Değerli Okurlarım; Hava-Sen üyesi olduğunu düşündüğümüz okurumuz Hava-Sen sürecini kendi üslubu ve düşüncesi eşliğinde yazmış ve yayınlanmasını arzu etmiş. Baştan sona kadar hiç bir ilave veya çıkartma yapılmaksızın bu mektubu siz değerli havacılık camiası ile aynen paylaşıyoruz.
Şimdi neredeyse 1 yıllık bir süreç var. Geriye dönüp düşünüyorum da bir sürü sebep var bu duruma gelinmesinin. Ben de kendimce madde madde açıklamaya çalışacağım. Elbette bunun için en temele inmeliyiz. Bunlar nedir? Sendika ve İnsan. İçinde bulunduğumuz durumu anlamlandırmak için elimizdeki verileri ortaya koymalı ve onlara yönelik bir çıkarımda bulunmalıyız. O yüzden sendikal hareketi anlamalı, insan kaynağını oluşturan hedefteki uçucu personeli iyi değerlendirmeliyiz.
Mevcut sendika seçimi kaybedildikten sonra tabiri caizse pek bir ön hazırlık yapılmadan hemen yeni bir sendika kuruldu. Olaylar bu kadar hızlı gelişmeli miydi? Yeteri kadar hazırlık yapılmadığını düşünüyorum. Ortaya bir fikir harekatı çıkmadan önce bunun temeli iyi oluşturulmalıdır. Sağlam temele oturmayan fikirler yıkılmaya mahkumdur. Tarih böyle örneklerle doludur.
Sefa Bey, bildiğiniz üzere sendikalar en güçlü dönemlerini 1960-1980 yıllarında yaşamıştır. Ne yazık ki 12 Eylül darbesi toplumun tüm kesimlerine olduğu gibi sendikaların da üzerine kabus gibi çökmüştür. O günden bu yana güçleri giderek azalmıştır. Bununla beraber her ne kadar kimi kesimler kabul etmese de sendika bir siyaset işidir. Ancak darbeleri yaşamış dönemin gençleri, bugünün ebeveynleri çocuklarını tam anlamıyla apolitik yetiştirmiş ve her türlü siyasetten bir haber olarak büyümelerini sağlamışlardır. Bunun sonucu da günümüz gençlerine sendika nedir diye sorsak çoğundan tatminkar bir yanıt alamayacağımız açıktır. Yani işçi hakları, kolektif hareket etmek, birlik olmak gibi kavramlar çoğu genç için uzak olduğu kavramdır.
Şu aşamada sendikanın seslendiği insan gücünü iyi analiz etmek lazım. Sendikayı yalnız bırakan uçucu ekipleri kendi içinde sınıflandırırsak şöyle bir tanımlama yapmak doğru olacaktır. Genç kabin memurları, yetişkin kabin memurları, askeriyeden gelen pilotlar, sivil pilotlar, akademiden yetişen pilotlar. Şimdi dilerseniz bu grupların eğitimleri hakkında değerlendirme yapmadan sendika nedir bilgisine nereden ulaşabilecekleri konusunu ele alalım. Ne yazık ki üniversite eğitim müfredatlarında dahi sendikalar tarihi, işçi hakları, işçi devrimleri konuları çok sınırlı bölümün alanına girmektedir. Şanslı bir azınlık olup Siyasal Bilgiler Fakültesinden ya da birkaç Sosyal Bilimler okuyan kişiler ancak sendikal hareketler sahibinden bir birikim ve bilgiye sahip olabilir. Belki 20 yıl önce böyle bir eğitime gerek yoktu, çünkü sokağa çıkmaları bu hareketleri canlı yaşamalarına yeterdi, ancak günümüzde bırakın bu konuda eğitim almayı 1 mayısların dahi yasaklandığı bir dönemi yaşıyoruz.
