Bunun yanı sıra, bazı okurlarım, konumum gereği benim işlerine karışamayacağım bu site yönetimini eleştiren yorumları, bana atarak, benim yayınlamamı istiyorlar. Siz de bilirsiniz ki, köşemde yayınlanan yazımın konusu ile ilgisi olmayan bu yorumları yayınlamak, görevim olmadığı gibi, etik de olmaz.
Bu haftaki konuma, geçen haftaki yazım ile ilgili olan ve üstünde çok konuşulması gerektiğine inandığım bir okuyucu yorumunu aktararak girmek istiyorum;
“Sefa bey, Eylem 29.05.2012’de yapıldı, tarih yanlış olmuş galiba. Bu arada, siz sendikaya işverene sallayıp duruyorsunuz. Bir türlü karar veremedik, hangi taraftasınız.”
Tabii ki bu yorumda gerçek olan, yazımdaki tarihin ay bölümünün sehven yanlış yazılmış olması idi ve hemen değiştirip kendilerine teşekkür ettim. Ülkemizde gazetecilik/habercilik öyle bir boyuta geldi ki; tam bir rezalet yaşanıyor. Bu nedenle, köşe yazıları ile herhangi bir konuyu objektif kriterlerle tarafsız yorumlamak şaşırtıcı oluyor. Bu yorumu atan okurum, her yazarın bir tarafı olması gerektiğine öyle inandırılmış ki, taraf olunması gerektiğini düşünmüş. Bu mantığa göre; ya THY’yi, ya da Hava-İş yönetimini desteklemem gerekiyor.
THY ve Hava İş, her ikisi de benim için çok önemli kuruluşlar. Birine 30 sene hizmet ettim, diğerine ise 30 sene aidat ödeyerek katkıda bulundum. Bu nedenle; bu iki önemli kurumumuzu eleştirmemi, kurumsal yapılarına değil, yönetim anlayışlarına yönelik olduğunu, aslında söylemeye gerek bile olmamalıydı.
Bu hafta da önemli birkaç konuyu sizlere yorumlamaya çalışacağım. (Konu ile ilgili eleştirilerinizi ve desteklerinizi her zamanki gibi bekliyorum.)
Geçen haftaki yazımda sendikaya bir uyarıda bulunmuş ve…
“Sizler; THY’nin toplu iş sözleşmesi sürecindesiniz. Bu aşamanın uyuşmazlıkla sonuçlanan son bölümünden sonra ki gelişmeler de çok akıllı hareket etmek zorundasınız. Sizler, hem THY’nin hali hazırda çalışan personelini, hem de sizin yüzünüzden iş akitleri sona erdirilmiş 305 kişiyi temsil ediyorsunuz. Her iki konumu ayrı değerlendirmeniz gerekirken, siz kalkmış ” işten çıkarılan 305 kişi işe iade edilip iş başı yaptırtılmadıkça, bu toplu iş sözleşmesi imzalanmaz diyorsunuz.”
Bu söz bana 1980 senesini hatırlattı. 1980 senesindeki sendika yönetimi ve başkanı İbrahim Öztürk o zamanlar işten atılan 17 arkadaşımız işe alınmadıkca bu toplu iş sözleşmesi imzalanmaz diyerek THY personelini 84 gün süren greve sürüklediydi. Sonuç ne oldu derseniz hemen cevap vereyim: HÜSRAN. Bu filmi daha öncede izlediğimden bir hatırlatma yapayım istedim.
“İşten çıkartılan bu insanların davalarını izlemeyi, sonuna kadar sürdüreceksiniz, buna kimse karşı koyamaz. Ancak, sakın ve sakın yanlış bir hareket yapmayın ve çalışanlarla işten çıkartılanları karşı karşıya getirmemeye özen gösterin” demiştim.
Ne yazık ki; son günlerdeki THY-Hava-İş arasındaki oluşan hava, bu kuşkumu artırıcı nitelikte oldu.
Grev, Grev, Grev… Bu sözcük, son zamanlarda çok kullanılmaya başlandı. Sendikaların. olmazsa olmaz silahı bu. Zamanı gelince kullanılmalı. (Zamanında, tabanca ruhsatı almaya gittiğimde bana ruhsatımı veren emniyet müdürü; “Sefa bey, bu silahı olur olmaz yerlerde göstermek kadar, bende silah var dercesine çıkarıp göstermek, karşı tarafı korkutmaya çalışmak da çok tehlikelidir. Bu nedenle, tabanca kılıfından çıktığında; ateş edeceksin, yoksa karşı taraf senin niyetini anlayamadığından, o, sana ateş eder” demişti.)
