Bu ne Perhiz(!)

Bu haftaki yazı konuma, geçen haftaki yazımda dile getirdiğim kuşkularımın bana düşündürdükleri ile devam edeceğim. 
Her ne kadar bu önemli konular okuyucu rekorları kırmıyorsa da, yine de burada sektörün özgür kalemi olarak, benim gibi birçok insanı düşündüren, fakat; gerek bulundukları konum gereği, gerekse çalıştıkları şirketlerin yönetimi ile ters düşme çekincesiyle kaleme alınamayan, konuşulamayan birçok konuyu ele almaya devam edeceğim.
Geçen haftaki yazıma ilaveten; “kar etmek amacıyla kurulmuş olan şirketlerin karlarını arttırmak ya da, kar edebilmek için masraflarını kısmak zorunda olduklarını, lisanslı uçucu ve teknik personel temininde yaşanan güçlükler nedeniyle yüksek maaşlar ödemek zorunda kaldıklarını”,Yakıt maliyetlerinin her geçen gün arttığını, yine aynı yazımda; “satın alırken ya da kiralarken pazarda mevcut uçak sayısının talebi karşılamaktan uzak olması nedeniyle yüksek bedeller ödenmek zorunda kalındığını” belirtmek isterim.
Bir şirket, yakıt fiyatlarını azaltamıyor, personel giderlerini sektörün altında değerlere indiremiyor, uçak kiralarını düşüremiyor ve bu koşullarda rekabet gereği ucuz hava taşımacılığı yapmak zorunda kalıyorsa, umarız, bakım gibi yaşamsal önemi olan kalemlerden tasarruf etme yoluna gitmez.
Sivil havacılık Genel Müdürlüğü, nam-ı diğer ismiyle, otorite, var gücüyle uçuş emniyetini üst seviyelere çıkartmak için çabaladığını her fırsatta dile getiriyor. Simdi soruyorum; uçuş emniyeti kelimesini dilinden düşürmeyen Sayın otorite, bu konuda üstüne düşen görevi tam olarak yapabiliyor mu? Yoksa, sadece sektörün trafik polisliğini mi yürütüyor?
Bu konuyu da izninizle biraz irdelemek istiyorum.
Havacılık sektöründe; nitelikli personelin aylıkları, uçakların fiyatı veya kirası, nitelikli eğitimin ücreti ve kaliteli bakımın bedeli yüksektir. Bunlar olursa uçuş emniyeti olur. Çünkü, uçuş emniyeti pahalıdır.
Şimdi, SHGM’ YE soralım: Siz, uçuş emniyeti seviyesinin yükseltilmesi için yasaklar getirmek, denetimler yapmak, cezalar vermek dışında, sektöre; yapıcı, destekleyici yaklaşımlarda bulunuyor musunuz?
Bir havayolu şirketi kurulurken fizibilite raporları istiyorsunuz, karlı olmayacaksa izin vermiyorsunuz, mali raporları her sene işletmelerden alıp inceliyorsunuz, işletmelerin Eurocontrol borçlarını takip ediyorsunuz.
Şirket filosuna uçak ekleyecekse; karlı olduğunu kanıtla, nerede uçuracaksın, nasıl bakım yapacaksın, pilotu, teknisyeni nereden bulacaksın? diye soruyorsunuz. Demek ki, şirketlerin ekonomik yapısıyla oldukça ilgilisiniz. Sorumu, başka türlü sorarsam; siz şirketlerin uçuş emniyeti sağlamak için kullanacağı kazancın arttırılmasına, gereksiz masrafların önüne geçilmesine destek oluyor musunuz?
1- Denetlediğiniz ve gerekirse ceza kestiğiniz uçakların, uçuşa elverişlilik denetlemesini zamanında yapamadığınız için uçamayan uçakların şirketlere maliyeti nedir?
2- Filoya katılmak ve ticari faaliyetlerine bir an önce başlamak için yurda getirilen bir uçağın, yerde uçamadan beklediği her günün yarattığı fırsat kaybı maliyeti hakkında fikriniz var mı?
3- Havacılık sektörümüzdeki 7 gün 24 saat kesintisiz sürdürülen operasyonlar sırasında, sizin mesai saatleriniz dışında işletmeler, arızalı uçaklarını bakım yapmak üzere özel izinle getirtmek için almaları gereken otorite izinlerini alabiliyorlar mı? Yoksa sizin mesai saatlerinizin başlamasını mı bekliyorlar? Bu konuda, FIC dışında bu tür özel durumlarda Uçuş Standartları Daire Başkanınız, Sayın Zafer Şimşek’in yetkilerini kullanabilecek bir görevliniz var mı?
Şirket kalite birimlerine bu tür durumlarda yetki vermeniz düşünülemez mi?
4- Dünyada başka ülkelerde görülmemiş düzeydeki slot cezaları uygulamaları için ödenen bedeller, uçuş emniyetini arttırmaya yönelik kullanılsa iyi olmaz mı?
5- 10 uçaklı bir şirketin yıl boyunca SHGM’den aldığı onaylar için ödediği ücret, indirim yapılmış olmasına rağmen, şirketlerin işletme bütçelerindeki payı hakkında bir değerlendirme yaptınız mı?
6-EASA standartlarına uyum konusunda yaşanan sıkıntılar sebebiyle bakımlarımız ve teknik elemanlarımız, Avrupalı işletmeler gözünde yeterlimi sizce. EASA dışında olmak işletmelerimize büyük ticari dezavantaj getirmiyor mu dersiniz?
Uzun lafın kısası; bu rekabetçi ortamda varlık savaşı veren işletmeleri bir yandan uçuş emniyeti seviyelerini yükseltmek için zorlarken, bir yandan 24/7 çalışamamanın getirdiği yukarıda açıklamaya çalıştığım zorluklar ve bürokrasimizdeki yavaş hareketler, yüksek hizmet bedelleri ve cezalarla işletmelerin masraflarını artırıp bellerini büküyorsunuz.
Otorite olarak verdiğiniz yetkilendirmeler, Avrupa nezdinde bir anlam ifade edene kadar hizmetleriniz karşılığı almış olduğunuz yüksek bedeller için Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diyebiliriz sanırım.

Exit mobile version