Bir Devin Çöküşü!

2010 yılının başlarında Alman basınında çıkan bir haber o zamanın Alman Cumhurbaşkanı adayı ve aynı zamanda Aşağı Saksonya Eyaletinin Başkanı Christian Wulff’u oldukça zora sokmuştu. Wulff, Noel tatilinde Duesseldorf’tan ABD’nin Miami şehrine eşi ve iki çocuğu ile birlikte Air Berlin ile gidip gelmiş, toplamda 2759 Euro’ya sadece Ekonomi sınıfı bileti aldığı halde, Air Berlin CEO’sunun teklifi üzerine para ya da mil vermeden Business Class’ a terfi etmeyi kabul etmişti. Aslında alan razı veren razı durumu söz konusuyken, olay basına yansıyınca, Eyalet başkanı Wulff, böyle bir teklifi kabul ettiği için hata yaptığını açıklayarak, Business Class için 3059 Euro’yu ek olarak sonradan ödeyerek özür dilemişti. Daha sonra Cumhurbaşkanı olup, yolsuzluk iddialarından dolayı 2 yıl sonra istifa etmek zorunda kalmıştı. İddialar arasında, düşük faizle Skoda marka otomobil almak ve yine düşük faizli kredi ile ev almak gibi bazı ülkelerde kulağa fıkra gibi gelecek suçlar vardı. İşte hukukun, adaletin saat gibi işlediği Almanya’ da geçtiğimiz yıl öyle bir durum yaşandı ki, şimdilik ispat edilemese de, olayı yakından takip edenlere halen “olmaz bu kadarı da” dedirtiyor.
Olaya “Air Berlin’in iflası” mı dersek doğru olur yoksa “Lufthansa’nın gizli gücü” mü, bilemiyorum…
Air Berlin 1978 yılında eski bir PAN AM pilotu tarafından ABD’de kuruldu.
Uçuşlarına iki Almanya birleşmeden önce, ABD kökenli bir şirket olarak Berlin’den uçma hakkına sahip ender şirketlerden olduğu için İspanya’nın Mallorca adasına uçarak başladı. İki Almanya’nın birleşmesinden sonra Joachim Hunold tarafından satın alındı, Alman şirketine dönüştürülerek, 2 adet B707 den oluşan filosu, 2007 -2011 yılları arası 170 uçağa kadar çıktı ve hatta yolcu sayısı ve filo büyüklüğü olarak o zamanki THY ile yarışacak duruma geldi.
Türkiye’de kısa bir “ Air Berlin Türkiye / İzair “ macerası dışında pek tanınmayan şirket, Alman LTU, DBA, İsviçre’li  Belair ve Avusturya’lı Nikifly şirketlerini de yutarak orta Avrupa’da önemli bir konuma yerleşti.
Hızlı büyüme politikası, bir tarafta Easyjet, Ryanair gibi ucuzcu şirketlerle rekabet diğer tarafta Lufthansa, Air France-KLM gibi bayrak taşıyıcıları ile aynı ligde oynamanın zorluğu, büyük umutlar bağlanan Berlin’in yeni havalimanının yıllardır bitmemiş olması, şirketi krize soktu, şirket 27 Ekim 2017’ de uçuşlarını büyük bir veda organizasyonu ile durdurdu.
İddialara göre havacılık tarihi göklere veda eden başka hiçbir şirket için bu derece bir veda organizasyonu görmemişti.
Ben, 2002 yılında gökyüzüne veda ederek yerini SWISS’e bırakan efsane Swissair’in veda gününü birebir yaşadım, Air Berlin’in son günü ile kıyaslama yapılamayacak kadar sönük kaldığını söyleyebilirim. Oysaki, 27 Ekim 2017’de Berlin Tegel havalimanında Air Berlin’in veda edişine değil, dev bir Ailenin dağıldığına şahit oldum. Havalimanının terasında binlerce Air Berlin hayranı, yolcusu toplanmıştı. Apron’da yüzlerce çalışan Münih’den gelen son uçağı bekliyordu. O gece Air Berlin’in son uçuşuna şirketi 2 uçaktan 170 uçağa çıkaran Hunold’da katılmıştı, o nu agresif büyüme politikasından dolayı yuhalayan bir iki kişi olduysa da, kameralara onunla kucaklaşıp ağlayan şirket çalışanları daha çok takılmıştı. Kısacası, yolcusu ve çalışanı tarafından sevilen şirketti.
