ÇOK PARA YENMİŞ ÇOK…

16 Aralık 2013 Pazartesi

Bu haftaki yazım, ne yazık ki, yine sendika konulu oldu. Biraz aşağıda yorumunu aynen yayınladığım okurum, kusura bakmasın lütfen. Bu haftada onu maalesef kişisel bloğumdaki çok önemli bir habere yönlendirmek zorunda kaldım.
305 Eylemi ve ardından gelen grev süresince; sendikal konulara fazlasıyla yer verdim ve okurlarımı; doğru veriler ve danıştığım çok değerli hukukçuların görüşleri eşliğinde aydınlattığımı düşünüyorum.

Her ne kadar, 305 konusunda sendikayı eleştirmiş olsam da, konu yasal greve geldiğinde, bu durumda sendikayı bekleyen çok büyük tehlikeler olması nedeniyle, anında  taraf olduğumu ve bu tarafın sendikadan (yönetiminden değil) ve THY çalışanlarından yana olduğunu açık seçik belirttim.
THY’nin grev kırıcılığı ile ilgili tüm anti demokratik girişimlerini ve yanlışlarını dile getirdim. Sendikanın kazanmış olduğu davalara rağmen, THY yönetiminin mahkeme kararlarını bile uygulamaktan kaçmasındaki yanlışları hep yazdım. Yazılarımda işverenden yana bir tek satır bulursanız, lütfen kopyalayıp yorum olarak atın. Kısaca; “madem ki greve çıkıldı, hiç olmazsa ses getirsin ki sendikacılık hafife alınmasın” mantığıyla, Hava-İş in yönetimine, sevmesem de destek oldum.
İşin komik yanı; bir çok okurum bana; Atilay Ayçin lehine yazılar yazdığımı söylerken, bir çok kişi de; Atılay Ayçin yönetimine olan kızgınlığım nedeniyle Sendikaya, yani , Atilay Ayçin’e  karşı yazılarımda yanlış yaptığımı savundu.
Bakın şimdi o yoruma;
İnanılmaz 10 Aralık 2013, Salı 08:36:49
“Sefa Bey,  hala Atilay’ın liderliğinden sözediyorsunuz, bu satırlardan aylardır Atilay lehine yazdığınız yazılarınız, biz emekçileri derinden yaraladı bunu siz de biliyorsunuz ancak siz <düşmanımın (THY yönetimi) düşmanı, dostumdur >prensibine sarılarak hareket ettiniz, sektörün bunca temel sorunu varken aylarca ısrarla sektörü yazmadınız, gerekçe olarak da “okunmaz, rating yapmaz” diyerek, kişisel blog’unuza yönlendirdiniz, bizlere bizzat bu satırlardan “sitem” ettiniz. Çok düzenli bir takipçiniz olarak, duayen bir MRO profesyoneli olan sizin, artık bilgi ve tecrübelerinizi kesinlikle bizlerle paylaşmamayı tercih ettiğinizi düşünüyorum, yani bugünkü yazınızın ikinci kısmına bakınca, neleri yazmaya kadir olduğunuzu gördükten sonra, o boş geçen ve sürekli Atilay lehine yazdığınız ayları düşündüğümde, fikrim perçinleniyor. Bunu bu satırların makul takipçileri olarak biz hiç hak etmedik…”
Ben de şüpheye düştüm. Gerçekten yazılarım Atilay Ayçin yanlısı ise, neden Hava-İş in tek bir yöneticisi bile benle konuşmadı? Atılay Ayçin yanlısı isem, THY yönetimi ile neden hala aram yok. Kısaca haksız bir sitem olup olmadığından emin olmak için, inanın ki eski yazılarıma tekrar göz atma gereği duydum. Siz ne dersiniz? Gerçekten ben Atilay Ayçin yanlısı yazılar mı yazdım? Yüzlerce yazım içinden bir tek satır bulup kopyalayıp yorum atın ki herkes okuyabilsin.  Kısaca; Ne yâre ne de ağyare yaranamadım. 
