Geçtiğimiz hafta kalp krizi sonucu yaşamını yitiren eski TALPA Başkanı Kaptan Pilot Gürcan Mantı ile ilgili bir mail aldık. Airlinehaber zaman zaman okurlarından gelen ister ihbar ister şikayet isterse kişisel görüş ve değerlendirme içersin okur mektuplarına yer veriyor. Bugün de sizlere, Gürcan Mantı kaptan ile ilgili kaleme alınmış bir mektubu virgülüne dokunmadan aynen sunuyoruz. Bu mektubu yayınlarken Mantı kaptana tekrar Allah’tan rahmet, ailesi ve sevenlerine başsağlığı diliyoruz.
Sefa bey,
Arkadaşlarımın yoğun tavsiyeleri üzerine son birkaç aydır sitenizi takip ediyorum. Belli bir kaliteyi tutturduğunuzu, doğru haber verme endişesi ile hareket ettiğinizi, insanları bilgilendirmeyi hedeflediğinizi gördüğüm için de her gün uçuşlardan fırsat buldukça sitenize birkaç kez giriyorum. Çalışanların sesi olduğunuzu her fırsatta belirtmenizden kuvvet bularak geçen hafta kaybettiğimiz Gürcan Mantı Kaptanla ilgili bir şeyler karaladım. Aslında bu yazıyı yayınlamak için sosyal medya gibi, mail grupları gibi çok sayıda imkanlarımız var. Ama ben istedim ki, bu yazımı tüm Türkiye, tüm havacılık sevdalıları okusun. Yayınlarsanız hem beni mutlu hem de Gürcan Kaptanın ruhunu şad edersiniz.
Gürcan Mantı kaptanı 30 yıla yakındır tanırım. Hayatımda gördüğüm en naif, en dürüst, en sempatik insanlardan biriydi. Kimsenin kalbini kırdığına şahit olmadım. Yardımseverdi. İnsanları başından savmaz, dikkatle dinler, elinden geldiğince yardım etmeye çalışırdı. İyi bir havacıydı. İyi bir öğretmendi. Gençleri bozmaz, terslemez, bazılarının yaptığı gibi hata yapanların karşısında sadistçe bir tutum takınmazdı. Bıkmadan usanmadan anlatır, onları yüreklendirirdi. Kişilikleri ile haysiyetleri ile oynamazdı. Bir uçuşta FO kardeşimin söylediğini unutamam: “Hocam bir sorunla ilgili TALPA’ya gitmiştim. Odalara bakarken Mantı kaptan beni gördü ve ayağa kalkıp buyur etti. Derdimi dinledi. Hemen telefona sarıldı. Başkası olsa herhalde başından savardı.”
Kul hakkına önem verirdi. TALPA’ya başkan seçilmişti. Birgün öğle vakti bir arkadaşımla Yeşilköy’deki dernek merkezinde ziyarete gitmiştik. Önünde bir bardak çay, bir de simit vardı. Espri olsun diye “Ne o hocam, TALPA’nın parası yok galiba, simide talim ediyorsun.” dediğimde birden ciddileşmiş “Yönetimdeki arkadaşlarla karar aldık, sadece Yönetim Kurulu toplantısı olan günlerde yediğimiz sandviç lahmacun artık neyse derneğe ödeteceğiz. Onun dışında herkes kendi cebinden yiyecek.” demişti. Şaşırmıştım.
Şov yapmayı sevmezdi. aslında istese de beceremezdi. Göründüğü gibi bir adamdı. Pilotluk mesleğini gerçek anlamda tanıtmak ve buz dağının arkasındaki olayları anlatmak için koştururdu. Üniversiteler çağırdığında heyecanlanır, günlerce hazırlık yapardı. Medyayı, havacılık ile ilgili her konuda en doğru bilginin sadece TALPA’dan alınabileceğine ikna etmişti. Medyaya konuşmak zor iştir. Bilgi seviyen sığ ise, rezil olursun. Ama o birçok TV canlı yayınına katıldı. Gazetelere , internet sitelerine mülakat verdi. Hem TALPA’yı hem de mesleğimizi tanıttı, insanlara doğru bilgiler verdi. 2009’daki Amsterdam kazası ile ilgili TALPA’nın açıklama rezaletinden sonra kaybolan itibarı geri kazandırdı. SHGM ile iyi ilişkiler kurdu. Cenaze merasiminde THY Genel Müdürü Bilal Ekşi bey de bunu çok güzel özetledi: “SHGM Genel Müdürlüğüm zamanında o kendine özgü tontonluğu ile heyecanlı bir şekilde projelerini anlatırdı. TALPA’yı SHGM gündemine o getirmişti.” Başka söze gerek var mı? İşte, Mantı kaptan TALPA Başkanıyken ne yaptı diyenlere en yetkili ağızdan cevaptır bu.
Bir gün Ekip odasında karşılaştığımızda sormuştum.
“Hocam, yurt dışı toplantılara falan pek gitmiyorsun herhalde? Ne zaman görsem ya uçuştasın ya da TALPA’da? ”
Cevabı manidardı. “Sadece önemli ve gerekli olanlara gidiyoruz. Üyenin aidatını çarçur etmemek lazım.” Gerçekten de, az gidiyor ama öz gidiyordu. IFALPA Toplantısına gitmiş, 26 Nisan’ı Dünya Pilotlar Günü olarak kabul ettirip dönmüştü. Zaten Bilal Ekşi bey de konuşmasında bu başarısının altını çizmişti.
