“BÖLÜP, PARÇALAYIP YÖNETTİLER”. “BEZDİRME VE KORKUTMA TAKTİĞİNİZ BAŞARILI OLDU… KUTLARIM(!)” KURUNUN YANINDA YAŞTA YANDI…
Türkiye’de şimdiye kadar eşi rastlanmamış sendikal bir rezalet yaşandı. Bu rezaletin mimarları başta sendika yönetimi olmak üzere tabii ki Teknik A.Ş. yönetimidir.
Teknik A.Ş ve Özçelik İş sendikası birlikte bir yanlışa daha imza attılar. Bu yazımda hem genel olarak toplu iş sözleşmesine bakmakla beraber, farklar yatırılırken, dayanışma ödeyenlere kasıtlı yapıldığına yürekten inandığım ve boşu boşuna ortamı germekten başka işe yaramayacak bir uygulamadan bahsedeceğim.
Öncelikle, Bay Hamdi zamanında, THY çalışanlarının birlikte hareket etmesini önlemek amacı ile geliştirilen BÖL-PARÇALA-YÖNET sisteminin THY’de uygulamasına geçişini hatırlayalım.
Bay Hamdi’nin THY yönetim kurulu başkanı olması zaten başlı başına büyük bir yanlıştı. Bırakın İngilizceyi, Türkçeyi bile telaffuz açısından konuşmaktan aciz birinin THY gibi uluslararası statüde isim sahibi bir şirketin başına getirilmesi yanlıştı. Bu yanlışı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’da fark etmiş ve kimsenin beklemediği bir anda görevinden almıştır. Görevden alınmanın çok farklı sebepleri de olduğu bir gerçek. Ancak bizim portalımız havacılık içerdiğinden, diğer boyutlara girmeyip sadece THY’deki sendikal yapının bölünüp parçalanmasını kısaca dile getireceğim.
Bildiğiniz gibi, Bay Hamdi’nin rahatlıkla sayabileceğim onlarca hatasından konumuz ile ilgili olanı HABOM’un kuruluşundaki gaye idi. HABOM ucuz iş gücü elde edebilmek için kurulmuştu desem yanlış olmaz. HABOM adlı bir şirket kurulmamış olsa, Teknik A.Ş ye alım yapıldığında tabii ki HAVA-İŞ’in ilk giriş ücretleri devreye girecekti. Toplu İş sözleşmeleri ile gelen bu ücreti değiştirmek mümkün olamayacağından bir başka isimle alıma başlandı.
Bu gelişmeler yaşanırken, Bay Hamdi iş kolu değişikliğine gidilmesine ön ayak oldu. Teknik A.Ş nin iş kolu taşımacılıktan çıkartılıp metal iş koluna sokuldu. Hava-İş anında bu yanlışa dur demesine rağmen bir şekilde susturuldu. Çünkü hepimizin bildiği üzere Hava-İş seçiminde işveren devredeydi ve mevcut Hava-İş sendikası yönetiminin devrilmesi ve yerine gelenler Bay Hamdi’nin istekleri doğrultusunda seçimleri kazanmışlardı.
Neyse yazım fazla uzamasın diye kısa kısa geçiyorum. Sonuçta HABOM kapandı ve HABOM çalışanları otobüslerle Bay Hamdi’nin uygun gördüğü Çelik-İş sendikasına üye yapılmaya başlandı.
İş kolu Metal olunca tabii ki Teknik A.Ş çalışanları da aynı sendikaya üye olmak zorunda kaldılar.
THY’de her zaman uçuş işletme ve teknik birlikte hareket ederken şimdi hem toplu iş sözleşmesi zamanları değiştirilmiş oldu hem de uçuş işletme ve teknik birimleri birbirinden kopartıldı. Kısaca Hava-İş grev yapsa Teknik A.Ş çalışacak veya Teknik A.Ş grev yapsa uçuş işletme görevine devam edecekti. Kısaca, uçuş işletme ve teknik arasında, çalışanlar olarak oluşan birliktelik de sona erdi. İşte size… “böl-parçala-yönet”
Bay Hamdi’nin görevden alınması yani kovulmasından sonra yerine gelen İlker Aycı, yapı olarak Bay Hamdi den farklıydı. Tahsil, Lisan, hitabet, yöneticilik ve en önemlisi insan ilişkilerinde Bay Hamdi’ye fark atacak kadar üsteydi. Bay Hamdi’nin zamanında göreve getirilen Hava-İş ve yine Bay Hamdi zamanında, iş kolu değişikliği ile göreve gelmiş olan Çelik İş ile baş başa kaldı. Aslına bakacak olursanız, Bay Hamdi, İlker Aycı’ya çalışanların birlikte hareket etmesinin önlenmesi açısından dikensiz gül bahçesi bırakmıştı. Şirket çalışanları, bölünüp parçalanarak yalnızlaştırılmış hale getirilmişti. Tabii ki bu istenen bir düzen değildir.
