Kumsalda uzandığım yerden büyük bir martı gibi görünen,sessizce süzülen uçakları seyrediyorum boş günümün tadını çıkartarak.
Günlerdir çok yoğun uçmaktan yorgundum.Bugünün gelmesini ve kendimi serin sulara bırakacağım anı hayal ediyordum.
Dalgaların kıyıya vuran ruh dinlendirici şarkısını dinlerken şimdi hayal ettiğim an içinde buluyorum kendimi.Sıcağın soğuğa dönüşünü hissediyorum derinlere daldıkça.
Suyla dans edercesine süzülüyorum.Derinlere daha derinlere dalıp yeniden gökyüzüne doğru gözlerimi açtığımda huzur dolu bir nefes veriyorum.
Çok küçükken korkardım derin sulardan.Anlatılan bir çok masalda denizde yaşayan canavarlardan bahsedilirdi.
Belki de beni en çok etkileyen annemin annesinden öğrendiği büyük bir nehirde yaşayan,koca göğüsleri olan dev bir kadının hikayesiydi.
Çocuklar nehirde yüzünce bu dev kadın sudan çıkar koca göğüslerinin birini sağa birini sola atar ve çocuklarla beraber nehrin derin ve bulanık suyunda kaybolurmuş.
Anneden kızına geçen korku laneti hikayesi.
Biraz büyüyünce daha felsefi düşünüp sanırım ben önceki hayatımda bir gezgindim ve beni yakalayanlar derin sulara atmışlar.Bu his bende kalıcı etkiler bırakmış olmalı diyordum.
Artık korktuğumu kendime itiraf etme zamanım gelmişti.
Yaz tatillerinde tüm arkadaşlarından ayrı takılmak pek hoş olmuyordu.
Kıyıdan kıyıdan yüzerken”Ben arkanızdayım siz devam edin” diyor, onlara çok yaklaşmadan,denizi dağlara paralel aşmaya çalışıyordum.
Günler böyle geçerken bir gün bir cesaretle arkadaşlarımın yanına doğru yüzmeye başladım.
Sanırım hazırım.
Evet yapabilirim.
İlerlemeliyim.
Onlara çok yaklaşmıştım.
Herkes denizin ortasında koyu sohbete dalmış,eğleniyordu.
Ben de bir kaç dakika onlara eşlik ettim.
Birden ayaklarımın yere basamayacak kadar derinde olduğunu düşününce panikledim.
Öğrendiklerimi de unuttum.Kıyıdan paralel gidecek durumda bile değildim.
Suyun içinde çırpınmaya başladım.Sanırım çok estetik çırpınıyordum ki arkadaşlarımda benim yüzmeyi iyice öğrenmiş olduğumu ve boy verme şakası yaptığımı düşünüyorlardı.
Her yukarı çıkma çabamda bana güldüklerini duyuyordum.Kimse anlamıyordu ama sanırım resmen boğuluyordum.
O an aklımdan bir çok düşünce geçiyordu.”Tamam artık yolun sonuna geldin.Hayatın gözlerinin önünden film şeridi gibi geçecek.”
Şerit geçiyordu ama kareler boş.
Hani her yaşanmışlık ben dibe batarken su üstüne çıkacaktı ?
Şerit var görüntü yok.
Yaşadığım kayda değer bir şey de mi yok gösterilecek ?
Tam o anda bir el beni kolumdan yakaladı.
Beyaz kollu prens.
Beni fark eden biri olmuş neyse ki. Kafamdan onca gereksiz düşünce geçireceğime bir imdat desem fena olmazdı tabi.
O günden sonra korkularımla yüzleşmem gerektiğini anladım.
Yıllar sonra iyi bir kabin memuru olmak için yüzme bilmenin de gerekli olduğunu öğrendim.Neyse ki zor da olsa öğrenmiştim.
Olur da suya iniş yapılmak zorunda kalınırsa hayatta kalmak için neler yapmamız gerektiğini öğreniyorduk.
Gerçek boyutlardaki uçak simülatörü içinde sanal bir uçuş anı yaşatılıyordu.
Uçak bir sağa bir sola yatıyor acil durum kabinde her haliyle canlandırılıyordu.
Eğitmenlerimizin aramızdan seçtiği ekip suya inmeden önce can yeleğini nasıl giyeceğimizi gösteriyordu.
Aynı anda can yeleklerini giyerken durumu daha da gerçekçi kılmak için düşünülmüş, kabinde oluşabilecek sesler yankılanıyordu kulaklarımızda.
Gerçekten o anı yaşıyorduk.
”Çarpma pozisyonunuzu alın” komutu yankılandı kabinde.
Ve uçak suya iniş yaptı.
Kabin ekibi hep bir ağızdan bağırarak tahliye olacağımız kapıya doğru çağırıyordu.
O kadar havaya girmişlerdi ki onların ciddi ses tonuyla söylediği komutu duyar duymaz kendimizi kapılarda bulmuştuk.
Çok heyecanlıydı.İlk defa can yeleğiyle suya atlıyorduk.
Büyük bir gürültü içinde suya atlarken derin havuzun içinde aramızdan birinin çığlıklarını duyduk.Belli ki yüzme bilmediğini saklamış.
Suya atladıktan sonra da panikleyip çırpınmaya başlamıştı.
O benden daha akıllıydı.Boğulacağını anlamış yardım istiyordu.
”Help,help,help” diyen birini duyduk.
Bir an şaşırdık,anlayamadık.
Boğulmak üzere olduğunu fark edince hemen gerçek bir kurtarma operasyonu gerçekleştirdik.Sanal yaşandığını düşündüğümüz anların tek gerçek anısıydı.
Ama neden İngilizce yardım istediğini hala anlamış değilim.Onun şeritleri dolu olmalıydı.
Can yeleği ile suya atlamak ve yüzeye çıkmakta kolay değilmiş.
Yaşadığımız heyecan dolu anlardan sonra can yeleği ile suyun dibinden yüzeye doğru çıkarken benimde zihnimde eski anılarım canlandı.
Yüzeye doğru yaklaşıp,havuzun parlak ışıklarını görünce korkularımla yüzleştiğimi de anlamış oldum.
Suyun yüzeyine çıktıktan sonrada işimiz bitmiyordu.Yardıma ihtiyacı olan yolcu rollerindeki arkadaşlarımızın hayatlarını kurtarmayı öğreniyorduk.
Bir araya gelip suyun içinde kaybetmek üzere olduğumuz vücut ısımızı nasıl koruyacağımızı canlandırıyorduk.Uçağın bot olan kaydıraklarını kullanarak herkese nasıl yardımcı olabileceğimizi öğrenmek,tatbik etmek,o sanal an içinde gerçeği hissetmek çok etkileyiciydi.
Kendimi harika hissediyordum.
Anladım ki artık ben, beyaz kollu prensestim.