Görevden kaçmazdı. Ekip Planlama’dan arayıp “Kaptanım, zor durumdayız adam bulamıyoruz. Gelebilir misiniz?” dediklerinde fevkalade bir mazereti yoksa hiç ikiletmez, üniformasını giyerek kan ter içinde meydana yetişirdi. İyi bir yöneticiydi. Bir dönem Tip Müdürü olarak görev yapmıştı. Emrindeki pilotları hiç ezdirmedi. Müdürlüğü altındaki pilotlarla gelen ihbar veya şikayetleri inceler, iftira olup olmadığını, şahsi husumetle yazılıp yazılmadığını anlar ve hiçbir işlem yapmazdı. Soranlara da “saçma sapan iddialarla arkadaşlarımın moralini bozamam. Uçuş Emniyetini tehlikeye atamam.” derdi.
Danimarka basınında Türk pilotları aleyhinde yapılan yayınlara çok kızmıştı. Kısa süre sonra da TALPA seçimler vardı. Hemen kararını verdi. Yönetime aday olacaktı. Birkaç gün içinde listesini hazırlamıştı. Bana da teklifte bulunmuştu.
“Hocam, oğlum bu yıl üniversite sınavına girecek, onunla meşgul olmam gerekiyor. Beni affet. Ama her zaman yanındayım.” dedim.
Anlayışla karşıladı. Seçimi kazanarak TALPA Başkanı oldu. İlk yaptığı IFALPA başkanını İstanbul’a davet edip basın toplantısı düzenlemek ve Türk pilotlarını savunmak oldu.
TALPA’da bir şeyler yapmak için çırpındı. Çok emek verdi. Ama son günlerde TALPA’ya çok kırgındı. Vefatından bir süre önce meydanda karşılaştığımızda sormuştu:
“Bizim TALPA’nın dergisindeki Başkanın yazısını okudun mu?
Okumadığımı söyledim.
“Yatıda internetten siteye gir oku.” dedi.
Meraklanmıştım. “Hayırdır hocam?” diye sorunca sesini yükselterek cevap verdi.
“Biz TALPA’yı zarar ettirmişiz, eksi bakiyeyle devralmışlar, arkadaşlar artıya geçirmişler.”
Sinirlenmişti. Teskin etmek için “Boş ver hocam, seni hepimiz biliyoruz, üzme kendini” diye bir şeyler geveledim.
“Olur mu öyle şey, yazı gönderip soracağım, açıklasınlar bakalım kaç para zarar ettirmişiz, bankalarda kaç para varmış devir aldıklarında? Yazı ile cevaplasınlar.” dedi.
Konuyu değiştirdim, kısa süre sonra da brifinglerimizi yapmak üzere ayrıldık. Vefasızlık canını sıkmıştı.
İyi bir aile babasıydı. 5 yıl kadar önce oğlunun geçirdiği ameliyat on yıl yaşlandırmıştı onu. Çocukları için herşeyini feda etmeye hazırdı. Allah nasip etti, torun sevgisini de tattı. İki çocuğundan iki kız torunu oldu. Ekibindeki kabin memurlarını çocuğu gibi görür, incitmemeye çalışırdı. Sadece insanları değil hayvanları da çok severdi. Çatalca’nın sapa bir yerinde aldığı ve bakarsan bağ olur misali emek verdiği çiftliğinde tavuktan tavşana, tavus kuşundan ata çok sayıda hayvanı vardı.
Son derece iyi niyetliydi. Yalan söylemeyi bilmezdi. Sıkıntısı olan için hemen telefona sarılır, aldığı cevap olumsuz da olsa karşısındakine söylerdi. “Ben o yetkili ile konuşur sonra sana haber veririm.” demezdi. İki gün sonra da arayıp “ellerinden geleni yapacaklar, merak etme “deyip oyalamazdı. Haksızlığa tahammülü yoktu. Haklının her zaman yanında olurdu. Şirket, onun gibi birçok tecrübeli pilotun öğretmenlik yetkisini kaldırmıştı. Mesleğinin zirvesinde olan, bilgisi en üst düzeyde olan bir kaptandan maksimum istifade gerekirken çok sayıda genç pilota 45 yılın tecrübesini aktarma imkanının ortadan kaldırılması gerçekten garipti.
Dolu dolu yaşadı. Gürcan Mantı adını akıllara ve gönüllere kazıdı. Bir fani için ne büyük mutluluk. Cenazesindeki kalabalık bunun en önemli göstergesiydi. Görebildiğim kadarı ile THY Genel Müdürü Sayın Bilal Ekşi, DHMİ Genel Müdür Yardımcısı Sayın Celal Özuğur, Uçuş İşletmeden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Levent Yılmaz, Başpilot Kadaifçiler, Uçuş Eğitim Başkanı Şekerci kaptan, Tip Müdürleri her aşamada bahtsız ailesinin ve biz meslektaşlarının yanında oldular. TALPA Başkanı Ayhan Günal ve yönetimden Kartal Mersinoğlu da bizimleydi. İskender Çarkçı kaptanın duygu dolu konuşmasında birçok arkadaşımız ağlamamak için kendini zor tuttu.
Mektubumu bitirirken, sevgili Gürcan Kaptanıma Allah’tan gani gani rahmet, temiz bir isim ve başarılarla dolu, dürüst bir mazi bıraktığı bahtsız ailesine sabırlar ve başsağlığı diliyorum. Tüm meslektaşlarıma ama bilhassa da TALPA’ya sesleniyorum. Gürcan Kaptanı unutmayalım, unutturmayalım. Sizlere de hürmetlerimi iletiyor, yayınlarınızda başarılar diliyor, Airlinehaber ailesinin ve okuyucularının bayramlarını tebrik ediyorum.