Değerli okurlar,
1990’lı yıllar çalışanlar açısından kamuda özelleştirme süreçlerinin başladığı buna karşılık işçilerin mücadeleyi yükselttiği ve grevlerin yoğun yaşandığı bir dönemdi. 1980 sürecinden sonra kamuda ilk defa işten atılmalar başlamış işyeri işgallerine varan işçi eylemleri tarih sayfalarında yerini almıştı.
1989 yılının kasım ayında THY işyeri komitelerinin örgütlediği Hava İş’in olağan genel kuruluna hazırlık mücadelesi sonuç vermiş, sendikal bürokrasiye karşı işçinin kararına uyacağını, söz, karar ve yetkinin çalışanlarda olacağını söyleyen yeni bir Hava İş yönetimi işçilerin oylarıyla iktidara gelmişti.
25 yıl sürecek Atilay AYÇİN dönemi böylece başlamış oldu. Bu dönemdeki örgütlü işyeri komitelerinin ve sendikal mücadelenin içinde yer almamı sağlayan, sendikal mücadeleyi amatör bir ruhla yapan ve benimde örnek aldığım kişi işçi önderi Hasan Cihan’dı.
Uçuş işletmenin ekip çanta odasında odacılık yapan, jeppesen çantalarının hazırlanıp uçağa teslim edilmesinden sorumlu mavi gözlü, güler yüzlü bu adam uçuş işletmeyi örgütleyerek delege seçimlerini kazanmıştı. Hasan Cihan Eğitim Sekreter Yardımcısı olarak Hava İş Sendika yönetimine seçilmiş, görevini amatör olarak yapıyordu. 38 günlük grev süresince Hava İş Sendika merkezindeki işçilerin kullandığı tuvaletlerin temizliğini yapmaktan erinmeyen bir sendika yöneticisiydi.
Yeni sendika yönetimine işçilerin özelliklede tekniğin çok büyük desteği vardı. İşyeri komitelerinin en güçlü olduğu yer teknikti. 1989 yılının 6 Kasımında başlayan süreç 1991 yılının 1 Nisanında grev ile sonuçlanmıştı.
Ücret ve idari maddelerdeki anlaşmazlık, ancak THY’de 38, Havaş’ta 40 gün süren grev sonucunda çözümlenebildi. Büyük kazanımların yanı sıra acı kayıplarında yaşandığı bu grevin bedeli THY’de 584, Havaş’ta 183 işçinin işten atılması ile sonuçlandı.
1 Nisanda beşbin kişi ile grev ilanına çıktığımız THY Genel Müdürlüğü’nün önüne bu sefer işten atılan arkadaşlarımızın işe geri alınması için tekrar yürümüştük. Ancak işten atılmalar herkesi ürkütmüş, sendika kendi içinde bu süreçte ikiye ayrılmıştı. Bedel oldukça ağırdı ve bunun nedenleri sorgulanmalıydı. Bende sorgulayan tarafta yer aldım. Böylece Atilay Ayçin yönetimine 25 yıl sürecek olan muhalefet dönemim de başlamış oldu.
Bu konuyu nedenleri ve niçinleri ile ileride daha geniş yazacağım, bu girişi yapmamın sebebi THY’de örgütlü mesleki derneklerin o dönemlerdeki durumu ve ne yaptığıdır.
O dönem THY’ındaki meslek guruplarını temsil eden sekiz dernek vardı. Bunlar sırasıyla, TALPA, TASSA, TALTA, TALCA, UTED, TALDA, THY Mühendisler Derneği ve THY Beden İşçileri Derneği.
1991 Grevi başlarken tüm dernekler bu grevi destekliyorlardı ancak süreç uzadıkça grevi destekleyen derneklerden kopmalar yaşanmaya başlamıştı. TALTA (THY Teknisyenler Derneği) ve TALCA (Haberleşmeciler Derneği) gazetelere ilan vererek grevi desteklediğini deklere ettiler. Diğer tüm derneklerse sessizliğini korudu.
Ben o dönem TALCA’nın yani THY Haberleşmeciler Derneği Yönetim Kurulu üyesiydim. THY’de örgütlü dernekler arasındaki mesafenin ne kadar derin olduğuna şahit olmuş, bu arada grev süreci bana pratik olarak bu konuda bir şeyler yapılması gerektiğini öğretmişti. THY işvereni, THY’deki iş gurupları arasındaki çelişkileri kullanıp meslek guruplarını birbirlerine kırdırmaya çalışıyordu ancak daha da kötüsü bizim olan bazı derneklerde buna çanak tutuyordu.