Şimdi bu kriterler ışığında hedeflenen kitle olan uçucu personeli değerlendirelim. 10 bin kişilik kabin memurlarının en büyük kesiminin oluşturan genç kabin memurlarının büyük bir bölümü henüz üniversiteyi dahi bitirmemiş, bir yandan çalışarak bir yandan da okullarına devam eden kesim. Bu kişilerin çoğu da öğretmenlik vb sosyal bilimler dışındaki alanda eğitimlerini alıyorlar. Ve birçoğu muhtemelen yoğun çalışma temposundan dolayı eğitimlerini bitirmeyecekler ne yazık ki. Bu kesim henüz yirmili yaşlarının başlarında olmakla beraber hem kendileri bu konulara uzaklar hem de aileleri tarafından apolitik olarak yetiştirilmiş bir grubu oluşturuyor. İkinci grup olan yetiştin kabin memurları ise uzun yıllardır bu şirkette çalışıyor ve öyle ya da böyle belli bir refah seviyesine sahip kişiler. Bu kişilerin çoğu çalışmaya 18-19 yaşında başlamış ve dönem içinde eğitimlerini tamamlayanların sayısı oldukça az. Bu kişiler bu konuda bir eğitim almamış olsa dahi en azından sendikal hareketleri yaşamış kişilerden dinleyebiliyorlar. Dolayısıyla sendikal hareketlere dahil istenilen fikir birliğinden çok uzaklar.
Kokpit ekiplerine gelecek olursak; akademiden şirkete girenler şirkete yüzbinlerce euro borçlandırılmış durumda. Bu arkadaşlar da kendi içlerinde ikiye ayrılıyor. Bir kısım üniversiteden mezun olur olmaz bu işe başlamış olanlar. Bu arkadaşlar genel olarak olarak tıpkı genç kabin memurları gibi hayata dair henüz fikirleri oluşmamakla beraber büyük bir borç altına girdikleri için böyle bir harekette yer almak için pek gönüllü değiller. Diğer akademili kesim de 30lu yaşlarında, hayatında yaptığı diğer işlerden tatmin olmayıp son bir şans bu işi deneyenlerden oluşuyor. Bu kişiler genelde evli ve böyle bir harekette bulunmak konusunda hevesli değiller. Bu kesimin bir diğer negatif yani var. Bırakın birlik beraberliği sağlamayı, akademi çıkışlı bu güruhun önemli bir kesimi şirket içindeki birlik ve beraberlik duygusunu, ekip bütünlüğünü baltalıyor. Yok kendisi pilotmuş da, neden memurlardan, işçilerden, uzmanlardan önce binemiyormuş uçağa. Neden aldığı maaş purserlardan düşükmüş de (aslında değil) yani 20li yaşlarındaki bu gençler işi gücü bırakıp insanların yıllardır emek vererek hakettileri haklarını eleştiriyorlar. Neyse bu arkadaşlar hakkında konuşmaya devam edersem kalp kırabilirim. Ama amacım bu değil, durum tespiti yapmak.
Asker kökenli pilotlara geldiğimiz zaman. Sizin de iyi bildiğiniz gibi askeriyenin en sevmediği haraketlerin başında sendikal haraketler gelmiştir. Dolayısıyla askeri disiplin içinde yetişen bu pilotların sendikal hareketlere mesafeli davranmaları olağandır. Diğer yandan gözlemlediğim kadarıyla bu konuda en aktif olan grup yine bu topluluk içinden çıkmıştır. Sivil pilotlara geldiğimiz zaman ise bu kişiler genelde daha sosyal olmakla beraber refah seviyeleri iyi durumda olduğu için bu konuya mesafeli davranmaktadırlar. Ve ne yazık ki genelde kendilerini diğer personelden üstün görmekteler. Kendilerinin de bir sicile sahip olduğunu unutup, fazla maaş aldıkları için bir memurdan, teknisyenden, temizlikçiden, güvenlikçiden daha önemli olduklarını düşünüyorlar. Maalesef hava-sende de bu net olarak gözükmüştür. “Başta pilotlarımız olmak üzere,” şeklinde başlayan basın duyurularını hatırlayacaksınız. Dolayısıyla bu topluluk ile de bir sendikal hareketin başarılı olması oldukça güçtür.
Evet farkındayım giriş için oldukça uzun bir değerlendirme oldu. Ancak bu bölüm işin temelini oluşturduğu ve neden başarısız olunduğu konusunun ipuçlarını bulabileceğimiz oldukça detaylandırmak istedim. Diğer bölümler daha kısa olacak.
Evet, tekrar başa dönelim. Hava-Sen kuruldu ve bir sms ile üyelere duyuru yapıldı. Genelde kulaktan kulağa hızla yayıldı. Size de tekrar teşekkürler, havacılık portallarından sansür görürken siz havacılık çalışanlarının daima sesi oldunuz. Peki ama bu yeterli miydi sizce? Yani sadece insanları havasene davet etmek miydi yapılacak şey?
