Değerli okurlar, geçen hafta THY’nin yaptığı “iyileştirme zammını” yazmış, aslında pilotların % 12, kabin ve yer personelinin % 2 oranında zam alabileceğini belirtmiştim. Bu konudaki hesabım, Haziran TÜFE’sinin % 1.77 olacağı varsayımına dayanıyordu. Çünkü, erken seçim kararının ilanından sonra dövizdeki fırlama TÜFE’yi de zıplatmış, Nisan TÜFE’si 1.87 , Mayıs TÜFE’si ise 1.62 olarak gerçekleşmişti. Bu veriler, Haziran TÜFE’sinin % 2’ye yakın olacağını gösteriyor. Eğer Haziran’da TÜFE aylık % 3.77’yi geçerse kabin ve yer çalışanları resmen içeri girecek. Bunu yazarken aklıma bir fıkra geldi.
ZAM BEKLERKEN İÇERİ GİRMEK…
Köyün birinde cemaat sadece sabah, akşam ve yatsı namazlarına gidermiş. Bu köye yeni gelen genç imamın dikkatini çekmiş. Birgün cemaate bunun nedenini sormuş. Köylüler “Valla biz yıllardır 3 vakit namaz kılarız. Çünkü öğle ve ikindi vakitlerinde tarlada oluyoruz. Senden önceki imam da bunu biliyordu. Bu köyde 3 vakit namaz kılınır.” demişler. İmam itiraz etmiş. “Böyle şey olmaz. Ben bu şekilde size imamlık yapamam.” demiş. Köylüler geri adım atmayınca bir öneri getirmiş. “O zaman ben bunu müftüye sorayım. O kabul ederse artık 3 vakit namaz kılarsınız.” Bu öneri belirsizliği ortadan kaldıracağı için köylülerin de hoşuna gitmiş. Ertesi gün imam ilçenin yolunu tutmuş. Müftünün odasına girmiş başlamış terleyerek anlatmaya. Anlattıkça müftü kızarmış, bozarmış ve öfkeyle bağırmış “Bre densiz bunu nasıl söylersin. 5 vakit namazı nasıl azaltırsın. Git ve cemaate 5 vakit namaz kıldır.” İmam süklüm püklüm ayrılmış odadan. Aradan birkaç saat geçtikten sonra köyün girişinde görünmüş. Köy kahvesinde imamı bekleyen köylüler ayağa kalkarak imama merakla seslenmişler: “İmam efendi, indirdi miii?” İmam bir yandan mendili ile terini silerken cevap vermiş: “Nah indirdi. Bindirdi ulan bindirdi !”
İşte kabin ve yer çalışanlarının durumu da buna benzeyecek galiba…”Kara geçtik miii” Ne kara geçmesi, içeri girdiniz içeriii….
LOKUMUN CİNSİ DEĞİŞTİ, ZİHNİYET DEĞİŞMEDİ.
Aslına bakarsanız, bu cümle her THY çalışanı için geçerli. Neden mi? Çünkü gerçek enflasyon, ilan edilenin çok üstünde. Ama TÜİK’imiz ne yapıp edip enflasyonu düşük göstermeyi başarıyor ! Hakkını yemeyelim. Tenis topunu, dikenli teli, dinamit lokumunu listeden çıkarmışlar. Birileri TÜİK’e, aziz milletimizin gelen misafire dinamit lokumu değil daha az tehlikeli olan güllü, fıstıklı lokum ikram ettiğini söylemiş herhalde…
TÜİK’in enflasyon sepetine bakınca kendinizi bir anda İsveç’te falan zannediyorsunuz. Kiranın sepetteki payı ne kadar dersiniz? % 5, yazıyla yüzde beş! Yani ortalama hesaplamalara göre giderlerin sadece % 5’ini kira oluşturuyor, iyi mi? Yahu bu ülkede aldığı maaşın üçte birini hatta yarısını kira olarak ödeyen milyonlar var. Bitmedi. TÜİK’e göre, halkımız ayvadan, kirazdan erikten, karpuz kavun ve üzümden daha çok leblebi tüketiyor, sakız çiğniyormuş. Kavun-karpuzu geçtim ben ayvaya takıldım. Bizim gibi yoğun şekilde ayvayı yiyen bir milletin ayva tüketiminin eser miktarda (on binde 2) gösterilmesi garibime gitti. Mesela taze fasulye, bamya listeye bile girememiş ama halkımız meğer ketçap, mayonezi daha çok tüketiyormuş. Mesela patatesten daha fazla baklava yiyormuşuz
Isınma grubunda odun da listede. Ülkenin büyük bölümünde doğal gaz şebekesi varken, kömür bedava dağıtılırken odun ne iş, anlamadım. Kiranın sepetteki ağırlığı % 5 ama elektrik ve su giderlerininki % 5.5…Yani ev kiraları sudan ucuz ülkemizde… Mazot, LPG ve benzinin ağırlığı ise % 5…
BU KADAR KAŞ ALDIRIRSAN ENFLASYONU AZDIRIRSIN
İlginç bir enflasyon sepetimiz var. Mesela, enflasyon hesabında halı temizleme ücreti var. Sanki millet her ay halılarını temizletiyor. Mesela Kaş Aldırma ücreti var. Demek ki aziz milletimiz aklını kaşıyla bozmuş. Her ay kaşını aldırıyor! Mesela Pantolon Paçasını Katlama ücreti var. Millet bir pantolonu 3 sene giyiyor. Ama zevk için habire paçasını katlatıyor!