İlker Aycı, çalışanlarla diyaloğunu hep üstte tutmaya gayret etti. Zaman zaman yaptığı jestlerle bu konuda başarılıda oldu diyebilirim.
THY toplu iş sözleşmelerinde şimdiye kadar rastlanmayan imza parası adı altında bir uygulama yaptırdı.
Bu uygulama tuttu diyebilirim. Aslında bu uygulama kasadan fazla para çıkmış gibi görünse de yine de toplu iş sözleşmesinde uzun vadede kazanılacak 1 puanın getirisinden düşüktü. Toplu İş sözleşmesi ile alınacak 1 puan’lık bir getiri kadar olmasa bile, bir kerede ve peşin verilen bu rakam çalışanlar tarafından benimsendi.
İmza parası adı altında ki uygulama ilk defa Teknik AŞ sözleşmesinde 1500 TL brüt olarak uygulanmışken THY’de 5000 Net olarak uygulanmış ve bu da Çelik İş toplu iş sözleşmesi imzalanmış olduğundan Hava-İş e yaramıştı. Sonraki gelişmelerde bu rakam 5000 TL’ye ulaştı.
Sonuç olarak; Bu toplu iş sözleşmesinde çalışan kitle istediğini bulamadı. İşveren kazandı gibi görünse de aslında kaybetti. Çünkü Teknik A.Ş de iş verimi düşüklüğü had safhada. İşi bilmez ama eli kırbaçlı bazı yöneticiler var. Çalışanlar, hele hele bu rezalet toplu iş sözleşmesinden sonra iyice moral bozukluğuna uğradı. Teknik A.Ş yönetiminde bir başı bozukluk sürüp gidiyor. Adeta kimin eli kimin cebinde belli olmayan bir yapı sergileniyor. Hangara inmeden,çalışanın arasına katılmadan koskoca Teknik A.Ş yi masa başından yönetemezsiniz.
İlker Bey, eğer deneyime önem veriyorsa (ki verdiğini sanıyorum) ona bir ağabey tavsiyesi…Teknik A.Ş’ de yönetim zafiyeti var.
********************
Dayanışma Aidatı Ödediği Halde Toplu İş Sözleşmesi Farklarını Alamayanlar.
Aldığım duyuma göre Teknik A.Ş de 16 kişi yasal hakkı olan dayanışma aidatı ödeyerek toplu iş sözleşmesinde alınan haklardan(!) faydalanıyormuş
Bu kişilere sendika tarafından Temmuz-Ağustos-Eylül aylarının farklarının ve imza parası adı altında yapılan ödemenin yatırılmadığı söylenmesinin yanı sıra dayanışma aidatının Sözleşme başlangıç tarihi esas alınarak yenilenmesi gerektiği belirtiliyor. Her ne kadar dayanışma ödeyen bir çalışanın, aksine dilekçe vermeyip aidatına devam etmesi o kişinin dayanışma aidatına devam ettiğini gösterir.
Buraya kadar anlaşıldı diyelim…
Her ne kadar Teknik A.Ş deki dayanışma aidatı ödeyen kişiler, eskiden beri dayanışma aidatına devam ettikleri ve bunu kendilerinden kesilen ve bordolarında görünen dayanışma aidatları ile ispat etmelerine rağmen işveren hangi hakla bu çalışanlara hak ettikleri ücreti ödemez. Mümkün mü bu?
Bu dayanışma ödeyen kişiler, sendikaya hiç aksatmadan dayanışma aidatını işveren aracılığı ile ödüyorlar ve işveren maaşlardan kesilen bu aidat miktarını sendikaya yatırıyor. 2018 Temmuz ayı, yeni toplu iş sözleşmesinin başlangıç ayı idi. Bu tarihten itibaren de ilgili kişilerin bordrolarında yine sendikaya aidat yatmış durumda iken, hangi aklı evvel, işverene yatırılıp sendikaya iletilen aidat rakamı belli ve belgeli iken, sen yeni toplu iş sözleşmesinde dayanışma aidatı için dilekçe vermemişsin diyebilir. Konuya bir başka açıdan bakılırsa, o halde sendika üyesi her çalışan da, her toplu iş sözleşme başlangıcında sendika üyeliği için tekrar dilekçe vermeli…
Öncelikle dayanışma aidatının devamı zaten kesilen aidat rakamlarından belli. Her sözleşme döneminde bu yenilenmelidir diye THY insan kaynaklarından veya sendika yönetiminden yollanan bir hatırlatma yazısı var mı? YOK. Bu kişi her ay bordrosuna baktığın da, sendika aidatının yatmadığını görse ve önemsemese işveren ve sendika haklı çıkabilir.
