Amerika Birleşik Devletleri Hava Kuvvetleri (USAF), 461. Uçuş Test Filosundan bir F-35A Lightning II’nin daha önce F-22 Raptor üzerinde test edilen hükümet ve endüstri tedarikçileri tarafından geliştirilen yazılım uygulamalarının bir tamamlayıcısı ile uçmasının ardından ülkenin hayalet savaş filosunda bir devrim gerçekleştirildiğini bildirdi.
İlk kez aynı taktik yazılım uygulamalarının her iki ABD hayalet savaş uçağında da (düşük radar izi ekipmanı) kullanılabileceğini göstermekte.
USAF ayrıca bu başarının hemen ardından, bu uygulamaların Utah’taki Hill Hava Kuvvetleri Üssü’ndeki yazılım geliştiriciler tarafından güncellenmesi ve 24 saatten kısa bir süre sonra Edwards Hava Kuvvetleri Üssü’nde (Edwards AFB) uçurulmasıyla bir başka dönüm noktasının yaşandığına dikkat çekiyor.
F-35 uçuşları, Edwards AFB’den test pilotları, 309. Yazılım Mühendisliği Grubu’ndan yazılım geliştiriciler ve Hava Muharebe Komutanlığı Federal Laboratuarı’ndan oluşan bir ekip tarafından geliştirilen bir inovasyon projesinin en son başarısı.
Bu proje, ekip üyelerinin hayalet savaş filosunun ve potansiyel olarak tüm Savunma Bakanlığı uçaklarının geleceği için havza olarak adlandırdıkları üç önemli atılım gerçekleştirdi.
Bu yenilikler aynı yazılımın farklı askeri uçaklarda kullanılabilmesi; bu yazılımın yazılım endüstrisi liderleri ve devlet laboratuarları da dahil olmak üzere çeşitli tedarikçilerden temin edilebilmesi ve bu yazılımın bir günden daha kısa bir sürede, yani daha önce mümkün olandan 30 ila 60 kat daha hızlı bir şekilde güncellenebilmesidir.
Ekip üyeleri, bu gelişmelerin bir araya gelmesiyle, hayalet savaş uçağı filosuna günümüzün çok altında bir zaman ve maliyetle en son teknolojiyi sunmaya hazır olduklarını belirtti.
Tarihsel olarak, askeri uçaklar yazılım güncellemeleri veya modifikasyonları için yalnızca uçak üreticisine güvenir ve dış satıcılardan gelen yazılımları entegre etme yeteneği sınırlıdır.
Buna ek olarak, hayalet uçak yazılımının entegre yapısı nedeniyle, yazılım değişikliklerinin geliştirilmesi ve uygulanması daha önce uzun bir süreç gerektiriyordu ve ön cephedeki uçakları gelişmelerden ve operasyonel gereksinimlerden bağımsız olarak yıllık yazılım güncellemeleriyle sınırlıyordu.
Kısacası, her uçak için benzersiz bir geliştirme ve test süreci gerekiyor, bu da maliyetleri artırıyor ve uygulamayı geciktiriyordu.
Bu dinamiği değiştirmek için ekip, bu savaş uçakları için devlete ait ve devlet tarafından kontrol edilen bir “uygulama atölyesi” geliştirmek ve uygulamak üzere ortaklık kurdu. Bu, devlete ait yazılım mimarisini bu uçaklardaki gelişmiş işlemlerle birleştirerek ve yeni taktik yazılımlar için bir devlet yazılım alanı oluşturularak başarıldı.