SIFIR ZAMLI THY TOPLU İŞ SÖZLEŞMELERİ… THY VE TEKNİK A.Ş
Bilmem hatırlar mısınız? Anneler çocuklarını uyutmak için başlarında masal anlatırlar ya işte bu masal anlatımı da, bir varmış bir yokmuş gibi başlıyor.
Öncelikle günümüzdeki sendikacılığa gelmeden önce biraz eskilere dönüp her geçen gün sarılaşan sendikacılığın mavi dönemlerinden kısa da olsa bahsedip günümüze geleceğim.
Bir zamanların en saygın kurumlarından biri sendikacılık idi. İş hayatıma başladığımdaki sendikacılığı düşündüğümde günümüz sendikacılığının sadece sembolik ve işveren ile anlaşmalı dövüşe döndürüldüğünü üzülerek gözlemliyorum.
Bu nedenle geçen hafta sizlere “Sendikacılık Öldü” başlığı ile haber yapmıştım.
Tabii ki sizlere 1970’lerin sendikacılığını, yaşanmış örneklerle anlatmak isterim ama bunu bir iki sayfada anlatabilmek mümkün değil… Aslına bakacak olursanız okunacağını bilsem kitap haline bile getirebilmeyi isterdim.
Bu nedenle kısaca her iki dönemi anlatabilmek için bulabileceğim ifade, şimdiki sendikal anlayışın tam zıddı olacaktır. Eski sendikacılık anlayışı gücü üyelerinden/toplumdan alırken, yeni nesil sendikacılık gücünü işverenden alıyor. Bir nevi danışıklı dövüş gibi görünse de aslında yaşananlar benim için tam bir komedi.
Bu nedenle işveren ile ilişkiler hep sıcak tutuluyor. Düşünsenize; işveren şu anda Hava-Sen e yol verse, durduk yere onu bunu işten atmasa, kısaca çalışanları korkutmasa Hava-Sen açık ara öne geçerdi.
Aslına bakacak olursanız THY’deki sendikacılığın seyir değiştirmesi ve işveren güdümlü olmasının başlangıç noktası Bay Hamdi zamanındadır. Böl-Parçala ve Yönet sistemi doğrultusunda önce iş kolları değiştirilmiş, Teknik A.Ş Metal-İş koluna sokulmuştu.
Bu uygulama ile Teknik A.Ş çalışanları Havacı iken, bir günde Tavacı olmuşlardı.
Mevcut sendikanın göreve geldiği zamanki Hava-İş seçiminde direk belli ola ola, taraf olunmuş ve istedikleri sendikacılık modeline uygun isimlerin seçilmesi değil neredeyse atanması sağlanarak aracı kurum gibi çalışmaları sağlanmıştı.
Bu uygulamaların hepsi bilinçli yapılan ve bugünlerdeki, yeni sendikal anlayışın başlamasını sağlayan uygulamalardı.
YENİ DÖNEM SENDİKACILIK BAŞLAMIŞTI
Yeni nesil sendikacılığı maalesef şimdiki gibi sanıyor. Üyeler yani çalışanlar hem işverenden ve hem de sendikadan korkar hale gelmişler.
Yazıyı fazla uzatmadan; bugüne dönelim ve hiç toplumla bilgi alış verişi yapılmadan tam üç buçuk ay sessiz ve derinden gidildikten sonra bir anda imzalanan 26. Dönem toplu iş sözleşmesine dönelim.
Öncelikle iki senelik toplu iş sözleşmesi imzalayacağız diye anons edilen ve sonra üç seneye imza atılan sözleşme anlayışı yeni değil. Özçelik-İş sendikası da aynı numaraya başvurmuş sağ gösterip sol vurmuştu. Yani, her iki sendika yönetimi, topluma iki senelik deyip sonra üç seneye imzayı bastılar. Bu bir tesadüf değil bu bir senaryodur. İki senelik sözleşme ile üç senelik sözleşme arasında çok büyük maddi farklar oluşur. Bu nedenle üç senelik sözleşmeler revaçta.
Değerli okurlarım;
Toplu iş sözleşmesinin tüm maddelerini tam olarak okuyamadım. Ancak öylesine baktığımda birkaç mantıksız yer buldum ve şimdilik bunları değerlendirmek istedim. Nede olsa Hava-İş yönetimi artık sahaya indi. Haber malzemesi çok çıkacaktır.
Öncelikle enflasyon + 2 veya 1,5 gibi rakamları kazanılmış olarak görmüyorum. Çünkü bu rakamlar sendika aidatı kadar olduğundan, YAZIMIN BAŞINDA SIFIR ZAMLI THY TOPLU İŞ SÖZLEŞMELERİ Başlığını uygun gördüm.
Kısaca, hem THY sözleşmesinde hem de Teknik A.Ş de enflasyon farkından başka alınan zam yok. Enflasyon farkı ise zaten hak edilen bir rakam.