Ancak durum öyle de değil.
İşveren dayanışma aidatını kesiyor ve sendikaya yollamaya devam ediyor. Çalışan kişi yani Teknik A.Ş personeli maaşını almaya kalktığında ona siz dayanışma için başvuru yapmadınız demek kendi aklınızla ve çalışanın aklı ile alay etmektir.
Eyyy Teknik A.Ş ve sendika yönetimi; Çalışanınız veya dayanışma ödeyen kişiyi hem ikaz etmiyorsunuz hem de parasını almaya devam ediyorsunuz. Edep yahu… Vicdan yahu…
Bırakın yasayı masayı bu dolandırıcılığa girer. Bu art niyetli bir işlemdir. Bu çalışanları illa ki sendikaya üye olacaksın diye zorlamaktır ve ANAYASAYA aykırıdır.
Bir insanın parasını alıp, sonra ben paranı alırım ama sana yasal olan hakkını vermem nasıl diyebilirsiniz. Bunu nasıl düşünebilirsiniz.
Bu konuda danıştığım avukatlar ve tarafsız arabulucu olan Doc Dr İbrahim Subaşı bile şaşırdı ve “bu kişilerin aidatı kabul edilmeyip alınmasaydı, işveren veya sendika haklı çıkabilirdi ama hem aidatını alıp hem de faydalandırılmamış olmaları yanlış olmuş” dedi.
Şüphesiz bu konu mahkemeye düştüğünde hâkimin vereceği karar %100 belli iken bu ısrar nedendir?
Hadi sendikayı anladık diyelim. Sendika; Biz bu 16 kişinin birden üç aylık farklarını ve imza paralarında sorun yaratırsak, bu kötü sözleşmemiz sonucunda daha çok dayanışma aidatı ile karşılaşmamızı önleriz. Çalışanlar korkar, ürker ve ne olur ne olmaz, ben normal üyeliğime devam edeyim diyerek istemeye, istemeye de olsa üyeliğe devam ederler. Diye mi düşündüler acaba…
Doğrudur. Çalışanların çoğu yeni eleman, zar zor da olsa bir işe girmişler. Zayıf noktaları var. Bu yıldırma sistemi tutar mı? TUTAR.
Ahlaki mi? Kesinlikle HAYIR. Çok basit bir caydırma ve bezdirme taktiği… Ne yasal zemini var ne de ahlaki…
Buradan anlatmaya çalıştığım konu, işverenin dayanışma aidatını kesip sendikaya yatırması olup çalışanın sendika ile ilgili aidat sorunlarına işveren müdahil olabilir. Çünkü çalışanın muhatabı sendika değildir. İşveren, kendi çalışanını düşünüp ben 3 aylık farkları da, verdiğim 5000 TL yi de çalışanıma öderim dese sendika yönetimi ne diyebilir ki…
Bu nedenle bu farkları, işveren vermese bile mahkemelerimizin yukarıda saydığım gerekçelerle çalışan lehine kara vereceğinden zerre kadar şüphe duymuyorum.
Çünkü işveren sendikanın oyuncağı olamaz…
Ocak ayında başlayacak olan THY. A.O Toplu iş sözleşmesi öncesinde, dayanışma aidatı ödeyen binlerce çalışan, işverenin bu maksatlı uygulamasına karşı tedbirli olmalıdır. Aynı oyun, her ne kadar tutmayacak olsa da, caydırıcı olma adına yine oynanmaya çalışılabilir.
Sonuç olarak; Teknik A.Ş toplu iş sözleşmesi yukarıda yazdığım birçok yanlışa rağmen bitti. Öncelikle hayırlı olsun diyeyim.
Bildiğiniz ve yayınladığım üzere, THY toplu iş sözleşmelerinin kronolojisini tutuyoruz. Bu toplu iş sözleşmesi ve yaşanan abidik gubidik olaylar da şimdiden yerini aldı. Gelecek nesile ışık tutacağından emin olduğum bu gelişmeleri, inşallah kitap haline getirip yayınlayabilir ve ücretsiz dağıtabilirim.
Bu haftalık yazımı, çok sevdiğim ve sıklıkla kullandığım bir sözcük ile bitireyim…
İNSANLAR LAYIK OLDUĞU ŞEKİLDE YÖNETİLİR…
Bazı zamanlar korkutularak, bazı zamanlar menfaat beklentisi, bazı zamanlar gelecek kaygısının yanı sıra insanların kıvırma kabiliyeti sonucunda ortaya çıkan ve ileride yaşanacağı üzere, kurunun yanında yaşında yandığı gelişmeler, bu sözcüğün doğruluğunu bize tekrar tekrar hatırlatıyor.