Hafta sonu açılacak Türkiye’nin 57’inci meydanı, Rize-Artvin Havalimanı hayırlı olsun. (M.A) Her şey tekerleğin icadıyla başladı.
Bir yerden bir yere gitmeyi kafasına koyan insanlar önce tekerle yürüyen arabaları, sonra motorlu araçları ve ardından da uçak motorunu yaparak uçmayı başardı.
Uçakların yolcu taşımacılığında yoğun olarak kullanılması beraberinde yeni bir sektörün doğmasına neden oldu. Adına havacılık denilen bu sektörde uçakların inip kalkması için havalimanları yapıldı.
Her ne kadar uçakların en büyük gider kalemi yakıt (JetA1 Karosen) olsa bile, personel giderlerinden sonra havalimanı giderleri de önemli bir yekün tutmakta.
Devlet Hava Meydanları İşletmesi’nin (DHMİ) işlettiği ve de Yap-İşlet- Devret (YİD) olarak kiraladığı havalimanlarında belirlediği ücret tarifeleriyle, vermiş olduğu hizmetin karşılığını ya direkt ya da işletmecilerden dolaylı tahsil eder.
Bunların başında, “Terminallerde verilen hizmet ve sağlanan kolaylıklar karşılığı” terminali kullanan her giden yolcudan gidiş yönüne göre havayolu şirketince tahsil edilen ve havalimanı işletmecisine ödenen Yolcu Servis Ücreti (Havalimanı Vergisi) gelir. Bilet fiyatlarına havaalanı vergisi, akaryakıt harcı, hizmet bedeli ve check in ücreti dahildir. Yolcular bunun dışında her ne ad altında olursa olsun havayollarına ve havaalanı işletmelerine herhangi bir ücret ödemezler.
Akaryakıt harcı, havayollarının en büyük maliyet kalemi olan yakıt bedelinin sürekli değişim göstermesi nedeniyle, bilet ücretine ilave olarak tahsil edilen bir harç tutarıdır. Bu tutar, havayolları arasında farklılık gösterebilmektedir.
Bu fark, şirketlerin yapmış olduğu yakıt anlaşmalarından (Hadging) kaynaklanır.
Petrol fiyatları düştüğünde havayolları bilet fiyatlarını bu nedenle düşürmezler.
Havayollarında bilet ücretleri, arz talep dengesine göre belirlenir. Müsaitliği olan uçaklarda düşük olan bilet fiyatı, talebe göre giderek artar. Bu nedenle erken satın alınan bilet, daima daha ucuzdur.
Hizmet bedeli, bileti satın alma şekline (web/mobil, acente, istasyon, çağrı merkezi vb.) göre değişen bir ücrettir.
Bu miktar, Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği’yle (TÜRSAB) ortak belirlenir.
Havayolu şirketlerinin bizden almış olduğu bu ücretler DHMİ’nin belirlediği tarife cetvellerine göre tahsil edilir.
2022 yılı tarifesine göre İstanbul Havalimanı’nda dış hat yolcu servis ücreti 20 Euro, transit yolcu hizmeti 5 Euro, güvenlik ücreti 3 Euro, iç hat servis ücreti 3 Euro, iç hat transfer ise 1 Euro olarak belirlenmiştir. İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’nda havalimanı vergisi dış hatta 13.5 Euro, iç hatta ise 3 Eurodur. Özel şirketlerin işlettiği Ankara, Antalya, İzmir, Milas-Bodrum, Dalaman Havalimanları’nda dış hat yolcu servis ücreti 15 Euro, iç hatlarda da 3 Euro’dur.
Bu ücretler havalimanları ihale edilirken belirlendiği için değiştirilmesi zor olsa da bir Cumhurbaşkanı kararıyla veya torba yasayla bir gecede değiştirilemez mi? Yurt dışına çıkmak için bir de 150 TL’lik yurt dışı çıkış harcı ödemek zorunludur.
Büyük patron DHMİ, yolculardan aldığı havalimanı vergisinin yanı sıra, ayrıca havayollarından konma, konaklama, aydınlatma, yaklaşma, yolcu köprüsü, elektrik, ısıtma, soğutma, havalandırma, haberleşme, ramp, hat bakım, ikram, temsil gözetim, akaryakıt ikmal imtiyaz, apron plaka, giriş kartı, iletişim sistemi, telekominikasyon, yer tahsis, su ve atık, check-in, kontuar, kiosk, banko, mönitor otopark, foto film çekim, sağlık hizmeti, emanet- kayıp eşya ve porter (bagaj taşıma) ücretleri adı altında 25 kalemde değişik miktarlarda ücretler tahsil eder.
DHMİ bir iş yapıyorsa, elbette bunun bir bedeli olmalı. Fakat, tarifelerde bazen ölçüyü kaçırdığını, bu ücretleri ödemek zorunda kalan havayollarının da bu fiyat artışını sattıkları uçak bilet fiyatlarına yansıttığını biliyoruz. Bir kamu kuruluşu olarak, yıllarca vergi rekortmeni olan DHMİ’nin havalimanı vergileri ve hizmet tarifelerinde yapacağı indirimler haliyle uçak bilet fiyatının ucuzlamasına neden olabilir. En büyük gider kalemi olan yakıt fiyatlarına müdahale şansı olmadığı için, DHMİ’den ve havayolu şirketlerinden de bu konuda vatandaşlar anlayış bekliyor. Geride bıraktığımız Şeker Bayramı’nda 1 saatlik tek yön iç hat yolculuğu için 800 TL’ye bilet satıldığını görünce üzüldük.
