BİRİ YER BİRİ BAKAR, KIYAMET ONDAN KOPAR

 
BU FİLMİ DAHA ÖNCEDE SEYRETMİŞTİK!
– BİR ZAMANLAR UÇUŞ İŞLETMEDE DOLARLA MAAŞ SKALASI YAPILMIŞTI
Değerli okurlarım;
“Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar” atasözümüzün ne kadar doğru olduğunu, 4 Eylül 1987 yılında, THY’nin yönetim kurulu kararı olarak aldığı kaptanların ücretlerinde iyileştirme kararı ve sonunda olanları, anlatmaya çalışarak, kıssadan hisse vermeye çalışacağım.
Öncelikle, bugünlerde henüz netleşmiş bir durum olmasa da, THY’nin pilotlarına yapmak istediği iyileştirmeyi, günün zor koşulları açısından olumlu bulmaktayım.
Ancak; bu iyileştirme kararının, çalışanların tek bir grubuna yönelik olması bazı sorunları da birlikte getirecektir. THY’nin diğer çalışanlarına yönelik de iyileştirmeler yapılması gerektiğini, yazımın tamamının okuduğunuzda hem siz okuyucularım, hem de bu kararı veren THY’nin geçmişini bilmeyen yöneticileri ve bazı haberci tayfası öğrenmiş olacak.  Kısaca, bu yapılması düşünülen uygulama, THY TARİHİNDE BİR İLK DEĞİLDİR.
Bugün pilot camiasında yaşanan maaş sendromunun BİREBİR aynısı, geçmiş yıllarda UÇAK TEKNİSYENLERİNDE de yaşanmıştı. O yıllarda, özel havayollları, bir biri ardına açılıyor ve THY’den başka pilot ve uçak teknisyeni kaynağı olmadığından, pilot ve teknisyen bulamıyorlardı. Tek Kaynak THY idi.
Ben o zamanlar çiçeği burnunda yeni UTED başkanıydım. 1986 yılında, Çınar Otelde 550 kişinin katıldığı 3 başkan adayı ve yönetimin yarıştığı genel kurulda, her iki adaya açık ara fark atarak, 30’lu yaşlarda başkanlık ipini göğüslemiştim.
UTED başkanlığında henüz bir seneyi geride bırakmıştım ki, THY’de şimdilerde başlayan pilot krizi gibi, teknisyen krizi baş göstermişti. Biri biri ardına açılan özel havayollarının teknisyen alabilecekleri tek yer THY idi. THY’den astronomik ücretler ile transferler  yapılmaya başlanması nedeniyle, THY’nin teknik departmanı çöküntüye uğramış, deneyimli teknisyen sıkıntısı çekilmekteydi.
Tabii ki, tüm teknisyen arkadaşlarım UTED’i sıkıştırıyor ve THY’nin mutlaka ücret iyileştirmesi yapması gerektiğini söylüyordu ve bu sorunun çözümü görevini UTED’e yıkmışlardı. Hava-İş’in başkanı o zamanlar İbrahim Öztürk idi (Sonradan ANAP’tan Milletvekili olmuştu) Mesai arkadaşlarım, beni işyerinde her gün idare ediyor ve senin işin bu ücret sorunun çözümü diyorlardı. Bende tüm yönetim kurulu arkadaşlarımla birlikte çalışmaya başlamıştık. Adeta, bir ayağımız, sendikada bir ayağımız, THY’nin Harbiye’deki genel müdürlüğündeydi diyebilirim.
 THY’nin Genel Müdürü Yılmaz Oral paşa idi. İnsan kaynaklarına bakan genel müdür yardımcısı Mehmet Kutlu (daha sonra ulaştırma bakanlığında müsteşar yardımcısı olmuştu) idi. Her ikisinden de ayrı ayrı randevu almış ve THY’nin teknik departmanının içi boşalıyor mutlaka ilgilenilmesi gerekiyor diyor ve durumun çözümü için mutlaka maaşlara zam yapılmasını dile getiriyordum. Onlar da, bu tür zamların toplu iş sözleşmelerinde yapılabileceğini söylüyorlar ama ben,  o zamana kadar deneyimli teknisyen kalmaz diye ısrar ediyordum
Tabii ki bir türlü sonuca gidemiyorduk ve teknisyen arkadaşlarımın yoğun baskısı nedeniyle bocalayıp duruyorduk. Sizin işiniz bu diyen teknisyen arkadaşların baskısı altındaydık.
