Türk sivil havacılığının en büyük sorunlarından biri de insan kaynakları konusundaki yanlışlıklar ve tutarsız istihdam politikalarıdır.
Havacılık sektöründe devlet kurumu olarak görev yapan Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü (DHMİ) işe alımlarda yanlış bir politika izliyor ve işi iyi bilen, bu işin okulunu okumuş ve asıl işe alınması gereken mektepli gençleri bir yana bırakıp, farklı başka dallardan istihdam yapmaktadır.
Bilindiği gibi, Sivil Hava Ulaştırma İşletmeciliği Bölümü mezunları havacılık, yönetim ve İngilizce bileşiminden oluşan bir eğitim almaktadır. Bu bölümde eğitim gören öğrenciler havacılık dili olan İngilizceyi kavrayarak, havacılık alanında sağlam bir teorik bilgiye hâkim olarak, havalimanı yönetimi başta olmak üzere her departmanda ve her kademede yapılan işe yetkinlik kazanarak mezun olmaktadır.
Havacılık okullarındaki eğitimin içeriği incelendiğinde alınan 4 yıllık eğitimde verilen derslerin DHMİ için de ne denli önem arz ettiğini görmek mümkündür. Eğitim sırasındaki stajlar direkt olarak havacılık sektöründe olup öğrencilere birçok pratik bilgi kazandırmaktadır. Şunu da belirtmek gerekir ki stajların çoğu DHMİ bünyesinde yapılmakta ve öğrencilere havalimanı yönetim ve organizasyonu hakkında gerekli nitelik ve formasyon kazandırılmaktadır.
Soruna bakıldığı zaman görülen şudur ki; son yıllara kadar herhangi bir Sivil Hava Ulaştırma İşletmeciliği mezunu, ÖSYM tarafından yayınlanan tercih kılavuzunda kendisine yer bulamazdı. Bu durumun çözümü için bazı adımlar atılmasına rağmen somut bir gelişme olmamıştır. Gelinen noktada çözüm olarak ortak bir kod açılıp Sivil Hava Ulaştırma İşletmeciliği ve İktisadi İdari Bilimler Fakültesi bölüm mezunlarının aynı kadrolar için yarışmaları uygun görülmüş. Fakat bu durum Sivil Hava Ulaştırma İşletmeciliği Bölümü’nden mezun olanlar için büyük mağduriyet yaratmıştır. Nitekim söz konusu diğer bölümlerden mezun olanlar hiçbir denklik almadan, aynı kadrolara başvurabilirken, havacılık mezunları onların girebildiği kadrolara başvurabilmek için denklik almak zorunda bırakılıyor. Bu durum Anayasa’da yer alan fırsat eşitliği ilkesine de aykırıdır. Havacılık mezunu gençler, devlet büyüklerinin ve kurum yetkililerinin bu sorunu çözmekte istekli olduklarını ve samimiyetlerine de inandıklarını dile getirerek şöyle diyorlar; “Bizim şu anda yaşadığımız en büyük mağduriyet, başarı durumumuza bakılırken sadece kendi branşımızdaki durum incelenmeyip farklı fakülte ve bölümlerle birlikte değerlendirilmektir. Ortak kod yöntemi bizim için bu böyle haksız bir sorun meydana getirmiştir. Nitekim, Sivil Hava Ulaştırma İşletmeciliği mezunlarının istihdam edilebilen tek kurum olan DHMİ tarafından kendisinden farklı bölümler ile aynı kadrolar için, aynı şartlarda değerlendirilmektedir. Kendi aramızda yaptığımız istişareler sonucu biz mezunlar da ortak bir paydada buluştuk ve talebimizi gözden geçirip bu talep üzerinde şöyle bir düzenleme yapma gereği duyduk. Şöyle ki, Devlet Hava Meydanları İşletmesi’nin her atama döneminde yaptığı alımlarda ortak kod kullanmayıp biz Sivil Hava Ulaştırma İşletmeciliği ve İktisadi İdari Bilimler Fakültesi mezunlarına ayrı ayrı kadro açmalı. Böylece sunduğumuz bu taleple her bölüm mezunu kendi branşındaki insanlarla yarışıp başarı durumları da kendi branşına göre değerlendirilmeli. Unutulmamalıdır ki; bu durum zaten 83-84 gibi puanlarla atanmakta olan İİBF mezunları için mağduriyet oluşturmayacak, aksine yüksek puanlara ve iyi branş sıralamalarına sahip havacılık mezunlarının mağdur olmasını önleyecektir. Bu yöntemle DHMİ’de havacılığı kendine meslek edinmiş, gerekli eğitimleri almış kişiler istihdam edilmiş olacak. Genel olarak bakıldığında DHMİ’nin havacılık mezunlarına olan ihtiyacı kaçınılmazdır. Çünkü havacılık mezunlarının kuruma yapacakları maddi katkı dışında kurumun ileriye gitmesi için de gerekli azmi ortaya koyacağına şüphe yoktur. Şu an kurumda gidilmek istenen vizyon değişikliğine vakıf olmamız bakımından şunu da belirtmek isteriz ki; geleceğe daha sağlam yürümek için kurumun bizlere de ihtiyacı vardır. Belirtmiş olduğumuz gerekçelerle mağduriyetimizin dile getirerek sunmuş olduğumuz çözüm önerilerinin dikkate alınıp, gereğinin yapılması en büyük dileğimizdir.”
