DHMİ, RUSYA SORUNU VE BİNALİ YILDIRIM

Havacılık ile dolu bir haftayı geride bıraktık. Geçtiğimiz haftanın en önemli konularının başında hem sektörümüzü hem de ülkemizi yakından ilgilendiren gelişmelerin başında tabii ki yeni hükümetin kurulması ve vurularak düşürülen Rus uçağı geldi. Bu gelişmelerin yanı sıra Türk Sivil havacılığının bence en önemli eksikliği olan genel ve sportif havacılık konulu bir forumun ilk defa yapılması oldu. Bu forum, DHMİ tarafından düzenlendi.
Neler Konuşulmadı ki;
1-Tekirdağ/Çorlu Havalimanı park yeri eksikliği:1 nolu apronda 10 ve 11 nolu park yerlerinin yeniden uçuş okulları uçakları için kullanıma açılması, 2 no lu genel havacılık apronunun yanına yeni apron yapılması, yeni bağlantı taksi yollarının yapılması talep edilmektedir.
2- Tekirdağ/çorlu havalimanı Paralel taksi yolunun uçuş okulları tarafından iniş kalkış pisti olarak kullanılması talebi
3-Telsiz frekans yetersizliği
4-İstanbul’a yakınlığı nedeniyle Trakya ve Marmara bölgesindeki uçuş okullarının faaliyetlerinin Tekirdağ/çorlu havalimanında yoğunlaşması nedeniyle yeni hava sahalarının tahsis edilmesi
5-Kocaeli Cengiz Topel, Keşan, Şamandıra, Yalova havalimanlarının uçuş okullarının kullanımına açılması
6-Çanakkale havalimanı dışında bu havalimanlarının yedek meydan olarak belirlenmesine müsaade edilmesi.
7-Çanakkale, Bursa/Yenişehir havalimanlarında AVGAS yakıt ikmaline olanak sağlanması,
8- VFR Gece uçuşu yapılması için gerekli düzenlemelerin yapılması
9- 1500 feet ve altında radar kontrolü olmaksızın uçuş yapılması
10- ATC ile temas problemi yaşanması
11-VFR rotalarının tek motorlu uçaklar için uygun olmaması
12-Konma konaklama ücretlerinin yeniden değerlendirilerek DHMİ tarifesinde düzenlemeye gidilmesi talebi
13-Faturaların ödenmesi ile ilgili yaşanan sıkıntılar
14-Yer Hizmet ücretlerinin yüksekliği, Falcon tipi bir jet ile tüm genel havacılık araçlarını aynı kategoride değerlendirmeleri nedeniyle yer hizmet kuruluşlarınca yüksek ücret talep edilmesi özellikle dış hat gelen uçaklarda çok yüksek faturalar çıkması
15-Genel Havacılık/Amatör Havacılık mevzuat çalışmalarının bir an önce tamamlanarak genel havacılığın yasal bir zemine oturtulması
16-Amatör ve sportif havacılık için çalışma ruhsatı zorunluluğunun kaldırılması
17-Genel havacılık ve Amatör havacılık için Motorlu taşıtlar vergisinin düşürülmesi için çalışmaların Maliye Bakanlığı nezdinde yürütülmesi
18-Havalimanı giriş kartları ve geçici giriş kartları için ödenen ücretlerin yüksek olması
19-Amatör ve sportif havacılığa ait hava araçlarının sabitlenmesi için aprona kanca sistemini yapılması
Bu kadar not alabilmişim. Bakalım bunlardan kaçı hallolacak.  Kısaca DHMİ’nin işi çok zor. Bakalım yeni genel müdür bu önemli konulardan kaçını yapabilecek. Takipçisi olacağım.
Havacılığımız için çok önemli olduğuna inandığım bu foruma,  sektörümüzün üst düzey yöneticilerinin ve otoritelerinin bizzat katıldığı gözlendi. Konuşmalar ve tartışmalar konunun ne kadar ciddi ve önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne koydu ve genel ve sportif havacılık olmadan Türkiye’mizin havacılıkta söz sahibi olamayacağı bir kez daha ve güçlü olarak haykırıldı. Bence forum çok başarılı idi. Umarım o forumdaki istenilen eksiklikler giderilerek, konuşmacıların serzenişleri havada kalmaz.