Şirket tüm geçmişi boyunca hiçbir ölümcül kazaya karışmamış, hiçbir uçağını kaza kırım sonucu kaybetmemiş, uçuş güvenliği, teknik ve çevre bilinci açısından yenilikçi bir şirketti. Benim gibi, havayolu şirketinin kalitesini, göze sokulan unsurlarda değil, perde arkasında arayanlar için ideal bir alternatifti.
Lafı daha da uzatmadan, asıl değinmek istediğim konuya doğru yönelmek istiyorum;
2006 yılında Air Berlin borsaya açıldı.
2009 yılında Pegasus’u da bünyesinde bulunduran Esas Holding, Air Berlin’in %15,3 hissesini satın aldı. (Daha sonra bu hisse oranı %11 civarına düştü.)
Artık Air Berlin tek adam tarafından yönetilen şirket olmaktan çıkmıştı ve 2007’den itibaren 2011 yılına kadar her yıl zararla kapatıldığı için, Hunold CEO’luk görevini bırakmak zorunda kaldı.
Hunold’un yerine, asıl mesleği uçak mühendisliği olup ta yıllarca Alman Devlet Demiryollarını yöneten ve o zaman içerisinde demiryollarına zarar ettirdiği iddia edilen Dr. Mehdorn geldi.
 Yeni gelen CEO’nun en büyük hamlesi ve bence hatası, Etihad’a %30’luk hisse satarak, Air Berlin’de ki en büyük söz sahibini Etihad yapmak oldu.
Etihad uzun süre Air Berlin’i Avrupa ve ABD’ye açılan kapı ve uzun vadeli yatırım olarak gördüğünü söyleyerek, kendisine rakip oluyor diye, kazançlı olan başta Tayland olmak üzere Uzak Doğu uçuşlarını kaldırttı.
Air Berlin’de çok sık CEO değişikliği olmasına neden oldu. İlginç olan bu CEO ların hiçbiri o mevkiye uygun değildi, bunu basın görüyordu ama Air Berlin’ de CEO fırtınası yaratanlar farkında değildi.
2016 yılının sonlarında, kuruluşundan o güne kadar var olan uçak içi bedava ikram politikası değiştirildi ve ucuzcu şirketler gibi içecekler dahi paralı yapıldı.
2017 yılının başında Lufthansa, Etihad ile hem Catering hem Teknik alanda birlikte çalışacağını açıkladı. Yine o sıralarda Air Berlin’in filosundan 40 uçak Wet Lease olarak Lufthansa Grubuna katıldı.
Eş zamanlı olarak yeni bir kararla Air Berlin’ de yine bir CEO değişikliğine gidildi ve CEO koltuğuna Lufthansa Grubu içinden Germanwings’in eski genel müdürü Thomas Winkelmann getirildi. Winkelmann’ın direksiyona geçmesi ile Air Berlin’ de müşteri memnuniyetini düşürecek ne varsa başladı. Uçağa bavul yükleme yapan şirketler anlamsızca değiştirildi. Acemi yeni şirketlere verildi. Uçuşlarda Air Berlin tarihinde görülmemiş gecikmeler başladı. Yaz aylarına yaklaştıkça normalde artması gereken bilet satışları düşüş gösterdi. Her geçen gün basında ayrı bir Air Berlin rezaleti yer alıyordu. Yıllardır neredeyse mükemmel işleyen hizmetler bir anda aksamaya başladı.
Bilet satışları düştükçe kasadaki açık büyüdü ve Air Berlin’in en büyük rakibi Lufthansa’dan gelen CEO sessiz sedasız 15 Ağustos 2017 tarihinde Alman yetkili makamlarına başvurarak iflas bildirdi.
Halbuki birçok uzman, bu durumda şirketin özel sektörde kredi ya da yatırımcı araması gerektiğini savundu. Alman hükümeti, Air Berlin’e en hızlı şekilde 150 milyon Euro kredi sağlayarak bir bakıma şirkete el koydu. Hükümet sözcüleri bu krediyi Air Berlin yolcuları mağdur olmasın diye verdiklerini söyleseler de ortada farklı söylentiler dolaşıyordu. Air Berlin, krediye kavuşmasaydı birkaç gün içerisinde uçuşlarını durdurmak zorunda kalacaktı. Öyle bir durumda boşta kalan yüzlerce önemli slot, başta ucuzcu şirketler olmak üzere hazırda uçağı bulunan birçok şirketin eline geçecekti.