Durum o kadar vahimdi ki; Deneyimli ve lisanslı bir teknisyenin maaşı, özel havayollarına kaçan teknisyenlerim tam 3 kat altında kalmıştı. UTED başkanı olmasaydım, ben de bu cazip önerilere hayır demezdim ama beni seçen uçak teknisyeni kitlesine ihanet edip bu zor gönlerde kaçmak da kişilik yapıma uygun bir davranış olmazdı. Kısaca, THYde kalarak mücadeleye yönetimimle birlikte devam etme kararı aldım.
Çalışma arkadaşlarım, THY’nin VIP uçuş görevlerini, yeni hat açılımlarına giden genel müdür ve ekibinin uçtuğu her yere, kendi uçuşlarını bile bana vererek, görevli olarak uçuruyorlar ve dönüşte ne oldu diye sorguluyorlardı.
Rahmetli Özal’ın Roma VIP seferine de katılmış ve fırsat bulup yanına oturmuş sorunumuzu anlattıktan sonra, gerçekten çok tonton bir kişilik yapısı olan rahmetli Turgut Özal beni dikkatle dinlemiş ve bir arkamızda oturan, Ulaştırma Bakanı Veysel Atasoy’a dönüp, “Veysel, bak Sefa bey önemli bir şeyler anlatıyor. THY ile ilgili, bir dinle bakalım ne yapabiliriz” dedi. Ben de teşekkür ederek Turgut Özal beyin yanındaki koltuktan, bir arka sırada oturan Veysel Beyin yanına geçtim. Çok dikkatli dinledi ve notlar aldı.
İstanbul’a döndüğümüzde beni teknisyen arkadaşlarım karşıladı ve olan biteni olduğu gibi anlatarak, umutlu olduğumu söyledim.
Bir hafta bile geçmeden, beni Mehmet Kutlu Bey aradı. Telefonla konuştuk ve bir ara beni yanına davet edeceğini söyledi. Bu arada, sendika başkanımız İbrahim Bey’de gelişmeleri yakinen takip ediyordu.
Sendika başkanımız İbrahim Bey, konuya olumlu yanaşıyor ama ya diğer çalışanlar ne olacak, ben sadece teknisyenlere yönelik iyileştirmeyi imzalayamam diyordu. Kendine göre haklıydı da…
Hal böyleyken bir gün işyerime telefon geldi ve Mehmet Kutlu sizi arıyor dediler. Telefonu açtığımda, Sefa Bey hemen atla Harbiye’ye gel dedi ve ben daha cevap veremeden telefonu kapattı. Tabii ki hemen Harbiye’deki genel müdürlüğümüze gittiğimde, sendika başkanımız, Mehmet Kutlu’nun asistanının yanında oturuyor ve içeri çağrılmasını bekliyordu. İşte o zaman konunun ciddiyetle ele alındığını anladım. Çünkü Mehmet Kutlu, benle birlikte sendika başkanımız İbrahim beyi de çağırmıştı
Birlikte beklemeye başladık. Mehmet Kutlu Bey kapısını açtı ve sadece bana dönerek, “Sefa Bey, siz önce gelin” dedi.  Ben içeri girdiğimde koskoca bir kartona özenle hazırlanmış, teknisyenlerin iş grupları ve ücretlerinin yazılı olduğu tablonun önünde durduk
Bak bakalım dedi, rakamlar nasıl?  Benim gözüm önce kendi kadromdaki rakama ilişti. Gözlerime inanamıyordum. Maaşım net olarak tam üç katına çıkartılmıştı. Hem de toplu sözleşme yapılmadan.  
Tabii ki benim diyorum çünkü acele ile kendi kadroma anca bakabilmiştim. Benim kadroma yapılan zam aynı oranlarda diğer teknisyen kadrolarına da yapıldığından şüphem bile olamazdı.