Öncelikle sendikanın kurulması konusunda çok aceleci davranıldı. Öncelikle yapılması gereken şey bunun fikri hazırlığının yapılması, sendikanın insanlara anlatılması olmalıydı. Örneğin hazırlanacak broşürlerle personel bilgilendirilmeli, kaybedilen haklar, vaatler doğru ifadelerle anlatılmalıydı. Ama bunun öncesi personel sendikal hareket hakkında bilgi sahibi yapılmalıydı. Yoksa duruma ER boşlarımız gitti diyerek başlamak doğru bir şey değil. Öyle bir an gelecekti ki artık personel yeni sendika talep edecek noktaya gelecekti. Ancak ne yapıldı? Acele bir şekilde sendika kuruldu ve insanlara yeterince dokunamadan üye olmaları istendi.
Üye sayısı açıklanmadı: Uzun süre üye sayısı soranlar geçiştirildi. Üyeler bir ay sonra onaylanıyor dendi, şu dendi, bu dendi ama denilmeyen tek şey kaç üyenin olduğuydu. Üye sayısı çok sonraları iş işten geçtikten sonra açıklandı. Ama o zaman kimse için bir şey ifade etmiyordu. Yapılması gereken şey, üye kabulunun başladığı günden itibaren başvuru sayılarını açıklamaktı. Sonuçta üye kabulu için toplantı yapılıyordu ve yöneticiler bu sayılara sahipti. Halbuki internet sitesine koyulacak bir sayaç her üye başvurusu ardından güncellenebilirdi. Böylelikle günden güne artan üye sayısı diğer kişileri de kendilerine çekecekti.
Üyeler yeterince bilgilendirilmedi: Sendika kurulduğunda daha düzgün çalışan aktif bir internet sitesine dahi sahip değildi. Sendikal hareket biraz da üyelerin nabzını tutarak sıcak tutulur. Bir basın açıklaması için onlarca gün bekledik. Halbuki henüz başlarda gün aşırı durum raporları yayınlanarak üyeler sık sık bilgilendirilmeliydi. Dinamik bir ekip kurulmadı, ne yazık ki burada çok büyük hatalar yapıldı.
Sahaya inilmedi: Sendika demek saha demek. Sahada kaptanlar havasen yelekleriyle sendikayı anlatmayı hiç denemedi. Bir tek kadınlar günü organizasyonu yapıldı ama yasal olarak iş yerinde propaganda izni alınabilirdi. Baskılar olduğunu biliyorum, fakat bu bir mücadele ise bu göze alınarak başlanmalıydı. Ekip odasında kaptanlar kendilerini gösterseydi çok farklı olacağını düşünüyorum. Birçok kabin memuru geçmiş grevde ve 305 olayında yalnız bırakıldığını düşündü. Dolayısıyla kaptanların arkasından gitmek istemediler. Bununla beraber kaptanlar bu olayların oluşumunun düşünüldüğü gibi olmadığını aslında grev öncesi anlaşıldığını ve A.Ayçin’in kendini kurtmak için grev istediğini öne sürerek grevi desteklemediklerini söylediler. Ama bu olayları neden grev sürecindeyken açıklamaladıklarına dair bir şeyler söylenmedi.
Telegram grubu faciaydı: Böyle bir hareket 5 bin kişinin birden mesaj yazabildiği bir platformda çevrilmesi imkansızdı. Sanırım herkese kolayca ulaşmayı amaçladılar. Ancak bunun yeri sosyal medya mecraları değil resmi internet sitesiydi. Çünkü bu gruplar zaman zaman hakaretlerin havada uçuştuğu, sendikal harekete zarar veren bir mecraya döndü. Orası bir sendika fikrinin filizlendiği yerdi ancak bir süre sonra diğer sendikaya, başkanına hakaretler edilen ve ekip planlama şikayetlerinin yayınlandığı bir yer oldu ve hala öyle devam ediyor.
Uç kişiler harekete zarar verdi: Burada çok detaya girmek istemiyorum. Fakat bunu artık herkes kabul etmiştir. Bir sorumlu kaptan ve bir kabin memuru açıklamaları gerçekten çok sertti. Kaptan açıkça kabin memurlarını küçük gören açıklamalar yaparken, kabin memuru da mevcut sendikaya hatta şirkete dahi hakarete varan açıklamalarda bulundu. Onlara tepki koyup ayrılan çok fazla kişi oldu ne yazık ki. Bu kişiler törpüleneceklerine daha da sivrildiler. Bunun sebebi de iletişimin bu platform üstünden irtibat kurulmasıydı. Yukarıdaki internet sitesi meselesi halledilse bunların hiçbiri yaşanmayacaktı.
