DHMİ (Dizüstünü Hangi Milletvekili İstemez ki?)

DHMİ (Dizüstünü Hangi Milletvekili İstemez ki?)
Değerli okurlar, geçtiğimiz haftaya damgasını vuran olaylardan biri DHMİ Genel Müdürlüğünün TBMM KİT Komisyonu üyelerinin odalarına tablet bilgisayarlar bıraktırması oldu. Normal bir ülkede olsa yer yerinden oynar ama artık o kadar olağanlaştı ki herşey, anormallikleri bile normal olarak görmeye başladık. Gazete ve internet medyasında çıkan bu haberi görenlerin büyük kısmı “Ne var canım bunda” demiştir mutlaka…
Olayı Anormal kılan, DHMİ’nin işlemlerinin sorgulanacağı toplantı öncesi bu eylemin gerçekleşmesi. Genel Müdür Funda Ocak’ın savunması hayli ilginç: “Sunumları içine yükleyip sayın komisyon üyelerinin toplantıda sunulacak verileri bu tabletlerden izlemesi..” Gerçekten hoş ve çağdaş bir düşünce… Meclise teknoloji girecek, hatta sayın üyeler meclise gelmeden de sunumları izleyerek denetim yapabilecek…   İyi de buna vekiller itiraz etmiş. “Bize sıfır, hiç açılmamış bilgisayar verdiniz, açılmamış bilgisayara sunumları nasıl yüklediniz?”
Haklı bir soru… İş kızışınca Sayın Genel Müdür Ocak başka bir savunma stratejisi geliştirmiş: “Efendim bu komisyona gelen kamu kuruluşları ürettiklerini getirip dağıtıyor. Örneğin Çaykur çay getiriyor. Biz Çaykur değiliz ki, çay getirelim dağıtalım?” Güzel bir mantık… Önce şunu sormalı “Birşey dağıtmak zorunda mısınız?”
Tamam, Milli Piyango tüm üyelere birer seri yılbaşı bileti getirsin, Et ve Süt Kurumu 1’er kg kavurma ile birer koli ayran getirsin de diğer kuruluşlar ne yapacak? Örneğin TÜRKSAT, komisyon üyelerine birer çanak anten ve uydu alıcısı mı dağıtsın? Ya da BOTAŞ(Boru hatları ve Petrol Taşıma AŞ) boru mu getirsin? TÜVASAŞ (Türkiye Vagon Sanayii) ve TÜLOMSAŞ(Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayii) Komisyona ray mı döşesin? Vagon mu getirsin? TPAO(Türkiye Petrolleri AO) birer bidon kurşunsuz benzin, MKE kurşun mu dağıtsın? Bu nasıl bir düşüncedir anlamak mümkün değil…
Tablet deyince aklıma meşhur FATİH projesi geldi. Hani şu her öğrenciye birer tablet bilgisayarın dağıtılacağı Fırsatları Arttırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi Projesi… Proje kapsamında 10 milyon tabletin dağıtılması planlanmıştı. 2016 yılı başında sadece 1.5 milyon tablet dağıtılabildi. Anlaşılan DHMİ Genel Müdürlüğü, çocukları tablet alamadı biz de bari vekil olan ana-babalarına verelim diye düşünmüş olmalı.
Babillerde, Sümerlerde, Mısır’da yaygın olarak kullanılırdı tabletler. İnce el işçiliği gerektirirdi. Ama denetlenenin yönetici sınıflara tablet hazırlayıp hediye ettiğini hiç okumadık tarihte… DHMİ yöneticileri, sayılan medeniyetleri bilirler mi bilmem ama bu hareketleri ile tarihe geçtikleri kesin. Sorsanız “bizim kısa unvanımızın açılımı da budur” diyebilirler… Dizüstünü Hangi Milletvekili İstemez ki?
“ÜCRETSİZ İZİNE ÇIKSANIZ İYİ(!) OLUR…”
THY’de İşler kötü gidiyor,  30’un üzerinde uçak yere indirilmeye başlandı. Düşünceli ve çalışanın hakkını hukukunu gözetmede kimsenin eline su dökemeyeceği THY yönetimi pilotlara “dilerlerse ücretsiz izine çıkabileceklerini” duyurdu. Gerçekten garip bir teklif… Her şeyden önce son derece sorunlu… Çünkü ücretsiz izin, gereksinimi varsa çalışan tarafından istenir. Siz çalışanı zorla ücretsiz izine çıkaramazsınız. Bu duyuruda olduğu gibi ücretsiz izne çıkmaya da yönlendiremez, teşvik edemezsiniz. Haa, bunu el altından duyurur, insanların ücretsiz izne çıkmasını sağlarsınız. Ama bu şekilde yazışmaya dökemezsiniz. Ücretsiz izin ne demek? İşçi ile işveren arasındaki tüm edimlerin karşılıklı olarak dondurulması…  Sigortan yatmayacak, özel sağlık sigortan da dâhil buna… Pass bilet alamayacaksın… Lisans kaybı sigortasında sorun yaratacak… Peki, sebep ne? “arkadaşlar biz şirketi kötü yönettik, bisiklet alır gibi uçak aldık, hepsi elimizde patladı, faturayı siz ödeyin.” Bu mudur? Bana ne arkadaş, doğru dürüst yönetseydin, niye ceremesini ben çekiyorum?
