Bir haftalık kısa bir aradan sonra yeni bir konuyla tekrar sizlerleyim. Yayın yönetmenimizin yazı konusu hakkında tavsiyelerine uyup çok teknik konulara kaçmamaya özen gösteriyorum. Bu nedenle teknik içerikli teorik bilgiler içeren yazılarımın yanı sıra, zaman zaman havacılık sektörü ile ilgili farklı konulara değinmemin güzel bir değişiklik olacağını düşündüm. Bu sebeple sizlerle bu hafta geçmişe küçük bir yolculuk yapıp, hiç bir zaman tanıma fırsatımızın olmadığı, Boeing’in proje aşamasında kalan, fakat seri üretime geçen bir çok modeline teknik anlamda öncülük yapan önemli modellerini kısaca ele almak istedim.
Bugün Airbus her ne kadarda Boeing’in en kuvvetli rakibi ve hatta yer yer daha başarılı uçaklara imza atan bir firma olsa da, sivil havacılık tarihinde Boeing’in yeri ayrıdır. Havacılık sektöründe olup ta Boeing’in herhangi bir modeli ile alakası olmamış neredeyse kimse yoktur. Ailemin yurt dışında yaşaması ve benimde çocukluğumun Türkiye’de geçmiş olması sebebiyle okul tatilleri benim için uçağa binmek demekti. Özellikle 80’li yıllarda yaşanan ve gazetelere manşet olan dünyadaki bir takım B737 kazaları bende, Boeing uçaklarına karşı korku yaratmıştı. Gerek çocukluğumun gerekse bilgisizliğimin etkisi ile aileme baskı yapar, mümkünse Boeing ile uçan şirketlerle uçmam diye diretirdim :)
Her ne kadarda mümkün olduğunca DC-9/MD-80 yada A310’ları uçuran şirketlerle uçsam da, yeri geldi hiç hesapta yokken kendimi B737-200 yada B757’nin içinde bulduğumda oldu… Kısacası, gerek yolcu olsun gerekse sektör içinde çalışan biri olsun, Boeing’den kaçış yoktu :)
Bugün tabii ki, Boeing, Airbus ya da farklı üreticiler olsun, otoriteler tarafından sertifikasyonu alınmış hiç bir uçağın, bakımları yapılıyor ve kokpitinde doğru pilotlar oturuyorsa güvenliği hakkında yorum yapmamın pek doğru olacağını sanmıyorum ve hepsiyle de gönül rahatlığı ile yolculuk yapıyorum.
Konuyu fazla dağıtmadan, bu yıl 100. yılını dolduracak olan bir firmanın, tarih de kaybolup giden onca üreticiye rağmen halen ayakta olması ve havacılık sektöründe oluşmuş olan duopolun bir tarafı olması, o firmanın tarihinde tanımadığımız modellerini de incelemek için yetecek kadar merak uyandırıyor insanda.
Ve Boeing’in proje aşamasında kalmış en önemli modelleri….
Boeing 7J7
Boeing’in proje aşamasında olup ta hiç bir zaman seri üretime geçmemiş en ilginç modellerinden birisi Boeing 7J7 modelidir. 1980’li yıllarda planlanan ve 1987’de görücüye çıkmasına rağmen, Havayolu şirketlerinden yeteri ilgiyi bulamamış olduğu için üretiminden vazgeçilen fakat bugün ki 737NG’lere kıyasla daha üstün teknolojiye sahip bir projeydi 7J7..
Kısa ve orta menzilli uçuşlar için fakat iki koridorlu olması planlanan 7J7, Fly-by-Wire, son teknoloji dijital göstergelerden oluşan kokpit göstergeleri, kompozit malzeme oranın yüksek olduğu gövde ve kanatlar, günümüzde dahi halen geleceğin teknolojisi olarak bakılan UDF tipi yaklaşık %50-60 arası daha tasarruflu motorlar gibi teknolojilere sahip olacaktı.
Hava yolu şirketlerinin yeteri ilgisini toplayamadığı için proje rafa kaldırıldı, B737 Classic’lere (-400/500/600) ağırlık verildi ve 7J7’de düşünülen teknolojilerin bir bölümüne sahip olan büyük rakip Airbus A320 serisinin yolu açılmış oldu.
Boeing B747-300 Trijet
Oldukça ilginç bulduğum başka bir Boeing projesi de B747’nin üç motorlu versiyonu B747-300 Trijet‘dir.
