Bir iş yerinde birbirinden çok farklı ücretler her zaman için problem yaratır. Her iş yerinde farklı görevler vardır. Bu görevlerin hepsi adeta birer zincir baklası gibi birbirine bağlanmıştır. Siz bu zincirden görev bekliyorsanız en zayıf halkaya dikkat etmek zorundasınız. Zincirinizin en zayıf halkası kadar güçlü olacağını unutmamak gerekir.
DHMİ de bu zincir halkalarının bozulması 2005 yılında başladı. 2005 yılında başlayan ve ancak 2010 yılında değişiklik içeren havacılık tazminatı ödemeleri zincirin halkaları arasında sorun yarattı. Şüphesiz bir işletmede her çalışana eşit ücret ödemek de yanlıştır. Bu konudaki eşitlik aslında eşitsizliğin ta kendisi olup bu tür bir uygulamayı zaten hiç bir çalışan istemez. Örneğin; O işletmede bir doktor veya mühendis çalışıyorsa kalkıp ta her hangi bir hizmet aracı kullanan kişi benim maaşım o doktor kadar olmayı savunmaz ve savunmamalı da.
Bu konuda adaletli bir ücret dağıtımı yapacak olan ve alt-üst rakamlarını belirlemesi gereken makam o kurumun en üst yönetimidir. Ancak, konu maaşlardan farklı olarak her personelin aynı oranda katkıda bulunduğu bir alana yönelik olunca işler karışıyor. Dolayısıyla havacılık tazminatı ödemelerinin kesin olarak hakkaniyetli bir dağıtımının yapılması gerekiyor.
DHMİ’de Avrupa Hava seyrüsefer Emniyeti teşkilatı belirli grupların, personel maliyetlerinin tamamını karşılıyor. Bu 1. grup olarak gösteriliyor. Yine aynı teşkilat bazı kadro ve pozisyonlarda çalışanların ücretlerinin belirli bir kısmını karşılıyor. Bu da 2.Grup olarak gösteriliyor. Diğer çalışanlardan, ARFF ler ise her nedense teknik hizmetler olarak kabul edilmeyip, genel idari hizmetler olarak gösterilip,ücretleri hiç karşılanmayan yani en-route olarak tanımlanan seyrüsefer hizmetlerine yakından uzaktan katkı sağlamayan grup olarak adlandırılan 3.Grupta yer alıyor.
Kuleye teknik bir durumdan dolayı acil iniş talep eden pilottan sonra kim alarma geçiyor? Acil İniş öncesi pistteki olması gereken tüm güvenlik önlemleri kim koordine ediyor. Bu soruların tümünün cevabı ARFF’dir.
Peki, ARFF’nin en route’la ilişkilendirilmemesi mantıklı mı? Bunun yanıtını yöneticilerin vermesi gerekiyor. Kaldı ki 2015 ve 2016 yıllarında Cumhurbaşkanı, Başbakan ve ilgili Bakanlarca imzalanan finansman kararnamelerinde ARFF personel alımı serbestliğe kavuşturulmuş ve burada diğer tanımlı meslek gruplarıyla birlikte ARFF çalışanlarının da maaşlarının kısmen veya tamamen uluslararası kuruluşlar tarafından karşılandığı net olarak belirtildiği benim aldığım duyumlar içerisinde…
Bunların yanı sıra ben genel idari hizmetler ifadesine takmış bulunuyorum.
Bu çalışanlar lavabo mu temizliyor? Yoksa binalarda musluk tamiri veya bina içi ufak, tefek elektrik arızalarına mı bakıyorlar? Benim bildiğim genel hizmetler uçakla ilgisi olmayan görevlerde yani yan işlerde çalışanlardır. Bürolar ve binadaki işlere bakarlar. Apron’a çıkmazlar.