1993 sözleşme dönemi başlamadan birazda benim çabamla THY’de örgütlü sekiz derneği bir araya getirmeyi başardık. Bunda TALPA Başkanı Ertuğrul Biliçli, TASSA Başkanı Zerrin Güner ve sonradan sürece dahil olan Uted Başkanı Sefa İnan’ın çok büyük katkısı olduğunu söymeden geçemeyeceğim. Zira bu üç dernek THY camiasında en örgütlü üye yapısına sahipti.
Temel amacımız grev sürecin de yaşanan olumsuzlukları gidermek, THY de örgütlü meslek grupların birbirlerini daha iyi tanıması, olumsuz gelişmeler karşısında THY ve sendika arasında köprü kuracak mekanizmalar oluşturulması gibi genel amaçlar etrafında bir araya gelinmişti.
İlk iş olarak da yeni başlayacak olan TİS görüşmelerine dernekler olarak çalışmak ve hazırladığımız önerilerimizi sendikaya iletmekti. Her hafta düzenli toplantılar yapıyor, her meslek gurubunun toplu iş sözleşmesinde yer alması gereken talepleri konuşuyor ve tartışıyorduk. Toplantılarda tüm derneklerin ortaklaşa almış olduğu kararlar TİS taslağına konulmak üzere sendikaya iletiliyordu. Yapılan bu yoğun çalışmalar sonucunda dernekler canlanmış, dernek üyeleri yapılan çalışmaları ilgiyle izler olmuşlardı.
Bu süreçte Özellikle TALPA’nın Yeşilköy’deki binasında bir araya geliyorduk. Toplantı salonundaki büyük masanın etrafında birbirinden farklı ama hepimizi geliştiren havacılık ve mesleklerimiz adına önemli görüşmeler yapılmıştı. Hiç unutmuyorum, bir toplantıda Sefa İnan ile bu dönemde, kamu kurumlarının özelleştirilmesi konusunda çok sert tartışmalarımız olmuş, hatta bir keresinde hazırladığımız bir bildirideki özelleştirme karşıtı söylemler yüzünden Sefa Başkanla saatlerce tartıştığımız daha gün gibi hafızamda. Toplantılar sonunda ortak bir karara varılıp bildirinin yayınlanmasına karar verilir ve tüm dernekler söz konusu bildirinin altına imza atarlardı.
Bizim yürüttüğümüz bu çalışma işveren tarafında büyük rahatsızlık yaratmış, “sendika yetmedi şimdi de dernekler çıktı başımıza” söylemi THY’nin önemli yöneticileri tarafından sessizce dillendirilip, çeşitli yollarla “ayağımızı denk almamız gerektiği” usulünce bizlere iletiliyordu. Ancak bizler bütün bunlara kulaklarımız tıkayıp doğru bildiğimiz yolda yürümeye devam ettik. Zira bizim en doğal hatta anayasal hakkımızdı dernek kurmak ve derneklere üye olmak.
1993-1994 dönemi sözleşmesi için taslak çalışmamızı yapıp hep birlikte sendikaya gittik. Bu arada çalışmalar esnasında bu oluşumun “THY Dernekleri Dayanışma Komisyonu” olmasının da kararını almıştık. Tüm tedirginliklerine rağmen Hava İş Sendika yönetimi bizim randevu talebimizi kabul etti ve tüm dernekler tarafından hazırlamış olduğumuz taslağı ziyaret esnasında teslim ettik.
Sözleşme süreci anlaşmazlıkla sonuçlandı. Yasal bekleme süreçlerine girildi. THY işvereni 12 Eylül Anayasasının işçileri bölen maddelerinden olan grev oylaması maddesini uygulamak için harekete geçti. Yeterli imza toplandı. 13 Şubat 1993 tarihinde grev oylaması olacağı duyuruldu.
THY Dernekleri Dayanışma komisyonu olarak TALPA’da bir araya geldik derneklerin tamamı grev oylamasının yanlışlığını vurguluyor ve son kararda ise greve evet denmesi gerektiğini uzun tartışmalardan sonra kabul ediyordu. Fakat üçüncü bir yol vardı. Oda grev oylamasının iptal edilmesi ve sözleşmenin o ana kadarki anlaşılan maddeleri göz önüne alınarak imzalanmasıydı.
Dernekler olarak kararımızı verdik, THY işverenini ve Sendikayı kamuoyu önünde toplantıya çağırdık. Gazete ilanı hazırlayarak bu toplantıyı kamuoyunun gözü önünde yapılmasını planladık. İlanın içeriğindeki en önemli maddesini sizinle paylaşmak isterim.
“12 Eylül Anayasası tarafından dayatılan grev oylamaları çalışanları bölmektedir. THY çalışanlarını EVET’çi veya HAYIR’cı olarak nitelemek THY ve çalışanlarına yapılacak en büyük kötülüktür’’
Bizler THY Dernekleri olarak bu oylamanın çalışanlar arasına husumet sokmasını ve iş barışını zedelemesini istemiyorduk.
