Bu köşedeki yazıları yazarken, genellikle gündemi yakalamaya çalışıyorum. Ancak, bazen bir günde konu olabilecek birkaç habere rastlarken, bazen de konu bulmakta zorlandığım oluyor.
Sağ olsunlar, bizim sivil havacılığımız ve ulusal havayolumuz THY’nin yöneticileri, beni konusuz bırakmıyorlar. Bu haberlerin en başında şüphesiz, AHL’de görev yapan hava trafik kontrolörlerimiz vardı.
Kulede görev yapan bu arkadaşların zor koşullarda çalıştıkları ve yaptıkları işin çok önemli olduğunu söylemeye bile gerek yok. Hava trafik kontrolörleri, yıllardır, özellikle ücret yönünden devlet memuru statüsünde çalışmaktan duydukları memnuniyetsizliği, yaptıkları işin önemine karşın çok az ücret aldıklarını ve bu konudaki huzursuzlarını, sohbet anlarında her zaman dile getirirler.
Son zamanlarda; kule çalışanlarına yönelik, bir takım iyileştirmeler yapılarak mağduriyetlerinin giderilmeye çalışıldığını ve eskiye göre yeterli olmasa da iyileştirmelere gidilmesi, doğal olarak sevinilecek gelişmelerdir… Fakat, son günlerde; hava trafik kontrolörü arkadaşların yaptığı görevin, maddiyatla karıştırılması ve rötarların maddi konulardaki huzursuzluklardan kaynaklandığını ortaya atan kişiler, bence haksızlık yapmaktalar.
Hele, hele inişteki sıralamada önceliğin THY’ye verilmesini savunanlar bile var. “İğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır” atasözü eşliğinde, aynı uygulama yabancı bir ülkede THY’ye karşı yapılsa ne derdik acaba? THY yakıt yakıyor da Atlas’ı, Onur Air’i,Pegasus’u yakmıyor mu acaba. Bence sıralamaya aynen uymalı, ne ülke farklılığı ne de şirket farklılığı asla gözetilmemelidir. Aksi takdirde, ben o farklılığı gösterenlerin profesyonelliğinden şüphe duyarım.
Bugün kontrolörlerin, maaş ve sosyal hakları nedeniyle THY pilotlarını kıskanıp onların uçuşlarını gecikmeye uğrattıklarını iddia edenler; yarın teknisyenlerin de aldıkları maaş nedeniyle arızalar çıkartarak, uçuşları sabote ettiğini söyleyebilirler… Kısaca, sapla samanı ayırt edebilecek seviyedeki hava trafik kontrolörlerinin, hak ettikleri ücreti alabilmek için uçuş güvenliğini ve havayolu şirketlerimizi zor duruma sokabilecek uygulamalar içinde olmazlar diye düşünüyorum.
Peki nedir bu rötarlar? Her geçen gün artan hava trafiğimizi yönetenler, bu tabloyu daha önceden görüp, ilgilileri uyarmadılar mı dersiniz?
Yarın, yine özellikle THY’nin yeni uçakları geldiğinde, AHL’de nerede park yeri bulunacak ve nasıl slot alacaklar, ben de merak ediyorum.
Hava trafik kontrollüğünün DHMİ’ye bağlı olarak çalıştığı gerçeği de, mantığımı zorlayan konulardan biri. Bence DHMİ; İşletme ve Trafik olarak ikiye ayrılmalı ve trafik bölümü, SHGM’ye bağlanarak, slot koordinasyon merkezi ile birlikte çalışmalı.
Ulaştırma Bakanımız Binali Yıldırım’ın; “Havayolu, halkın yolu” sloganı ile başlattığı ve sivil havacılığımızın önünü açan atılım günlerinden bugünlere çok şey değişti. Bu günlerde uçan yolcular ve medyayı takip edenler, yoğun yaşanan rötarlardan sonra havacılığımızın halkın yolu olmaktan çıkıp adeta azap yoluna dönüştüğünü söylüyorlar.
Gün geçmiyor ki, trafik nedenli rötarlar, havada inişte sıra alabilmek için boşa yakıt yakarak tur atan uçaklarımız ve motor çalıştırma alıp da taksi yollarında kuyruğa girip bekleyen uçaklarımız olmasın.
AHL’nin pist ve taksi yollarının yetersizliği bilindiği halde, buraya bu kadar iniş kalkış vererek (günde 900’ün üstünde trafik) yanı sıra Eurocontrol dışındaki eski doğu bloğu ülkelerinin programlanmamış gelişleri ve slot’ların homojen dağıtılmaması gibi birçok sorunla karşı karşıya kalan bu sistemi sorgulayacağımıza, vur abalıya dercesine sorunu hava trafik kontrolörlerinde bulmak ne kadar mantıklıdır.