Değerli okurlarım;
Her hafta evde boş vakitlerimde, havacılıkla ilgili eski kitaplarımı, notlarımı, eski genel kurullarımın faaliyet raporlarını okur, gözden geçirir, geçmişimden kopmadan olabildiğince güncel kalmaya özen gösteririm. THY Genel Kurullarına giderken, genel kurul başladığında elimize tutuşturulan kuşe kâğıda baskılı, ciltli bilançolardan, önce faaliyet raporuna ulaşmaya çalışır ve birkaç gün onları mali müşavir arkadaşımla inceler ve kafama yatmayanları, genel kurulda dile getiririm. Kısaca hazırlıksız olarak hiçbir yere gitmem ve yazı yazmam. Bu yapımı, THY yönetimi yakından bilir. Başka ortaklar “el kaldır-indir” yapar ve yönetime övgüler dizerken, ben bir dolu sorularla genel kurulu, genel kurul havasına sokmaya çalışır ve genel kurula gelip, durduk yere söz alıp, yönetimi övüp kişisel menfaat sağlamak isteyen yalaka hissedarlara laf sokarım.
Bunları neden mi anlatıyorum? Birazdan tarafıma yollanan Hava-İş Sendikasının faaliyet raporu ve bilançosundan söz etmeden önce, bu konulardaki duyarlılığımı bilmenizi istedim.
UTED yönetiminde iken, mali konularda çok duyarlıydım. Son genel kurulda artık derneği yeni arkadaşıma devrederken, üyelere yaptığım konuşmayı, hala THY’de çalışan, yönetim kurulunda birlikte görev yaptığım arkadaşlar ve genel kurula katılan üyeler çok iyi anımsarlar.
Üyelere yönelik yaptığım son konuşmamda;
“Arkadaşlar senelerce başkanlığınızı yaptım ve gelir giderleri ve bunlarla ilgili tüm faturaları bizzat genel kurul salonuna getirdim. Lütfen, hesap araştırma komisyonu kurun ve inceleyin “ dediğimde; “Başkan, biz sana güveniyoruz” diyerek, hesap araştırma komisyonu bile kurmadılar. Bu sefer ben çıkıp; “Arkadaşlar, yanlış yapıyorsunuz. Devrettiğim büyük bir para var. İncelenmesi gerekir”  dememe karşın,  genel kurulda oybirliği ile ibra edildim. Hesaplara bile bakılmadan ibra olunca, bence madem hesaplara bakmıyorsunuz o halde helalleşelim dedim ve helalleştik.
Bu tür maddi konular çok hassastır. Vicdani büyük bir sorumluluğu vardır. Sonuçta, alınan para arkadaşının parasıdır. UTED yönetimi olarak çok faaliyet geliri yapmış ve bunu dernek geceleri ve iftar yemek davetlerimizde kullanmakla kalmayıp, mülk almanın yanı sıra o mülk gibi en az 3 tane daha mülk daha alınabilecek nakit parayı, ayrılırken banka hesaplarında bırakmıştım.  
Bu satırları, sakın reklam amaçlı yazdığımı sanmayın. Sendikaya göre çok küçük bir yapının (UTED), elindeki olanakları nasıl kullandığına yönelik bir örnektir. Bizim de araç almamızın önünde bir engel yoktu. Bizim de benzin paralarımızı alma hakkımız vardı. Neden almadık?
Neyse, sadede gelelim;
Hava-İş Sendikasının genel kuruluna gitmedim. Ancak, oradaki eski meslektaşlarım devamlı olarak bana canlı yayın yapar gibi gelişmeleri telefonla anlattılar. En önemli madde, sendikaların, derneklerin, spor kulüplerinintemize çıkma anlamına gelen İBRA maddesiydi.
Sendika yönetimi, son 4 yılda yaptığı faaliyetleri ve harcadığı paraları, gelirlerini genel kuruldaki delegelere sunar ve bunu,  gündem maddesi gereği Divan Başkanı, “ ibra ediyor musunuz*” diyerek sorduğunda; genel kurul delegeleri, yönetimi ya ibra eder,  ya da etmez…
Hava-İş genel kurulunda, yönetim kurulu açık ara ibra edilmedi. Kısaca, delegeler, tüm THY sendika üyeleri adına, sendika yöneticilerine temiz çıktısı vermedi.  Mesela, ben de THY genel kurullarında, THY yönetimini ibra etmiyorum. Şimdiye kadar Hava-İş tarihinde ibra edilmeme olayı yaşanmamış olması, yaşanmayacak demek değildir.  Delegeler sanırım onları seçip genel kurula yollayan üyelerden böyle bir görev almışlar ki ibra etmediler. Ayrıca bu Hava-İş tarihinde bir ilktir diyenlere cevabım; Şimdiye kadar yani 25 senedir muhalefet kazanamadı ki ibrayı düşünsün.  Muhalefet yapanları hep işveren adamı olarak yaftalayıp kenara atıyorsunuz. Kim ne derse desin ben her zaman ister arıza yapsın ister yapmasın,yönetimlerin de aynen uçak komponentleri gibi zamanı geldiğinde değiştirilmesi düşüncesindeyim.Miadını tüzükte belirleyin ve kesinlikle değiştirin.
