Çok Yazık Olur…

Sizlere her hafta değişik konulara ilişkin yazılar yazıyorum. Son iki haftadır ise; THY’nin Toplu İş Sözleşmesi dönemine girmesi dolayısiyle ve çalışanlara yardımcı olabilmek için, sadece Teknik AŞ personelini ilgilendiren yazılar yazmak zorunda kaldım.
Bu hafta sizlere; yine özel ricalar üzerine; geçen hafta yazdığım konuya ek olarak, sadece Teknik A.Ş yönetimini ve Hava-İş sendikasını ve Teknik derneklerini doğrudan ilgilendiren bir konu üzerine fikirlerimi anlatmaya çalışacağım.
Bir hukuk devletiysek (ki-öyleyiz), kişiler, kurum ve kuruluşlar, üst mahkemelerimizin verdiği karara saygılı davranmak ve yoruma açık kararlarını kendi mantıklarına göre değil, Danıştay’ın ve Yargıtay’ın verdiği esas kararlara göre düzeltmek-düzenlemek zorundadırlar.
Ülkemizdeki yargı sistemi; işçi-işveren arasındaki bir hukuki sorunu çözdükten sonra, kanunu farklı yorumlayarak hata yapan kuruma; “bundan sonra böyle yapılmayacak” diyerek yaptırım getiremez. Ancak tavsiyede bulunur. Bu tavsiyeye uymak ya da uymamak, idarenin kendi tasarrufundadır. O idare, eğer bu tavsiye kararına uymazsa, mağdur olan kişi münferit olarak her dava açtığında Danıştay’ın yerleşmiş kararları çerçevesinde tekrar haklı bulunacak ve kanunu uygulamayan idare tekrar tazminat ödemeye mahkum edilecektir. Kısaca Danıştay; mahkemelerin verdiği bu kararları onaylar ya da bozar.
Bu konuya bu hafta yeniden burada yer vermemim nedeni; 12 sene uğraşarak adeta bir hukukcu gibi konuyu özümleyerek kazandığım davayı, bana güvenerek,inanarak daha Maliye Bakanlığı’ndan tazminatlarımı geri almadan dava açma cesaretini gösteren yüzlerce arkadaşımın ilk başvuranlarından olan 140 kişinin Danıştay’da benim gibi kazanarak Maliye Bakanlığı’nı tazminat ödemeye mahkum etmeleri adınadır. Kutlarım!
Çalışma hayatımın 30 senesinin tamamı boyunca uygulanan bu yanlışlığın; (Geriye dönük 5 seneyi aşan davaların kabul edilmemesi nedeniyle) ancak 5 sene geriye dönük olarak alabildiğim tazminat (yanlış vergilendirme) miktarı, Maliye Bakanlığı’na karşı açılan toplu davalar göz önüne alındığında, bakanlığa maliyeti 35.000.000.000 TL’yi aşacaktır.

Durum böyleyken;1980 senesinden itibaren uygulanmakta olan 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 29/2 maddesi; benim Maliye Bakanlığı aleyhine açtığım ve kazandığım davayı ileriye şamil etmemek üzere yeni hali tasarılaştırılarak kanunlaştırma yoluna gidilmiştir.( Kanun, daha tasarı halinde olup, şu anda, şimdiki kanun geçerlidir…) ve bu konuda tüm sektörü bu tasarının geçmemesi konusunda“Allahtan Reva mı Bu?” yazımla uyarmıştım.)
Şimdi gelelim esas konuya: Teknik.A.Ş,’de Toplu İş Sözleşmesi süreci yaşanıyor. Bu Toplu İş Sözleşmesi’nde, çalışanların temsilcisi olan Sendika; Danıştay kararıyla yanlış uygulama yapıldığı resmen tescil edilmiş olan uçak teknisyeni tazminatını, ileriye dönük olarak da Toplu İş Sözleşmesi kapsamına aldırarak bu muafiyeti, kanuna uydurma adına istekte bulunmalıdır.
Toplu iş sözleşmelerinde en çok rastlanan İşKanunu’nun şu veya bu maddesi geçerlidir” ifadelerini hatırladığımızda; Toplu İş Sözleşmesi’nde 10/3 olarak ifade edilen uçak teknisyenlerinin bulunduğu çizelgenin altına dip not olarak; “bu grubun, iş tazminatları gelir vergisi kanununun 29/2 maddesindeki muafiyetler hesaplanarak değerlendirilir” yazılamaz mı?

Kısaca, kanunları sözleşme metnine yerleştirmek yanlış mıdır?
Çalışanlar her seferinde geriye dönük davalar açarak, tekrar haklılıklarını münferit olarak anlatmak durumunda mı kalsınlar?.Çünkü, işveren veya sendika bu maddeyi sunup kabul edildiğinde kanunen bir yanlış yapmayacaklardır. 29/2 maddesi değişirse, yine problem olmayacak bu sefer yeni kanun kuralları geçerli olacaktır.Mutlaka yazılmalıdır.
Bu konuyla ilgilenen ve haklarını aramak isteyen arkadaşlarımın, öncelikle, eğer okumadılarsa mutlaka; “Allahtan Reva mı Bu?” isimli köşe yazımı okuyup değerlendirme yapmalarını tekrar rica ediyorum.
Komisyonlarda tasarı halinde bekliyen yüzlerce değişiklik önerisi vardır.Ve tüm öneriler geçmez. 29/2 maddesinin değişiklik önerisine karşın tüm sektörü bilgilendirmeme karşın HAVA- İŞ- UTED- TALTA-TASSA-TALPA-MÜH. DER ne yapmıştır? Gerçekten merak ediyorum. Bilgilendirilirsem çok memnun olurum. Yazılı olarak konuyu anlatmak, imza toplamak bu tür tasarıların kanunlaşmaması için yeterli değildir.(Kendi kendini tatminden öteye gitmez, show niteliklidir.)
Gerekli olan lobi faaliyetleri ve komisyondaki milletvekilleriyle bire bir görüşmeler yapılmış mıdır?Kurumlar tüm imkanlarını bu konuda kullanmışlarmıdır?
Beni artık doğrudan ilgilendirmeyen, haklarımı kuruşuna kadar aldığım bu konu, şu anda aktif çalışan kesimi son derece yakından ilgilendirirken, bu konuyu Toplu İş Sözleşmesi taslağında bile görememek üzücü olmaktadır. İlgili mesleki örgütlerimizin ne derece bu konuya eğildiklerini, ne kadar bu konu üzerinde mesai harcadıklarını bilemediğimden, şimdilik ilgili kurumlara eleştri getirmeyi düşünmüyorum.
İşin zor bölümü aşılmış, haklarımızı geçmişe yönelik olarak kazanıp haklı çıktığımız kanıtlanmışken; ileriye dönük haklarımızı alabilmek için bu toplu sözleşmede istek bile yapılmadan geçiştirilmeye çalışılırsa, çok, ama çok yazık olur!
Ve yukarda isimlerini yazdığım çalışanların haklarını savunmak adına faaliyet gösteren kuruluşlar, bu sorumluluğun altından, kalkamaz.
İyi haftalar.

Exit mobile version