Sayın bakan bir röportajında, kendisine rötarların nedenini soran gazeteciye “alışacağız” demiş ve büyümenin getirdiği bu sonucun normal olduğunu savunmuştu.
Sayın Bakanım; Siz, havacılığımızın önünü açarken; gelişen havacılığımıza paralel olarak, uçak sayıları, artan seferler ve dolayısıyla yolcu sayısının artacağını düşündünüz de, alt yapının bu trafiğe uyum sağlayıp sağlayamayacağını düşünmediniz mi?
Sizin havacılığımıza start verdiğiniz, 2003yılından başlayarak, AHL’de bu trafik yoğunluğunun getireceği belli olan tıkanmaya karşı ne gibi alt yapısal değişiklikler ve ilerlemeler yapıldı?
Yoksa, yapıldı da biz mi görmedik?
Pistleri, taksi yolları ve park yerleri aynı olan bir meydana, her geçen gün artan bu trafiği yönlendirirseniz, bundan başka ne sonuç çıkabilirdi ki?
Bakanlığınızın faaliyet alanının, tüm bakanlıklardan çok olması, size sivil havacılık sektörünün tüm sorunlarını çözmek için zaman bırakmayabilir. Bu nedenle, Türk Ulusal Takımını bile zamanında yabancı teknik direktörle çalıştıran Türkiye’miz, havacılık gibi yetkinlik ve özellikle çok bilgi isteyen bir sektörde, yabancı uzmanlar eşliğinde veya yabancı danışmanlarla çalışamazlar mı?
Değerli okurlarım;
AHL’nin, Havalimanlarımızın kapasitesi, taksi yolları ve park yerleri yetersizlikleri belli iken, THY’nin her geçen gün <manavdan domates alır gibi> uçak alarak, bunlara çoğunlukla AHL’den slot istediğini bilmektesiniz.
Seferlerinin çoğunu AHL’den yapmakta ısrarlı olan THY, seferlerini bu hava limanımızdan yaptıkça ve her geçen gün uçak sayısını artırdıkça, ne kadar torpilli olurlarsa olsunlar, bundan sonra karşılaşacakları sorunları düşünmek bile istemiyorum.
Filo planlaması yaparken, uçak başına ne kadar pilot ne kadar kaptan ne kadar teknisyen düşeceğini planlamakta zorluk çeken THY, geçenlerde verimsizliklerini iddia ederek erken emekliliğini istediği teknisyenlere yeniden iş önerisi yaptı. Şimdi de kendi yönetmelikleri dışına çıkarak, sitesinde verdiği ve herkesi şaşırtan ilanlarla, pilotlar için uyguladığı yaş sınırını 65’e çıkarıverdi. Yani; THY düne kadar 63 yaşındasın diyerek ayırdığı kaptanlarını, geriye almak istiyor(!)
Sevgili THY yönetimi…
Otobüs firmaları bile filosuna göre şoförlerini, tamircilerini planlarken, sizler her geçen gün medyada; uçak sayımız 2010 da bu kadar, 2023 de şu kadar olacak diye beyanat yarışına girmişsiniz.
Bunlar nereden uçacak, kim veya kimler tarafından uçurulacak, bunlara teknik hizmet nasıl verilecek?
Bu arada,”Kevin’ın poposuna kaldık” başlıklı yazımda first class uygulamasını yapamazsınız tarzı eleştirmemden sonra geç de olsa bu işi yapamayacağınızı anlayıp vazgeçtiğinizi, röportajınızda memnuniyetle okudum. Umarım, deneme yanılma metodunuzun Thy’ye çok pahalıya mal olmamıştır.
Kurumsal bir şirketin yönetmelikleri, aynı yasalara benzer; kolay, kolay değiştirmemelisiniz. Eğer değiştirirseniz, kurumsal saygınlığınızı riske atarsınız. Siz büyürken, elinizdeki deneyimli lisanslı personeli harcadınız. Filo sayınızı artırırken; bu filonun büyümesi paralelinde oluşacak deneyimli ve lisanslı personel gereksinimini ve yeni EASA kuralları gereği lisans alma sürecinin zorluğunu düşünmediniz. “Yönetmeliğimin gereği”diyerek, düne kadar 63 yaşındaki kaptanlarınızı emekli ederek başka şirketlerde işe başlamasına göz yumdunuz.
Şimdi, kendi yazdığınız veya senelerdir uyguladığınız yönetmeliklere ters hareket ederek, bu işi günü kurtarmaya yönelik planlar içerisinde çözmeye çalışıyorsunuz. Siz en iyisi, ICAO! ya yazı yazın ve pilot yaşının uluslararası sınırı olan 65’den 70’e çıkartılmasını isteyin(!). Yinede ekip bulmakta zorluklar çekerseniz ulemaya danışın…