Peki, enflasyon sepetindeki mal ve hizmetlerin ağırlığı nedir? İşin püf noktası burada. Bir ailenin en önemli gider kalemi hiç şüphesiz mutfak harcamalarıdır. TÜİK’e göre gıdanın harcamalar toplamı içindeki payı % 23.03… Bu rakam 2017’de % 21.77, 2016’da ise % 23.68 olarak uygulanmış. Yani yurttaşlar harcadıkları her 100 liranın sadece 23 lirasını gıda ve alkolsüz içeceklere ayırıyormuş! Tabii, fiyatı en çok artan gıda maddelerinin sepetteki ağırlığını bu şekilde düşük belirlerseniz TÜFE de gerçeğinden düşük çıkar.
Aynı durum kirada da geçerli. Kiranın ağırlığı % 5 olduğuna göre, 3000 lira maaş alan bir yurttaş demek ki 150 TL kira ödüyor, iyi mi? Kiranın yer aldığı konut grubunun enflasyon sepeti içindeki payı % 14.85.. Bu grupta kira, doğalgaz, odun kömür, elektrik, su, yer döşemesi, boya-badana vs var.
Sepetteki üçüncü büyük kalemi Ulaştırma harcamaları oluşturuyor. % 17.47 oranındaki bu grupta; otomobil, motosiklet, bisiklet alımı da var, benzin, dizel ve LPG türü yakıtlar, otobüs, dolmuş, tren, vapur ücretleri, uçak biletleri, araç tamir bakım, otopark giderleri, köprü geçişleri de var.
KİRA, GIDA VE ULAŞIMA MAAŞIN YARISI YETİYOR!
Özetle; mutfak giderleri, konut(kira, ısınma, elektrik, su vs) ve ulaştırma giderlerinin toplamı % 55… Yani aylık ücretinizin yaklaşık yarısı ile tüm bu temel ihtiyaçlarınızı giderebiliyorsunuz. Maşallah İsveç, Norveç, Kanada gibiyiz. Halkın gerçeklerinden uzak bir enflasyon sepeti oluşturur, buna göre de enflasyonu ilan ederseniz, çalışanlar da buna göre zam alır ve her geçen yıl fakirleşir. Oysa hepimiz biliyoruz ki, sadece bu 3 kalem bile aylık gelirin neredeyse % 80’ini götürüyor. Ortalamada yıllık % 12 olarak açıklanan TÜFE’de sadece mutfaktaki fiyat artışı % 30’un üzerinde…
Peki, bizim sendikalarımız ne yapıyor? Geçmiş 6 ayın resmi enflasyonuna imza atıyor. Haa, haklarını yemeyelim, her TİS’in ilk yılında birkaç puan fazla alıp üyeye selam çakıyorlar ama daha ilk yıl bitmeden ücretler eriyip gidiyor. Hele bir de THY’mizde 2013’ten itibaren sözleşmelerin 2 yıl yerine 3 yıllık imzalandığı düşünüldüğünde fakirleşme giderek katmerleniyor. Ondan sonra da TİS devam ederken alınan reel % 2’lik artışlar pansumandan ileri gidemiyor. Aslına bakarsanız, geçen hafta yapılan bu “ara iyileştirmenin” fakirleşmeyi gidermeye dönük iyi niyetli bir adım olmadığı da ortada. Tamamen pilotların kaçışını önlemeye yönelik bir girişim. Başarılı olur mu, hiç sanmam. Ne kokpitten kaçışı durdurmaya yeter ne de yabancı pilotlar için bir cazibe yaratır. Bütün bunları niye yazdık? 2019 TİS’ine şunun şurasında 6 ay kaldı. Artık kimler imzalayacaksa bunları da dikkate alır belki diye…
211 OLAYI VE GERİ DÖNEN PERSONEL