Aslına bakacak olursanız, ibra etseniz bile, yine bulduğunuz bir yanlış üzerine mahkemeye verme hakkınız vardır. Ancak, görülen ve bana anlatılan odur ki; yönetim kurulunun faaliyetleri ibra edilmek üzere oylandığında; önce delegeler ibra etmediğinden, divan başkanı araya girip ibranın içeriğinden söz edip birkaç kez oylatmış olmasına rağmen, blok olarak ibra edilme aleyhine eller kalkmış. Demek ki, delege bilinçli olarak, yönetimi temize çıkartmayı kabul etmemiş. Bu durumda, yeni yönetim mahkemeye vermese bile, eski yönetim kendi kendini mahkemeye verip aklanmalıdır.
İbra konusu toplumda çok eskilerden beri konuşulan bir konudur. “Bu paralar nereye gidiyor? Rakı sofralarında paralarımızı yiyorlar. Lüks otellerde yatıp kalkıyorlar. Başkanın oğlu nasıl yurt dışında okuyor. Altındaki arabayı nasıl aldı?” gibi sözcükleri duymayanınız yoktur. Üyenin temsilcisi delegeler bundan etkilenip veya belki de kendilerini seçen üyelere söz verip, eski yönetimi ibra etmemiş olabilirler. Şimdi yeni yönetim, genel kurulda ibra etmediği yöneticileri, mahkemeye verecek mi? Vermeyecekse neden vermeyecek?  Laf olsun diye ibra edilmemek olmaz. Eski yönetimi insan içine çıkamaz hale getirirsiniz.
Bu önemli konuyu, tabii ki takip edeceğim.
Ancak bir çok delegenin bile yapmadığı ve ellerine bile almadığını düşündüğüm 2009-2013 yıllarını içeren 585 sayfalık 27.Dönem Genel Kurul Çalışma Raporu’nu ve 49 sayfalık Aralık 2009-Aralık 2013 Mali Rapor’unu bir arkadaşa rica ettim ve getirttim. Hepsini Cumartesi ve Pazar günü tek tek okudum.
ÇOK PARA YENMİŞ, ÇOK…” başlığını okuyanlar, sendika yönetimin para yediğini (zimmete para geçirdiğini)ifade ettiğimi sanmıştır. Hayır, onu ben iddia edemem. Bu nedenle yeni yönetimin eski yönetimi neden ibra edip etmediğini bilemediğimden, onların bir bildiği vardır diye düşünerek merakla gelişmeleri takip edeceğim. Peki, bu başlıktaki “çok para yenmiş çok” neyi ifade ediyor? Hava-İş Sendikasında anormal harcamalar var. Üyenin verdiği aidatlar bilançodan anladığım kadarı ile,  savurgan bir politikayla harcanmış görünüyor. Buda bir nevi parayı israf etmektir.
Bir yönetim, zimmetine para geçirdi diye suçlanabileceği gibi, gereksiz harcamalar ve tasarrufa dikkat etmediğiyle de suçlanabilir. Zimmet, hukuken suçtur ama gereksiz harcamayı suç olarak gösteremezsiniz… Ama savurgan bir politika ile harcamalarınıza dikkat etmedilerse, üyeye ve ekmek yedikleri kuruma son derece büyük yanlış yapmışlardır. Mahkemede olmasa da bu sefer gönüllerde, vicdanlar da ibra olamazlar.