Bu örneği vermemin nedeni; Hava-İş, grev yaparım deyip karşı tarafı korkutma amacı güdüyorsa, çok yanlış yapar. Karşı taraf bu konuyu ciddiye alıp, şimdiden hamlelerini planlar ve grev silahını kullanmaya kalktığında, silah olarak gördüğün grev hakkı, ters teper. Kısaca, Grev sözcüğünü söylediğinde, anında uygulamaya koyacaksın. Benim kişisel görüşüm; THY’de grev ol(a)mayacağı… Bu greve; ne THY, ne de Hava-İş dayanamaz.Her iki tarafın kaybedeceği bir uygulamadır grev.
Ayrıca, bu günkü ülkemiz politik konjonktüründe; iktidarın, işçilerin ekonomik demokratik hak ve kazanımlarına, patronların çıkarları gözetilerek (buna istikrar diyorlar!), sürekli bir saldırısı söz konusudur. Bırakın grev hakkını, sendikalı işçiye bile dayanamıyorlar. Buna doğal tepki; tabii ki işçilerin üretimden gelen <tek> gücünü, birlik ve dayanışmasını sergileyip, karşı koymasıdır. Ülkemizin şu anki <ileri demokrasisi> ne yazık ki “grev hakkını kullanmayı” olanaksız kılıyor.
Grev yasağının kaldırılması, sendikaların elini, mevcut yasalarca maalesef hala güçlü kılmış değil. Hala karşımızda, Bakanlar Kurulu’na verilmiş erteleme yetkisi ve sonucunda YHK’ye gidecek olan bir toplu iş sözleşmesini içeren anti-demokratik bir yasa var.
THY sıkıştığında bu gücü kullandırtmayı hükümetten ister mi? İstemez mi? Bakanlar kurulu bunu yapar mı? Yapmaz mı? Bunları yaşayıp göreceğiz. Kısaca, hem hükümet hem de THY yönetimi; var olan <ileri demokratik> iş yasalarının arkasına sığınıp işçiden yana(!) politikalarını sonuna dek sürdürecekler. Buna ben “tavşana; kaç, tazıya; tut!” politikası diyorum!
Şimdi, Hava İş Sendikası tarihsel bir görev ile karşı karşıya ve işçi sınıfının çıkarlarını akıllıca savunma sınavı verecek. Mücadeleci ve doğru kararlarıyla (serüvenci değil) işçilerin gerçek emek örgütü olduğunu bir kez daha kanıtlama fırsatı bulacak… Yoksa, üzerine örtülen global ölü toprağı altında, işçiler ve işveren arasındaki metaforlarda kıvranıp duracak!
Sonuç olarak; Topluma kendini ispatlamış ve üye güvenirliliği yüksek olan bir sendika yönetiminin karşısında hangi anti demokratik yasa olursa olsun başarılı olacağını düşünüyorum. Hiçbir güç ve yasa örgütlü bir yapılanmaya karşı duramaz. Tabii ki bu örgütlülüğü sağlayabilecek sendika varsa…
***
Pilot Çalıştayı ve THY’yi 54.sıraya düşüren JACDEC raporu;
27 Şubat 2013 günü yapılan ve başarılı geçtiğini söyleyebileceğim Pilotlar çalıştayında; SHA(Sivil Havacılık Akademisi) olarak, uçak teknisyeni-pilot-kabin memuru ve hava trafik kontrolörlerine yönelik yaptığımızYorgunluk Anketini sunduk. Bu anketimizin sunumu ve sonuçlarının irdelenmesi, çalıştaya damgasını vurdu desem, yanlış olmaz. En çok konuşulan konulardan biri de SHY-6A’nın diğer ülkelerle karşılaştırılması oldu. Bizim SHY-6A yönetmeliğinin, bu konuda sınıfta kaldığını söyleyebilirim.
Tabii ki bu sınıfta kalmayı sadece SHGM ye yüklemek olmaz. SHGM’yi siyaseten etkileyen THY ve TÖSHİD i unutmayalım. Çünkü SHY-6A yı diğer ülkeler seviyesine getirdiğinizde, havayollarından daha fazla pilot ihtiyacı ve daha fazla para çıkacağı bir gerçek. Bu nedenle bu uğraş aynı havacılık yasası gibi zor olacaktır.
