Üzerine dantel örttüğümüz ev telefonundan uçuş ekiplerine ulaşmak zor olmaya başlayınca, şirketler cep telefonu kullanma zorunluluğu getirmişti. Mecburen kendime bir cep telefonu satın almıştım. Dantel yerine, bol motifli kılıflar içinde kullandığım cep telefonumu görev aşkıyla yanımdan hiç ayırmıyordum. Aniden gelen ilk uçuş tebliğinde, kendimi uçağın içinde bulmak, artık bir tık uzaklığındaydı. Bu iş için gerekli olmasa, uzun seneler bu teknolojiyi hayatıma sokmazdım. Hayatımın kontrolünün bir cihaza geçmesini sevememiştim. Lüksten çok ihtiyaç olan cep telefonu maceralarının hayatımıza girmesi de artık kaçınılmazdı, üstelik şarjı hiç bitmiyordu.
Teknolojinin sindirilerek öğrenildiği zamanlarda, uçuşlarda cep telefonu kapatma mücadelesi yaşanmıyordu. Şimdilerde, her iniş kalkış anlarında çalmaya başlayan yeni melodilere şahit oluyoruz. Yapılan anonslar da etkili olmuyor, ama bu aralar yolcu ihbarları ile çalışıyoruz. Karşımda eliyle dudaklarını gizleyerek, sessizce bana bir şeyler anlatmaya çalışan, benim ne demek istediğini anlayamadığım bir yolcu var. Meraktan yanına gitmeye karar verdim. Beni görünce gözlerini kapattı, saatlerdir uyuyormuş numarası yaparak koltuğuna yaslandı. Battaniyesinin altından yan tarafındaki yolcuyu işaret ediyordu.
Tamam, anlaşıldı, yeni bir cep telefonu ihbarıyla karşı karşıyaydım.
Gizli ihbarcı, bir dost…
”Beyefendi, lütfen cep telefonunuzu kapatır mısınız?” ”Benim işim çok önemli birazdan kapatıyorum ” Açıklamalarıma rağmen tek söylediği; ”İşim çok önemli hemen kapatıyorum”. O an içimden annelerin çocuklarına söylediği o meşhur iki kelimeyi söylemek geçiyor: ”Hemen, şimdi!”
Hepimizin hayatından daha mühim olan işini bitirip, telefonunu kapatabildi sonunda. İhbar başarıyla sonuçlanmıştı. Gizli dosta gülümseyerek iş birliği için teşekkür etmek üzereydim ki, başka bir telefon sesi kulaklarımda çınladı.
”Beyefendi, az önce bir öndeki yolcunun telefonunu kapattırmaya çalışıyordum…”
‘‘Hostes hanım, merak etmeyin her şeyi duydum, benimki o kadar önemli bir konu değil. Ben önde oturan arkadaşımla konuşuyorum”
Aman ne güzel, selam söyle… Verecek cevaplarım tükendi… Tez zamanda cep telefonlarına, ‘konunun önemine göre modu’ eklene…
Zaten ”uçuş modu” çıktı, işler daha zorlaştı. Telefon kapatmaya kalksan, hemen herkes uçak mühendisi oluyor. Uçakla ilgili her duruma hazır bir uzman cevabı var.
Akıllı cep telefonları dönemi ise en zor zamanlar. Bağımlılık yapan oyunlardan yolculara telefon kapattıramıyoruz. ”Yalvarırım bir dakika müsaade edin, şu son balonu patlatayım çok önemli geçemiyorum burayı lütfen…” Koca koca adamlar oyun için yalvarıyordu, inanamıyordum. İyi patlat bakalım, istersen ben patlatayım. İlginçtir, telefon kapatma uyarısını dikkate alanlar genelde yaşlı yolcular oluyor. Anonsu duyunca panik oluyorlar. Birçoğu artık üretilmeyen telefonlarını uzatıp, ”Kızım kapatmayı bilmiyorum, yardım et bir zahmet” diyorlar. Birinin telefonunu kapatmak üzereydim, “Açmaya da gel, olur mu kızım?” dedi. “Gelirim tabi, açmak için şifresini biliyor musunuz?” Biliyom tabi kızımm, dört tane sinek…” Ah, ben o sinekleri severim.
Bana en çok dokunan sahne; yaşlıca bir teyzenin cep telefonuyla oyalanmasıydı. Gelişen teknolojiyle kurallar yenilenmiş, uçuş esnasında telefonları uçuş modunda kullanabilme kuralı getirilmişti. Hemen herkesin elinde bir akıllı cihaz, uçuşta vakit geçiriyorlardı. Teyzemin eline vermişler yüz yıllık telefon, sağa bakıyor, sola bakıyor herkesin kafalar önde, eller tuşlarda, oyalanıyor millet. Servisteydim, dikkatimi çekti. Kafasını önündeki koltuğa yaslamış, elinde telefonun bir mesajlar bölümüne, bir ayarlar bölümüne girip duruyor, ne yapsın kendince oyalanıyor.
Nasıl dokundu bana, telefonumu getirip vereceğim eline oyun oynasın, eğlenerek uçuşu bitirsin, balon patlatsın diye.
Yaşlıdırlar, anlamıyorlar dememek lazım, onlar da aynı duyguları yaşıyor herkes gibi.