Bakın şimdi bilançodaki bazı rakamlara;
Sendikanın 31.10.2013 tarihi itibarı ile kasada 17.387.52 Bankada ise 14.908.31 TL si var.  Tabii ki bu 31.10 2013 tarihli rakam.
Şu anda ise sendikanın tam 2,5 milyon TL borcu varmış. Buyurun buradan yakın…  Tamtakır kuru bakır bile değil. Ondan da kötü bir durum söz konusu.
Üye aidatı olarak 2014’de 9.254.742.00 + 2015’de 9.840.192.00 + 2016’da 10.585.734.00 + 2017’de 11.504.880.00 olmak üzere,  4 senelik yönetim süresince sendikaya 41 milyon.185 bin.548 TL yatacağı öngörülmekte. Yani;  yazı ile kırkbirmilyonyüzseksenbeşbinbeşyüzkırksekiz  LİRA… Müthiş bir rakam değil mi? Eski parayla 42 Trilyon 185 Milyar 548 Bin TL Holding gibi Maşallah…
Başkan ve yönetim kurulu maaşlarına baktığımızda ise tablo şöyle;  THY personeline ne zam yapıldıysa aynısı sendika yöneticilerine de yansımakla kalmayıp 4 ikramiye de aynen uygulanmakta.
Başkan: 7.367 TL + Dört ikramiye NET,  Başkan Yardımcısı: 6340TL + Dört ikramiye NET,  diğer yöneticiler ise 6600 TL civarında NET maaş +Dört ikramiye almaktadırlar.
Bence çok değil. Sakın buraya odaklanmayın. Sonuçta bu bir maaş ödemesidir. En fazla neden bu kadar yönetici ve personel çalıştırıyorsunuz diyebilirsiniz. Sizler bu maaşlar dışındaki giderlere göz atın. Milyon TL başlıklı rakamlara odaklanın.
Kısaca; Sendikanın yönetim kurulu, şubeler ve personel maaşı yıllık 3 milyon 799 Bin TL
Ayrıca, Antalya-Ankara-İzmir-İstanbul Anadolu Yaka başkan ve yöneticileri de var. Her başkanın altında Passat marka binek aracı var. Bunun benzin bakım masrafları da tabii ki yönetimden.
Ayrıca dikkatimi çekenler:
Sendikada hukuk müşavirleri kadrosu varken, dışarıdan ayrı bir hukuk bürosu ile anlaşılmasına ne gerek vardır? En iyi iş hukukçularını bulun ve kadroya alın. Bunu yapamıyorsanız, bir hukuk bürosu ile anlaşın ve sendikada boşuna hukuk müşaviri bulundurmayın. Yeter ki; İşçiyi, işverenle karşılaştığı hukuki sorunlarda yalnız bırakmayın. İşçi-işveren arasındaki hukuk mücadelelerinde işçiden para almayın.   
Faaliyet raporunu okuduğumda; üyeye yönelik yapılan yemek, eğlence, piknik, iftar yemekleri vb… gibi etkinlikleri de göremiyorum. Örneğin; Tahmini bütçede 2014-2015-2016-2017 yılları için Eğitim fonu adına toplam 2.031 Milyon TL harcama yetkisi var. Şimdiye kadar geçen 24 senede eğitilen falan var mı? Bu tahmini bütçeye konan rakam eğitimde kullanılmayacağına ( Geçen 4 senede ne kadar eğitime para harcanmış bulamadım) göre nerede kullanılacak? Bu eğitim gideri sendikalarda mecburi. Ancak siz eğitim adı altında bu parayı eğitim yapılmış gibi gösterdiğinizde kim ne anlar ki?
İşçi, iş çıkışlarında yağmur çamurda servis bekliyorken, sen onların temsilcisi olarak makam aracında onların parası ile alınmış arabada sağ arka koltukta oturamazsın. Kendi arabanla gelir kendi arabanla gidersin. THY yöneticilerinin hepsinin altında araba var diye kalkıp sende aynı yanlışı yapmamalısın.
Bana kalsa tüm şubeleri temsilciliğe çeviririm.  Makam araçlarını, genel başkan dâhil kaldırırım. Yakıt parası verilebilir. Unutmayın ki,(kendisi de bir işçi olan) Başkanın, makam aracı ile gelip gitmesi, hatta şoför kullanması, işçiye itici gelir.