McDonell Douglas’ın DC-10 ve Lockheed Corporation’ın L-1011 modellerine rakip olarak Boeing 60’lı yılların sonunda B747’nin üç motorlu versiyonu üzerinde çalışmış fakat 70’lerin başında bu projeden vazgeçmiştir. Yapılan hesaplamalara göre B747-300 Trijet, hem DC-10’dan hemde L-1011’dan daha fazla yük, daha fazla menzil ve daha fazla yolcu kapasitesine sahip olacağı kanısına varılmıştı fakat yapılan testlerde kanatların tamamı ile yeni bir aerodinamik yapıyla düzenlenmesi gerektiği ortaya çıkmıştı. Bu sebeple Boeing B747 SP olarak daha kısa fakat yine dört motorlu bir versiyon çıkararak, B747-300 versiyon ekini 80’lerin başında yenilenen B747-200’ün yerine kullanmıştır.
Boeing 733, Boeing 2707
Bir başka proje aşamasında kalmış Boeing modeli de 2707’dir. 1950’ler de Boeing 733 kod adıyla başlayıp, 60’larda 2707 olarak devam edip 2000’li yıllarda Sonic Cruiser adı altında devam eden yılan hikayesine dönmüş bir projesidir.
O zamanlar ABD’nin sesten hızlı yolcu uçağı üretiminde Rusya ve Avrupa’nın gerisinde kalmış olması, ABD hükümetini alarma geçirmiş ve ısrarla sesten hızlı yolcu uçağı üretimi için çağrı yapılmıştı. Bir yandan Lockheed Corporation bir yandan North American sesten hızlı modellerin üzerinde çalışırken, bir yandan da Boeing yer yer NASA’nında katkıları ile sesten hızlı yolcu uçağı çalışmaları içine girmişti. Fakat 1971 yılına gelindiğinde toplam 122 adet siparişi olmasına rağmen ABD hükümeti, projenin bütçeyi zorladığı gerekçesiyle projeye son vermiştir. Yıllar sonra 2000’li yılların başında tekrar Sonic Cruiser adı altında Boeing sesten hızlı yolcu uçağı çalışmalarına girmiş olmasına rağmen, sonunda daha ekonomik uçan bir uçağın geliştirilmesi uğruna projeye tamamı ile son verilmiş ve Boeing 787’nin geliştirilmesine ağırlık vermiştir.
Boeing 2707 yaklaşık olarak Mach 2,7 hızı ile uçacaktı ve o hızda Alüminyum alaşımlı gövdenin 200 derece ısıya dayanamayacağı için gövde Titanyum alaşımlı olacak ve 21’000 metre yükseklikte gövdenin basınca dayanabilmesi için çift duvarlı gövde düşünülmüştü. 230 yolcusu ile yaklaşık 6000 km menzile sahip olması planlanan 2707 modelinin saatte 50’000 litreye varacak yakıt tüketimi olacaktı. (Bir B737-800’ün saatlik yakıt tüketimi ortalama 3000 litre civarında).
Boeing RC-1
Başka bir ilginç Boeing projesi de RC-1 isimli kargo uçağıydı. Toplam 12 adet Pratt & Whitney JT9D tipi (B747’de kullanılan) motora sahip olması planlanan uçak hayata geçseydi, dünyanın en büyük uçağı Antonow AN-225’den iki kat büyük olacak ve 1000 ton yük kapasitesi ile dört kat daha fazla yük kapasitesine sahip olacaktı. 1970’lerin başında planlama aşamasında olan uçağın 1973 yılında çıkan petrol krizi hayata geçmesine engel oldu. Uçağı yeryüzünde 56 adet tekerleğin taşıması planlanıyordu ve 1972 yılında üretime geçmiş olsaydı fiyatı 72 milyon ABD doları olarak yaklaşık B747-100’den üç kat daha pahalı olacaktı.
RC-1’in uzunluğu 103 metre, kanat genişliği ise 146 metre olacaktı. Toplam kalkış ağırlığı ise 1600 ton civarında olması planlanmıştı.
Boeing NLA
Son olarak ta B747’nin A380 gibi tam bir ikinci katı olan versiyonuna değineceğim. Aslında 60’ların sonunda B747’nin üst katı uzatılmış versiyonu olarak düşünülen ilk proje rafa kaldırılmış olsa da, daha sonra 2000’li yıllarda Boeing NLA adı altında (New Large Aircraft) B747’ye kıyasla daha yeni bir teknolojiye sahip ve sadece iki motoru olan bir projenin patentini almıştır. Bu uçağın üretime geçip geçmemesi konusunda halen kesin bir bilgiye sahip değilim.
Ayrıca üretime geçmiş olan Boeing modellerinin planlama aşamasında ilk çizimleri ve maketlerinin resimlerinin bazılarını aşağıda bulabilirsiniz.
2707 ve 7j7 güzelmiş. Keşke üretilselerdi.