Ülkemiz gerçekten zor bir dönemeçten geçiyor. Sözde Ermeni soykırımının Fransa ve ABD’de (özde!) kabul edilmesinin yanısıra, PKK terörünü önlemek amacıyla askerimize verilen sınır ötesi operasyon yapma izni sonrası oluşan yeni ortam, tüm insanlarımız gerdi. Hükümetimiz, her iki cephede de iki arada bir derede kaldı.
Türkiye’mizin bence en büyük eksikliği, ister iktidarda, isterse muhalefette olsun, çapsız siyaset yapılmasıdır. Bu yüzden de toplumun büyük kısmı siyasetten uzaklaşmakta ve kalite de düşmektedir.
Ulusal çıkarlara dayanan sağlam duruşunu gösteremeyen, ya da duruşunda zaman, zaman değişiklikler ve istikrarsızlıklar olan ülkelerin, uluslararası saygınlığının da olamayacağı konusunda sanırım tüm kamuoyu aynı düşüncededir.
Yıllardır Ermeni ve Yahudi diasporalarının etkin olduğu bir yelpazede; Türkiye ne yazık ki gerekli olan lobi faaliyetlerini, siyasilerimizin ve onların atadığı bürokratlarımızın çapsızlığı yüzünden yapamadı. Ve bu başarısızlık, ülkemizde hala yerine oturmayan ve olmaması gereken kimlik kavgaları, İrtica var mı, yok mu kavgaları ile de ülkemiz içinde hala sürüp gidiyor.
Bazen düşünüyorum da, ülkemiz insanı mı değişiyor? yoksa dünya mı değişiyor? Ben anlayamıyorum. Düne kadar bu gelişmelerin en ufağında bile ayağa kalkan Türk halkı, şimdilerde nedense çok tepkisizleşti. Sözde Ermeni soykırımının Fransa’daki kabulünde gösterilen tepki, Balık Hafızamız nedeniyle sabun köpüğü gibi eriyip gitti. Şimdi yine teskere, yine duruş sorunu…Konuşmalar ve verilen beyanatların içi dolmazsa, yani omurgalı olunmazsa, saygınlığı olmayan bir devlet haline geliriz. Vurmayacaksan konuşmayacak,konuşuyorsan Vuracaksın.
Gelelim Haber Türk’ün başlattığı Mehmetçik Vakfına yönelik bağış kampanyasına… Tabiî ki bu kampanyayı desteklememek, yapılan bağışları görmemezlikten gelmek olanaklı değil. Fakat, burada dikkat edeceğimiz başka bir konu var. Ülkemizin insanının yapısını gerçekten iyi tahlil etmiş olan bu TV kanalı, yardım konusunu canlı yayınlarla destekleyip, yardım eden kişi ve kurumları isim, isim açıklayarak ve konuk ederek, kişisel ve kurumsal yapımıza uygun, biraz da show’a dayalı bir kampanya yürüttü.
Aslında Mehmetçik Vakfı yıllardır vardır. Tüzüğünde de şehit ve gazilerimizin sosyal ve ekonomik yapılarını iyileştirmeye yönelik maddelere sahipken ve bu teröre bu güne kadar binlerce şehit verilmişken, bizleri şimdiye kadar birilerinin dürtmesi mi gerekiyordu diye düşünmeden edemiyorum.
Aslında, Haber Türk’ün canlı yayınlarla yardımda bulunanları isimleri okunurken, bazen isminin açıklanmasını istemeyen ve 1 milyon YTL’nin üstünde yardım yapan kişilerin olduğunu hep birlikte gördük. İşte asıl beklenen ve özlenen tavır budur.
Geleneklerimizde, yardım edilen kişiyi incitmemek ve yardım eden kişinin ortaya çıkartılmaması asıldır. Medyamızda, kurum, kuruluş ve kişilerin adeta güç show’una dönüşen ve bana bazı düğünlerimizde sıklıkla rastlanan anons yapılarak; “Gelinin amcasından bu kadar TL veya damadın dayısından bir beşibirlik” şeklinde yapılan show’a dayalı yardıma benzemeden, sessizce çok daha büyük rakamlara ulaşsın isterdim. Ve Şirketlerin yaptığı yardımı, şirket isimlerinin altında yapıp, devlete ödeyecekleri vergiden düşeceklerine, patronların kendi kişisel hesaplarından yaparak gerçekleştirmelerini beklerdim.