DHMI, ARFF leri en kritik ve uzmanlık dalı olan, kırım veya kaza geçiren uçakların kurtarılma ve yangın söndürme işlerinde çalıştırıyor. Bu nedenle bu grubun KESİNLİKLE idari hizmet olarak görünmemesi teknik hizmetler sınıfına alınması gerekir. Keza, Apron trafik memurlarının görevi de genel hizmetler olarak gösterilemez.
Hepinizin hatırlayacağı üzere Katmandu’da pistten çıkan THY uçağının kurtarılması, İstanbul Atatürk Havalimanında motoru yanan THY uçağının piste inişinin hemen ardından başarılı şekilde yangının söndürülmesi ve yine İstanbul Atatürk Havalimanında aprona akan yakıtın alev almadan kontrol altına alınması genel idari hizmetler midir?
Kendilerine verilen araç, gereç, ekipman ve kullandıkları malzemeler teknik içerikli konulardır. Bilhassa pistte kalan bir uçağın kurtarılması çalışmalarında bizzat gözlemlediğim ARFF lerin yaptığı görevin son derece önemli olduğunu yakinen bilenlerden biriyim. Meslek hayatımda birçok uçak kırımında birlikte çalıştığım bir gruptur ARFF.
Kısaca; Havacılığın olmazsa olmazları oldukları kesin. Onlarda havacıdır ve madem bir havacılık tazminatı var. O halde diğer havacı olan gruplar gibi onlarda belirli bir tazminatı hak eder.
Hiç unutmam. Eskiden Hava Trafik kontrolü arkadaşlarında sorunları çoktu. Maddi konularda iyileştirme beklediler. Haklılardı da… Çünkü Eurocontrol tarafından bu hizmeti yapanların ücretleri ödeniyor ama kendilerine Eurocontrol’dan gelen para yansıtılmıyordu. Sonunda bir takım iyileştirmelerle bir nebzede olsa düzeltildi. Ancak, DHMİ bir hata yaptı. İş barışının ve aidiyet duygusunun çok önemli olduğu bu kurumda diğer çalışanları unuttu. Onlara trafik kontrolörlerin ücretlerinin Eurocontrol tarafından geldiğini söyleyerek yolu yokuşa sürdü.
Sevgili DHMİ yönetimi; Bir kurumdaki çalışanların bazılarının Eurocontrol tarafından desteklenmesi,maddi olarak şüphesiz önemli bir artıdır. Ancak siz diğer çalışanlarınıza, onlar parayı Eurocontrol den alıyorlar ben ne yapayım diyemezsiniz.
İş barışı adına dengeleri sağlamalı ve Eurocontrol tarafından tazminat ödenmeyen görevlilere sizin kendi bütçenizden bunu ödemeniz gerekir. Aksi takdirde diğer çalışanlar kendilerinin üvey evlat gibi görür. Bir zamanlar SHGM de aynı durumda idi. Maaşlar düşüktü ve ne kontrol pilotu nede teknisyen bulabiliyorlardı.
Ne yaptılar?
Bir şekilde bakanlıkla görüşerek bu problemi çözdüler ve şu anda dışarıdan eleman alabilecek konumdalar.
DHMİ benim bildiğim kadarı ile Türkiye’deki kurumların en çok kazananı.
Sorunları bana ileten çalışanlar çok şey de istemiyorlar. 3. Grubu iptal edin olsun bitsin.
Bu konunun mutlaka bir çözümü vardır ve sanırım yeni genel müdür bu konuyu çözecektir. Çalışanların beklentisi bu konuda yüksek görünüyor. Yeni genel müdürü tanımam etmem. DHMİ’nin forumunda merhabalaştık o kadar. Ancak anlatılanlar çözüm odaklı biri olduğu şeklinde ve çalışanların sorunlarını bizzat dinliyormuş. Sorunları dinliyorsa zaten sorun yok. Çünkü aklın yolu birdir.
Ben bu küçük sorunun çözüleceğini düşünüyorum.
Tabii ki tüm gelişmeleri sizler gibi bende izleyeceğim. Umarım hakkı yenenlerin hakları verilir…