Gelelim geçen hafta medyada sıklıkla yer alan ve gensoru olarak CHP milletvekili Umut Oran tarafından sorgulanan JACDEC verilerine;
Ben bu tür kuruluşların verilerine aslında pek inanmam. Bu tür verileri hazırlayanlar ya para için bu işi yaparlar ya da politik baskılar neticesinde belden aşağı vurma yoluna gidebilirler.
JACDEC’in 2011 verilerini yayınladığımda bu değerlendirmeleri neye göre yaptıklarını da yazmıştım. (TÜM DÜNYA HAVAYOLU ŞİRKETLERİ EMNİYETLİ ŞİRKETLER VE DEĞERLENDİRME KRİTERLERİ)
2011 JACDEC verilerinde 60 şirket arasında THY 53.sırada yer alırken,2012 verilerinde 54. sıraya düşmüş.
JACDEC’ in politik baskılı bir sistem olduğunu söyleyip, SKYTRAX ‘ın da objektif değerlendirmede bulunduğunu söylerseniz, buna sadece THY üst yönetimini inandırırsınız.
THY’nin Skytrax ödülü, parayı veren düdüğü çalar tarzı bir değerlendirmedir. Bu tür değerlendirmelerde bulunanlar, bu işi herhalde Allah rızası için yapmıyor :-) Skytrax ve “JACDEC” in de değerlendirme sisteminde bana göre bazı yanlışlar var. THY olarak, iyi değerlendirme olunca, bunu tüm dünya ile paylaşacaksın. JACDEC gibi bir rapor gelince de; tu-kaka! diyeceksin. Bu, çifte standart olur.
Bu nedenle, her ne kadar “JACDEC” raporundaki verilere inanmasam da; “SKYTRAX” ödülüne de temkinli yaklaşmıştım.
Kişisel görüşüm; THY’nin uçuş emniyeti konusunda eksiklikleri olduğu doğrudur. Ancak bu durumu JACDEC sistemi verileri ile açıklamak yanlış olur.
JACDEC raporu hakkında; Sivil Havacılık Akademisi olarak, sistemi irdeleyen, detaylı bir rapor hazırladık. Okumanızı öneririm. TIKLAYIN (JACDEC RAPORU VE THY)
NOT/ 03-03-2013 tarihinde THY hangarı önünde oluşan bir kaza sonucunda hayatını kaybeden HABOM teknisyeni Şentürk Çavuş a Allahtan rahmet dilerken ailesine, çalışma arkadaşlarına ve dostlarına başsağlığı ve sabır diliyorum.
“Sefa bey, Eylem 29.05.2012’de yapıldı, tarih yanlış olmuş galiba. Bu arada, siz sendikaya işverene sallayıp duruyorsunuz. Bir türlü karar veremedik, hangi taraftasınız.”
Tabii ki bu yorumda gerçek olan, yazımdaki tarihin ay bölümünün sehven yanlış yazılmış olması idi ve hemen değiştirip kendilerine teşekkür ettim. Ülkemizde gazetecilik/habercilik öyle bir boyuta geldi ki; tam bir rezalet yaşanıyor. Bu nedenle, köşe yazıları ile herhangi bir konuyu objektif kriterlerle tarafsız yorumlamak şaşırtıcı oluyor. Bu yorumu atan okurum, her yazarın bir tarafı olması gerektiğine öyle inandırılmış ki, taraf olunması gerektiğini düşünmüş. Bu mantığa göre; ya THY’yi, ya da Hava-İş yönetimini desteklemem gerekiyor.
THY ve Hava İş, her ikisi de benim için çok önemli kuruluşlar. Birine 30 sene hizmet ettim, diğerine ise 30 sene aidat ödeyerek katkıda bulundum. Bu nedenle; bu iki önemli kurumumuzu eleştirmemi, kurumsal yapılarına değil, yönetim anlayışlarına yönelik olduğunu, aslında söylemeye gerek bile olmamalıydı.
Bu hafta da önemli birkaç konuyu sizlere yorumlamaya çalışacağım. (Konu ile ilgili eleştirilerinizi ve desteklerinizi her zamanki gibi bekliyorum.)
Geçen haftaki yazımda sendikaya bir uyarıda bulunmuş ve…
“Sizler; THY’nin toplu iş sözleşmesi sürecindesiniz. Bu aşamanın uyuşmazlıkla sonuçlanan son bölümünden sonra ki gelişmeler de çok akıllı hareket etmek zorundasınız. Sizler, hem THY’nin hali hazırda çalışan personelini, hem de sizin yüzünüzden iş akitleri sona erdirilmiş 305 kişiyi temsil ediyorsunuz. Her iki konumu ayrı değerlendirmeniz gerekirken, siz kalkmış ” işten çıkarılan 305 kişi işe iade edilip iş başı yaptırtılmadıkça, bu toplu iş sözleşmesi imzalanmaz diyorsunuz.”