Bu fiyatlar bayram sonrası biraz aşağı düşse de yine ulaşılabilir olamayacak.
Bu gidişle, asgari ücretli, emekli ve dar gelirli milyonlarca insan uçak yolculuğu yapamayacaktır. Kederde, tasada, kıvançta diye başlayan Anayasa geldi aklıma.
Hani nerede bu fırsat eşitliği. Bu fiyatlarla havayolu, halkın değil de zenginin yolu olur ve dillerdeki “Uçan Türkiye” sloganı da mazide kalabilir
Ucuz uçuşlar Türkiye’m.
****************************************************
Dün takmayanlar, şimdi de takanlar hedefte
Maske hem serbest hem zorunlu
Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın Covid-19 önlemleri kapsamında kapalı alanlarda uygulanan maske kullanımı şartının kaldırıldığını duyurmasından sonra doğrusu benim kafam karıştı.
Her ne kadar Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, bazı konulara açıklık getirdiyse de, ben nerede ve nasıl davranılacağı konusunda tereddüt içerisindeyim.
Bakan Koca “Maske kullanımı ulaşım ve sağlık kuruluşları haricinde gönüllülük esasıyla sürdürülecektir.” diyerek maske takmak istemeyenlere açık kapı bıraktı.
Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse siz işi gönüllülük esasına bırakırsanız yüzde 90 oranında büyük bir çoğunluk maske takmayacaktır.
Bu çok kesin. Bakan Koca, “65 yaş üstü ve diğer kırılgan grupları korumakla yükümlüyüz. Risk gördükleri yerlerde maskeyle kendilerini korumalılar. Öte yandan öksürük, burun akıntısı, halsizlik gibi herhangi bir üst solunum yolu enfeksiyon belirtisi olan kişiler, maske takarak etrafındakileri korumalılar” diyor ama bu konuya kim ne kadar uyar, kendini, etrafını ne kadar korur acaba? Sayın Bakan Koca, “Maske kullanım zorunluluğunun uçakları da kapsayıp kapsamadığı” sorusu üzerine de sadece toplu taşıma ve sağlık kuruluşlarında vaka sayısı 1000’in altına inene kadar olmak üzere maske kullanımının sürdüğünü, onun dışında hiçbir alanda maske kullanımı olmayacak şeklinde açıklama yapıldığını hatırlattı.
Dolayısıyla bunun içine, uçaklar da eğitim de kapalı alanlar olmak üzere tüm kurumlar da girmiş olur” diyen Koca, salgınla birlikte maskenin koruyucu olduğunun, enfeksiyon bulaştırmayı önlediğinin öğrenildiğine dikkati çekti.
Sayın Bakan, çok iyi niyetli ve iyimser bakış açısına sahip. Ama hayatın gerçeği öyle değil. Yaşayarak gördüm. 15 gün önce Trabzon’a seyahat ettim. Terminallerde maske zorunluluğu sürüyordu. Fakat, başta yemek yiyenler olmak üzere birçok insan maskesizdi. Birçoğu da ya maskeyi burnunun altına ya da çenesinin altına indirmişti. Hiç kimsenin de onları uyarmak akıllarına gelmiyordu.
Neden diye sorduğumda “Başımız belaya girer” cevabını aldım. Uçakta ise, kabin memurlarının bu konuda çok gayret göstermesine rağmen, yemek içmek bahanesiyle birçok yolcunun maskelerini indirmekten büyük keyif aldığını ve ucuz kahraman edası takındığını gördüğüm için ağzımı açmadım ve hiçbir şey yemedim.
Çift maske kuralından da hiç şaşmadım. Önümüzdeki hafta bir İzmir seyahati yapacağım. Tüm havalimanlarında yolcu salonlarında maske yasağı kaldırıldığı için nasıl bir manzarayla karşılaşacağım doğrusu bilmiyor, ama tahmin ediyorum.
Ben terminale girerken de çift maskemi takacağım. Daha düne kadar maske takmayanlara vebalı muamelesi yapan insanlarımız şimdi benim gibi maskesini takanlara öcü görmüş gibi bakacak. Varsın baksınlar, benim sağlığımı en iyi ancak ben korurum. Dilerim ve umarım ki benim gibi düşünen maskeli sayısı çok fazla olur. Varsın birileri öyle baksınlar. Uçak içine gelince, şimdilik kabinde maske takmak zorunlu. Bu yasak da uzun sürmez bir süre sonra kaldırılır.
Ben uçaklardaki HEPA filtre diye anılan yüksek çözünürlüklü filtrelerin her üç dakikada bir havayı temizlemesine çok güvenmekle birlikte çift maskemi hiçbir zaman çıkarmayacağım. Ama biliyorum ki, birçok kişi kabin memurlarının onca iş arasında yapmayı ihmal etmedikleri ikaz veya uyarılara hiç aldırış etmeyecektir.
Bu durum ne yazık ki baştan beri böyle. Yaptırımı olmayan yasak sürdürülemez. Siz, siz olun hemen rehavete kapılarak maskeleri fora etmeyin.
Sabırlı olunuz. En az 6 ay daha yasaklardan yana olan ben gereği neyse onu yapacağım.
Ticari hayat, ekonomi ve turizm rahatlasın diye alınan kararların henüz erken olduğunu söylerken ne yazık k bu yılın da kayıp yıl sayılması gereğini kabullenmeliyiz derim.