İkinci Konumuz Düşürülen Rus uçağıyla ilgili
Düşürülen uçakla ilgili konuya kısaca bakarsak;  Düşen uçak, Türkiye’nin 4-5 Yıldır sürdürdüğü Suriye politikasının sonucudur. Şüphesiz bu politika tartışılır ve hala tartışılıyor da. Konumuz bu değil. Bu politika,öyle vaya böyle bir şekilde hala sürdürülüyor.
Ancak mevcut hükumetin bakış açısı ile konu değerlendirildiğinde;
2.5 milyon Suriyeli insana yıllardır bakacaksın ve Suriye’deki yönetimi devirmek için milyarlarca dolar harcayacaksın, sonra Rusya gelecek senin bu kadar emeğini sıfırlayacak. Senin tüm politikalarını sırıtarak yerle bir edecek. Bunu yaparken, hassas noktalarına gözüne soka soka saldıracak. İşte gerçek budur. Sınır ihlali falan aslında hikâyedir.
Aynı durum Rusya için de geçerli. Rusya Ukrayna’ya bağlı Kırım’ı işgal etti. Kırım’ın asıl halkı, bildiğiniz üzere Tatar Türk’ler. Şöyle bir düşünelim, Türkiye Ukrayna ile anlaşsa ve Kırım’da bir hava Üssü kursa, ayrılıkçı yönetimi devirmek isteyen Rusları terörist ilan edip bombalasaydı Rusya’nın tutumu ne olurdu?  Kırım’daki Rusları bombalarken bir Türk Savaş uçağı Rus hava sahasını ihlal etseydi Rusya ne yapardı? İşte bu gerçekler doğrultusunda, Rusya ile Türkiye’nin Suriye’de Çatışması kaçınılmazdı. Ve oldu da.
Bazen düşünüyorum da iyi ki siyasi konulara değinen bir yerde yazmıyorum.  İyi ki siyaset ilgimi çeken bir alan değil. Siyasette ya lider olursun ya da yandaş. Kimsenin yandaşı veya yalakası olamayacağıma ve bu yaştan sonra tek başıma kalkıp ta siyasi parti kurup liderliğe soyunamayacağıma göre bu işe bulaşmanın anlamı yok diye düşünerek bu işlere hiç soyunmadım.
Şüphesiz siyaseti kişisel menfaatleri için önemli görüp, hangi parti iktidarsa olursa olsun onunla aynı düşüncedeymiş gibi davranarak, yazarak veya konuşarak menfaat sağlamaya çalışan bir dolu yancı yazarlarımız var. Aslına bakacak olursanız bu tipler çapsız olmalarına rağmen tutunuyorlar da. Bu devirde ben şunu veya bunu tanıyorum diyerek veya ilgili siyasinin selamını götürerek menfaat sağlamak işin en kolay ve cazip yanı. Ancak bu seviyeye düşemeyenlerin de olduğu bir gerçek.
Aynı konu medyamız için de geçerli. Her zaman olduğu gibi iktidar eksenli yayın yapan kuruluşlarımız olduğu gibi iktidarı eleştiren kuruluşlar ve yazarları da olmalıdır. Ancak her geçen gün muhalif kalemlerde azalma oluyor. Çünkü onların da bir dayanma gücü var.
Bu yazar tayfası, iktidardaki siyasi partinin bir bakanını veya sözü geçen bir partilisini devamlı methederek, onun üzerinden gününü kurtarmaya çalışır. İlgili kişiyi sever mi? Hayır. Ancak, menfaati sevmeyi gerektirdiğinden sever görünür.
Sizlere buradan soruyorum? Örneğin THY’yi ve üst yönetimini eleştiren bir yazı okudunuz mu? Neden eleştirilmez? Çünkü THY, Ülkenin en büyük havayoludur. Onu eleştirdiğinizde, buradan sayamayacağım kadar çok menfaatlerden olursunuz. İşte maalesef gerçek budur.
