BU FİLMİ DAHA ÖNCE SEYRETMİŞTİK. TAŞIN ALTINA ELİNİZİ BİRLİKTE KOYMALISINIZ

 
Değerli okurlarım;
Dünyamız ve tabii ki onun bir parçası olan ülkemiz şimdiye kadar görülmemiş bir pandemi içinde. Bu krizin atlatılabilmesi için alınan önlemlere rağmen henüz hızını kestiğini söylemek mümkün değil. Tüm insanlık büyük tehdit altında ve yarının ne getireceğini bilen yok.
Hal böyleyken, insanlar çalışmak ve para kazanmak zorunda. Çünkü durum ne olursa olsun hayat ve ihtiyaçlar devam ediyor. Kendimiz ve ailemiz için mutlaka çalışıp para kazanmak zorundayız. Tabii ki bizim düştüğümüz durumu havayollarımız ve havalimanlarımız da çekiyor. Onların da yaşayabilmesi için para lazım. Gördüğünüz gibi pandemi ne şirket tanıyor nede insan… Hepsi boyutu nispetinde etkileniyor.
Havacılığa profesyonel olarak 30 senesini vermiş biri olarak bu boyutta bir kriz görmemiş olsam da benzer krizlere rastladım. Bu tür kriz durumlarında hem şirketler hem de çalışanlar etkileniyor. Çünkü şirket krize girdiğinde, çalışanının da bu krizden etkilenmemesi mümkün değil.
THY tarihinde günümüz yönetim ve çalışanların bilemeyeceği 1994 yılında Tansu Çiller döneminde yaşanan büyük devalüasyon nedeni ile hem ülke olarak hem de sektör olarak etkilenmiştik.
2001 yılında ise Rahmetli Ecevit döneminde ülke ağır bir ekonomik krize girdi ve bu krizden etkilenen THY, 8 tane A310 uçağını İran’a satıp nakit para aldı, aldı almasına da yine yetmedi ve bu sefer çalışanları toplayıp onlardan resmen borç istendi.
Hiç unutmam. THY yönetimi, sendika ve dernek temsilcileri ile toplantı yapmıştı. Sakın ola ki o dönemlerdeki dernek yönetimlerini şimdikilerle karşılaştırmayın. Yasalar aynı idi ama insanlar farklıydı. Bir başka anlatım şekli ile yetkisiz sendikacılık yapardık.
Tabii ki o dönemde UTED başkanı olduğumdan, o toplantıya katılmış, görüş iletmiş ve tartışmanın tam içinde olmuştum. Hatırladığım kadarı ile beş altı dernek yönetimi toplantıda vardı. Yusuf Bolayırlı’nın içimizden çıkmış teknik kökenli bir genel müdür oluşu nedeni ile bilgilendirmeden sonraki pazarlık faslı uzun sürdü.
THY yönetimin istediği sonra maaşlardan %15 kesinti ve 6 ay sonra geri ödemeye karşı biz sendika ve dernekler olarak, %10 kesinti ve 3 ay geri ödeme üzerinde ısrar ediyorduk.
Çünkü önümüze ya personel çıkartacağız ya da sizlerden kesinti yapacağız şeklinde iki seçenek çıkmıştı. Tabii ki toplantıdaki hiçbirimiz personel çıkarılma seçeneği düşünmedik bile… Çünkü yanlıştı.
Oluşmuş olan durum nedeniyle bir başka seçeneğimiz yoktu. Gerçekten THY, şimdiki kadar olmasa da, zor bir dönemdeydi. 
Sonuç olarak THY o krizi, çalışanların maaşlarından yaptığı özveri ve uçak satımları ile atlattı (şimdi uçak satalım deseniz kimse para vermez) ama 3 aylık süre bitip THY’nin bize geri ödeme yapması gereken tarihe geldiğimizde (yani, maaşlarımızdan 3 aylık %10 kesinti yaptırdıktan sonra kesilen parayı istediğimizde) bu sefer karşımıza devlet çıktı. THY o zamanlar özelleştirilmemiş olduğundan, kesilen paranın iadesi yapılamaz dendi. Kısaca verdiğimiz borcu alamamış, üstüne bir bardak su içmiştik
Gelelim günümüze;
Konuya şirket bazında baktığımızda, krizden en çok etkilenen sektörün havacılık olduğu hususunda sanırım hemfikirizdir.
THY Çalışanlarına seneyi karlı kapattıklarında vermeyi adet haline getirdiği ve kimine göre temettü veya kar payı, benim ise sadece ekstra prim olarak adlandırdığım uygulamada genel müdür ve yardımcılarına 3’er maaş, başkanlara 2’şer maaş verilmesinin yanı sıra çalışanların sadece 1 maaş aldığı ve ben başta olmak üzere birçok kişi tarafından eleştirilen, bu adaletsiz uygulama değişti mi, değiştirilmedi mi bilemiyorum.