Bu söz bana 1980 senesini hatırlattı. 1980 senesindeki sendika yönetimi ve başkanı İbrahim Öztürk o zamanlar işten atılan 17 arkadaşımız işe alınmadıkca bu toplu iş sözleşmesi imzalanmaz diyerek THY personelini 84 gün süren greve sürüklediydi. Sonuç ne oldu derseniz hemen cevap vereyim: HÜSRAN. Bu filmi daha öncede izlediğimden bir hatırlatma yapayım istedim.
“İşten çıkartılan bu insanların davalarını izlemeyi, sonuna kadar sürdüreceksiniz, buna kimse karşı koyamaz. Ancak, sakın ve sakın yanlış bir hareket yapmayın ve çalışanlarla işten çıkartılanları karşı karşıya getirmemeye özen gösterin” demiştim.
Ne yazık ki; son günlerdeki THY-Hava-İş arasındaki oluşan hava, bu kuşkumu artırıcı nitelikte oldu.
Grev, Grev, Grev… Bu sözcük, son zamanlarda çok kullanılmaya başlandı. Sendikaların. olmazsa olmaz silahı bu. Zamanı gelince kullanılmalı. (Zamanında, tabanca ruhsatı almaya gittiğimde bana ruhsatımı veren emniyet müdürü; “Sefa bey, bu silahı olur olmaz yerlerde göstermek kadar, bende silah var dercesine çıkarıp göstermek, karşı tarafı korkutmaya çalışmak da çok tehlikelidir. Bu nedenle, tabanca kılıfından çıktığında; ateş edeceksin, yoksa karşı taraf senin niyetini anlayamadığından, o, sana ateş eder” demişti.)
Bu örneği vermemin nedeni; Hava-İş, grev yaparım deyip karşı tarafı korkutma amacı güdüyorsa, çok yanlış yapar. Karşı taraf bu konuyu ciddiye alıp, şimdiden hamlelerini planlar ve grev silahını kullanmaya kalktığında, silah olarak gördüğün grev hakkı, ters teper. Kısaca, Grev sözcüğünü söylediğinde, anında uygulamaya koyacaksın. Benim kişisel görüşüm; THY’de grev ol(a)mayacağı… Bu greve; ne THY, ne de Hava-İş dayanamaz.Her iki tarafın kaybedeceği bir uygulamadır grev.
Ayrıca, bu günkü ülkemiz politik konjonktüründe; iktidarın, işçilerin ekonomik demokratik hak ve kazanımlarına, patronların çıkarları gözetilerek (buna istikrar diyorlar!), sürekli bir saldırısı söz konusudur. Bırakın grev hakkını, sendikalı işçiye bile dayanamıyorlar. Buna doğal tepki; tabii ki işçilerin üretimden gelen <tek> gücünü, birlik ve dayanışmasını sergileyip, karşı koymasıdır. Ülkemizin şu anki <ileri demokrasisi> ne yazık ki “grev hakkını kullanmayı” olanaksız kılıyor.
Grev yasağının kaldırılması, sendikaların elini, mevcut yasalarca maalesef hala güçlü kılmış değil. Hala karşımızda, Bakanlar Kurulu’na verilmiş erteleme yetkisi ve sonucunda YHK’ye gidecek olan bir toplu iş sözleşmesini içeren anti-demokratik bir yasa var.
THY sıkıştığında bu gücü kullandırtmayı hükümetten ister mi? İstemez mi? Bakanlar kurulu bunu yapar mı? Yapmaz mı? Bunları yaşayıp göreceğiz. Kısaca, hem hükümet hem de THY yönetimi; var olan <ileri demokratik> iş yasalarının arkasına sığınıp işçiden yana(!) politikalarını sonuna dek sürdürecekler. Buna ben “tavşana; kaç, tazıya; tut!” politikası diyorum!
Şimdi, Hava İş Sendikası tarihsel bir görev ile karşı karşıya ve işçi sınıfının çıkarlarını akıllıca savunma sınavı verecek. Mücadeleci ve doğru kararlarıyla (serüvenci değil) işçilerin gerçek emek örgütü olduğunu bir kez daha kanıtlama fırsatı bulacak… Yoksa, üzerine örtülen global ölü toprağı altında, işçiler ve işveren arasındaki metaforlarda kıvranıp duracak!