O slotların Ryanair, Easyjet gibi şirketlerin eline geçmesi ise Lufthansa’yı zora sokabilirdi.
 Oysa ki Air Berlin gerçek anlamda Lufthansa’ya ucuz bilet üzerinden rakip olamıyordu. Bu yüzden Air Berlin o slotları tutabildiği kadar elinde tutmalı, daha sonra o slotlar Lufthansa’ya geçmeliydi.
Ve aynen de bu durum gerçekleşti, Alman hükümeti 150 milyon Euro kredi vererek, şirketi belli bir süre daha suni olarak ayakta tuttu. Bu süre içerisinde Air Berlin’i satmak için ihale açıldı. İhaleye Havacılık sektöründen katılanlar olduğu gibi, sektör dışından katılanlarda oldu.
İhaleye katılan önemli isim ve kuruluşlar şunlardı; British Airways, Easyjet, Ryanair, Thomas Cook ile Niki Lauda, Alman ünlü iş adamı Hans Rudolf Wöhrl ve Lufthansa. Wöhrl, Air Berlin’e daha önce LTU ve DBA olmak üzere iki şirket satmış biri olarak Air Berlin’e ayrı bir bağı olduğunu dile getiriyordu, şirketi tek parça olarak almak istemişti. Yarım Milyar Euro teklifine karşılık Hükümet o paranın yarısını veren Lufthansa’ya verdi
Air Berlin’i Lufthansa tek parça olarak istemiyordu, kaldı ki marka olarak hiç istemiyordu. İçerisinden işine yarayan slotları ve ihtiyacı olduğu kadar (yaklaşık 80 adet) uçağı aldı ve gerisini bıraktı. 40 uçağa yakın bir bölümü de Easyjet’e satıldı.
 Kısacası 170 uçaklı, 9000 çalışanı olan bir şirketi tek parça olarak istiyoruz ve ayakta tutacağız diyen ve yarım milyar Euro verene değil, çeyrek milyar Euro verip te baştan itibaren şirketi parçalamak isteyene sattılar, hem de kimseye itiraz etme şansı doğmadan aceleyle oldu geçişler.
Geçtiğimiz haftalarda tükenmez kalem, çikolata, uçak maketleri, Air Berlin uçaklarından sökülen koltuklar, servis arabaları gibi aklınıza gelen ne varsa Air Berlin’den kalan açık arttırma ile satıldı. Açık arttırmaya 30’dan fazla ülkeden 40 bin kişi katıldı. Air Berlin logolu bir A330 maketinin 8000 Euro’ya satıldığı, Air Berlin logolu bir fincanın 100 Euro’ya alıcı bulduğu bir açık arttırma oldu. Bu açık arttırma ile Air Berlin dosyası ilelebet kapandı.
Her fırsatta nötrlüğü, hukuka bağlılığı ile örnek gösterilen Alman siyaseti, bürokrasisi, akıl almaz kararları ile bayrak taşıyıcıları olan Lufthansa’nın ekmeğine yağ sürmüştü, bu olay, belki de Etihad ile Lufthansa’nın yakınlaşması sonrası Lufthansa, Etihad ve Alman Hükümetinin birlikte oynadığı bir oyundu, belki de gerçekten her şey tesadüftü…Bilemiyorum…Fakat bildiğim bir şey varsa o da, orta Avrupa’da meydanın Lufthansa’ya kaldığıdır. İsviçre Havayolları SWISS onun, Avusturya Havayolları Austrian Airlines onun, Belçika Havayolları ona ait, her geçen gün büyüyen ve Ryanair ile Easyjet’e gittikçe daha da yaklaşan Eurowings/Germanwings ucuzcu havayolu şirketi yine Lufthansa’nın.
Alitalia’da gözü var, istenilen değişiklikler yapılırsa onu da yutacak. Avrupa da ilk 5 yıldızlı havayolu şirketi unvanını yine o kaptı. Kurucu üyesi olduğu Star Alliance’da en etkili üyelerden biri belki de etkilisi o.
Kimileri Lufthansa’yı dünya çapında bir şampiyon olarak görüyor, kimilerine göre de o bir canavar….
 

Exit mobile version