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu ve DHMİ Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Hüseyin Keskin’in sıcak yaklaştıkları bu konuyu ele alarak çözümlemeleri için biz elçilik yaptık. Karar onların.
Mutlu yarınlar Türkiye’m…
19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’mızı kutluyorum.(M.A)
SHGM’de işi bilenler kızağa çekiliyor
Sivil havacılıkta liyakat ‘yaz-boz’ oldu
Bazı kurum ve kuruluşlar vardır ki, onları ayakta tutan kilit konumdaki görevlilerdir. Onlar, bulundukları kurumların kemeri ayakta tutan kilit taşlarıdır. Onları oradan çektiğinizde nasıl ki kemer yıkılırsa veya tahribata uğrarsa, o kurumlar da yıkılmazsa da tahribata uğrar ve de kayıplar yaşar.
Onlar görev yaptıkları yerin kurumsal hafızasıdır. Geçmişte olup bitenleri de onlar bilir, herkes unuttuklarını onlara sorar. Onlar birer ışık kaynağı gibi etrafını aydınlatır.
Böyle insanlar özel sektörde olduğu gibi en çok da devlet kademelerinde vardır. Onlar devleti yaşatmak için gayret sarf eder. Devletin çıkarlarını her şeyden üstün tutar ve korurlar.
Bazı devlet kurumları vardır ki, orada liyakat ve tecrübe ön planda gelmeli.
Oralarda partizanlık, adam kayırma ehli olmayana iş vermek intihardır.
Dışişleri ve Adalet Bakanlığı gibi…
Bazı genel müdürlükler de böyledir.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’na bağlı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM) de böyle kurumlardan biridir. Hafta içinde SHGM’de bazı görevden almalar ve bazı atamalar yapıldı. Kim, nereden, nasıl ve neden alındı, kimler nereye ve neden atandı bilinmiyor ki.
Örneğin, Recep Uslu uzun yıllardan bu yana SHGM’de görev yapıyor. Başta İstanbul Havalimanı olmak üzere, Rize-Artvin Havalimanı ve Tokat Yeni Havalimanı gibi ülkemizde birçok yeni havalimanı sertifikasyon faaliyetinde görev almış çok çalışkan bir bürokrat.
Bir başka isim daha, Özcan Başoğlu. Son olarak Genel Müdür Yardımcısı olan ve 20 yılı aşkın bir süre boyunca SHGM’de birçok görevler üstlenmiş, ülkemizde ilk kez bir uçağa sivil tip sertifikası verilmesinde çok önemli katkıları olmuş bir değerli bürokrat.
Birçok ikili veya çoklu uluslararası havacılık müzakeresine katılmış, birçok mevzuatın hazırlanmasına katkı vermiş işin erbabı bir devlet memuru.
Havacılık sektörünün global anlamda en üst kuruluşu olan Uluslararası Sivil Havacılık Teşkilatı’nda (ICAO) hem denetçi, hem de panel üyesi olarak görev almış, yabancı ülkelerle yapılan ikili havacılık emniyeti anlaşmalarında yer almış bir isim. Sektör mensupları tarafından sevilen, sayılan Başoğlu başarılı bir bürokrat olarak biliniyor.
O da durup dururken görevden alınıp ‘Uzmansın’ diye bir kenara konuldu.
Her iki bürokratın görevden alınması sektörde ve paydaş kuruluşlarda tam bir şaşkınlık ve üzüntüyle karşılandı. Ülkemiz ekonomisine önemli katma değer sağlayan havacılık sektörünün düzenleyici/denetleyici kurumu olan SHGM’de, diğer devlet kurumlarında görülmeyecek şekilde sık sık yönetici değişikliklerinin yapılması bu kurumun hafızasına zarar vermesi ve yanı sıra sürdürülebilirliği olumsuz bir yönde etkileyebileceği için havacılık sektörü mensuplarınca endişeyle karşılandı.
Aslına bakarsanız bürokraside acayip bir durum daha var. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde, Bakanların değişmesiyle birlikte görevdeki tüm genel müdürler düşmüş sayılıyor. Asaleten veya vekaleten değil ‘görevli’ olarak işlerine devam ediyorlar ki, bu durumda onlarca bürokrat bulunuyor.
SHGM’de uzun süre vekaleten Genel Müdürlük yapan ve benim gibi o da bir Trabzonlu olan Prof. Dr. Kemal Yüksek, yine Trabzonlu olan Genel Müdür Yrd. Vekili Özcan Başoğlu’nun görevden alınmasını, Trabzonlu Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’na neden ve niçin götürdü bilemiyoruz. Bakan, Cumhurbaşkanı’nı nasıl ikna etti, ne dedi orası da hiç bilinmiyor.
Hemşehri hemşehrinin kurdu mu oldu?
Kemal Tahir, Kurt Kanunu’nda der ki “Kurtlukta düşeni yemek kanundur.”
Böyle oldu demeye dilim varmıyor, ama ortada yalın bir gerçek var!