Heyecanla tamam efendim yeterli. Teknisyen arkadaşlarım adına çok teşekkür ederim dedim ve odadan çıktım ve heyecandan kalbim çarpa çarpma havalimanının yolunu tuttum.  Bir an önce hangara gidip müjdeyi vermek istediğimden yol bir türlü bitmiyordu. Harbiye-Atatürk havalimanı arası bana hiç bu kadar uzun gelmemişti. Büyük heyecanla hangara geldim ve benim genel müdürlüğe gittiğimi bilen arkadaşlara en az %148 zam yapıldı dediğimde inanılmaz bir coşku seli yaşandı.  Bu sürpriz karardan sonra sektörde ibre terse dönmüş ve THY’den kaçanlar tekrar geriye dönmek isteseler de Yusuf Bolayırlı’nın sert defansına maruz kaldılar. Geriye dönemediler… 
Benden sonra Sendika başkanımız İbrahim Bey içeri girmiş ve bizim hakkımız olduğunu söylemenin yanı sıra, ben bu skalayı, bu şartlarla imzalamam demiş. Çünkü o yeni skala ’da sadece lisanslı teknisyenlere zam yapmışsınız, ya diğerlerine ben ne derim diyerek odayı terk etmiş olduğunu duydum.
Şirket allak bullak olmuştu. Lisanssız teknisyenler, mühendisler, memurlar, işçiler hepsi kızgındı. Çünkü THY yönetimi bu zammı sadece lisanslı teknisyenlere yapmıştı.
Zammı sanki ben vermişim gibi beni gören suratını çeviriyordu. Halbuki ben bir dernek başkanı olarak sadece sorunlarımızı iletmiş ve çözümü yönetim bulmuştu. Ancak yönetim yerine günah keçisi ben olmuştum.  Maaşları mutemetten (o zaman bankamatik yoktu) almak için sıraya girdiğimizde, lisanslı uçak teknisyenlerinin dışında kimse yüzüme bakmıyordu. Tabii ki ben Mehmet Kutlu’nun odasında o bana sunulan tabloyu heyecandan tam okuyamamış ve herkese bu oranlarda zam yapıldığını düşünmüştüm.
Kısaca; Sendika imza atmadan bu ekstra iyileştirmenin olamayacağını biliyordum ama belki bir yolunu bulmuşlardır diye düşünüyordum. Bu nedenle, sendika başkanımız İbrahim Bey hem bizim haklı olduğumuzu söylüyor hem de ben diğerlerine zam almadan bunu imzalamam diye de diretiyordu. Sonuçta netice alındı ve diğer çalışanlara da ekstra %25 civarında zam yapıldı.  Tabii ki sadece lisanslı teknisyenlere yapılan %148’lik zam yapılmasının tepkileri uzun zaman sürdü.
BU GERÇEKLERİ NEDEN Mİ ANLATIYORUM;
Bugünkü THY yönetimi, 4 Eylül 1987 yılında yapılan yönetim kurulu kararını okuduklarında göreceklerdir. Yönetim kurulu defterlerinin, mutlaka arşivde saklanmış olması gerekir diye düşünüyorum.
Bu nedenle, “biri yer diğeri bakar kıyamet ondan kopar” atasözümüz o zaman gerçekleşmiş ve gerçekten kıyamet kopmuştu.
Şimdilerde yine aynı uygulama gündemde ve sadece pilotlara yönelik iyileştirme yapılacağı söyleniyor. Bakalım Hava-İş ne diyecek? Pilotlar sendikasız ve toplu iş sözleşmesine tabi olmasalar problem olmaz ama sendikalılar.  
Bu nedenle; Hava-İş önüne getirilen iyileştirmeyi imzalayacak mı yoksa diğer departmanlara da iyileştirme yapmalısınız diye diretecek mi?
Benim tavsiyem, THY pilotlarına iyileştirme yapılmasından yana olmakla birlikte, diğer departmanlarda çalışanların yanı sıra  %100 THY ortaklığı olan (Teknik A.Ş gibi) şirketlere de belirli oranlarda iyileştirme yapılmasıdır.
Tersi durumda, yine kıyamet kopabilir. Tabii ki çalışanlarda, sendikada ve derneklerde kıyamet koparacak bir yapı kaldıysa…
ŞİMDİ DE GELELİM PİLOT VE KABİN MEMURLARININ DOLAR KARŞILIĞI MAAŞ ALMALARINA
THY’nin uçak teknisyenleri kaçmasın diye yaptığı iyileştirme hazırlanırken, fırsat bu fırsat denilerek pilotlar için de bir skala hazırlanmıştı.( O zamanlar THY’nin tüm üst yönetimi asker kökenli idi ve ne derlerse o olurdu)  
Bu skala da THY’nin filosundaki uçaklar geniş gövde veya dar gövde olarak değil, tip olarak baz alınmış ve yapılan skalada ki uçak tiplerinde uçanlar için, KAPTAN-İKİNCİ PİLOT, FLİGHT ENGINEERS VE KABİN PERSONELİ MAAŞLARI DOLAR OLARAK YER ALMIŞTI.
