklerindeki Hava İkmal Merkezi’nin sınırları içinde idi. O tarihte üzüm bağları olan Kayseri Erkilet’deki günümüzdeki modern Havalimanı henüz yoktu.
THY’de 1957-1960 arasında 3 yıl üzerinde çalışma şansına eriştiğim, havacılıkta önemli bir kilometre taşı olan DC-3’lerin 100 yaşında olsalar bile uçmaya devam edeceklerine inanıyorum.
Erhan İnanç – Ekim 2022