Benim köşe yazarlığından anladığım ve bıktırıncaya kadar sık sık kullandığım, köşe yazarlığının muhalif esaslı yapılması gerektiğidir.  “Yaşa- Bravo-İşte bu” tarzında yazı yazmak köşe yazısı olamaz. Bu tür yazılar iktidar içinde cazip değildir. İktidardakiler bazen zafer sarhoşluğu içinde bir takım yanlışlar yapabilirler. Çünkü onlarda bizler gibi birer insandır. Bazılarına şirin görünmek için yanlışları görmemezlikten gelip sadece yapılması gerekeni yaptı diye onlara methiyeler düzmek, aslında onlara ve bulundukları konuma yapılan en büyük yanlıştır.
Her meslek sahibi, yaptığı meslek ne olursa olsun görevini en iyi şekilde yapmakla mükelleftir.  Görevi gereği işini doğru yapması gereken ve yapan birine veya belirli bir makamı temsil eden kişiye yönelik iltifat yapmak köşe yazarının işi değildir. Çünkü görevi gereği işini zaten doğru yapmak zorundadır.
Örneğin; Milyonlarca dolar verilerek alınmış bir futbolcunun attığı bir şut için methiyeler düzmek gibi… Unutmayalım ki o futbolcu zaten iyi şut atar diye alınmıştır ve iyi şut attı diye değil iyi şut atamadığında eleştirilmelidir. Attığı iyi bir şut zaten ondan beklenen olup övgü gerekmez. Siyaset de aynıdır. Bana göre hobi olarak yapılması gereken bu iş, bizim ülkede meslek haline gelmiş olduğundan yukarıda yazdıklarım siyasiler içinde geçerlidir.
Bu mantık doğrultusunda bakarak, yeni iktidarın havacılık konularında yaptığı gelişmeleri yapıcı eleştirilerle destekleyeceğim.
Şimdi de sektörümüze bir göz atalım.
Yeni kabine oluştuğunda eski adıyla Ulaştırma yeni adıyla, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığına tekrar Binali Yıldırım getirildi. Binali Bey’in Ulaştırma bakanlığına tekrar dönmesi sektör için bir avantajdır. Çünkü beni takip eden okurlar bilir ki, Binali Bey görevini bıraktığı zaman süreci içerisinde sektörümüzün de bağlı olduğu bu bakanlığı hiç eleştiremedim. Çünkü her hangi olumlu veya olumsuz bir icraat göremedim.
Binali Bey, nasıl bıraktıysa aynen geri aldı. Binali Bey’in eski döneminde başarılı olup olmadığını söylemek veya yazmak benim işim değil.  Kendime göre eski dönemde yapılan yanlışları mutlaka yazmışımdır. Başarılı olduğu konularda mutlaka vardır ki, hükümet takdir etmiş ve yine aynı yere getirilmiştir. Bu nedenle Binali Beye yeni döneminde başarılar diliyorum.
Ancak;  adı üstünde, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme bakanlığının kapsamı çok geniş olduğundan, bu bakanlığın ikiye ayrılacak diye duyumlar alıyordum.  Bu duyumları aldığımda bana çok mantıklı gelmişti ama yapılmadı.
Bakın şimdi bu bakanlığa bağlı olduğu kurum ve kuruşlara
Denizcilik Müsteşarlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü (TCK),Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM),Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü, Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ), Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü (TCDD), Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü,  Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) ve Türksat A.Ş. Bu kurumlar direk veya endirekt aynı bakanlığa bağlı.
Binali Bey’in bir sohbet anında söylediği, kamunun %51 i bu bakanlığa bağlı sözlerini hiç unutmadım.
Bu kurum ve kuruluşlara bir bakanın yetişmesi bana göre çok zor. Bazı bakanlıkların ilgilendiği dallar çok azken, sektörümüzü de ilgilendiren bakanlığın kapsamı haddinden fazla çok
Neyse biz işimize bakalım ve eleştirilecek konu buldukça yazmaya devam edelim.
 
 
 

Exit mobile version