Bu yazıda herkesin görebileceği bilanço bilgilerini yazdım. Bilançoda kafama yatmayan dolu maddeler oldu. Ancak ben delege değilim ve kuşkularımı yazmam etik olmaz. Sizlere sadece kendi bilançoları ve faaliyet raporundakileri yazdım.
Bir tavsiye;
Sendikanın bu kadar gelir ve giderleri yüksekken, bence tüzükte bir değişiklik yaparak genel kurul günlerini ikiden üçe çıkartarak, mali genel kurul yapılması gerekir diye düşünüyorum. Mali genel kurul için ayrılan gün ilk gün olur, daha sonraki gün de faaliyetler ve tartışmalar yapılır. Son günde sadece seçim olur biter.  Tek gün tartışmalar, tüzük tadilleri,  başkan ve yönetim adayları konuşmaları, kulis yapmalar la geçiyor. Delege ne zaman mali tablolara bakıp tek, tek faturaları inceleyecek ki? Laf olsun diye genel kurul yapılıp ibra edilme istenmez. Delege neyi gördü ki ibra etsin.  Alelacele kaçmaya benzer bu.
Bu yanlışlar ve bilanço sunumları sadece sendikalarda değil şirketlerde de oluyor. Şöyle ki;
THY’deki genel kurullar gibi, her zaman taktığım ve sorguladığım madde başlığı “DİĞER” adı altında yazılan çok büyük miktarlardır. Buna bir de “çeşitli giderler” başlığı adı altında harcamaları koyduğunuzda, ortada neyin nesi belli olmayan ve genel kurullarda kısıtlı zaman içinde kontrol edilebilmesi mümkün olmayan bir dolu giderle karşılaşırsınız. Bu, “Diğer” ve “Çeşitli giderler” başlığı altındaki yüksek rakamları açmak ve tek tek ilgili faturaları kontrol etmek gerekir.   Buna da ne zaman nede ortam müsait değildir. Görülmesini istemediğin gideri,” Diğer gider” başlığının altına sok ve geç.  Var mı böyle şey yahu…
Senelerce dernek başkanlığı yaptım, TV Yönetim kurulu başkanlığı yaptım, ama bu diğer başlığı ile yazılan büyük rakamları anlayamadım. “Diğer” denilen madde, ufak tefek kayda değer olmayan rakamları içermeli iken, “Diğer” diyerek içeriği bilinmeyen bu rakamı nasıl izah ediyorlar, anlayan beri gele…
Sonuç olarak; “İnsanlar layık olduğu şekilde yönetilir” İşveren en güçlü kadroları ile çalışırken, işçiler henüz bir dernekte yöneticilik yapmamış hatta bırakın dernek yöneticiliğini, apartman yöneticiliği veya okul çağlarında mümessillik görevlerinde bile bulunmamış kadrolarla mücadele edip, hem milyonlarca liralarını hem de gelecekle ilgili kararlarını almak için seçip yolluyorlar. Sen maaş verip haklarını korusun diye kurduğun örgütün, kadrolarını secemez ve seçilenleri de denetleyemezsen kim bırakır orayı. Sendikacılıktaki ağalık sistemi işte böyle yerleşiyor. Toplumumuz çok duyarsız çok.  ( Bu kişisel değerlendirmem geneli kapsar).
İşçiler, kendi yönetim kadrolarını seçerken, seçtikleri kişiler bu işi yapabilir mi?  İçlerinden mali işlerden, hukuktan, havacılıktan, işçiyle ve işverenle diyalog da bulunabilecek kişi, var mı yok mu? Diye bakmadan seçip sonra da onlardan mücadele bekliyorlar… Daha sonra, bu seçemedikleri aralarına istediklerini koyamadıkları yönetimler grev kararı aldığında, onları sap gibi ortada bırakabiliyorlar.
Sendika yönetimlerinin de bu duyarsızlık işine geliyor. Baktılar ki millet duyarsız, sorgu sual eden yok, denetleyen yok. Ohhhh ne ala memleket deyip kendi dünyalarında senelerce keyif çatıyorlar.
Alan memnun veren memnun…  Altta kalanın canı çıksın.  Değil mi ama…
NOT/ Asiana B777-200 uçağı kazası pilotaj çıktı. Videolu haber
Exit mobile version