Her tip uçağın kaptanı, ikinci pilotu ve kabin memurlarının unvanlarının karşına kaç dolar maaş alacakları yazılmıştı. Ödemeler, maaş dönemlerinde o günkü dolar kuru baz alınarak TL ye çevrilip ödenecekti. ( o zamanlar da bugün gibi doların spekülatif artışı vardı )  Kısaca tüm pilot ve kabin memurları her ay farklı ödemeler alacaklardı.
ANAP hükümetinde Veysel Atasoy zamanında hazırlanan bu skala, yine aynı hükümet zamanında oluşan kabine değişikliği sırasında göreve gelen Ekrem Pakdemirli tarafından henüz uygulama aşamasına gelemeden kaldırıldı. (neden ve nasıl kaldırıldığı konusu çok uzun olduğundan, yazım  çok uzar diye düşünüp, bu konuda istek oluşursa bir başka zaman diliminde neler yaşandı ve neden dolara endeksli maaş iptal edildi yazabilirim.)
Yazdığım bu konuyu hatırlayan ve detaylarını bilen THY’de yönetici ve çalışan kalmış mıdır, bilemem, ama bu yazı ilerideki nesillere de umarım ulaşması gereken önemli bir anıdır.
GÜNÜMÜZE GELİNDİĞİNDE;
Pilotlara yapılması gereken (geç bile kalındı) İyileştirmeyi mutlaka yapın bunda sorun olmaz.(Çünkü bugün özel sektörde kaptan maaşı 8000 Euro İkinci pilot maaşı ise 4000 Euro civarındadır.)
Ancak, aman ha bu iyileştirmeleri yaparken çalışan diğer kesimleri de unutmayın. Doların inanılmaz yükselişi, sadece pilotlarımızı değil tüm çalışanları düne göre daha yoksullaştırmıştır. 
THY şirketini bölüp parçalayıp, farklı şirketler oluşturup birileri için, bol sıfırlı maaşlarla yönetim kurulu başkanlıkları, yönetim kurulu üyelikleri, genel müdürlükler, genel müdür yardımcılıkları, bol bol başkanlıklar ve müdürlükler ürettiniz ama THY’nin aslında bir bütün olduğunu sakın ha unutmayın.
Zincir en zayıf halkasından kopar gerçeğini düşünerek THY ve %100 ortaklıklarında çalışan THY’ lilerin hepsini birlikte düşünün. Pas biletlerde yaptığınız, THY ve Diğer ortaklıklar diye ayrıştırıp,çalışanları kategorize ettiğiniz saçmalıkları bu konuda yapmayın 
NOT/ Geçen hafta görevlerinden alınan Uçuş işletme’den sorumlu Levent Yılmaz kaptan ve ekibinin yerine gelen Aykut ALPA ekibine öncelikle başarılar diliyorum. Aykut Alpa’nın en büyük avantajı,THY’deki kurumsal hafızasının Levent kaptana göre daha yüksek olmasıdır.
Levent Yılmaz zamanında, insan kaynaklarına bağlı ekip tahsis’in Aykut Alpa yönetiminde tekrar uçuş işletmeye bağlanmasını manidar bulmaktayım. Adamına göre yapılan bu değişiklikler kurumsal bir şirkete yakışmaz. Ekip tahsisin normalde uçuş işletmeye bağlı olması gerekiyorken ve eskiden beri öyleyken, işine gelince ayırıp insan kaynaklarına bağlamak ,işine gelmeyince tekrar U dönüş yapıp uçuş işletmeye bağlamanın tek bir anlamı vardır. O anlam da Levent Yılmaz ekibine güvenmiyorduk ama şimdi Aykut Alpa yönetimine güveniyoruz anlamı taşır ki buda Levent Yılmaz ve ekibinden işverenin memnuniyetsizliğini gösterir.  İşverenin bu memnuniyetsizliği ben, Levent Yılmaz ve ekibinin işverenle kol kola olmadığı şeklinde yorumluyor ve Aykut Alpa’dan beklentileri olduğunu sezinliyorum. Bundan sonra ne olacak neler yaşanacak birlikte görüp yorumlayacağız.  
 

Exit mobile version