Toplantı günü geldi. Öğle saatinde THY’nin Genel Müdürlük Binasındaki asma katında bulunan toplantı solonunda tüm derneklerle buluştuk. Hazırlanan metni okuması için Dernekler sözcüsü olarak Sefa İnan komisyonumuz tarafından görevlendirmişti. Yazılı ve görsel medya oradaydı. Az sonra THY yönetimi tam kadro salona girdi, sendika yönetimini beklerken haber geldi, Hava İş yönetimi kısa bir açıklama ile bu toplantıya katılmayacağını açıklamıştı. Sefa İnan kürsüye geçerek hazırladığımız basın açıklamasını okudu. Daha sonra kürsüye THY Yönetim Kurulu adına Tezcan Yaramancı çıktı. Dernekleri hedef alan aşağılayan bir ses tonu ile kısaca bize bu işlere karışmayın, kendi işinize bakın diye özetleyebileceğimiz tarihi olan konuşmasını yaptı.
Hepimiz şaşırıp kalmıştık. Sefa Başkana baktık gayri ihtiyari, Mühendisler Derneğinden bir arkadaşımız Sefa Bey’e dönerek, Sefa Bey bu böyle olmaz bir şeyler söylemen gerekiyor diye ikaz etti.
Sefa Başkan hızla kürsüye yöneldi. THY yönetimi bu sefer şaşkınlık içindeydi. Sefa Başkan kürsüye çıkarak böyle bir tavrı kabul edemeyeceklerini iyi niyetli olduklarını ve bunun için burada bulunduklarını söyleyen konuşmasını tam bitirmişti ki, Tezcan Yaramancı “Burada benim sözümün üstüne söz söyleyemezsiniz” diyerek kürsüye doğru hamle yaptı. Sefa Başkan ile elli kollu sürtüşme yaşandı. Sefa Bey daha kürsüden inmeden, Tezcan Bey toplantıyı terk edip gitti. Ortalık buz kesmişti. Herkes şimdi ne olacak diyen gözlerle birbirimize bakarak toplantı salonundan ayrıldık.
THY işvereni ve Hava İş Sendikası’nın istediği olmuştu. Bizim iyi niyetimiz karşılık bulmamış ve 13 Şubat 1993 tarihinde grev oylamasına gidilmiş ve ne yazık ki greve “Hayır” çıkmıştı.
İşçiler greve “Evet” ve “Hayır” diyenler olarak ikiye ayrılmış, sendikamızın en kutsal amacı olan grev hakkını işçilerin verdiği oy ile kaybetmişti. Yaşananlar ve gelişmeler Türkiye kamuoyu önünde meşruluğu sorgulanmaya başlanmıştı. Öyle ki, gazeteci Ali Sirmen ve Necati Doğru konuyu kaleme aldılar. Hala sakladığım bu yazıda Ali Sirmen “Kardeşim gerçekten akrep gibisin’’ diye yazıyordu. Öte yandan Necati Doğru ise “THY’de işsizlik kazandı’’ diyerek ironi yapmıştı. Özetle kaybeden işçiler, kazanan ise THY ve Sendika Yönetimi olmuştu. İki tarafta koltuklarında oturmaya devam etmiş, işten atılanlar ise işçiler ve dernek yöneticileri olmuştu.
Bu oylamayı sendika kaybetti. Ancak grev oylaması günü yaşananlar önemliydi. THY’de hak mücadelesinde tarihe yazılması gereken TASSA Derneğinin beş yiğit yöneticisini de bu vesile ile tekrar yürekten kutluyorum.
Zerrin Güner, Canan Topçuoğlu, Leyla Saral, Hande Vural ve Gülçin Karakuş.
THY’de işçi mücadeleleri denilince unutulmayacak daha bir çok insan var elbette. Şahitlik ettiğim bu insanları da yazmamak mümkün değil.
Haftaya bu beş kabin memurunu, bu yiğit ve mücadeleci kadınları yazacağım.
Bu arada geçmişte TALPA başkanlığı yapmış olan Ertuğrul Biliçli ve Erkan Potukönen’ninde emek mücadelesindeki yerleri için ayrı bir başlık açmak gerekiyor.
THY tarihinde grev dışında uçakların üç gün uçmadığı dönemleri de gördü bu şirket.
İleri ki günlerde bizzat şahit olduğum dönemin valisi tarafından hedefe konulan TALPA başkanının yaşadıklarını da anlatacağım.
Bunları bugün sendika ve dernek yönetiminde olanlara toplumsal sorumluluklarını hatırlatmak, silik ve kişiliksiz davrananları tarih önünde yargılamak için yazıyorum ve yazmaya devam edeceğim.
Saygılarımla.