BİLDİRİ YAZMAKLA OLSAYDI…

Geçtiğimiz aya damgasını vuran olaylar, Gürcan Mantı ve Ümit Erdizer kaptanların kalp krizi sonucu vefat etmeleri idi. Herkes bir şeyler söyledi, yazdı, çizdi. Pilotlar Derneği TALPA da, Gürcan Kaptanın 14 Haziran’daki vefatından sonra bir açıklama yapmamıştı ama 5 gün sonra Erdizer Kaptan vefat edince kağıda kaleme sarıldı ve bir açıklama ile topa giriverdi.
Bakalım Sorun neymiş.
Sağlığın bozulması ve dünyadan göçülüp gidilmesiymiş. Peki buna sebep olan ne? En başında söylüyor TALPA yönetimi… “Her ne kadar Talimat ve Yönergelere uygun olsa da…” Yani demek istiyorlar ki, yapılan iş hukuka uygun. Talimat ve Yönerge ile belirlenmiş. Güzel… Teşhisi koymuşlar.
Ortada bir talimat ve yönerge var. Usulüne uygun çıkartılmış. Ama bu düzenlemeler “Gece-gündüz değişkenliği, Yorgunluk, strese sebep oluyor, insan fizyolojisini zorluyormuş.” Suçluyu bulduk. Talimatlar ve Yönergeler…. Peki bu metinler hazırlanırken siz neredeydiniz Sayın TALPA yönetimi?
Yapmanız gereken bu hukuksal düzenlemelerin insani koşulları sağlayacak şekilde değiştirilmesi için çaba sarf etmek değil mi?
Şimdi diyecekler ki, biz o zaman yoktuk. İyide, şimdi varsınız ya…
Neden mi? 7 ay önce FTL yürürlüğe girdi ve THY uçuş ekiplerinin Toplu İş Sözleşmesine bağlanmış ve artık kazanılmış hak niteliğinde olan bazı kazanımları ortadan kaldırıldı.
Şimdi de yeni bir tartışma başladı. Efendim TİS mi daha güçlü yoksa SHGM’nin talimatı mı veya FTL mi?
Yahu sevgili TALPA, İster adı SHT-FTL olsun ister EASA FTL… Bir takım kurallar getirilmesi bunların aynen uygulanacağı anlamına gelmez ki.
Bakın bundan 3 yıl kadar önce günde 6 iniş uçulacağına ilişkin bir SHGM talimatı yayınlandı. Hatırladığım kadarıyla, Gürcan Kaptanın da girişimleri ile bu kural uygulanmadı. Sadece deniz uçakları için geçerli kılındı. Onların da her bacağı zaten toplasan 30 dakikayı geçmiyordu. Yani demem o ki, SHGM bir talimat yayınladı ve “pilotları günde 20 saate kadar uçurabilirsin” dedi diye bu kurala uymak zorunda mısın?
Sen doğru dürüst, sendika veya meslek örgütüysen ağırlığını koyar, uygulamada bu süreyi kabul edilebilir bir sınıra çektirirsin. Bu işin ideali, kabul edilebilir görev ve dinlenme saatlerini talimata yazdırmaktır. Bunun için de güçlü olman gerekir, iyi niyetli olman gerekir, şirketlerden korkmaman gerekir, üyenin sana inanması ve destek olması gerekir.
Eğer bu özelliklere sahipsen, merak etme sen bir şey demesen de,konuşmasan veya yazmasan da,  SHGM ve tüm şirketler bunu dikkate alır “Aman bunu yazmayalım, Hava İş’i, TALPA’yı, TASSA’yı karşımıza almayalım” derler zaten…
Bildiriyi yayınladınız, rahmetli kaptanların cenazeleri üzerinden ilgililere yüklendiniz. Simdi ne olacak? Yani “yetkilileri sorumluluklarını almaya “ çağırdınız. Almadılar. Ne yapacaksınız?
Birilerinin yaptığı gibi “Son Uyarı”, “En son Uyarı”, “Bıçak Kemiğe Dayandı”,”Bardağı Taşıran Damla”, “Yetti yahu Bildirisi” diyerek, bildiri üstüne bildiri mi yayınlayacaksınız?
Bu tür bildiriler, bir yaptırım uyarısı ile biter. Yoksa okuyanlar güler geçerler.
Sadece gülmekle kalsalar iyi.Birbirlerine gönderip “TALPA, TASSA, Sendika yine bildiri yayınlamış gördün mü?“ diye ti’ye alırlar. Ne inandırıcılığınız kalır ne de ağırlığınız. Koy bakalım bildirinin altına “Bu sorunların 15 gün içinde çözülmemesi halinde üyelerimiz üretimden gelen güçlerini kullanacaklardır.” diyebilir misiniz?
Efendim, duyamadım… Bakın ne sendikanın ne de Meslek Örgütlerinin açıklama veya duyurularında Grev’in G’sini görebiliyor musunuz? Ya eylemin E’sini? Yok… Niye? Korkuyor musunuz beyler? O zaman kalkın o koltuklardan, kendini toplum için riske edebilecek, gerektiğinde işsiz kalmayı göze alabilecek insanlar gelsin. Bakın TALPA’dan çok Başkan geldi geçti. Ama 20 yıl önceki Erkan Potukönen hala konuşuluyor. 
Kısaca demek istiyorum ki , sabah kahveni içip afyonun patladıktan sonra kağıdı kalemi alıp zırt, pırt bildiri yayınlamakla çözülmez bu sorunlar. Bu tür işler izlemekle olsaydı,bütün kediler ciğerci olurdu.
Haaa, o bildirinin birkaç internet sitesinde yayınlanması egonuzu şişirebilir, bazı üyeler sizi iş yapıyor olarak görebilir, hoşunuza da gidebilir. Ama bu işler ciddi işlerdir, “bildirim geldi” deyip alelacele yazmakla olmaz. Hele bir de buna yaşamını yitirmiş talihsiz meslektaşlarının cansız bedenlerini alet edersen ayıp olur, günah olur.
Temsil ettiğiniz kurum için ise  zillet olur. Ondan sonra da pilotlar ölür, siz de arkalarından “Yahu ne güzel tam da bu ağır mesai düzenine alışmıştı, göçtü gitti abimiz” dersiniz.
Toplumculuk nasıldır bilir misiniz? Susarsın, susarsın, ama bir konuşursan herkes pür dikkat kesilir. İşte ağırlık budur, saygınlık budur, karşı tarafta tedirginlik yaratma budur.
Sizce, havayolu şirketleri ve SHGM TALPA’DAN tedirgin oluyorlar mı yoksa TALPA’yı arka bahçeleri olarak mı görüyorlar. Ne dersiniz?
Exit mobile version