Çünkü son genel kurulda kimseye kar payı dediğiniz (bonus) verilmedi. İnşallah bu krizden kurtuluruz ve seneye THY’nin sene sonrası motivasyon toplantılarındaki “çok alana çok, az alana az” sistemi devam edecek mi birlikte görürüz.
THY mevcut kriz ortamında mutlaka tasarrufa gidecektir. THY tasarruf moduna girdiğinde bakalım nasıl bir sistem uygulayacak. “Az alana az, çok olana çok” veren bu sistem, THY tasarruf moduna girdiğinden, bu sefer “alma değil verme” dönemi olacağından, çok alandan çok,az alandan az sistemi sistemine dönmelidir.
Yani; “Çok alandan çok, az alandan az” kesinti yapılmalı. İyi günde çok alan kötü günde çok veren olmalıdır mantığında baktığımda veya baktığınızda THY yönetiminin de aynı fikirde olacağından eminim. Çünkü doğru tekdir…
THY VE İŞKUR
THY’nin İŞKUR müracaatı mutlaka değerlendirecektir, İŞKUR ödemelerini aylık olarak asgari ücretin bir buçuk katı olarak uyguluyor (4400 TL net)civarında…Kim olursan ol sistem aynı. Müdürede aynı memurada,işçiyede
İŞKUR’un bu uygulaması sadece 3 aylık olmakta. Tabii ki normal olarak İŞKUR un verdiği ücret ne olursa olsun, önemli olanın çalışan kesimin şirketinden aldığı maaşın değişikliğe uğramamasının temini… Kısaca İŞKUR dan alınan rakamın üstü işverence karşılanmalı ve çalışan mağdur edilmemelidir. 
Benim anladığım İŞKUR’un her mecburi izne çıkartılacak personele yönelik bütçesinin olduğu. İşveren isterse bir kişiye 30 gün ücretsiz izin veya isterse dönerli bir sistemle bir kişiye 30 günlük vereceğine,THY mecburi izne çıkardığı kişileri 10 ar kişilik üç gruba ayırıp, 10 ar günlük periyotlarla çalıştırmak isterse, 4400 TL yi üçe bölüp 1466 lirayı İŞKUR’dan diğerini de çalışanın kendi kadrosu gereği aldığı normal ücretin 20 günlük ücretini ödeyip geri kalanını da İŞKUR’dan ödettiğinde sorun kalmaz.
Kısaca, çalışan kesim 10 günlük ücretini İŞKUR’dan alırken geriye kalan 20 günlük ücretini işveren verir. Kısaca bu sistemde 20 günlük işveren katkısı da olursa kişisel mağduriyet olmayacak görünüyor.
Şimdi bu yazıyı okuyan işverenin;  Yahu Sefa bey, bizim tüm çalışanlarımızın 20 günlük ücretlerini bile vermemiz mümkün değil diye içlerinden laf attıklarını duyar gibiyim.
Sevgili İşveren; O zaman tarih tekerrürden ibarettir diyerek,2001 yılında yaşanan krizde olduğu gibi çalışanınıza borçlanırsınız.
Tabii ki başka sistemlerde bulabilmek mümkün.
SEKTÖR GERÇEKTEN ÇOK ZORDA…
Aslına bakacak olursanız, bilhassa THY,Pegasus, SunExpress, Corendon ve diğer charter seferler yapan Türk şirketlerinin de işi çok zor. Tabii ki sadece onların değil, havalimanlarımız da aynı durumda…
Dış hat uçuşları tamamen durduruldu. İç hat uçuşlarını 14 noktaya sadece THY yapacak. Uçacak yolcuların valilikten alacakları izin kâğıtları olacak. Sabiha Gökçen havalimanı geçici olarak kapatıldı.  Ancak bu, olağanüstü beklenmedik global bir kriz olduğundan, sonucu ne olursa olsun çözülmeli.
Bu aşamada şahsen ne THY’nin yanı sıra diğer şirketlerimizin ve havalimanlarımızın yönetiminde olmak istemezdim. Çok ama çok şansız bir dönem geçiriliyor.
BU NEDENLE YABANCI HAVAYOLLARININ ALDIĞI GİBİ DEVLET DESTEĞİ ŞART GÖRÜNÜYOR.  
Bildiğiniz üzere her gün birçok yabancı havayolu haberi yapıyoruz. Dikkat ederseniz hepsinin durumu çok kötü ve devletlerinden destek istiyorlar. Buda son derece normal…
 
 
 
 
 
 

Exit mobile version