Madem personeli bu kadar düşünüyorsunuz, işten atmaya gönlünüz razı olmuyor, o zaman deyin ki,   size gruplar halinde 1 er ay uçuş yazmayacağız, temel ücretle(Kıdem+ Uçuş Tazminatı) idare edin… Veya yeni bir duyuru yapın “Herkes 30 gün rapor alsın “deyin. Ne dediniz pardon? “Kanunsuz mu? Sizin “ya ücretsiz izne çıkarsınız ya da…” duyurunuz çok mu kanuni?
Ben olsam, bu duyuruyu saklarım, ücretsiz izne de çıkarım, ama şirketten ayrıldıktan sonra da “aba altından sopa gösterilerek” çıkarıldığım ücretsiz iznin parasını yargı yoluyla çatır çatır alırım… 
THY bunu yapar da Hava İş durur mu? Onlar da bir bildiri yayınladılar ve Yabancı Dil sınavında başarısız olduğu için ücretsiz izne çıkarılan personele destek(!) çıktılar. Bildiri “Geçtiğimiz günlerde İngilizce bilgisi yetersizliği gerekçe gösterilerek 84 üyemizin ücretsiz izne çıkarılmaya zorlandığını; Sendikamızın gerek hukuki olarak, gerekse diğer yollarla bu uygulamaya maruz kalan üyelerimizin yanında olacağını belirtmiştik.” diye başlıyor ve devamında “hukuki mücadelenin sürdürüldüğü” ifadesine yer veriliyor.
Anlaşılan Hava İş yöneticilerinin imzaladıkları Toplu iş Sözleşmesinden haberleri yok! TİS’in imzası sırasında yürürlükte olan tüm prosedürler ve diğer düzenlemeler imza ile birlikte kabul edilmiş sayılır… Kabin Memurları için bu konuda net bir düzenleme var.” Lisan sınavında başarısız olanlar ücretsiz izne çıkarılır.” deniliyor.
İmzalayıp kabul ettiğiniz bu prosedürle ilgili nasıl bir hukuki mücadele veriyorsunuz acaba? Gerçekten çok merak ettim… Kokpitte ise böyle bir kural yok. THY, metazori olarak Lisan sınavında en az 4 seviyeyi sağlayamayanları varsa ücretli izine yoksa ücretsiz izne çıkarıyor. İşte burada mücadele edin, eyvallah…
Sözün özü, bu kriz Şirketleri ile, sendikaları ile dernekleri ile sivil havacılığımızın ne kadar hazırlıksız olduğunu, bırakın D, E. F planını B planının bile olmadığını bize gösterdi. Yalpalayan, ne yapacağını bilemeyen, deneme-yanılma yöntemleri ile sorunları çözmeye çalışan bir acizliğin fotoğrafıdır şu yaşadıklarımız…
BİR CEO’NUN GÜNLÜĞÜ 
– Dün yurtdışından döndüm. Kafam rahattı kaç gündür. Geldik sorunlar birikmiş. İşler giderek kötüleşiyor. Tasarruf önlemlerini çeşitlendirmeli… Personeli atınca yaygara koparıyorlar, bizim aldığımız paraları konu ediyorlar. Ayıp yahu, yediğimiz lokmaları sayıyorlar… Neymiş Audi A 8’e biniyormuşuz. Tamam, kardeşim, tasarrufsa tasarruf… Arabayı değiştireceğim, Talimat verdim, dizel A 8 istedim… Al sana tasarruf. Yakıttan her ay 250 TL tasarruf edeceğiz… Yönetim lokantasına da söyledim, artık bonfile pişirmeyecekler, bir süre antrkot ve kontrfile ile idare edeceğiz… Daha ne yapayım?
–  Reklam Müdürü geldi, bu kriz dönemlerinde reklam yapanlar kazanırmış. Bir sponsorluk teklifi gelmiş. Everest”e tırmanacak bir dağcı dağın tepesine bizim şirketin bayrağını dikecekmiş… Zor tuttum kendimi. Bir tane dağcı, yanında da iki-üç tane yardımcısı dağa çıkacaklar, bayrak dikecekler… Eeee kim görecek Allah’ın dağında o bayrağı? Kartallar… Kartallara mı reklam yapacağız… Zaten kanatları var, bizim uçağa niye binsin ki?
– Bugün güzel bir öneri getirdiler. Çalışanlar işten kaytarmak için sık sık tuvalete gidiyorlar, kabine kapanıp Pokemon Go oynuyorlarmış… Yani böyle birşey olmaz yaaa… İçine ediyorlar çalışma hayatının… Öneriyi tuttum, her tuvalete turnike koyacağız, herkes kartını okutarak girecek ve çıkacak… Böylece gün içinde kim kaç kez tuvalete girdi, içeride ne kadar kaldı görebileceğiz… Al sana güzel bir işten atma sebebi… Öyle ya, çalışmaya mı geliyorsun, def-i hacete mi kardeşim?
 

Exit mobile version