Hazır, bu yardım konuları açılmışken; her zaman kafama takılan bazı konuları sizlerle paylaşmak istiyorum. Konumuz Türk Milli Takımı;
Milli Takımda olmanın önemi ve onuru hiçbir rakamsal getiriyle ölçülemezken, ya da ölçülmemesi gerekirken, bu formayı giyen futbolcularımıza motive olma adına prim adı altında maddi yardım yapılması doğru mudur?
Milli Takım oyuncularını, bir sportif müsabakada sanki savaşa gidiliyorlarmış gibi örgütleyerek futbolcularda ters motivasyona sebep olarak, büyük bir stresle mücadeleye çıkartılıp ellerini, ayaklarını dolaştırıp 2 mağlubiyet almalarına neden olan yöneticisinin, kazanılmamış maçlarının hak edilmemiş primlerini Yardım olarak verilmesi sözünü verip TV’lerde sanki Milli kahraman gibi poz verdirilip konuşturulmalarına ne demeli bilemiyorum.
Futbolcu ve teknik heyette bulunanların yaşamı boyunca en çok gurur duyacağı, çocuğuna bırakacağı en büyük miras olan, teriyle ıslanmış TÜRK Milli takımı forması varken, bu onur yetmiyor da paranın gücüyle mi motive olabiliyorlar dersiniz?
Aslında, bazılarımıza göre sahada Milli Takım forması ile futbol oynuyor ve Türkiye’yi temsil ediyor diye primlendirilen futbolcu normal görünüyorsa, hayatını Vatanı için riske atan vuran, vurulan, şehit veya gazi olan Mehmetçiğe ne verilecek?
Çocukluğumuzdan beri bize anlatılan Vatan-Millet-Bayrak kavramlarının önemi, Para’nın gerisinde mi kaldı da ben mi göremiyorum?
********
Bu konudaki duygularımı sayfalar dolusu yazabilirim ama, sitemizin bir havacılık sitesi olması dolayısıyla, kısa kesmek durumunda kaldım.
Türkiye’mizin yüzmilyarlarca dolar dış borcu varken ve gerekliliği tartışılan bir uçak alımına kısaca değinmek istiyorum. Yukarıda anlatılan çapsız siyaset kavramı ile birlikte değerlendirilirse yerli yerine oturuyor.
Geçen hafta Başbakanlık için yeni G–550 uçağının alınacağı açıklandı. Bu uçak alımının gerekliliğine beraberce bir bakalım:
Şu anda özel VIP uçağı statüsünde, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık emrinde 2 adet, Genelkurmay Başkanlığı emrinde de bir adet G–4 uçağı olmak üzere bu sayı 3 dür.
Ve bu uçaklar son derece bakımlı olup bu uçaklar için özel eğitimli bir birim hizmet etmektedir.Bunun yanı sıra Başbakanımızın kalabalık seyahatleri için daha çok yakın bir zamanda bir adet A–319 uçağı alınmışken, G–4’le aynı gövde ölçülerinde, aynı yolcu kapasitesinde, hemen, hemen aynı performansta biraz daha yüksekte uçabilip, biraz menzil farkı yaratıyor veya cockpiti daha modern diye, alınması istenen G–550’ye en az 50–55 Milyon doları vermenin mantığını anlayamamışkenyinede A–380 siparişi vermedikleri için şanslı olduğumuzu düşünüyorum.
Bu uçak; süpersonik bir business jet olsaydı, Amerika’ya 4–5 saatte gidip zamandan tasarruf edilebilir diye anlayabilir hak verebilirdim. Ya da; 20 milyon dolar civarında ikinci el piyasası olan G–4’ü geri verip, G–550 alacağım dersen, gereksiz de olsa belki, bakım masraflarını azaltıp ileriye dönük daha ekonomik bir düşünce olarak algılayıp normal görebilirdim. Ama, şimdi ülkemizin bu şartlarında bu uçağın alımını Cumhurbaşkanlığı bütçesinin % 64 olarak artması ve 22 adet ilave araç alınması kadar gereksiz görüyorum.
İyi haftalar..