Sonuç olarak; Topluma kendini ispatlamış ve üye güvenirliliği yüksek olan bir sendika yönetiminin karşısında hangi anti demokratik yasa olursa olsun başarılı olacağını düşünüyorum. Hiçbir güç ve yasa örgütlü bir yapılanmaya karşı duramaz. Tabii ki bu örgütlülüğü sağlayabilecek sendika varsa…
***
Pilot Çalıştayı ve THY’yi 54.sıraya düşüren JACDEC raporu;
27 Şubat 2013 günü yapılan ve başarılı geçtiğini söyleyebileceğim Pilotlar çalıştayında; SHA(Sivil Havacılık Akademisi) olarak, uçak teknisyeni-pilot-kabin memuru ve hava trafik kontrolörlerine yönelik yaptığımızYorgunluk Anketini sunduk. Bu anketimizin sunumu ve sonuçlarının irdelenmesi, çalıştaya damgasını vurdu desem, yanlış olmaz. En çok konuşulan konulardan biri de SHY-6A’nın diğer ülkelerle karşılaştırılması oldu. Bizim SHY-6A yönetmeliğinin, bu konuda sınıfta kaldığını söyleyebilirim.
Tabii ki bu sınıfta kalmayı sadece SHGM ye yüklemek olmaz. SHGM’yi siyaseten etkileyen THY ve TÖSHİD i unutmayalım. Çünkü SHY-6A yı diğer ülkeler seviyesine getirdiğinizde, havayollarından daha fazla pilot ihtiyacı ve daha fazla para çıkacağı bir gerçek. Bu nedenle bu uğraş aynı havacılık yasası gibi zor olacaktır.
Gelelim geçen hafta medyada sıklıkla yer alan ve gensoru olarak CHP milletvekili Umut Oran tarafından sorgulanan JACDEC verilerine;
Ben bu tür kuruluşların verilerine aslında pek inanmam. Bu tür verileri hazırlayanlar ya para için bu işi yaparlar ya da politik baskılar neticesinde belden aşağı vurma yoluna gidebilirler.
JACDEC’in 2011 verilerini yayınladığımda bu değerlendirmeleri neye göre yaptıklarını da yazmıştım. (TÜM DÜNYA HAVAYOLU ŞİRKETLERİ EMNİYETLİ ŞİRKETLER VE DEĞERLENDİRME KRİTERLERİ)
2011 JACDEC verilerinde 60 şirket arasında THY 53.sırada yer alırken,2012 verilerinde 54. sıraya düşmüş.
JACDEC’ in politik baskılı bir sistem olduğunu söyleyip, SKYTRAX ‘ın da objektif değerlendirmede bulunduğunu söylerseniz, buna sadece THY üst yönetimini inandırırsınız.
THY’nin Skytrax ödülü, parayı veren düdüğü çalar tarzı bir değerlendirmedir. Bu tür değerlendirmelerde bulunanlar, bu işi herhalde Allah rızası için yapmıyor :-) Skytrax ve “JACDEC” in de değerlendirme sisteminde bana göre bazı yanlışlar var. THY olarak, iyi değerlendirme olunca, bunu tüm dünya ile paylaşacaksın. JACDEC gibi bir rapor gelince de; tu-kaka! diyeceksin. Bu, çifte standart olur.
Bu nedenle, her ne kadar “JACDEC” raporundaki verilere inanmasam da; “SKYTRAX” ödülüne de temkinli yaklaşmıştım.
Kişisel görüşüm; THY’nin uçuş emniyeti konusunda eksiklikleri olduğu doğrudur. Ancak bu durumu JACDEC sistemi verileri ile açıklamak yanlış olur.
JACDEC raporu hakkında; Sivil Havacılık Akademisi olarak, sistemi irdeleyen, detaylı bir rapor hazırladık. Okumanızı öneririm. TIKLAYIN (JACDEC RAPORU VE THY)
NOT/ 03-03-2013 tarihinde THY hangarı önünde oluşan bir kaza sonucunda hayatını kaybeden HABOM teknisyeni Şentürk Çavuş a Allahtan rahmet dilerken ailesine, çalışma arkadaşlarına ve dostlarına başsağlığı ve sabır diliyorum.
Esselamu Aleykum. Sefa bey, sizinle görüşme imkanım var mı? Allah için yardımcı olur musunuz? İsterseniz e-posta adresime yazarsınız! Umudumda bu yöndedir. Vesselam.