Değerli Okurlar,
Bugün Cumhuriyetimizin gururla onurla 100. yılını kutladık. İşgallerden, ihanetlerden, yokluklardan ve imkânsızlıklardan yeniden doğmuş, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde bağımsızlığını ilan etmiş, tüm dünyaya gücünü ve büyüklüğünü duyurmuş olmanın üzerinden tam 100 yıl geçti. Çok şükür Cumhuriyetin erdemleri bizi medeniyetle demokrasiyle modern bir topluma dönüştürdü.
Yüzünü batıya dönen, kendi özünü yeniden yorumlayabilen önemli reformlar ve güçlü değişimlerle yeni bir toplum inşa edildi. Eğitimden sağlığa adaletten hukuka her alanda atılan adımlar bizlere bugünkü Türkiye tohumlarını serpti. Cumhuriyet sayesinde eşitliğin, özgürlüğün ve insan haklarının ön planda tutulduğu, tüm bireylere eşit koşullarda seçme ve seçilme özgürlüğü sunulduğu, ülkemizi esaretten ve hanedanlıklardan kurtaran, herkese fırsat eşitliği tanıyan bir devlet modeli olmanın dışında yeni bir toplum modeli olarak ilan edildi.
Cumhuriyet ile sanayiden teknolojiye bilimden sanata her alanda gurur duyacağımız yeni aydınlık bir dünyanın kapılarını araladık. 100 yıllık hikayemizde havacılık alanında bugün kendi uçaklarını üreten, kendi yerli filolarını kuran, milli hava savunma sistemleri inşa eden ve teknolojisini ihraç eden bir ülke haline geldik. Her yıl onlarca milyon insan taşıyan, ulaşımı ve erişimi kolaylaştıran bir ülkeyiz. Her ne kadar dünyadaki hegemonyalara ve engellemeler ile baskı ve sabotelerine maruz kalarak geciksek de günümüzde havacılık alanındaki vizyonumuzun Cumhuriyetin kuruluş ilkleri yolunda ilerlediğini rahatça görebiliriz.
Yerli ve milli bir anlayışla insansız silahlı hava araçlarını üreterek sınırlarımızın dışında da büyük bir güç ve denge aktörleri haline geldik. Bugün dünyadaki dramatik sahnelere baktığımızda Filistin’de akan kanın ve yapılan zulmün de en fazla havadan yapıldığını burada da savaşların ve sınırların korunmasındaki havacılığın önemini maalesef canımız acıyarak ve üzülerek görüyoruz.
Ülkemizin Azerbaycan’dan Kuzey Irak ve Suriye gibi ülkemizin tüm sınırlarımızdaki güvenliğin sağlanmasında en büyük gücümüzün havacılık alanındaki avantajlarımız olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Bir taraftan teknoloji ve üretimde gelişirken, insanlıkta ve personel yönetim anlayışında hak ettiğimiz yerlerde değiliz.
Hala cemaat ve vakıfların hala okul ve cemiyet derneklerinin yönettiği cv havuzlarıyla havacılığı yeni yüz yılımızda hak ettiği yerlere taşıyamadık. Pilotlarımız çalışma saatleri ve uçuş planlaması yapan acizlerin hedefinde. Kabin memurlarımız havada garson muamelesi görerek, mesleki yıpranmalar ve yaşadıkları travmalarla maalesef arabesk bir tempoda çalıştırılıyor. Yer hizmetleri karın tokluğuna iki dudak arasında CEO’larının vereceği lütufla yaşıyor. Teknisyenleri ve mühendisleri isyanda… yapılan saçma sapan uygulamalarla huzursuz ve öfkeli… taşerondan kadroya geçirilenler kısmen mutlu ama gelecekle ilgili kaygılı ve endişeli. Açıkçası havacılığın 100 yıllık karnesine baktığınızda ülkemizin cefakar emekçilerinin omzunda sessiz bir isyana ve uğranan tüm haksızlıklara rağmen gelişiyor ve büyüyor.
Madem dünyada önemli bir aktör ve söz sahibi bir ülke olmamız için havacılık olmazsa olmazımız, o halde bu sektördeki iş, çalışma ve ücret politikalarımızı da gözden geçirmeliyiz. Onlara onurlu ve insanca yaşayacak çalışma ve ücret imkanları sunarak verimi artırabiliriz. İşi ehli ile yönetip, personeliyle empatisi yüksek bir anlayışla daha fazla iş ve hizmet üretebiliriz. Bunu yapmak için siyasi ya da kişisel inisiyatiflerle değil, kurumsal hedef ve stratejik amaçlarımıza uygun bir yöntem belirleyebiliriz. Dünyada eşi benzeri olmayan zorlama ve kısıtlamalarla sektörün gelişimine engel bürokrasiden sorunları doğru tespit edip çözümler üreten bir modele geçmeliyiz.
Ey Efendiler Atamızın dediği gibi Ülkemiz İstikbali Göklerdedir. Bunun için eğitim sistemimizden iş ve hizmet üreten, her alanda kendi eksiklerimizi doğru okuyarak buna sağlıklı çözümler üretmemiz ve bu alandaki gelişimi tıkayan her türlü zihniyetle aramıza mesafe koymamız gerekiyor. Geçim sıkıntısı yaşayan çalışanlara vesile olan, işyerinde adalet ile liyakate inanmayan yöneticileri düşman olarak değil rehber olarak gören bir toplulukla daha ileri gidemezsiniz. İnsanı önceleyen ve onlara kendini değerli hissettiren bir anlayışa ihtiyaç var. Cumhuriyetin bize armağan ettiği bu güzel ülkemizi ve kutsal değerlerimizi her alanda yaşatmalıyız. Unutmamalısınız ki binlerce şehidin kanıyla kurulmuş bu güzide ülkenin sizler ancak ve ancak sadık birer bekçisi olarak borcunuzu ödeyebilirsiniz. Bize emanet edilen nesilleri ahlaklı ve onurlu bir sistemle bilgi ve teknoloji ile donatarak geliştirebiliriz. Yönetici kimliğini gerçekleştirememiş kirli ego ve hırslarını tatmin etme arayışı içinde olanlara fırsat verilmemeli…
Havada uçan daha fazla uçağa, daha çok savunma araçlarına, daha mutlu ve umutlu sektör çalışanlarına ihtiyacımız var…
Minnet ve şükranla Yüce Atamızın izinde bize miras bıraktığı Cumhuriyete sahip çıkmalıyız…