İşten çıkarılmalar: Ne yazık ki kimsenin aklına getirmek istemeyeceği şeyler oldu. Aslında bu ana kadar her ne kadar eksikler olsa da pozitif seyirde giden hareket bir anda dondu kaldı. Tüm dinamizm bu olayla beraber geriye dönülmeyecek şekilde öldü gitti. En büyük hayal kırıklığını da burada yaşadım. Arkadaşlarımız için yakamıza bir adet siyah kurdele takamadık. Uçuşlara tepki koymak için 5 dakika geç imza atmadık. Yani inanamıyorum, en büyük hayal kırıklığı burada yaşandı bence. Çok değerli kabin çalışanları, kokpit çalışanları işten çıkarıldılar. Buna tepki açıklamaları bile çok çok sonra iş işten geçtikten sonra geldi.
Muhalefet ve iç çekişme: Sendikal hareket içinde benim orada bulunmasından rahatsız olduğum birçok isim vardı. Ancak ben kişiler için değil, fikir için mücadele ettiğim için bunları önemsemedim. Hava-Sen fikri çalışanların mevcut sendikalarından memnuniyetsiz olup başlattıkları çok değerli bir hareket olarak tarihe geçti. Bu olay 70’lerde Bu olsaydı muhtemelen bugün kitaplarda bu değerli hareketi okuyor olurduk. Ancak daha ilk günlerde havasen içinde bir muhalefet ihtiyacı vardı ancak bu başarılamadı. Ve son zamanlarda duyduğumuz ve hakkında tek kelime edilmeyen iç çekişmeler. Neler oluyor, merak ediyoruz, neler oluyor?
Mayıs uydurması: Biliyorsunuz bakanlık her ocak ve temmuz aylarında sendika sayılarını açıklıyor. Sendika üye almaya başladığı anda nedense sonra tarih mayıs ayı sonuymuş gibi davranıldı. Aslında böyle bir şey söz konusu değildi. Bugün dahi çoğunluk elde edilirse tis yetkisi dava açılarak mevcut sendikadan devralınabilir. Bu mayıs tarihi dolayısıyla mayıs sonrası önümüzde çok uzun bir zaman olmasına rağmen bir yorgunluk ve durgunluk oldu. Çalışanlarda başarısız olduk psikolojisi hakim oldu.
ve geldiğimiz noktada şu an sendikanın kaç üyesi olduğunu bilmiyoruz. Geçtiğimiz aylarda neler oldu bilmiyoruz, çünkü öğrenemiyoruz. Çünkü herhangi bir bildirge yayınlanmıyor, neden? Bilmiyoruz. Bu çok kıymetli bir hareketti ancak bu işe kalkışanlar olacak olanları düzgün hesaplayamadıkları ve planlamadıkları için üzülerek söylüyorum ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Son yayınlanan yazılar ise son damlayı taşırdı, yazılanlara göre yer yerinden yarılmalı. Ama hiçkimseden ses çıkmıyor.
Şimdi tekrar sıralamak istiyorum, Hava-Sen bu yarattığı hayal kırıklığını nasıl telafi edecek? Tabii ki aynı hataları yapmayarak, daha çok çalışarak. Ama bunu istiyor mu? Emin değilim. O hataları kısaca buraya bırakmak istiyorum.
1) Sendika kurulmadan önce yeteri kadar ön hazırlık yapılmadı. Çalışanlara sendika fikri hakkında bilgi verilmedi, zihinsel hazırlık es geçildi.
2) Üye sayıları tüm sorulara rağmen açıklanmadı.
3) Ekip odasında aktif olunmadı.
4) Mayıs son tarih diye doğru olmayan bir tarih hedef alındı.
5) Sürece zarar veren kişiler uyarılmadı.
6) Üyelere bilgi verilme konusunda çok zayıf kalındı, internet sitesi aktif kullanılmadı.
7) Sosyal medya mecraları sendikaya zarar verdi, hakarete varan paylaşımlar yapıldı.
8) İşten çıkarmalar karşısında toplu bir tepki verilmedi. En basitinden bir imza dahi toplanmadı.
9) Sendika içinde yaşanan olaylar hakkında üyeler bilgilendirilmedi.
Sefa bey, bu yazıyı yayınlamazsanız da olur. Sizle dertleşmiş olalım, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz, bir yazı da sizden bekliyoruz. Hava-sen neden başarısız oldu, bundan sonra ne olacak?
Selamlar,
Görüşmek üzere.