Geçtiğimiz haftaların en önemli gelişmesi Bylockçu olduğu iddiası ile işten atılanların tekrar işe başlatılmasıydı. Ancak gördük ki, kavramlar birbirine karışmış. Bakın 22-31 Temmuz 2016 tarihleri arasında işten çıkartılanların tamamına tazminatları ödendi. Bu çalışanlar arasında, Bay Topçu zamanının kudretli yöneticileri olan Genel Müdür Yardımcısı, Daire başkanları, müdürler de vardı. Özellikle THY’nin mali ünitesi darmadağın edilmişti. 211 olayını o konjonktürde en objektif ele alan airlinehaber olmuştu. O dönemdeki iklime rağmen cesaretle doğruları yazdı siteniz. Ben kendi adıma en az 10 tane yazımda bu konuyu ele almıştım. Hatta yapılanın bir Toplu İşten Çıkartma olduğunu buna rağmen yasalara uyulmadan acele ile işlem yapıldığını da ortaya koymuştum. İşletmesel gereklilikler, verimsizlik gibi gerekçelerin yanına bir de FETÖ’ye müzahir olmak gerekçesi eklenmişti. Biz de haklı olarak sormuştuk: Madem bu arkadaşların FETÖ destekçisi olduğunu söylüyorsunuz bir de üste para mı veriyorsunuz? Cevap geldi mi? Hayır. Peki, bunların kaçı FETÖ’ye müzahirdi? Bunları niye ayıklayamadınız? Cevap gene büyük bir sessizlik.
Bu kaos devam ederken Eylül 2016’da bu kez 28 çalışan işten atıldı. Üstelik bunlardan 22 çalışana tazminat da ödenmedi. Bu çalışanlardan 3’ü pilot, 6’sı kabin memuruydu. Yani THY bu çalışanların FETÖ’cü olduğundan emindi!
Bitmedi 2017 Mart ayına gelindiğinde, bu kez telefonlarında Bylock yüklü olduğu iddiası ile yaklaşık 10 kadar çalışanın daha işine Disiplin Kurulunca son verildi. Yani tazminatsız atıldılar. Hukuki süreç devam ederken “morbeyin” bombası patladı. Hatırı sayılır kişinin telefonlarına dışarıdan bylock yüklendiği anlaşıldı. İşte bu arkadaşların suçsuzluğu o zaman anlaşıldı ve THY bu personelini geri çağırdı.
THY DİRENMEKTEN VAZGEÇMELİ
Yani demem o ki, arada münferit fesihler varsa onlar hariç üç partide yapılan bir operasyondan söz ediyoruz. Son partide, direkt bylokçulukla suçlananlar sadece geri alındı. 211 ile ilgili bir gelişme yok. Büyük bölümü davaları kazandı ama THY bu çalışanları geri almamakta kararlı görünüyor.
Bu noktada THY yönetimi sıkışmış durumda. “Bu personeli FETÖ’den attık.” dese “niye tazminat ödedin?” diyecekler. “FETÖ’cü değildiler.” dese “o zaman da “fesih kâğıtlarına niçin FETÖ’ye müzahir” diye yazdınız denilecek.211’lik listeyi gördüm, hatta bunu detaylı olarak da yazdım. Garibime giden Genel Müdür Yardımcısı, Başkan ve Müdür düzeyindekilerin bile 211 kapsamında atılması. Hadi gariban personeli anladık da, bu yöneticiler niye atıldı? Neyi paylaşamadınız? Ya da bu arkadaşlarla ilgili bir kanaatiniz mi vardı. (https://www.airlinehaber.com/thy-calisani-birinci-ayda-1-iceride/)
Özetle; 211 olayında sap ile saman birbirine karışmış. Belki gerçekten FETÖ’cüler vardı içlerinde. Ama birader gariban personelden ne istediniz de o torbaya atıp insanları lekelediniz? Verimsizlik deyip atsanız kim size “ne yapıyorsunuz?” diyebilirdi. Zaten yıllardır, bu yöntemi kullanarak “itina ile” adam atıyorsunuz. Ne gerek vardı? Bu pilav daha çok su kaldıracağa benzer. Ancak THY yönetiminin aklıselim davranıp bu dosyaları tek tek inceleyerek FETÖ ile uzaktan-yakından ilgisi olmayanları saptaması ve işe başlatması en akılcı olanı. Geçen ay işe başlatılanlar da emsal oluşturmuşken mutlaka çözülmeli bu konu.