Her iki sözleşmede de verilen %1,5 lar ve %2 ler sendikanın aidat miktarına hemen hemen eşit olduğundan, bu rakamların yerine çalışanların sendika aidatlarını işveren öder deselerdi daha mantıklı olurdu diye düşünüyorum. (uçucu ekipler hariç. Çünkü onların %2 si farklı hesaplanıyor )
Sendikal izinler;
Toplu iş sözleşmesine baktığımda ilk baştan birçok maddenin sendika yönetimini bağladığını gözlemledim. Üç buçuk aylık susma döneminde kendilerine iyi çalışmışlar. Sendikal izinler harika… İnsanın içinden temsilci olmak geliyor. Toplantı, sempozyum, genel kurul, seminer, denetim, onur kurulu, temsilciler meclisi, kongre, konferans vb… İzin bol. Bilhassa uçucu temsilciler için bulunmaz nimet. Bol bol izin. Genel merkez olarak, THY Genel müdürlüğüne yaz bir yazı… Şurada bu var, orada şu var de anında ücretli izin almasına mani bir şey yok. Nede olsa bal tutan parmağını yalar demişler.
Kreş yardımı;
Bu madde çok ilginç. Burada cinsiyet farkı gözetilmiş. Kreş yardımı çocukla ilgili. Kreş yardımından faydalanmak için, çalışanın erkek veya kadın olmasının ne farkı var. Sanırım bunlar kreş yardımını süt izni ile karıştırdı. Alo Alo Alo… Kreş bu kreş… Kadın veya Erkek ne fark eder yahu…
Ayrıca 1500 Brüt ücret sembolik olmuş. Bu rakamlara kreş bulmak zor olacak (semtine göre tabii ki) ama yine de cinsiyet farkını ortadan kaldırdığınızda şimdilik idare eder.
Engelli çalışanlar;
“Engelli personele mesai başlangıç ve bitiş saatlerinde diğer personele göre 10 dakika tolerans tanınmış.”
Bu nasıl bir mantık. 10 dakika kriteri getireceğinize geç kalma veya erken çıkma adet haline getirilmedikçe toleranslı davranılabilir demek daha mantıklı olmaz mıydı? Sonuçta bu çalışanınız, adı üstünde engelli biri…
Madde 51; Fazla çalışmanın önceden bildirilmesi;
“İlgili yasa ve sözleşme gereği fazla çalışmalar için personele en az üç gün önceden bildirilmesi gerekiyor”. Tam son derece mantıklı diye düşünürken, önceden söylenmemiş olsa da bazı arızi durumlarda bu kural aranmıyor. Kısaca; müdürün veya şefin mesai bitimine 10 dakika kala “bugün sen mesaiye kalacaksın” diyebilir ve kalmazsanız size caza vermek için arızi bir durum yaratılır oldubitti. Derdini kime anlatacaksın ki… Ha sendikaya gitmişsin ha işverene… Ne farkı var ki? Bu madde her türlü suiistimale açık olup işverence her zaman suiistimal edilebilir ve ediliyor da…(kısaca ucu açık bir madde)
Yukarıda yazılı madde THY’nin disiplin kurulu oluşması ve çalışmasını anlatıyor. Yazılanlara baktığınızda disiplin kurulunun çalışmasında adil olayan yapılanmayı görebilirsiniz.
Görüleceği üzere disiplin kurulu 3 sendikadan 3 de işveren tarafından atanmış kişilerden oluşuyor. Yazılan metini okuduğunuzda, sendika ve işveren tarafından bağımsız atanan kişiler bağımsızca karar verebilir gibi düşünebilirsiniz.
Ancak, uygulama böyle olmuyor. Disiplin kuruluna verilmiş personel aynı zaman da sendika üyesi olduğundan genel sendikanın kendi üyesine sahip çıkıp işten atılmasını önler gibi düşünebilirsiniz. 3 kişi olarak disiplin kurulunda bulunan sendikaca yollanan yöneticiler,personeli haklı bile bulsa ve ceza almasına hayır oyu bile kullansa fark etmiyor.
Çünkü yukarıda görüleceği üzere işveren (3) ve sendika (3) tarafından atanan 6 kişi oylama yaptığında eşit netice çıkarsa, yani 3 sendika temsilcisi hayır 3 işveren temsilcisi de evet derse, disiplin kurulu başkanı olarak seçilen THY temsilcisi eşitlik durumunda iki oy kullanıp,personelin atılmasına olanak sağlıyor. Bu nedenle personel her durumda işten atılıyor.
Çünkü işveren temsilcileri yukarıdan aldıkları emri uygulamak zorunda kalıyorlar. Bu arada sendika temsilcileri de personel lehine oy kullandık ve durumu eşitledik ama ilgili kural gereği işveren grubunun başkanının eşitlik durumunda iki oy hakkı olduğundan atılmaya mani olamadık diyerek kendilerini savunurlarken olan disiplin kurulunda hakkını arayan personele oluyor. Bir nevi tavşan kaç tazı tut hesabı…
Bu madde senelerce tartışıldı ama böyle gelmiş böyle gider misali kimse o maddeye dokunmuyor. İşte size adil davranması gereken disiplin kurulunun çalışma şekli…Bence bu sonucu belli olan maddeyi kaldırın yada bu sonucu belli olan disiplin kurulunun işlevine son verin.
Ne kadar da adil değil mi?